Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Georg Lukacs’ın ‘Eğilim veya Yanlılık’ı üzerineII Marksist eğilim kavramı, sosyal gelişmenin yazınsallaştırılmasıdır Ë Prof. Dr. Onur Bilge KULA ehring’in savunduğu eğilim kavramı, “yazıncı tarafından bilinçli olarak yapılan toplumsal gelişmenin eğilimi” ve “yerine getirilmesini gerçekliğin talep ettiği öznel bir gerekirlik” olan Marksist eğilim anlayışıyla bağdaşmaz. Lukacs’ın çözümlemesi uyarınca, bu sorunun arkasında; “İnsan etkinliğinin tekil alanlarının birbirinden kesin ayrımı”, diyesi, “Marksist açıdan çözümlenmeyen kapitalist işbölümünün ideolojik yansıması”; “Toplumun değişiminin ve nesnel, özdeksel üretimi içinde görülmeyen tersyüz edilmiş ideolojik yansıması (ahlak) içinde etkinlik, edim”; “Sanat ve ahlakın bu karşıtlaştırılması içinde toplumun ‘atomu’ olarak tekil insanın eleştirel olmayan ideolojik yanılsaması, toplumu ‘nesnesel bir şey’ olarak gören kavrayış, ‘yabancı’ bir gerçeklik olarak insanı kuşatan çevre kuramı;” “Sanat yapıtını toplumsal edimden soyutlayan burjuva ahlakın temelini oluşturan tekil insanla toplumun bu mekanik karşıtlaştırılması, bunun, sanat yapıtını, özdeksel üretimden, sınıf savaşımından soyutlaması ve sanatın görevinin estetik idealin gerçekleştirilmesi olduğunun gizlenmesi” “Sanat ve ahlakı, aynı toplumsal edimin sonuçları olarak değil, farklı, birbirine karşıt olan ideallerin gerçekleştirimi” olarak gören anlayış bulunmaktadır. Lukacs’ın öne sürümü uyarınca, 19. yüzyılda sayısız yazınsal yapıt ve yazın kuramında “ya bilinçli olarak eğilimden vazgeçme ve ‘katıksız sanat’ yaratma ki böylece eğilime uygun olarak düzene sokulan gerçeklik anlatımı, sözcüğün kötü anlamıyla ‘eğilim edebiyatı’ ortaya çıkmıştır.” Veya “öznelci, ahlakileştiren ‘eğilimi’, biçimlendirilen gerçekliğin karşısına koyma” söz konusudur. Böylece “eğilim, biçimlemede yabancı bir unsura dönüşür.” Mehring’in “sanatsal eğilim” kavramını kuramsal ve edimsel olarak somutlaştıramadığını öne süren Lukacs’a göre, Mehring “burjuva sanat anlayışının zeminini terk edemediği için, sanatın ‘idealinin’ eğilimsizlik” olduğunu ve “sanatsal gelişim açısınSAYFA 32 ? 23 MAYIS M Marx’ın “Basım Özgürlüğü ve Yayım Üzerine Tartışmalar” yazısındaki belirlemeleri uyarınca, “yazar, çalışmalarını asla ‘araç’ olarak görmez” yazınsal çalışmalar, “özamaçtır”. Bir başka deyişle, başlı başına amaçtır. Yazar, “kendi varlığını”, yapıtlarının “varlığına feda eder”. Yazınkuramı bakımından olağanüstü bir açılım olan bu belirlemeler, yazınsal üretimin özyapısını ve yazınsal özne ile onun ürünü arasındaki diyalektik ilişkiyi belirginleştirmesi bakımından önem taşımaktadır. dan uygunsuz durumların sanata eğilimi dayattığını” düşünmektedir. “Dürüst bir devrimci” olan Mehring, sınıf karşıtlıklarından yola çıkmaktadır; bir başka anlatımla, “sanatta ‘eğilimi’ olumlamaktadır”; ancak “politiksınıfsal konumu, sanatsal görüşleriyle çözülemez bir çelişki içindedir.” Mehring’in “bütün devrimci zamanlarda, kurtuluşu için savaşan bütün sınıflarda mantık ve ahlak, beğeniyi bulandırır. Felsefi deyişle, bilginin ve arzu yeterliliğinin çok gerildiği yerde, estetik yargı gücü zora girer” belirlemesi, Lukacs’a göre, “Troçkist edebiyat kuramının tohumlarını” içermektedir. Troçki “proletarya diktatörlüğünü, yeni bir toplumun kültürelüretken bir örgütü (veya örgütlenmesi) olarak değil”, bu diktatörlüğün savaşım yoluyla kurulmasını amaçlayan “devrimci savaşım düzeni” olarak algılamıştır. Troçki ne anlıyorsa, Mehring de “katıksız sanat” kavramından onu anlamaktadır. Mehring “devrimci edebiyat, sosyal kin ruhuyla dolu olmalıdır” sözüyle, “eğilim sanatı”nı, “sosyalizmde toplumun temelini oluşturan şey dayanışmadır” sözüyle de “katıksız sanatı”, diyesi, “gerçek kültürü” veya bunların olabilirliğini anlatır. Bu çelişkili yaklaşım, ilkesel bir eleştiriye tabi tutulmalıdır. Lukacs’ın önesürümü uyarınca, kuramsal tutarsızlık ve eksikliğin temelinde yatan temel öğe, “öznel etmene ilişkin yanlış, diyalektik olmayan anlayıştır.” Marx ve Engels toplumsal gelişim sürecinde “öznel ve nesnel etmenin diyalektiğini” açımlamıştır. Bu iki düşünürün, işçi sınıfı “idealleri gerçek2013 sınıfının yüceltilmesini bilinçli olarak ereklemiş, ancak kendi sınıf sempatilerinin ve politik önyargılarının tersine, dönemin toplumunun doğru ve kapsayıcı bir görünümünü vermeye zorlanmıştır.” Dolayısıyla, Balzac’ın “eğilimi, (sanatsal) biçimlemesiyle çelişki içindedir; biçimlemesi ‘eğilimine’ karşın, ‘eğilimi’ sonucu anlamlı değildir.” Aynı şey, “Tolstoy gibi bir dizi burjuva yazarı” için de geçerlidir. Bu ideolojik “engel”, Lukacs’a göre, proletarya açısından yoktur. Proletaryanın toplumsal “oluşu/varlığı”, onun bu engeli “aşmasını”, “kapitalist toplumun fetişçi biçimlerinin arkasında sınıf ilişkilerini, sınıf savaşımının gelişimini” açıkça görmesini olanaklı kılmaktadır. Bağıntıların gelişimine ilişkin bu “açıklık”, bu gelişim içinde “öznel etmenin rolü”, onun “nesnel, ekonomiktarihsel gelişim tarafından belirlenmişliği” ve bu öznel etmenin “nesnel durumların yeniden biçimlendirilmesindeki etken işlevi” hakkında açıklık demektir. Ayrıca, bu bilgi, “toplumsal oluşun mekanik dolaysız ürünü” değildir. Bu bilgi “emekle ortaya çıkarılmak zorundadır.” Söz konusu ortaya çıkarma süreci, aynı zamanda “proletaryanın iç (özdeksel ve ideolojik) katmanlaşmasının ürünüdür, gelişmesinin özendiricisidir.” Yan Tutma, Toplumsal İlerlemeyi Gerçekleştiren Sınıfın Yanında Olmadır Öznel etmen “böyle” kavrandığı takdirde, yukarıda “eğilim” bağlamında konulaştırılan sorunlar, bu etmen açısından sorun olmaktan çıkar. Bu etmen, “saf sanat” ile “eğilim sanatı” açmazını reddeder; çünkü “itici güçleriyle ve gelişim eğilimleriyle birlikte nesnel gerçekliğin serimlemesi” olan öznel etmenin serimlemesinde “ne ahlaki, ne de estetik ideal için yer vardır.” Öznel etmen, “gerçeklik biçimlemesine ‘dışarıdan’ istemler yapıştırmaz”; çünkü onun gerçeklik biçimlemesi, “eğer gerçekliği doğru olarak yansıtmak istiyorsa, somut ve gerçek olarak sınıf savaşımından doğan o istemlerin yazgısını da, nesnel gerçekliğin bütünleştirici öğesi olarak, ondan doğan oluşumu içinde, onu etkilemesi içinde” içerir. Öznel etmen, Lukacs’ın açımlamasıyla, aynı zamanda “eğilim ve gerçeklik görünümünün aktarımsız karşıtlaştırılmasına eğilimin ‘eğilimli’ olarak işlenmesi ikilemini de redde ¥ Lukacs’a göre, 19. yüzyılda sayısız yazınsal yapıt ve yazın kuramında sözcüğün kötü anlamıyla ‘eğilim edebiyatı’ ortaya çıkmıştır. leştirmek zorunda değildir; sadece çökmekte olan burjuva toplumunun bağrında gelişen yeni bir sınıfın öğelerini özgürleştirmek zorundadır” belirlemesi, “toplumsal gerekirlik bilgisini ve öznel etmenin doğru konumunu” ortaya koymuştur. Balzac’ın Eğilimi, Sanatsal Biçimlemesiyle Çelişir Birçok yazar ve düşünür, burjuva konumlarından doğan ve “yanlış bilinç” olan ideolojinin çelişkiselliğini aşamamıştır. Örneğin, Engels’e göre, Balzac “Fransız eski rejiminin çöken CUMHURİYET KİTAP SAYI 1214