23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K Usulcacık söylenmiş öylesine şiir, yeniden yeniden okuma arzusu duyduğunuz… Çünkü bakıyorsunuz, mırıldanılarak söylenen tek bir şiir, haykırılarak söylenen bin şiire yeğ güzellik, duruş sergiliyor… Ama öyle günlerde yaşıyoruz ki, hemen her konuşanın susturulduğu, konuşmaya yeltenenlerin korkutulduğu bir tuhaf çağ bu… lhan Selçuk kimi yazılarında, şiirimizin emperyalizme karşı kazanılan bağımsızlıkta, kurtuluş, kuruluş sürecinde oynadığı önemli rolden söz eder, sonra da Tevfik Fikret’ten Nâzım Hikmet’e, öteki şairlerimize, şiirin bu çerçevede işlevine değinirdi… Bütün bunların Mustafa Kemal’le bağlantısını kurar gösterirdi bir biçimde… Gerçekten şiirdeki şahlanışın kuşaklar boyu sürerek günümüze ulaştığını göz ardı etmek olası mı? Bu bağlamda özgürlükçü, bağımsızlıkçı, ötesinde Aydınlanmacı bir şiir anlayışının, ne yandan bakılırsa bakılsın birkaç yüzyıllık geçmişe sahip olduğu söylenebilir pekâlâ… Şiirimizin hem sözlü halk yazınımızda hem modern yazınımızda bu yönde diklenişine değgin sayısız örnek gösterilebilir herhalde. Bunun dışında 1940 kuşağından 50 kuşağına, 1960’larla sonrasına uzanıp kendine başka yataklar da var eden yapısına getirilebilir söz. Sözün özü, bütün dönemler boyunca kuşaktan kuşağa onuruyla ayakta duran bir şiirimiz oldu hep. Bu çerçevede şiirde önceki yarım yüzyılda gözlenenin bir benzeri, son yarım yüzyıl içinde yeniden karşımıza çıkarak farklı örneklerle bugünlere ulaştı… 1960’ları 70’lere bağlayan köprüde sözgelimi bir Dil Tarih şairleri de vardı. Fakültenin farklı bölümlerine serpişmiş bir grup şair adeta kükremişti. Sözgelimi Özkan Mert’in, “Ulusal Kurtuluş Savaşçıları İçin” deyip “DTCF Sosyalist Fikir Kulübü Yayını” olarak sunduğu Kuracağız Her Şeyi Yeniden (1968) ile Ataol Behramoğlu’nun Bir Gün Mutlaka (1970) başlıklı ikinci kitapları anımsanabilir. Behramoğlu’nun dizeleriyle şiirin başlığına, kitabın adına çıkıp alanları gezinen, mitinglerde haykırılan, 68 gençliğinin bir bebek gibi sevgiyle büyüttüğü, artık atasözüne dönüşmüş seslenişinden bir parmak balla başlayalım hadi: “Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!” “Bitecek bir gün bu zulum, bitecek bu hânı yağma” “Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! bunu söyleyece itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Kuşatılmış toplumu kuşatıcı şiirle savunmak ğiz bin defa!” “Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla/ Yürüyeceğiz çoğala çoğala…” Şiir susmuyordu, yüzyıllara yayılan bağlarından kopmuyor, korkusuz, isyankâr duruşunu sürdürüyordu her koşulda… Bu çerçevede andığım şairlerin yarım yüzyıllık şiir geçmişleri, bir biçimde bu geleneğin nasıl da ardılı olduklarını göstermeye yetiyor. Son olarak Özkan Mert’in “19612011/ 50.Sanat Yılı” anısına yayımladığı Allah ve Tango (Boyut,?) bu bütünsel diklenmeyi bir kez daha haykırıyor yüzümüze… Ataol Behramoğlu Ahmet Telli İ MIZIRDANAN ŞİİR, MIRILDAYAN ŞİİR, Kemal Gündüzalp Özkan Mert HAYKIRAN ŞİİR... Mızırdanan, mırıldanan, karın ilk şiir kitabıyla bu şairlerin ardılı bir şair daha ağrısı çekip kıvranan hiç mi şiir yok? Olmaz başını göğerti gün yüzüne: Hüseyin Hayolur mu, pek çok… Ama bunların yanında bir dar… Şair, Acı Türkücü/ Al Gökyüzü Sakla o kadar da homurdanan, haykıran, kalkışan Bu Anıları / 19741980 (Ödül Alan Kitaplar, şiir söz konusu… Üstelik her biri şairin, birer 1981; ikinci basım, Kaynak, 2012) başlıklı şiuç beyi şiirleriyle! Belki böylelerini de topa irleriyle kendisinden önceki şairlerin taşıdığı tuttuğu düşünülebilecek seslenişine kulak haykırışların ardını getirdi bir biçimde “Adaverelim mi Özkan Mert’in… nış” olarak: “Siz pazara gidiyorsunuz: Ne güzel!/ Fileni“Yıldızlar indiler üzerlerine/ Rüzgâr örtüleri zi doldurdunuz ucuza/ kömür ve odununuz gibi./ Göğsümüze sererek kırları.// Al gökyüda hazır kış’a/ Elinizde sıcacık çayınız/ çocuzü sakla bu anıları,/ Gönlümüzde kalan bahağuyla birlikte intihar eden/ bir kadının/ çıplak rın adını,/ Sakla, hayatımız çünkü,/ Şimdi sove kanlı cesedine bakıyorsunuz/ gazetede/ kaklarda acıyla akan.” (“Sakla Bu Anıları”, 10) Sivas’ta insanlar yakıldı: Sustunuz!/ MeSonrasında o acı dikleniş: tin’den/ Asım abiden/ tek bir kelime bile oku“Hey! Cellatlar, cellatlar!/ Duydunuz mu, madınız/ Cuntalar geldigitti: Sustunuz!/ Sudokuz canlı sesimi?/ Şah damarınızda dolasunuz bayım susunuz! Siz hiç doğmadınız şıyorum,/ Uçmaya başlıyorum, vuramazsınız ki!/ Siz/ Hiç/ Doğ/ ma/ dı/ nız…” (Allah ve beni.” (“Susturamazsınız Beni”, 32) Tango, “Bir Irmakla Düello Ediyorum”, 250) İÇERİDEN DIŞARIYA, DIŞARIDAN Yukarıda andığım ilk grup şairlerin ardınİÇERİYE dan 1970’lerin sonunda, öncekiler gibi yine ikinci kitabının adı olan Hüznün İsyan Olur ile Şairler, bu topraklardaki geleneğe uyup, (1979; Everest, on beşinci basım 2008) baysuskunlar için de seslenmeyi sürdürüyor bir raklaştırılan Ahmet Telli’yi de bu kuşatıcı şiirin biçimde. İçeride ya da dışarıda olmaları pek önemli halkalarından biri olarak saymalıyız. fark etmiyor bu bakımdan… Nitekim Telli’nin şiiri de uslanmaz bir yüreğin Nitekim Halim Yazıcı, içeride olduğu günsesini taşıdı hep. Bunu, Nidâ başlıklı (Eveleri, yatarak değil de diklenerek geçirdiğini, rest, 2010) sonuncu şiir demetinde de sürdübu süre içinde doldurduğu şiir heybesiyle rüyor şair. Yapıta adını veren şiirini “Erdal gösterdi bir bakıma: Avluda Kuş Sesleri Eren ile Necdet Adalı’yı düşünürken” sunu(Cazkedisi, 2013). İçerde geçirdiği “226 yor: gün”ün ardından, Yazıcı’nın nadasa bırakıl“!Alev bir nidâ idik ve arkadaşlık günleriymış tarla halinde sürdüğü günler, “Birinci Kodi” “Hayatın bir hikâyesi varsa bizimki biraz ğuşta Yeşil Soğan Nasıl Yetiştirilir?” “ders”leda bu idi işte/ Ölüm en gencimizden yakalariyle kendini ele veriyor bir çalım: dı, on yedisindeydi/ Şimdi uzun uzun susu“önce büyük bir/ pet su şişesini/ üstünden yor belleğini yitiren kim varsa/ Çağ nedir, kesiniz// içine su ile sevgiyi/ ilave ettikten unutuş ne; zaman bir iğne deliğinden geçip/ sonra// üstüne kuru bir soğanı// özenle yerDarası oluyor birikmiş anıların ve ölümlerin/ leştiriniz// güneşin titiz ellerine/ bırakınız sevKekeme bir tarih yazıcısının bize ayırdığı saygiyle// yarısı dışarıda/ yarısı suda olmalıdır” fada/ Kanlı bir nidâ işaretiyiz, tarihin imlâsını “iki gün sonra yeşil filizleri/ bulutları öper gibi bozan// !Yaralı bir nidâyız yaşadığımız bu öpmelisiniz// bu dizeden önceki son dizeyi/ dünyada”. (25) unutursanız eğer uygulamayı// o da sizi unu68’in simge şairleri ortalığı çalkalarken on tacaktır/ dünyanın bütün filizleri// bu yüzküsur yıl sonra, “12 Mart fırtınasını yaşa(yıp)” den her mahkum/ sevgilisini öper gibi// öp2013 melidir kuru bir soğanın/ büyüttüğü özgürlüğü.” (59) Halim Yazıcı’yla, kimi öteki şairler içeride sürdürürken bu ağır işçiliği Sabri Kuşkonmaz da hem meslek birliği temsilcisi, hem hukukçu olarak içerideki şairleri, yazarları dolaşıp şiir servisi yapıyordu bu arada. Türkçe Ölüm’ü (Berfin, 2012) biraz da bu gözle okumak olası. “Öz Kardeşim Hrant Üveyim Ben Manzumesi”nde şöyle diyor Kuşkonmaz: “Görüyorum yalan yüzlü insanları/ Ne çok üzülüyorlar, buna katlanamam/ Görmüştüm oları hazırlarken katili yıllarca/ Görüyorum ne çok üzülüyorlar/ Ülkem benim üvey yurdum oldu şimdi”. (12) Ama tutamıyor kendini: “bir kere de şehrini al gel/ yalnız kalmasın kentler/ kalabalık gel/ topla güvercinleri gel/ sözlerini al da gel,/ sesimizle dolsun şehirlerle kentler.” (75) Şairler, içeriden dışarıdan şiir taşırken topluma turfanda çilek gibi, Nilüfer Altunkaya da “bu kadar getirebildim kendimden” diyor yayımladığı ikinci şiir kitabı Sanki Sonsuz’la (Yasakmeyve, 2011). Sonra şiirin ileri hattıyla birlikte yürüyüş koluna giren “sanki”li şiirlerinde tutumunu sürdürüyor: “yağmur neylesin/ yağmur neylesin/ yağsın” (19) derken, “salkımlarımı didikleyen kuşlara/ saçıldım saçıldım// saçılmak aşk’tı sandım” (25) deyip Sivas’a geçiyor şair. Behçet Aysan’a, Metin Altıok’a, Asım Bezirci’ye, Uğur Kaynar’a, Muhlis ve Muhibe Akarsu’ya sunduklarının ardından “ölen gençlere” geliyor: “alnımı dayadığım alevmişim/ yangından en son kurtarılacak// bir gençlikten lehçeymişim/ kavak yelleriyle söndürün beni”. (31) Kemal Gündüzalp, son şiir kitabı Tembel Hanımlar Çarşısı’nda (Şiirden, 2012) bizi Ceylanpınar ile Resulayn arasında çarpan bir yüreğin damıttığı şiirlerle buluşturuyor: Ancak biz onun gezgin şiirlerini bir yana bırakıp gelin toplumu karşılamaya hazırlanan 1 Mayıs, 6 Mayıs dizeleriyle buluşalım: “Bugün 6 Mayıs, günlerden mor darağacı/ Anımsaması. Bugün 6 Mayıs, aylardan/ Gülünün Solduğu Akşam ışığı karanlığı/ Bugün 6 Mayıs, yıllardan otuzları aşmış/ Gençlik: İnan’ın, Aslan’lar gibiydi öfkesi/ Deniz’in ve gökyüzü kendine ağlamıştır!// Kimsenin unutmaya hakkı yok geçmişi/ Ve gözyaşlarını erteleyenlerin umudunu.// Bugün 6 Mayıs, devrimin yıldönümü günü!” (61) HER KONUŞANIN SUSTURULDUĞU TOPLUMUN ŞİİRİ... Şairler, şiir serüvenleriyle örülü yolculuklarını sürdürürken bir yandan kendi seslerini ötekilerin sesleriyle çatıyor öte yandan toplumsal örüntülerle ülkenin her yanına yayılıyor birer telgrafhane direği gibi. Ancak ille de bağırıldığında şiir oluyor sanılmamalı. Sessiz çalışan bir telgrafhane gibi tıkır tıkır sesini örgütlemiş, mırıldanarak da olsa bunu kılavlaya dönüştüre kınından çıkarmayı başarmış öyle şairler var ki, insan parmağını ısırıyor. Usulcacık söylenmiş öylesine şiir, yeniden yeniden okuma arzusu duyduğunuz… Çünkü bakıyorsunuz, mırıldanılarak söylenen tek bir şiir, haykırılarak söylenen bin şiire yeğ güzellik, duruş sergiliyor… Ama öyle günlerde yaşıyoruz ki, hemen her konuşanın susturulduğu, konuşmaya yeltenenlerin korkutulduğu bir tuhaf çağ bu… İşte böyle bir evrede kimi şiirler bütün susmaların yerine geçecek biçimde dönemi damgalayıp toplumun derindeki isyanını ele veriyor. Hiç kuşkusuz bütün toplumu kuşatmış derin ama sıcak sessizliğin gittikçe uğultuya dönüşen sesi bu… Öyle anlaşılıyor ki, şiirimiz geleneksel uç beyliğini kuşanmış halde yeniden bir kurtuluş, kuruluş savaşı için kavgada yerini almaya hazırlanıyor… ? SAYFA 14 ? 25 NİSAN CUMHURİYET KİTAP SAYI 1210
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle