14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Vatanı Sattık Bir Pula / Hıfzı Topuz / Remzi Kitabevi / 256 s. Vatanı Sattık Bir Pula, ünlü vatan şairi Namık Kemal’in romanı. Hıfzı Topuz, bu kitapta dönemin ilginç portreleri eşliğinde, Namık Kemal’in yaşamı ve özgürlük mücadelesini ayrıntılarıyla ele alıyor. Ünlü vatan şairinin mektuplarından ve dostlarının anılarından yola çıkarak onun özel hayatını ve iç dünyasını gün ışığına çıkarıyor. Namık Kemal’in istibdata karşı yalınkılıç savaşımını, sürgünlerde çektiklerini ve Abdülhamit döneminde sarayla kurduğu yakın ilişkileri bu belgesel romanda bulacak okuyucular. Daha / Hakan Günday / Doğan Kitap / 418 s. “Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş.” Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta. Hakan Günday Az’dan sonra Daha ile tekrar okuyucu karşısında. İçimde Oğuz Atay ile Orhan Gencebay İkizi Yaşıyor / Murat Yalçın / Çizimler: Semih Poroy / Can Yayınları / 120 s. Murat Yalçın’dan “yazaryayıncı gerilimi” denebilecek “şey”in azaltılması yönünde diplomatik bir çaba. Bir tür mola. Bir dergi editörüne ne gibi mektuplar gelir? Dergiye gönderilen metnin yayımlanmaması ne gibi artçı sarsıntılara neden olur? Editör olmaya niyetliyseniz neleri göze almanız gerekir? Yalçın, “tamamen kurgusal” yazılarında bu sorulara yanıt niteliği taşıyacak epostalar sunuyor okuruna. Editöre daha çok kitap okuması gerektiğini önerenlerden sen benim kim olduğumu biliyor musunculara, sponsor arayışı içindeki profesyonel okurdan kırgın şaire, içini editöre dökenler. Çizimlerini Semih Poroy’un yaptığı İçimde Oğuz Atay ile Orhan Gencebay İkizi Yaşıyor okurla buluştu. Venüs / Şebnem İşigüzel / İletişim Yayınları / 240 s. Üzerine II. Abdülhamit’in gölgesi düşmüş, tedirginlikle dalgalanan İstanbul’da karşılıyor bizi Venüs. Önce doğuyla batının tam ortasında, Boğaz suları üzerindeki bir sandalda gözlerini dünyaya açan kahramanımızla tanışıyoruz. Okuyucuya 1908’de başlayan yaşamöyküsünü anlatıyor, anlatmalara S A Y F A 6 0 n 3 1 E K İ M 2 0 1 3 çıkışı isteyerek kaçırın. Gittiğiniz yerde bulacaklarınız ve karşılaşacaklarınız yalnızca sizi ilgilendirir. Keyfini çıkarın…” Boğuntu Masallar / Norman Lock / Çeviren: Celâl Üster / Notos Kitap / 68 s. Boğuntulu Masallar’da; sular altında şehirler, odalarda yağan yağmurlar, yataklarda beliren okyanuslar, aynalarda kaybolan yüzler, saçlarıyla boğulan kadınlar kendilerini gösterirken aslında hepimizin içindeki karanlığı görünür kılıyorlar. Bu aykırı, kısa ve kirli hikâyelerin içimizdeki o habis, kötücül düşgücünü aynaya taşımaktan başka derdi yok. Norman Lock da bu kitaba Grim Tales adını verirken kuşkusuz, apaçık bir sözcük oyunuyla Grimm Kardeşler’e gönderme yapıyor. Ama Lock’un bu kitaptaki öykücükleri, başka bir deyişle en aza indirgenmiş anlatıları, Grimm Kardeşler’in geleneksel kaynaklara dayalı masallarının tersine, günümüzün bilebildiğimiz dünyasına, bilebildiğimiz dünyanın olağan, durağan sınırlarına bir müdahale, dahası bir saldırı niteliği taşıyor. Norman Lock, Celâl Üster çevirisiyle Türkçede. Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin / Junot Diaz / Çeviren: Avi Pardo / Domingo Yayınevi / 214 s. Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin’de ana karakterlerin ortak bir becerileri var: İlişkilerini mahvetmek. Bu kitap zafer, pişmanlık ve yakarışlarla kaplı bir itiraf günlüğü; kaybedilen aşkların ve artık onarılamaz olanı onarmaya çalışan insanların öyküsü. Pulitzer ödüllü Junot Diaz insan yüreğinin bitmeyen özlemini ve kaçınılmaz kofluğunu okura sunuyor. Güzel Tehlike / Michel Foucault, Claude Bonnefoy / Çeviren: Savaş Kılıç / Metis Yayınları / 60 s. Güzel Tehlike, M. Foucault’nun eleştirmen C. Bonnefoy’nın edebiyat, yazı ve hayat üzerine sorularını yanıtladığı bir söyleşi. Foucault’nun kendini birden hiç istemediği bir yere sürüklenmiş hissettiği; kendi üstüne düşünmekten, kendi kişiliği üstüne konuşmaktan, yazı serüvenini açıklamaktan tedirgin olduğu kadar hoşlandığını da gördüğümüz ilginç bir diyalog, yaşarken yayımlanmasını istemediği hoş bir sohbet. Gökyüzü Defni / Aziz Gökdemir / Aylak Adam Yayıncılık / 184 s. Aziz Gökdemir, şiddete teslim olmuş bir şehrin üç mevsimini, hayatları birbiriyle kesişen bir avuç insanın perspektifinden anlattığı kitabı “İç İçe Geçmiş İstanbul Öyküleri”nin ardından yeni kitabıyla tekrar karşımızda. Yılların getirdiği bir dil evriminin izlerini taşıyan “Gökyüzü Defni”, dinamizmini yitirmeden olgunlaşmış üslubu, kullanılan anlatım tekniklerinin çeşitliliği ve kısa öykülerinin çarpıcılığının yanı sıra uzun öykülerdeki romansal kurgusu ile de dikkat çekiyor. Kitaba adını veren gelenek, dünyanın toprak yoksunu bölgelerinde başvurulan, hayvanların ve doğanın yardımıyla ölüleri uğurlama, geride bıraktıkları her türlü izi yeryüzünden silme biçimi. Gökyüzü Defni’nde öyküleri anlatılan kişilerin birçoğu daher ne kadar belli etmemeye çalışsalar, kendi kendilerine dahi itiraf edemeseler dehayatlarını benzer bir ufalanmaya karşı direnerek tüketebilen insanlar. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1237 doyamıyor. Doğumda ölen anne; oğlu değil de kızı oldu diye üzülen baba; aşkı, cinselliği, kendisini, erkekleri çok seven Şekina Hala. Bir de Nergis Kadın var! Ailenin yedi kuşak hizmetkârı. “Bir ailede bir kişinin gördüğünü yedi göbek ötesi görürmüş,” diyen kahramanlarımızın izinde, köle avcılarının kol gezdiği Mısır’dan 1589’un büyülü İstanbulu’na ve esrarlı saray hayatına duman gibi süzülüyor okuyucu. Tatlı, muzip ama bir o kadar da hüzünlü ve kederli kahramanımızın ağzından, bir ailenin en mahrem sırlarına, eğlencelerine, kederlerine ve hayal kırıklıklarına tanık oluyor. Aşk, evlilik, aile hayatı, cinnet halleri, kadınlık, annelik, arzular, insanın ta kendisi... Kahramanların kendi kafalarına göre çalıp oynadıkları, coşku dolu, müzikal bir roman elimizdeki. Dokunma Dersleri / Yalçın Tosun / Yapı Kredi Yayınları/ 122 s. Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler ve Peruk Gibi Hüzünlü kitaplarıyla gündeme gelen Yalçın Tosun’dan yepyeni öyküler Dokuma Dersleri’nde edebiyatseverlerin karşısına çıkıyor. Bir Kocanın Gizli Defterinden, Sıcak Sandalye, Soğuk Yılan, Dilan’ın Ormanı, Ruhsar Hanım’la Levon Bey’in Beş Çayı gibi birçok öykü Dokunma Dersleri’nde bir araya geliyor. Tutku, keder, utanç, pişmanlık, nefret, dostluk ve dile gelmeyen sevgiden mürekkep öykülerde Tosun okurlara sesleniyor. Sultan ve Şair / Sema Kaygusuz / Metis Yayınları / 62 s. Romanları ve hikâyeleriyle tanıdığınız Sema Kaygusuz’dan ilk kez bir oyun. Herkesin seyirci kalarak suç ortağı olduğu kadim bir husumetin kısa hikâyesi olan oyun, Haliç köprüsünün üstünde, tam lüfer zamanı, martıların havalandığı yerde kurulan bir sahnede oynanıyor. Sultan ile şairin karşılaşması, yüzyıllara uzanan bu kanlı söyleşi, balık avı sırasında, uzun bir bekleyişin, sessizliğin içinden doğuyor. O gün orada olup da gösteriyi kaçırmayanlar, sayıklayan belleğin kendi tarihini nasıl yeniden ördüğüne tanık oluyor. Girdap Balıkçısı / Ali Deniz Uslu / Yitik Ülke Yayınları / 80 s. Gazeteci Ali Deniz Uslu’nun deneme türündeki ilk kitabı Girdap Balıkçısı, okuyucu karşısına çıktı. Kısa öykü ve şiirlerin bulunduğu kitap, hayatın karanlık tarafından bakıyor; aydınlığı görebilmek adına. Kitabın arka kapağında ise şöyle diyor Uslu; “Hayatın bir yerindeyiz; ortasında, kenarında, çeperlerinde veya dışında. Kim bilir? ‘Bilmek mi’ dedim, bilmenin boynumuza geçirdiği ilmik sıkı. Taburemiz umut, onun da pamuk ipliğinde ayakları... Ama azınlığımız büyüyor, belli ki fırtına yakın. Mevsimsiz bir rüzgâr esiyor, eski tanıdık bir kokuyu taşıyor. Aynı gökyüzünün altına, aynı toprağa, farklı zamanlarda gömüleceğiz. Şimdi, o güne kadar aldığımız, alacağımız her soluğun bedelini ödeyelim. Evet, şimdi hazırsınız, köprüden önce son
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle