24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

David Toscana’dan kitaplara ve hayata dair Anı ve yaşamı edebiyatla kavramak ? Yalçın YALÇINKAYA avid Toscana’nın Türkçeye kazandırılan ilk eseri olan Son Okur’da anlatılanlara göre okumak yaşamın aurasıdır; var olma, gerçeklik kazanma, anlam taşıma, öne çıkma ve ahenk uyumudur. Kimi kez de romanda olduğu gibi okuru ele geçirmeyi ve baştan çıkarmayı becerebilen bir kurgunun ana temasıdır, okumak. Romanda da anlatıldığı gibi Meksika’daki küçük Icamole köyü kuraklığın pençesindedir. Tam bir yıldır yağmur düşmeyen köye civarlardan su getirilmekte, kuruyan kuyular yüzünden hayat dayanılmaz olmaktadır. Bahçesindeki kuyuda güzeller güzeli küçük bir kızın cesedini bulan genç Remigio bu yabancı çocuğun oraya nasıl geldiğini anlamadığı gibi güzelliği karşısında da büyülenmiştir. Köy kütüphanesinin sorumlusu olan ve oradaki bütün kitapları okuyup adeta onların içinde yaşayan babası Lucio’ya akıl danıştığında, Lucio, kızı bahçelerindeki bir ağacın dibine gömmesini öğütler oğluna, kimseye bir şey söylememesi için de kandırır ve hikâye orada başlar… Genç kızın ölümüyle ilgili soruşturmanın başlamasıyla diğer kitaplardaki yaşanmışlıklar o ana ortak olur. Lucio okuduğu kitaplardaki izlerle Remigio’nun kuyuda bulduğu kızın anının bir benzerlik gösterdiğini; genç kıza ne olduğunun bütün sırlarını ortaya çıkarmayı yine okumakla olanaklı görür, yapılan sürekli okumalarla düşünülen nasıl sorusunun yanıtı önlerinde kendiliğinden belirmeye başlar. Tıpkı günlük yaşamda okuduklarımızı bir kez okumakla yetinmeyip yeniden okumak istememiz gibi Lucio’nun yaptığı her bir okuma o anı yeni anlamlara salar. Nitekim yazarın birbirinden farklı kitaplardan yaptığı birçok okumaalıntı bütün kitapların birbirinin kopyası gibi okunamayacağını gösterir. Lucio, okuma ile gerçeği özdeşleştirmekle yetinmeyip bu özdeşliğin anlamını sahiden kavrayan bir son okur olarak, kitaplardanedebiyattan başka bir şeye gereksinim duymamaktadır. DÜNDEN BUGÜNE METAFORLAR Özde, Son Okur anın ve yaşamın ancak edebiyatla kavranabileceğini savunan, her şeyin çözülüp gittikten sonra yalnızca anlatmaya değer bir hikâyenin baki kalacağını öngören edebiyatın tınısına eş önemli bir duygudüşün eseridir. Kuraklığın, kırsalın ve kıracın ortasında bulunan Icamole SAYFA 4 20 EYLÜL D David Toscana’nın, çevirisini Pınar Savaş’ın yaptığı Son Okur adlı eserinde hayatyaşam; kitapların ve okumaların zenginliği eşliğinde yorumlanıyor. Daha önce yayımlanmış sekiz romanı ve bir öykü kitabı bulunan, yapıtları pek çok dile çevrilen 1961 doğumlu Meksikalı yazar David Toscana, Son Okur adlı bu kitabıyla Latin Amerika’nın önemli edebiyat ödüllerinden üç tanesini almaya hak kazandı. köyünün romana mekân oluşturması, köyün tek kuyusunda su bulunması, su bulunan kuyuda ise genç bir kız cesedinin çıkması, ölü olmasından öte genç kızın hayranlık uyandıran güzelliği, kuyunun sahibinin kütüphane sorumlusunun oğlu Remigio’nun çıkması, hayvan yemi ve ürünleri için inşa edilmiş işe yaramaz deponun kütüphane olarak tercih edilmesi, köyün son okurunun okuyarak zaman geçiren ve açlığını unutan Lucio olması kitabın okunulan metninin anlamlarının daha da ötesine geçilmesine yönelik temel metaforlardır. Yazar, bu metaforlar sayesinde dünden bugüne gelinen süreçte temel sorunlara dikkat çekmeye çalışmakta, nelerin birer sorunsallığa dönüştüğünü gözler önüne sermek istemektedir. Her ne kadar toplumsal yaşamda edebiyatın, kitabın ve kütüphanenin yerini bir sorunsallık içerisinde betimlense de son okur Lucio ‘…sadece kitabın ceketini görmelerine karşın Guadalupe Manileri’ne, İncil’in hikâyelerine, dirilenlere, tüm faunayı taşıyan bir gemiye, cennet ve cehenneme, yerine mıhlanmış güneşe, dile gelen yılanlara, kendini uçurumdan atan domuzlara, meleklere, şeytanlara, çarmıha gerilenlere; kimsenin görmediği 2012 ölüm kavramlarını birbiriyle harmanlıyor, birleştiriyor, ürkütücü ama görkemli bir dünya yaratıyor. Yaşananla yazılan hayatın izdüşümünde insanıokuru kalıcı yolculuklara çıkaran işte bu düşün iklimi oluyor. Nitekim David Toscana, her bir kitabın ancak okuru aracılığıyla hayatı anlatabileceğini iddia ediyor ve yaşamın sadece anlatılacak bir hikâyeden ibaret olduğunu vurgulayarak yalnızca iyi bir hikâyenin akıllarda kaldığını söylüyor. Bir diğer açıdan yazara göre hayatı ve zamanı farklı kılan yaşananlar değil, yapılan okumaların rengi oluyor. Edebiyatın büyüsüyle kurulan ve yıkılan her dünyanın öğrenilmesi ancak kitapların yani okumaların sayesinde olanaklı hale geliyor. İnsana ait her söz, her eylem ve her son bir kitabın iki kapağı arasında, kurguya dönüşendüşen bir esin kaynağı oldukça, onların yakalanması ve yaşatılması kitaba dair buluşmalarla süreklilik kazanıyor. Okurun bir an ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında diyebilmesi ancak yapılan okumalarla sağlanıyor. OKUMA: BİR MUTLU OLMA HALİ Yaptığı alıntı ve aktarmalarıyla kuramda Toscana kurguda ise Lucio, insanların aklınınalgısının kitaplara karşı savlarla dolu olduğuna dikkat çekiyor. Kütüphaneyi ziyaret etmeyen, kitap okumayan insanlara göre romanlar olmayan şeyleri anlatıyor ve romanlarda yazılanların hepsi önemsizgereksiz şeyler olarak nitelendiriliyor. Köylü bir adamın ‘Elimi ateşe yaklaştırırsam yanarım, bıçakla kesersem kanarım, tekila içersem sarhoş olurum, ama bir kitap bana hiçbir şey yapmaz, yeter ki yüzüme fırlatma’ demesi ve diğerlerinin bu yoruma gülmeleri hem kitabın yazarı ve hem de kitabın kahramanına göre meselenin kapandığının üzücü bir işaretidir! Susuz ve gıdasız köyün okumayan insanları için bu betimlemeyi bir ironi olarak kullanan gerek yazar Toscana’ya gerekse kütüphane sorumlusu Lucio’ya göre; büyük çoğunluk, kitaplarınedebiyatın yaşam alanı içerisinde önemsizdeğersiz olduğunu düşünse de en temel gerçek yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat hayatın yalnızca edebiyat ve okumayla kavranabileceğidir. Her ikisine göre de ‘nasıl ki su en çok çölde, ilaç en çok hastalıkta gereklidir, kitaba da kimsenin okumaya tenezzül etmediği yerde en çok ihtiyaç duyulmalıdır’. Bundan ötürüdür ki sürekli okuyan, okuduğunu iyi anlayan, anladığını etkileşim kurarak ve başka bir dile dönüştürerek anlatan Lucio, öte ? ve göremeyeceği bir alay şeye sözcükler aracılığıyla inanıyorlar, bu nedenle neden kütüphaneme adım atmadıklarını, neden kâğıtla hayat arasında bir uçurum olduğuna inandıklarını kendime açıklayamıyorum’ diyerek eleştiri yapmaktadır. Son derece zeki ve alaycı, duyarlı olduğu kadar da sert bir gerçeklikle hayatı kavrayan böylesi bir hikâyeyi çeviren Pınar Savaş’a göre ‘David Toscana yaşadığımız gerçek dünyanın olanaklarının bir romanın sayfaları gibi açılıp kapanabileceğini bize iletmek isteyen sıra dışı bir yazardır’. Kitabın arka kapak ve tanıtım bültenlerinde de yer verildiği gibi Son Okur ‘okuma eylemi, edebiyatın büyüsü, hikâye ile gerçek yaşam arasındaki kaçınılmaz ilişki hakkında bir romandır. Aynı zamanda iyi yazılmış, değerli olarak nitelendirilen, okuru etkilemeyi başaran romanlara da bir övgü, ancak laf kalabalığıyla dolu kötü anlatılara ise acımasız bir yergidir.’ Okumanın, kitabın veya edebiyatın mekân oluşturmadığı ve onlarsız bir yaşamın sönüksilik olacağı vurgusundan hareketle Son Okur insanın içsel ve dışsal yaşamını ayıran ince sınırı ortadan kaldırıyor; şiddet ve aşk, gerçek ve mit, bolluk ve kuraklık, hayat ve yaş okudu Lucio’n adeta k Onun ise yaşa tir. Ok varsa a sından okudu bizim k dir. Ya ve kim cak ede rak öğr Rom yazar D mının i olarak ma; kiş sinin ö lidir. B düzlem yutund len sını başarıs içerisin oluştur ların ku büyük san yaş doldur çek ok laşma, le okum nimsem çevred ğında d sıyla ke sanalla durum gerçek laşman de edil Ayrıc olma d rastlan tercihin ların ço ğişken okuma başkala onların dırmay şına am adeta y şidir. Bu b olgusu tife taş ? kil David To ve her z katleri ç ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1179 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle