Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ellikle... nüfusn hayat serbesti e kapalı stçe yalik kankü ceenellemeyeoldan ne gelya ve daha yor kitırıyor e bu. zaman inliğinonun natı eri, nağı, larla esimle r. Onu resim. k olsun biliyor. vermi zorunarak, ak, şilik yaüanslar ak zoyaşamı dinler essamın a… unu sevgisi mini yamazlum e çiziyorumazen abasını basına geri yi hiçta tubu. ? için yardımcı olur ve bunu öğretir. Eli bu duyguya, terbiyeye, yaklaşıma hali hazırda zaten doğuştan sahip ve resminde de bunu alabildiğince ortaya koyuyor. Hatta bu noktada dinin çok ilerisinde. Romanda şu soru çok kez akla geliyor: “Eli inancına hiç ihanet etti mi?” Ve yanıtı da gecikmiyor: “Kesinlikle hayır”. Eli dine karşı değil, sadece dinin ilerisinde. Maneviyatı ile dinden çok ilerde ve derinde. İnsanlarla iletişiminde sanatçı ayrıksılığıyla bezeli kendinden emin bir mücadele anlayışı var gibi görünüyor... Evet, kendinden gayet emin, sadece sakin bir kahraman Eli ve çok güçlü bir karakter. Kimseye kendini ispat etmek zorunda hissetmiyor. Kendisini savunurken de görüyoruz bu sakin, kontrollü tavrını. Kendi kendinin yargıcı. Bu yönüyle Nietzsche’yi çok anıştırıyor. Nietzsche der ki “Kendini yargılamak için kendini aşmak zorundasın”. Eli de böyle biri. Kadınlarla ilişkileri... Karısı Stefania ile sevgilisi Raşel arasında dağlar kadar fark var! Stefania zihinsel anlamda çok zayıf, kendine güvensiz, çirkince. Onu sevmesinde kendi kişilik yapısında yer alan insancıllık öne geçiyor. Stefania’ya acımayla karışık bir sevgi besliyor. Onunla evlenmek için Katolik Roma Kilisesi’nde din değiştiriyor. Tabii Stefania’nın babası Roncni güçlü bir adam ve onun sayesinde büyük kurumlara çalışma olanağına da kavuşuyor. Artık Venedik’te tam anlamıyla bir ressam olarak varlığı bu sayede kabul ediliyor. Raşel ile ise köklerine dönüyor adeta. Sanırım annesinin yerine koyuyor onu, Raşel ile ilişkisine ensest bile denebilir bu nedenle. Gandolfi’den de bahsetmeli. Romanın bir diğer önemli karakteri de o. Eli’den çok farklı, daha dışa dönük bir karakter. Çok neşeli görünen bir adam değilse de derininde mutlu bir adam çünkü. Kendi doğrularıyla fazlasıyla barışık bir adam. Güçlü, zor, sert Scanziani de öyle, çok mutlu bir adam mesela. Mehmet Zeytuni de öyle ki romanın en yalın karakterlerinden biri olduğunu düşünürüm. Romanda herkes kendisiyle barışık ya da hayatıyla barışık değil. Sadece kölelerden bahsetmiyorum mesela Eli’ni anne ve babası... Elbette, hayat herkese adil değil. Eli’nin anne ve babası İspanya’daki Engizisyonundan kaçmışlardı. Yeni hayatlarında baba köle taciri olmuştu, anne doğumda ölmüştü. Köleler, Venedik’tekiler, Eli’nin kimlikleri... Dinler... Din adamları... Celal Baba, Meh met Zeytuni... Kendi mantıkları, çevreleri ve çerçevelerinden taşan apayrı hayatlarıyla romanda kısalı veya uzunlu pek çok öykü var. Bu anlamda hayli kalabalık bir roman diyebilirim. “UMUTSUZ VAKA BİR BATILI, KESİNKES DE BİR DOĞU İNSANIYIM” Mehmet Zeytuni’ye dönersek Eli ile olağanüstü bir ilişkileri, bağlılıkları var. Zeytuni felsefe bilimi gibi bir adam... Lafı gediğine ve bilincine koyan bir bilge... Kesinlikle. Eli ile ilişkileri resim gibi... Babaoğul (ki sonlara doğru bu yer değiştiriyor, Eli babası gibi oluyor iki ayağı da olmayan ve kalbi teklemeye başlayan Zeytuni hasta yatağında bakarken), kanka, maziden bir tanıdık, sırdaş, öğretmenöğrenci, rehberyolcu oluyorlar Zeytuni ile... O güne kadar duygularını resimlerle ifade eden, ilişkilerini ve iletişimini asıl resim üzerinden yaşayan, resmi insanın ta kendisinin önüne koyan Eli gibi bir adamın ilk kez bir insanla böylesine yoğun ve somut bir iletişime geçmesinin de ifadesi Zeytuni ile ilişkisi. Konuşmaları, dertleşmeleri, birbirlerine omuz vermeleri, birbirlerinden güç almalarıyla Eli gibi bir adamın hayatında ilk gibi Zeytuni. O yakınlığı, o güveni o ölçüde başka kimse tesis edememiş. Türkiye’de doğdunuz ve yedi yaşınıza kadar İstanbul’da yaşadınız ve sonrası hep Batı’da geçti, geçiyor… Oysa romanınız Batı’yı ele alan satırlarda bile Doğulu bir kalemden çıkmış gibi… Teşekkür ederim. İtiraf edeyim yedi yaşımdan bu yana Avrupa’da olmamdan dolayı kendimi Batılı görmeye çalıştım ama bu konuda tam bir umutsuz vakayım (gülerek). Ben kesinkes bir Doğu insanıyım. Eli’yle benzer bir yönüm de bu sanırım. Yine belki bir benzerlik de ben de Müslüman bir ülkede Yahudi bir ailenin oğlu olarak doğdum. Üstüne bir de Katolik bir dadı tarafından büyütüldüm ve Protestan bir okula gittim. Bitmedi, Budist bir hocanın öğrencisi oldum. Ve Ortodoks bir kızla da evlendim. Yani yaşamda dinler ve mezheplerarası aşinalığa sahip olabilmek için epeyce fırsatım oldu. Dinlere karşı mesafem için ise şunu söyleyebilirim “hayli uzak”. Evet, ben de tam bu yönleriyle Eli gibiyim diyebilirim. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Turquetto/ Metin Arditi/ Can Yayınları/ 388 s. MEDİ, DİNİN şamıni... erini Yani inm ? Metin Arditi ve Gamze Akdemir... 1179 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1179 20 EYLÜL 2012 ? SAYFA 13