Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Serdar Aydın’dan ‘Yol Üstündeki Yazıcı’ ‘Ahmet Oktay, dert sahibidir!’ Ahmet Oktay’ın sekseninci yaş gününe neredeyse denk gelen bir çalışma Serdar Aydın imzalı Yol Üstündeki YazıcıAhmet Oktay Poetikası İçin Bir Yaklaşım. Aydın, Oktay’ın özgün poetikasının koordinat dizgesini, geometrisini, nirengi noktalarını belirlemek ve nirengi noktalarının kapitone noktalarıyla olan özdeşliğini göstermeyi amaçlıyor kitabında. Aydın’la Yol Üstündeki YazıcıAhmet Oktay Poetikası İçin Bir Yaklaşım‘ı konuştuk. ? Gamze AKDEMİR hmet Oktay ve şiiriyle tanışıklığınızın, kendini öldüren on iki müntehir üzerine yazılmış, gerçek özne adlarını şiir adları olarak seçerek, real karakterleri poetik karakterlere dönüştürdüğü Yol Üstündeki Semender yapıtıyla başladığını okuyoruz. Bunu anlatır mısınız, Ahmet Oktay’ın “Opus Magnum”u olduğunu irdelediğiniz bu yapıtın sizdeki ve bu kitaba da hayat veren karşılığını, yerini, “Opus Magnum” halini? Hep kullandığım bir tümcem vardır: Sözcüklere meyyalimiz vallahi derttendir… Bu tümce, yazma ediminin, bendeki karşılığını ifade ediyor. Eleştirel ve kuramsal metinlerimde, esasen bu meseleyi, yani derdi olanı ve bunu yazmayı seçeni betimlemeyi, çözümlemeyi deniyorum. Böylelikle hem kendi yazma edimimi hem de diğer yazarların yazma edimlerini algılamaya ve nitelendirmeye çalışıyorum. Sorunuz, aslında bu derdi açık ediyor. Bence; Ahmet Oktay’ın Yol Üstündeki Semender’i yazması dert sahibi olmasından. Zaten Yol Üstündeki Semender’e konuk edilen müntehirlerin de dertlerinin büyüklüğü ortadadır. Dolayısıyla bu “derd”in ayrı ben’lerde ortaklaşabilen ontolojik hısımlığı, Yol Üstündeki Semender’in, bana göre, Ahmet Oktay Şiirinin Opus Magnum’u olmasını sağlamıştır. Ancak vurgulamak isterim: Ontolojik hısımlıktan kastım, çok değişkenli, varoluşa içkin, poetik olanın bütün araçlarını kullanan, şiirin iç ilişkilerini geliştiren ve kendi bireysel varlık halini, insanın trajik varoluşuyla ilişkilendirebilmeyi başarmış olmaya dairdir. Ahmet Oktay, o intihar etmiş sanatçıların, yazarların, şairlerin ben’likleriyle kendi ben’inin var olma halini ilişkilendirmiş ve bu kitabı yazmıştır. İntiharla söyleşebilmek, edemediğimiz ve edebileceğimiz intiharlarla yüzleşebilmek, dünyanın kederini görünce kendi kederimizin biçareliğine bakakalmak AĞUSTOS A ama yine de “yüzümüze yargımızı mıhlayarak, bu dünyaya dönmek”, sanırım her şeyi açıklar. Çalışmanızda empati ve ilişkilendirme olguları merkezde. Ahmet Oktay’ın poetikasını empati ve ilişkilendirme olguları açısından paranteze aldığınızı ve bunu asla “indirgemeden” yaptığınızı ifade ediyorsunuz. Bunu açar mısınız? Empati ve ilişkilendirme ikiliğinin ontolojik bir kavram olduğunu ve Ahmet Oktay şiirinde poetik bir niteliğe kavuşarak şiir kitaplarının tamamı göz önüne alınmak koşuluyla nesnelleştiğini söylemek isterim. Belki de bu ikili kavram ilişkilendirmesinden bir analiz üretmek, şairin var olduğu dünya ve hayatla olan ontopoetik ilgisini görünür kılmayı sağlamıştır. Elbet ki bir tür paranteze alma söz konusudur. Buradaki parantez fenomenolojik paranteze almanın, indirgemenin bir kavram ikiliğine yönelik anıştırmasıdır. Şairin poetikası için çok farklı yaklaşımlar oluşturulabilir. Ancak empati ve ilişkilendirme ikiliğini bir şekilde irdelemeden, Ahmet Oktay poetikası için herhangi bir görüş oluşturulamayacağını, oluşturulsa bile bunun “eksik” bir değerlendirme olaca ğını söyleyebilirim. “AHMET OKTAY, VAROLUŞSAL BİR ‘SOY’ KAVRAMI GELİŞTİRDİ” Her Yüz Bir Öykü Yazar adlı yapıtından itibaren şairin varoluşsal bir “soy” kavramı geliştirdiğini yazıyorsunuz. Bu “varoluşsal soy”un niteliklerinin kesin hatlarıyla “Yol Üstündeki Semender”de belirlendiğini vurguluyorsunuz. Öte yandan “Bir Sanrı İçin Gece Müziği”nin de anımsamanın ve soy kavramının belirginleştiği bir başka yapıt olduğunu okuyoruz. Bu “varoluşsal soy”u ve Ahmet Oktay’ın poetik kavrayışında başat bir öğe olduğunu imlediğiniz “anımsama” ediminin şairdeki yerini yurdunu anlatır mısınız? Empati ve ilişkilendirme kavramlarının doğal sonucu bu varoluşsal soy nitelendirmesidir. Ahmet Oktay verimini ortaya koyarken kendisi dışında birçok yazarla, şairle, sanatçıyla bir tür hısımlık ilişkisi kuruyor, onları ve ürünlerini kendi verimine konuk ediyor hem psişik hem de ontolojik bir soy tanımlıyor. Kapanmayan yarasıyla doğan”ları bir araya getiren, mayası keder olan, acıların kurduğu bir zamanda yaşayan, tutunmaya çabalayan “cehennemliklerin” birlikteliğiyle tanımlanmış bir soy… Bu soyun bir diğer özelliği de ‘yol üstünde olma hali’dir. “Yol üstünde olma”, ontolojik bir konumdur ve şairin tanımladığı varoluşsal soy’un en kadim özelliğidir. Yol Üstünde olan bir Semender’in simgeselliğinde yazıcı’ların kendilikleridir söz konusu olan. Zaten bu kitabın yazılması bir yönüyle benim kendi soyumu tanımlama çabamı da nesnelleştirir. Kitabın birinci çoğul kiAhmet Oktay’ın poetik kavrayışında “anımsama” ediminin başat şi adılında yazılmış olbir öğe olduğunu belirtiyor Serdar Aydın. Yukarıda Ahmet Okması ve “biz” söylemi, tay’la birlikte... bu soy ilgisinden kaynaklanır. Anımsama edimi ise bu ilişkinin kökeninde yer alır. İnsan, anımsar. Bir soyun tanımlanması anımsama edimiyle doğrudan ilişkilidir. Ahmet Oktay da anımsamayı hiç elden bırakmaz. Neredeyse bütün kitaplarda anımsama edimi ilişkilendirmenin ve empatinin özünde yer alan majör öğedir. Ayrıca bir noktayı daha vurgulayayım: “Bir Sanrı İçin Gece Müziği”, Türkçe Şiir Geleneği içerisinde kolaj tekniğiyle yaratılmış ilk ve tek şiir kitabıdır. Ben, başka örnek bulamadım ve eğer bilen varsa bu savımı tashih edebilirim. Ancak bu niteliğin, ülkemiz eleştirmenlerince görülmemiş olmasını hem Ahmet Oktay’a hem de bu kitaba yapılmış bir değerbilmezlik olarak değerlendiriyorum. “Ahmet Oktay, empatiilişkilendirme olgularının şiirlerindeki etkileri, sonuçları ile İkinci Yeni’den farklılaşmıştır” saptamanızı açar mısınız? Ahmet Oktay’ı İkinci Yeni Şiiri ve şairleri ile olan ilişkisini Mavi Hareketi’nden itibaren ele alırsak ve şiirsel üretimin son kertede ulaştığı noktayı göz önünde bulundurursak farklılaşmanın net olarak görülebileceğini düşünüyorum. Bu farklılaşmayı ortaya koyacak analitik bir çözümleme ancak kapsamlı bir başka çalışmanın konusu olsa gerektir. Ama belirtmek isterim ki Ahmet Oktay İkinci Yeni Şiiri ve Şairlerinden algılama edimi, anlamlandırma süreci, poetik kavrayış açısından farklıdır. Bu farkın kökeninde şairin Marksist gelenekten geliyor oluşu önemli ve real bir faktördür. İrreal düzeyde ise biraz önce andığımız soy ilişkisinin kurulmuş olması ve Ahmet Oktay’ın kendi verimini bu varoluşsal soy üzerinden yapılandırması çok önemlidir. Nitekim bu yapılandırma ve çoklu ilişkisellik Ahmet Oktay’ı şiirden farklı alanlara yönlendirmiş, benim için ayrı bir değeri olan resim yazılarına değin birçok alanda yapıtlar vermesine neden olmuştur. “YOL ÜSTÜNDEKİ SEMENDER, AHMET OKTAY POETİKASININ BAZ NOKTASI” Simgesel ve poetik bir anlatı olan “Dr. Kaligari’nin Dönüşü”nün, Ahmet Oktay Poetikası’nın nirengi ağını oluşturacak birinci derece nirengi noktalarından ilki olduğunu okuyoruz. Nedir bu ağ meselesi, anlatır mısınız? Öncelikle nirengi noktalarına değinmek isterim. Mühendislik bilgisinin şiir eleştirisine doğrudan bir katkısıdır bu durum. Nirengi noktası haritacılığa içkin bir olgudur. Ancak Lacan’ın kapitone noktaları kavramlaştırmasıyla bir koşutluk kurarak, Ahmet Oktay poetikasının nirengi noktalarını belirlediğimi savladım ve bu noktaları aynı zamanda kapitone noktalarıyla ilişkilendirerek şiirin geometrisini kurup, grafiklerle ifadelendirdim. “Dr. Kaligari’nin Dönüşü”, “Yol Üstündeki Semender”, “Bir Sanrı İçin Gece Müziği” ve “Hayalete Övgü” bu nirengi ağı nitelendirmesinin birinci derece noktalarıdır. “Yol Üstündeki Semender” ise Opus Magnum olduğu yönündeki savımızla koşut olarak, nirengi ağının dönüklüğü ve ölçeklendirilmesini sağlayan Baz Noktası’dır. Örneğin Yol Üstündeki Semender’de empati (irreal varlık katmanı) ekseninde büyük bir alan kuşatılırken, Hayalete Övgü’de ilişkilendirme (real varlık katmanı) ek? seninde kapsanan alan daha bü ? yü ağ tir. Tek Öykü Y “Dr. K bağlacı cın etki ki “ve” yıllar so bında d ilk “Sür lanımı” güler” i bir evri yoruz... Değ ları ilişk ğidir. A tığı dik de sahi bağlacı bu bağl sel ilgi nesne+ bağlacı Ayrıc Oktay’ı betiğid kitaplar uyguluy dönüşü sonucu olgular tik olar met Ok ilişkilen pılandı Ahm sorma h Soru edimdi algılam regiden yanıtı ö lenene lini olu diğini i Ahmet nı, eşde luşunu ma hali yer alan hale ge bilecek mücade ikizleri Lowry’ Kendim rir: Bes rek için her şey önemli soru so Ahm sal” (re da içsel özelliği niz? Nic varlık t bilir. R (vorder “arka y iç içe ge simleşe varlık t varlık t rıyla iliş ilişkin b laşım iç çok işle düzene narak iş lığının deki etk roluşun SAYFA 4 ? 9 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1173 CUMH