22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mavioğlu’ndan ‘Cenderedeki MedyaTenceredeki Gazeteci’ ‘Bu diyar bizim, bir yere gitmeyiz!’ kin çıkan tek tük sesler de ya boğuntuya getiriliyor ya da susturuluyor. Oysa bugün hiç kuşkusuz önceki koalisyon iktidarlarının medyada yarattığı göreceli ortamdan çok farklı bir zemin var. Bir boyutuyla medyanın sahiplik yapısı değiştirildi. TMSF vasıtasıyla el konulan gazete ve televizyonlar, haraç mezat iktidar yanlısı sermaye gruplarına devredildi. Ama satın almak pahalı bir yöntemdi, bu yolla tek sesin çıktığı bir medya yaratılması mümkün değildi. O nedenle medyada sermayenin el değiştirmesi yönteminin yanı sıra, mevcuda boyun eğdirmeyi daha ehven bir yol olarak keşfetti iktidar. Dolayısıyla, ana akım diye adlandırılan büyük medyaya kâh vergi cezaları, kâh başka alanlarda gerçekleştirmeye çalıştıkları yatırımların önünü kesme yöntemleriyle ciddi anlamda gözdağı verdi, sindirdi, etkisiz hale getirdi. AKP, özellikle Başbakan’ın ‘ustalık dönemi’ diye tabir ettiği 2007’den bu yana medyayı ele geçirme stratejisi doğrultusunda önemli mesafeler aldı. Bugün artık sadece hangi medya organının hangi sermayeye devredileceği değil, hangi gazete ya da televizyonun haber merkezlerini kimlerin yöneteceğine bile AKP karar veriyor. Bunun için önce büyük bir tasfiye operasyonu gerçekleştirdiler, çok sayıda iyi gazeteci işlerinden oldu. Ardından ana akım medyaya Zaman gazetesi ve Samanyolu TV gibi medya organlarından çok sayıda kadro takviyesi yapıldı. “MEDYANIN BAKTIĞI YERDEN BAKARSAN, MEMLEKETTE SORUN YOK!” Özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener’in bilinen ama bilinmeyen nedenlerle tutuklanmaları ve KCK operasyonlarıyla başlayan kitlesel tutuklamalarla gündeme oturan otoriterleşme ve siyasal alanın daraltılmasıimhası tartışmalarının düğüm noktaları ne? Gazeteci kimdir? Haber ve haber alma özgürlüğü nedir? Tarafsızlık ne anlama gelir? İfade özgürlüğünün sınırları var mıdır? Yazma ve yayımlama özgürlüğü ne anlama gelir? Medya, sermaye ve iktidar ilişkileri nasıl tanımlanmalı, nasıl ele alınmalı? Tüm bu ilişkiler, yapılar ve haklar kurumsal düzeyde nasıl düzenlenmeli? Hak gaspları nasıl engellenmeli? Günümüz iktidarı tüm bu konularda ne kadar eşsiz! Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, tüm bu bağlamları açımlayarak, gazetecilik mesleğinin dününü ve bugününü; Türkiye’nin toplumsal, siyasal, ekonomik değişim ve dönüşümleriyle paralel bir biçimde ele aldığı yeni kitabında demokratik toplumların haber alma özgürlüğünün güncel durumunu gözler önüne seriyor. Mavioğlu’yla Cenderedeki MedyaTenceredeki Gazeteci adlı kitabını konuştuk. SAYFA 14 ? 9 AĞUSTOS ? Gamze AKDEMİR “Onlar, dizlerinin üzerine çökmüş olduğunuz için size büyük görünüyorlar; ayağa kalkın!” Kitaptan edya stratejilerinin dişlerini sivrilten AKP, ABD’den sağlamasını yaparak bu konuda da işi sıkı tuttu... Sadece medya kuruluşlarını ele geçirmekle de yapmadı bunu, bambaşka bir nesil ve gazeteciler de yetiştirerek yapıyor. Hatiplerin kalemi de pek bir akıcı, cilalı! Örgütlülük desen üstlerine yok! Organize, tıkır tıkır, saat gibi işletiliyor süreçler... Bir şekilde suçla, itibarsızlaştır, mutlaka bir örgüte (tercihen Ergenekon’a) bağla, yama! Sittin sene içeride tut, yıprat, ölmez de sağsa artık Allah kerim. Bol kepçeden isnat edilmiş “suçlar” sağolsun zanlılık hali her daim! Dolayısıyla en önce Ertuğrul Mavioğlu bu kitabı yazsa ne olur, yazmasa ne olur diyenlere seslenişinle başlasın söyleşi… Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iktidarların bir propaganda aracı olan medyada özellikle kritik dönemlerde haberlerin, köşe yazılarının kimliği ve niteliği üzerine çok tartışmalar yapıldı. Şimdilerde Türkiye Dersim döneminde basının nasıl baskı altına alındığını ve talimat haberciliğinin öne çıktığını tartışıyor örneğin ya da 12 Eylül darbesi sonrasında basında cuntayı destekleyen haber ve yazıların bolluğundan, işkencelere, yargısız infazlara, yasaklara, korku iklimine destek veren karaktersizlikler sık sık dile getiriliyor. Aynı tartışmalar 28 Şubat sonrası medyanın tavrı ile de sürdürülüyor. Ama nedense bugünü tartışan yok gibi. Medyada iktidarın hegemonyasına iliş2012 M Bu yetmedi, yetmezdi… Elbette. Çok sayıda anlı şanlı gazetecinin iktidara meyletmesi, işleri kolaylaştıran bir başka gelişme olarak hatırlarda. Tam da bu zeminden bakarsak, Suriye Devlet Başkanı ile röportaj randevusu alıp, hükümetten bu röportajlara yeşil ışık yanmayınca gitmekten cayan büyük gazetecilerin bu tercihi bile medyada geldiğimiz noktayı özetlemeye muktedir. Özkök, Birand gibi ismi çok bilinen bu gazeteciler, hükümetin kaşlarını çatmasıyla habercilikten kolaylıkla vazgeçebiliyorlarsa, mesleğe daha yeni başlamış bir gazeteci için de ders alınmıştır. Kuşkusuz ‘Esad röportajı’ konusu çok yeni bir mesele. Fakat kitapta perşembenin geleceğinin çarşambadan belli olduğunu fazlasıyla gösterdim. O yüzden, medyadaki her yeni gelişmenin kitapta yazılanları doğrulaması tesadüf değil. Bugünün medyasını anlatmamın asıl gayesi de buydu. Bu kitap tam zamanında yazıldı. Bugünü tam da bugün tarif etmesem, gazetecilik etiğinin nasıl çiğnendiğini, gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını, iktidarın politikaları çerçevesinde toplumda rızanın nasıl üretildiğini göstermesem düpedüz yaşanan tüm ahlaksızlıkların suç ortağı olurdum. Ama araştırdım ve yazdığım için vicdanım rahat. Çünkü medyada işlenen bu ağır günahları bir bir açığa çıkartmak toplumsal bir sorumluluktu. AKP, medyayı en çok nelere memur etti? Sadece şak şakçılık görevi biçmediler, işin sosyo politik yönünün yanı sıra ekonomik boyutu da var... Bunları da yazıyorsun... Memlekette on yıllık bir iktidar var ve birkaç küçük istisna dışında hiçbir yolsuzluk haberi yok. Öte yandan iktidara yakın kesimlerdeki kısa sürede oluşan ciddi birikimin herkes farkında. Bu iktidar döneminde büyük bir yoksullaşma yaşandığını biliyoruz ama medya tam tersi pembe bir tablo çiziyor yıllardır. ‘Dünyanın on yedinci büyük ekonomisi’, ‘kriz teğet geçti’ ve ‘yeni Türkiye’ sloganları çok tuttu. Esasen medyanın baktığı yerden düşünürsek her şey yolunda ama soru şu: Medya neden hep büyük sermayenin gözlüğüyle bakıyor? Neden yoksullaşanların, işlerini kaybedenlerin, işini korumak için sermayenin bütün dayatmalarına boyun eğmek zorunda kalanların cephesinden süzmüyor hayatı? Bir yandan kamu adına görev yapan gazetecilerden söz ederken, diğer yandan kamuyu bir avuç para babasının çıkarlarıyla sınırlandırmak büyük bir gazetecilik başarısı olmasa gerek. Tam tersinden bakarsak bile aynı sonuca ulaşacağız. Medyada bir yoksulun öyküsüne yer verilmesi bile nihai olarak geride kalan binlerce yoksulun hikâyelerinin üzerini örtmeye yarıyor. Elbette ki tüm bunların temeli medyanın sahiplik yapısı ile yakından ilişkili. Medya, asıl olarak büyük sermayenin alanı. Üstelik işi sadece medya ile sınırlı olmayan, aksine enerji, altyapı, finans sektörlerinde yatırımlarını güçlendirmek için medya sektörüne giren büyük sermayedarlara ait bir sektör bu. Medya sektörüne yaptıkları devasa yatırımları, diğer yatırım alanlarını güçlendirmek için bir silaha dönüştürmeyecekse, hükümetle pazarlık aracı olarak kullanmayacaksa neden kâr marjı bu denli düşük bir alanda yer alsın ki? Mottolarında ‘gücü özgürlüğünde’, ‘bağımsız’ gibi lafızları çok sevseler de ne özgür ne de bağımsız haber üretmek için varlar. Dahası, sahiplerinin girmiş oldukları yatırım alanlarının siyasi hükümetlerle çok yakın ilişki kurmayı gerektirmesi, bağımsızlığın, özgürlüğün kırıntısı bile kalmışsa bunu altın tepsi içinde iktidarların önüne sunuyorlar. “GÜLEN CEMAATİ, ERDOĞAN’A ‘NİKMET TOKADI’ ATMA PEŞİNDE” bir ğiyle el Erdoğa vam ett recinde verdiği lere bak cemaat ğan’a k maya b Marma sonrası ötesind insanla derken ‘otorite İkinc lirttiğim vermed deosuy masınd rak, “M için ede zı o işin ve ‘nikm olursun Kuşk koalisy di. Bu k açıkça kulisler rindeki rinin ka ğı dedi krizi ise di ki as kısa sür geçirdi yesinde kadı’ at dar yaş özel ye sı tartış AKP h tirme a toplam nun na koalisy diği be ruz. Ko ya alan hüküm revlend zetesin rasında sı, Gök ralar dö şa girm diği ser özelliği ? itib “TAR ALDI DEV Fethullah Gülen medyasını nasıl ele alıyorsun kitabında? Ayrıca Gülen’in Başbakan Erdoğan ile kurduğu koalisyon MİT krizinden daha önce kırılmıştı diye yazıyorsun. Öte yandan oğul Gökçek’in televizyonu ve Koza Grubunun faaliyetlerini de büyüteç altına alıyorsun. Gülen medyası, AKP iktidarıyla oluşmadı iktidarın sunduğu olanaklarla hızlı büyüdü. Bu gelişmeyi, Gü? len cemaatinin daha en başından “Ta gazetec sun. Ta Balyoz sında ö rıyla bu Tar liriz. Bi baren c sı. Öze sert çık bilmen tirmiş o değer b lamakt ki otori raf uzu mekten CUMHURİYET KİTAP SAYI 1173 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle