Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K u sıra yaz kıvrıntılarında geziniyor olabilir pek çokları. Ne bileyim şapada şupada yüzüyordur, sereserpe şezlonga uzanmış güneşleniyor ya da şekerleme yapıyordur… Belki de kendini zamanın gergefine bırakmıştır o sonsuz dinginlikte… Bir biçimde “yaz savruntusu” denmez mi buna? Yaz okumaları buna mı benzer? Zamanın akışını dillendirdiğine, savrulmayı imlediğine göre, belki… Ama herkesin birörnek tutumu içinde olacağı öne sürülebilir mi? Nitekim şu sıra yaptığım tek bir yolculuk bile, iki ayrı hanımefendinin, kucaklarında koca ciltler kendilerini okumaya verdiğini gözlememe yetti. Ellerimde çocuk kitapları, bir yaz şenliğindeyim sanki ben hâlâ. Adım gibi biliyorum; sorumlu anneler babalar da çocuklarıyla, delikanlılarıyla birlikte okuyor onların geçtiği kitapları. Yazlarda kışlarda, güzlerde baharlarda okuyan, durma okuyan yok mu? Bir yerlerden komut almışçasına soluğu kıyılarında aldığımız güzel ülkemizin her köşesinde Samanyolu gibi kümelenmiş, köz gibi kıpır kıpır parlayan öyle çok antik yerleşim, kalıntı, höyük, ören, müze var ki, insanın bu uygarlık teknesi için Tanrıya şükredeceği geliyor… Bir de bunları çocuklara, gençlere anlatan nice yazarın emekle karılı kitapları söz konusu… Peki biz yaz tatillerinde geçmiş uygarlıkların izleriyle sarmaş dolaş olduğumuz böyle yerlerde büyülü yolculuklar yapabiliyor muyuz? Öykü, roman ya da anlatı, buralara yayılmış evrenler aracılığıyla düşsel zamanların düşsel kahramanlarıyla serüven dolu yolculuklara çıkabiliyor muyuz? Baktım, ben de şu günlerde kazıntı yolculuklarımda bir koltuk altı kitap tomarını okuyuvermişim… Hangileri mi, sıralayayım… Çiğdem Özelsancak Ataş’ın yazıp Anıl Tortop’un resimlediği Tarih Aynası dizisinden dört kitap (Top, 2010–12), Günışığı yayını Azra Erhat’ın yazıp Ferruh Doğan’ın resimlediği Troya Masalı (2009), Ahmet Ünver’in yazıp Gözde Bitir Sındırgı’nın resimlediği Ege Kıyılarından Eski Zaman Masalları (Sekizinci basım, 2007), İsmet Bertan’ın farklı tarihsel dönemlere yöneldiği roman dörtlemesi (2006–2012), Erol Büyükmeriç’in yazıp Handan Kaynakgöz’ün resimlediği Midas’ın Serçeparmağı (Logos, ikinci basım, 2011), Can Çocuk tarafından yayımlanan Handan Durgut’un yazıp Sedat Girgin’in resimleyerek haritaladığı Kılçık Uçurtma (2011), Mina Tansel’in yazıp Sedat Girgin’in resimlediği İstanbul’la Saklambaç (Yedinci basım, 2012), BilSAYFA 18 ? 9 AĞUSTOS itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Çocuk gençlik yazınımızda uygarlık açılımı... Ş gin Adalı’nın yazıp Kutlay Sındırgı’nın resimlediği Kariye Hazinesi (Üçüncü basım, 2009)… Biliyorum nice kitap var daha, ne ki kendi payıma bunları okuyabildim ancak… Siz bu kitapların peşine takılmak yerine şu yaz kıvrıntısında Evrensel’in yayımladığı Yaşar Atan’ın Akdeniz Mitologyasından Efsaneler’ini (2011), Akdenizli Tanrılar’ını (İkinci basım, 2011), yanı sıra yazarın Andre Bonnard’dan çevirdiği İnsan ve Tragedya’sını (İkinci basım, 2006) okuyabilirsiniz. Kaldı ki Bonnard’ın yine Evrensel yayını üç ciltlik Antik Yunan Uygarlığı (Çev.: Kerem Kurtgözü) üzerinde durmuştum geçmişte. Böyle değil de kaymak köpüklü yaz kitapları mı çekiyor canınız; şair Nedret Gürcan’ın Yaşanmış Yazlık Öyküleri’ni (Heyamola, 2011) bir yaz tefrikası havasında okuyabilirsiniz pekâlâ. Ayrıca Attilâ Şenkon gibi siz de su damlasını çağrıştıran Cumhuriyet yayını Bahar Temizliği’ne (2011) girişebilirsiniz. Onun, “Bütün çocuklara ve çocuk kalmayı başaranlara” sunduğu Geveze Kitap’ını da (2010) yanınıza alarak tabii… Ama gelin, birkaç hafta sürecek bu yaz okumalarının ilkine çocuk gençlik kitaplarıyla girelim biz… Buna uyan bir yapıt da Ahmet Ünver’in “eski zaman masalları, öyküleri”… Ayrıca Ünver’in okura seslenişi de anımsanabilir burada: “Merak eder, daha çok masal okumak, daha geniş bilgi edinmek isterseniz ismini andığım yazarlarımızın kitaplarını araştırın, olmaz mı?” (17,28) Doğru söze ne denir? Andığım kitapları genel buluşma amaçlı okuduk diyelim; peki biraz yoğunlaşmak, tarihin karakterleriyle daha derin alışverişe girmek istemez misiniz? O zaman Büyükmeriç’in, Erhat’ın kitaplarından adım atmak iyi gelecektir okura… kuran, karakterlerini yapılandırmakta güçlük çekmeyen bir yazar. Ancak Golat Kalesi Tutsağı adlı romanın beş karakteri, fazlasıyla çizgisel görüntü veriyor yine de. Bana göre Midas ve Sihirbaz, dörtlemedeki ilk üç kitaba göre daha karmaşık bir yapı yansıtırken yükseliş de sergiliyor. Gürsel Korat’ın tarihsel romanlarındaki tatla karşılaşıyorsunuz adeta kitaplarda. Bu arada kadıncı bakışıyla Kaplan Kraliçe’nin de dikkat çekici olduğunu belirteyim. Hoş yazar kadıncı tutumunu öteki romanlarında da yansıtıyor zaten. Sırada İstanbul’a özgülenmiş iki kitap var: İstanbul’la Saklambaç, Kariye Hazinesi. Her iki kitap “İstanbul rehberi” bağlamında da okunabilir. Üstelik öyküden beklenecek dramatik dolantının korunduğu, çocukları kışkırtıcı bir serüven duygusunun pekiştirildiği kitaplar bunlar. İstanbul’la Saklambaç, İstanbul üzerine yazılabilecek örnek kitaplardan biri bana göre… Hangi yaşta olursa olsun çocuğun ilgisini çekebilecek, onlar kadar kadın erkek, genç yaşlı herkesin okuyabileceği bir anlatı. Hele İstanbul, her geçen gün değişir, binlerce yıllık yaşamından artakalan doğal, kültürel varlıklar örselenip sıra sıra sahneden çekilirken… Bu nedenle Mina Tansel’in bu yapıtını her okuryazara öneriyorum. Bilgin Adalı, kimilerini Kitaplar Adası’na konuk aldığım daha önceki başarılı tarihsel romanlarında görüldüğünce tarihsel bilgideki dönüştürümün güzel örneğini veriyor yine Kariye Hazinesi ile. Gerçekten de olgusal bilgilerle içlidışlı at başı geliştirdiği kurmacayla, ustaca gerilim yaratmayı başarıyor. Anlattığı olgusal gerçeklik kadar kurmaca içinde geliştirdiği veriler bağlamında da okurda alımlama düzeyini yükselten tutum sergiliyor. SU DA KÜÇÜĞÜN, KİTAP DA KÜÇÜĞÜN... Yazarlar hem uygarlıkları, bunların yayıldığı toprağı kucaklayan yurtsever tutuma hem de doğadan, çevreden yana duruşa sahip. Ne var ki kaleme aldıkları anlatılarında yazarlar farklı biçemle, geçmişten günümüze salınan bu evrenleri, yarattıkları karakterlerle birbirinden farklı dünyalar olarak getiriyorlar önümüze. Böylelikle geniş yelpazede bir masal, öykü, roman dağarıyla karşılaşabiliyoruz yapıtlarda. Çiğdem Özelsancak Ataş, annesiyle oğlunu anlatılarının kahramanı yaptığı dizinin ilk kitabı Taş Duvarların Sesi’nde Sultanahmet’ten alınan bir ayna aracılığıyla Hitit’ten başlayıp Urartu’ya, Frig’e, Lidya’ya uzanıyor. Anneanne Cici ile torun Ata söz konusu dönemlerin kültürü, insanı ile ilişkilenince çocuklar için de ilginç serüvenlere açılıyor. Sevimli, eğlenceli bir anlatımla… Handan Durgut, Sedat Ergin’in eklediği haritayla tüm Türkiye’nin tarihsel, kültürel, doğal uzanımlarında dolaştırıyor okurunu, bir “Kılçık Uçurtma” eşliğinde. Ama ne uçurtma; cin mi cin, tıpkı tarih aynası gibi. Nereler, nereleri geziniyor okur, uçurtma aracılığıyla. Türkiye kazan, okur kepçe güzel bir anlatı eşliğinde dolaşıyor da dolaşıyor güzellikler arasında. 2012 ÇOCUKLARA, GENÇLERE YAZMANIN SORUMLULUĞU... Midas’ın Serçeparmağı, Türkçenin tadını yeni baştan duyuran, insanı kendi diline bir kez daha âşık eden, öyküsel bütünlüğü, dramatik dolantısı ile güzellik kertmesi halinde okunan bir roman. Midas’ın etkisinde kalan, “Midas delisi” (41) ilköğretim öğrencisi Sibel Ates, onu etkileyen arkeoloji son sınıf öğrencisi Yağmur Halası aracılığıyla geniş soluklu, göz kamaştıran bir dilsel gökkuşağına karışıp, bu büyük uygarlığın içinde gezdiriyor bizleri. Bunun ardından Troya Masalı’na geçilebilir. Erhat, “…Troya’nın yazgısı kötüydü,” dedikten sonra Homeros’u imleyip ekliyor: “…[B]ir de büyük talihi olmuş: Bir ozan çıkmış da, yarattığı bir koca destanla taşının toprağının konuşmasını sağlamış.” (28) Yazarın, Troya banzeri buluntuları Atatürk’le buluşturan yaklaşımına da göz atalım mı: “Atamız istiyordu ki, Türkiye topraklarının üstünde de, altında da ne varsa, biz bunları bilimsel bir gözle araştıralım. Artık Türk arkeologları, bilginleri yetişsin istiyordu; topraklarımızı bezeyen anıtların hepsine sahip çıkalım, hepsini benimseyelim, bizim diyelim ve gözbebeğimiz gibi bakalım onlara.” (36) İsmet Bertan’ın dörtlemesi ise döneme özgülenmiş, olay akışlı, serüven örgülü, bir açıdan çizgi roman havasında hemen her yaştan okurun severek okuyabileceği romanlar… Öyle anlaşılıyor ki Bertan kolayca evren ÇOCUKLAR, GENÇLER İÇİN YAZMANIN CAZİBESİ... Pek çok yazar çocuklara, gençlere yönelik kitap kaleme almanın cazibesine dayanamıyor sanki. Bu bağlamda 1960’larda başlayıp 70’lerde doruğa tırmanan, dev iştahıyla bir çocuk yazıncılığı sergilenmişti geçmişte. Andığım dilimde hemen her yazar, çocuklarımız için yazmaya girişmişti çünkü. Ne var ki bugün çocuk gençlik yazınına dönük kalem oynatanlarla yetişkinlerin dünyasına yönelik yazanlar arasında kendiliğinden oluşan belirgin yaklaşım farkları çıkmış bulunuyor artık ortaya. Gerçekten çocuk gençlik yazını yazarları, yetişkinlere yönelik yapıt üreten ciddi yazarların yaptığınca, soyutlayımını, dönüştürümünü çocuklarla gençlerin algısı, dünyası temeline dayalı biçimde kurarak ürün veriyor. Ancak yine de şuracıkta çocuk gençlik yazını yazarlarının ürünlerinde kimi zayıf yanlar gözlediğimi de söyleyebilirim… Sözgelimi öyküde, romanda anlatı evreninin, karakterlerin gerçektenlik duygusu yayması gerekirken evreni genelleştirmek, kişileri tipe indirgemek, anlatıyı çizgisel hale getirebiliyor zaman zaman. Sonra anlatıda bir dış ses olmaz değil; ancak bunun gereksinirlik boyutunu aşmaması gerekiyor. Çünkü her yapıtın doygunluk noktası var, üstelik farklı da bu; ne eksik ne fazla, yapıtta işte bu aşamanın yani tam doygunluk düzeyinin yakalanması gerekiyor zorunlu olarak… Hay Allah, gördünüz mü, öteki yaz kitaplarına değinecektim daha, ama olmadı. O halde haftaya devam… ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1173