19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O Aşık Kemiği C ezayir doğumlu. Doğumdan iki gün sonra sokağa bırakılmış. Bulunduğu günün anısına o günün azizinin adı konmuş: Albertine Damien. AixenProvence’da yaşayan bir ailenin yanına verilmiş. Bir aile üyesi tarafından sürekli taciz edilmiş. Aile üyeleriyle kavgalar etmiş. Belki de bu nedenle ömrü boyunca otoriteye karşı çıkmış, savaşmış. Zeki ve derslerinde başarılı bir öğrenci olmasına rağmen aile onu Marsilya’daki bir ıslahevi okuluna yollamış. Edebiyata ve sanata merakı nedeniyle Paris’e kaçmış, orada fahişelik yapmış. 1953’te bir soygun girişimi sırasında yakalanmış ve cezaevine yollanmış. Albertine Sarrazin’in gerçek yaşamöyküsünden yola çıkarak yazdığı Aşık Kemiği (Haziran 2012, çev. Birsel Uzma. Everest yay.) bir yıl kaldığı bu cezaevinden kaçarken duvardan atlayıp bacağını kırması ile başlıyor. Sürünerek yol kenarına gidiyor ama hiçbir araba durup onu almıyor. Saatler sonra, gece vakti biri duruyor. Sürücü Albertine’e Sarrazin soyadını verecek olan ve tüm geleceğini belirleyen Julien’dir. Julien de bir kanun kaçağıdır. Albertine’i alıp ailesinin yanına götürür. Albertine ilk özgür günlerini bu şefkatli ailenin yanında geçirir. Yakalanma korkusu ile sürekli adres değiştirirler. Zaten Julien de pek az görünmektedir. O kadar az görüşmelerine rağmen Albertine kurtarıcısına âşık olur. Kırık bacak bir türlü iyileşmeyince hastaneye gitmek zorunda kalırlar. Albertine ameliyat edilir ve uzun süre hastanede kalır. Kaldıkları evlerin sahiplerinin paragözlüğü ve ikiyüzlülüğü Albertine’i bıktırır, kendi hayatını yaşamaya karar verir ve topal ayağıyla Paris’te fahişelik yapmaya başlar. Albertine özgürlüğünü ilan etmiş olsa da bazı müşterileriyle uzun süreli ciddi ilişkilere girse de ve başka kadınlarla da birlikte olduğundan şüphelense de Julien’le ilişkisini sürdürür. Bu sırada yakalanan Julien cezaevine konunca da ilişkinin boyutları değişir. Julien hapisten çıkıp tam mutlu sona ulaşacaklarında da Albertine yakalanır. Albertine Sarrazin, ilk romanı Aşık Kemiği’ni ve ikincisini 1964’de hapisteyken yazmış. 1965’de serbest bırakıldığında yayımlanan roman büyük başarı kazanmış ve Albertine Fransa’nın ünlü yazarlarından olmuş. Julien’le Montpellier’e yerleştikten sonra da üçüncü kitabı yayımlanmış ve bu kitap da başarı sağlamış Ama Albertine yazarlığının keyfini sürememiş. 29 yaşındayken böbrek ameliyatı sonrası oluşan kompilikasyon sonucu ölmüş. SAYFA 12 ? 9 AĞUSTOS kuduğum Kitaplar METİN CELÂL ? MUCİZE TATLI Giuseppina Torregrossa yirmi yıl jinekologluk yapıp meme kanseri konusunda önemli araştırmalar yayımladıktan sonra yazarlığa başlamış. Biyografisinde üç çocuk annesi olduğu da vurgulanıyor. İlk romanı 2007’de yayımlanmış. Mucize Tatlı (Haziran 2012, çev. Makbule Ezay Akyıldız, Doğan Kitap) ikinci romanıymış. Romana adını veren ve girişte reçetesi de verilen tatlı, “Azize Agata Tatlısı” adıyla biliniyor. Her 5 Şubat’ta Sicilya’nın bakire azizesi Agata için yapılıyor. Roman iki ana eksende gelişiyor. Bir yandan Azize Agata’nın öyküsünden başlayarak kuşaklar boyu, büyük büyük anneanneden torunlara bir ailenin kadınlarının yaşadıkları “meme” ekseninde anlatılırken diğer yandan yılda bir kere yapılan “Azize Agata Tatlısı”nın yine kuşaklar boyu süren ve aileyi etkileyen öyküsü anlatılıyor. “Azize Agata Tatlısı” eğer iyi yapılırsa yiyenlerin doyamadığı bir tatlı. Kadınlar kalbe giden yol mideden geçer düşüncesiyle bu tatlıyı yapıp yedirerek sevdiklerini kendilerine âşık ediyor. Kitabın kapağında da görüleceği gibi “Azize Agata Tatlısı” güzel ve şehvet uyandırıcı bir memeye benziyor. Belki de o nedenle ikişer ikişer sunuluyor. “Azize Agata Tatlısı” Giuseppina Torregrossa yirmi yıl jinekologluk yapıp meme kanseri konusunnasıl bir kalp kazanma da önemli araştırmalar yayımladıktan sonra yazarlığa başlamış. 2012 Aşık Kemiği ilk bakışta bir otobiyografi gibi görünse de roman niteliği daha ağır basan bir anlatı. Kırık bacakla evden eve kaçarak yaşanan bir yıllık dönemi anlatıyor Albertine Sarrazin. Her evde de farklı karakterde insanlarla tanışıyor. Onları çeşitli durumlarda, olaylarda tahlil ediyor. Diğer boyutta da garip bir aşk hikâyesi var. Julien, bir kanun kaçağı olarak kendi durumundakilere yardım etmeyi seven biri. Albertine’e de bu duygu ile yaklaşıyor ama kısa sürede cinsellik temelinde bir ilişki doğuyor aralarında. Sık sık ortadan kaybolup bazen bir geceliğine bazen biriki saatliğine Albertine’in yanına geliyor. Albertine de onu seviyor, bağlanıyor, en önemlisi güveniyor. Kendisini bırakmayacağını, günlerce ortadan kaybolsa da mutlaka geleceğini biliyor. Albertine Sarrazin’in çok sıcak, içten bir anlatımı var. Daha ilk sayfalarda onu benimseyip hayata onun gözüyle bakmaya başlıyorsunuz. Kırık bacakla yaşamaya çalışmak, kaçaklık, sevgiliyi bekle mekle geçen günler zamanla tek düzeleşse de sayfalar akıp gidiyor, merakla okuyorsunuz. Anlatımı da edebi nitelik taşıyor. Akıcılığında, kitabın otobiyografiden romana evrilmesinde bu edebi nitelik var. unsuru ise ailenin kadınları için de memeler bir tahrik nedeni. Hepsinin öykülerini güzel büyük memeleri belirliyor. Mutluluğa kavuşmaları da kıskanç kocaların hışmına uğramalarına da sebep memeleri. Roman ailenin küçük torunu Agatina’nın ağzından anlatılıyor. Agatina, büyük büyük annesinden başlayarak ailenin kadınlarının hayatında “Azize Agata Tatlısı”nın ve memelerin nasıl belirleyici olduğunu anlatıyor. Herbiri ayrı ayrı da okunabilecek öyküler bunlar. Büyük güzel memeli iyi tatlı yapan kadınların en büyük rakipleri ise ailenin dümdüz, yok sayılabilecek göğüslü üyeleri. Onlar bedenlerine ya da tatlı yapma sanatlarına değil genellikle babalarının paralarına ve hep kötülük için kullandıkları zekâlarına güvenüyorlar ve büyük memeli kadınlardan nefret ediyorlar. Koca memeli de olsalar, dümdüz göğüslü de çoğu kadın kaçınılmaz olarak meme kanserine yakalanıyor ve bir memesini kaybediyor. Büyük güzel memeli iyi tatlı yapan kadınların eş ya da sevgili seçimleri nedense hep isabetsiz. Adamların ya yakışıklılığına ya cazibelerine kapılıyorlar ama sonuçta güzelliklerini ve aşçılıklarını kullanarak birlikte oldukları erkeklerle hep mutsuz oluyorlar. Aldatılıyorlar, şiddete uğruyorlar, terk ediliyorlar. En trajik aşkı ise küçük torun Agatina yaşıyor. Agatina tıp eğitimi almış, doktor olmuştur ama bir mafya ailesinin damadı olan kendinden yaşça büyük bir adamın sadece cinsel cazibesine kapılmakla kalmaz onun için başta işi olamak üzere arkadaşlarını ve ailesini de feda etmekten çekinmez. Saplantılı bir aşka dönüşen bu ilişki Agatina’yı mutsuz eder. Bir memesini kaybedip amazonlaşana kadar da bu ilişkiyi bitiremez. Palermo doğumlu yazar Giuseppina Torregrossa kendi hayat öyküsünden kaynaklandığını düşündüren bu hem komik hem üzücü aile öyküsünün arka planında 19. yüzyıldan günümüze dek Sicilya’nın toplumsal değişimini anlatıyor. Amerika’ya göçlerin nedenlerinden 2. Dünya Savaşı’na, Amerikan işgal güçlerinin mafyayı nasıl palazlandırıldığından, devlet mafya ilişkilerinin nasıl çarpık bir kentleşme ve tarihi eser tahribatı yarattığına varan çok ilginç ayrıntılar barındıran bir öykü bu. Doktor büyük dedenin öyküsü ekseninde okuduğumuz Sicilya’daki siyasi yaşam, halkın oylarını hangi gerekçelerle kullandığı, neden hep doktorların siyasette belirleyici olduğunun öyküsü bile tek başına hem komik hem de ibretlik. Giuseppina Torregrossa iyi bir anlatıcı. Neşeli ve akıcı bir anlatımı var, hikâye etmeyi biliyor. “Azize Agata Tatlısı”nın yüzyıllardan gelen ilginç öyküsü ve meme görünümü ile kadınların aşk hikâyelerini zekice kaynaştırmakla kalmamış Sicilya’nın çok renkli günlük hayatı ve toplumsal değişimi ile de güçlendirmiş. Mucize Tatlı içerdiği birbirinden ilginç öyküler ve arka planıyla birden fazla romanı doğuracak zenginlikte bir kitap. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1173 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle