22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Brezilyalı romancı Jorge Amado, doğumunun 100. yılında Türkiye dışında pek çok ülkede anılıyor telin salonunda Biri, kırsal izlek. Bu, daha rengârenk papaçok, kakao plantasyonları ğanlar ve muhabüstünedir. İkinci izleğim ise bet kuşlarının Bahia bölgesi üstünedir. Birbirbirine karışan sesleri arasında çok roman yazdım, ama sohbete oturduğumuzda, yüzünde, hepsi de bu iki izleğin izini İstanbul’da geçirmekte olduğu tatisürer. Yalnızca bildiğim, yalin verdiği dinginlik okunuyor. şadığım konuları yazarım. Ama anlatmaya koyulduğunda, çoHalktan bir adamım. Halkcukluğunun Cizvit okulundan Bahia’nın tan doğmuş bir yazarım. çerçilerine ve fahişelerine, kakao plantasKendi halkının öyküsünü yonlarından Brezilya Komünist Partisi anlatan bir adam. Bahia inmilitanlığına, Komünist Parti milletvekili sanının öyküsünü anlatan olarak Temsilciler Meclisi üyeliğinden bir yazar…” Paris ve Prag sürgünlüğüne, ülkesinde, O sıra, çok önemli bir özellikle de doğup büyüdüğü Bahia bölolay yaşanıyordu Türkigesinde nerdeyse tapınılan bir yazar olye’de. Siyasal tutuklu ve hümaya kadar uzanan yetmiş yedi yılın görkümlüler, hapishanelerdeki müş geçirmişliği yüz çizgilerinde ve sesinyaşam koşullarının düzeltilde beliriveriyor.” mesi için başlattıkları açlık grevi yüzünBundan yirmi üç yıl önce, 19 Ağustos den acımasız bir tutumla karşılaşmışlar, 1989’da Cumhuriyet’te yayımlanan Jorge göz göre göre insanlar ölmüştü. Rasih Amado söyleşisine bu sözlerle başlamıNuri İleri, Mehmet Ali Aybar, Mina Urşım. gan, Aziz Nesin, Emil Galip Sandalcı gibi Bir gün önce, öğleye doğru Yaşar Keaydınlar da destek amacıyla bir açlık grevi mal aramıştı: “Hemen Laleli’ye, Ramada başlatmışlardı. Oteli’ne git! Jorge Amado seni bekliyor!” SİYASET VE EDEBİYAT İÇ İÇE Gerçekten çok heyecanlanmıştım. Yaşar Kemal için “Çukurova” neyse, yakın dosYılların Komünist Parti militanı, hapistu Amado için de “Bahia” oydu. Kakao likler ve sürgünler yaşamış Amado, hapisve kauçuk plantasyonlarından geçilmehanelerdeki açlık grevlerinden haberliydi; yen, halkın çoğunluğunu melezlerin oluşama beş aydının başlattığı açlık grevini turduğu, Katolikliğin ağır basmasına karkendisine gösterdiğim Cumhuriyet’in şın Protestanlığın, ruhlara inanmanın ve başsayfasından öğreniyordu. Yüzündeki daha pek çok inancın eksik olmadığı, tatil dinginliği artık tümden silinmişti: kendini Katolik sayan pek çoklarının can“İnsan haklarına tümüyle ve kesinlikle domblé mezhebinin âyinlerine katıldığı uyulmalı. Dünyanın neresinde olursa olBahia’nın yazarıydı Amado. sun. Bu yıl İnsan Hakları Bildirgesi’nin Hemen koşup gittim elbette. Amado, 200. yılını kutluyoruz. Nerede olursa olkendisi gibi yazar olan karısı Zélia Gattai sun, herhangi bir ülkede herhangi bir kiile, lobide oturmuş, beni bekliyordu. Karşiye dokunulduğunda, bize de, hepimize şıma çıkan görünümün beni afallattığını de dokunulmuş demektir. Dünyanın her anımsıyorum: Amado, romanlarında doyerindeki insanlarla dayanışma içinde olğanın ayrılmaz bir parçası olarak betimlemamız ve insan hakları uğrunda mücadediği o rengârenk papağanların, muhabbet le etmemiz gerekir. Haklara hak kazankuşlarının ötüşüp söyleştiği bir köşede mak için mücadele etmemiz gerekir…” oturuyordu. Sanki, tatile geldiği İstanAmado’nun yaşamı, uzun yıllar siyabul’da, yapıtlarının “baş kahramanı” Basetle edebiyatın iç içe geçtiği bir yaşam hia’yı anımsatan bu oteli özellikle seçmişolmuş, ama özellikle 1950’lerde Stati. Kimbilir, belki de, Amado nereye, onlar da oraya!.. Ben de, muhabbete, bu şaşkınlığımı dile getirerek girmiştim. Bu “gerçeküstü” denilebilecek rastlantıyı gülümseyerek karşılıyordu. İster istemez Bahia’dan başlamıştık söyleşiye. Kimileri, Amado’nun hep aynı izleği işlediğini, hep aynı yerleri yazdığını söylüyorlardı… Ne diyordu buna? “Evet, ben her zaman aynı konuları yazarım,” demişti Amado. “İki izleğim vardır. Jorge Amado ve kendisi gibi yazar olan karısı Zélia Gattai. SAYFA Çoğul kimlik ve kültürün yazarı “O lin’in işlediği “suçlar”ın iyiden iyiye gözler önüne serilmesiyle, Brezilya Komünist Partisi’nden ayrılmış, bir yol ayrımına gelmişti. Dolaysız siyasetle edebiyat arasında bir seçim yapması gerekmişti. Böylece yeni bir evre açılmıştı yazarlık yaşamında; ideolojinin ölçüsünün azaldığı, Tarçın Kokulu Kız ve Dona Flor ve İki Kocası’nda olduğu gibi, olağanüstü bir mizah ve yerginin ağır bastığı bir evre. Bunu da sormadan edememiştim Amado’ya. “Evet, daha önce bir militandım,” diye atılmıştı hemen. “Çok yıllar önce. Çok zor bir ortamda yaşadım. Sekiz yıl yazarlıktan uzak kaldım. Sonunda, kendi kendime, ya militan olmalısın ya yazar, dedim. Belki birçokları militan olmayı seçerdi. Herkes militan olabilir, ama herkes yazar olamaz. Ben de yazar olmaya karar verdim. Ama her zaman politik yaşama katılacak biçimde…” Evet, o sırada tam yetmiş yedi yaşındaydı Amado. Bugün ise tam yüz yaşında. Biliyorum, onu yitireli on bir yıl oluyor, küllerini evinin bahçesine serpmişlerdi; ama elli beş ülkede kırk yedi dile çevrilen Tarçın Kokulu Kız, Gecenin Çobanları, Ölü Deniz, Tereza Batista, Mucizeler Dükkânı, Kızgın Toprak, Dona Flor ve İki Kocası, Sonsuz Topraklar gibi yapıtların yazarı, bizde biraz unutulmuş gibi görünse de, ülkesi Brezilya’da, Londra, Paris, Salamanca, Lizbon gibi kentlerde anılıyor. Londra’da, Amado’nun 100. doğum yıldönümü olan 10 Ağustos’tan hemen önce, “Jorge Amado’nun Dünyası”nı konu alan bir oturum düzenlendi British Library’de. Aralarında Roberto DaMatta, Kenneth Maxwell gibi yazarların ve Brezilya Edebiyat Akademisi başkanı Ana Maria Machado’nun da bulunduğu katılımcılar, Amado’nun kitaplarından yola çıkarak, Brezilya’da farklı soylar, ulusal kimlik ve edebiyat arasındaki karşılıklı ilişkileri tartıştılar. Gerçekten de, özellikle kendisinin de çocukluğunu ve ilkgençliğini geçirdiği kakao plantasyonlarını konu alan ilk yapıtlarında göçmen Siyahların, melezlerin ve fasulye toplayıcısı yoksul Beyazların yaşadığı sömürü ve yoksulluğu sert ve çarpıcı bir dille anlatan Amado, Afrikalı kölelerin gelişiyle kültürü, müziği ve dini derinden etkilenen kuzeydoğudaki Bahia eyaletinin yaşamı ve doğasını olanca canlılığıyla işlerken, ülke halkının yapısına damgasını vuran “soyların karışımı”nı benzersiz bir zenginlik olarak ele alır. Nitekim, Amado üstüne Edebiyat ve Ulusal Kimlik adlı bir kitap yazmış olan Ilana Goldstein de, “Amado, ırkçılık, farklı dinsel inançların birbirine karışması gibi çok önemli sorunlar üstüne düşünülmesini sağladı” diyordu. Benim gözümde, Amado’nun en önemli yanlarından biri, ülkesinin toplumsal yaşamının “görgü tanığı” olarak, Marxçı bir bakış açısıyla, Brezilya’nın “ulusal kimliği”ne çoğulcu bir yaklaşım getirmiş olmasıdır. Onun, kimilerince “kaba” diye nitelendirilen, günlük konuşma diliyle kaleme aldığı romanlarının kahramanları, Afrika kökenli Siyahlar, melezler ve beş parasız Beyazlardan oluşan balıkçılar, sokak çocukları, ırgatlar, kapıcılar, orospular, göçmenler ve işçiler ile onların sırtından geçinenler, acımasız toprak ağaları, kiralık katiller, muhabbet tellallarıdır. Bir bakıma, “sıradan insan”ı Brezilya romanına katan, bir Siyah’ı roman kahramanı yapan ilk yazarlardan biridir Amado. Ne ki, hemen vurgulamak gerekir: Amado’nun romanları, bir zamanların toplumcu gerçekçiliğinin içerdiği katı karşıtlıkların çok ötesindedir. Onun karakterleri, ideolojiyle canı ve ruhu alınmış, kaskatı kişilikler değil, hayat dolu, Bahia’nın papağanları ve muhabbet kuşları gibi rengârenk ve olanca tensellikleriyle yaşayan insanlardır. Bu büyük yazarı, doğumunun yüzüncü yılında okurlara biraz olsun anımsatayım dedim. Ama yıllardır onun kitaplarını yayımlayan yayınevi ya da yayınevlerinin de anımsamalarını ve okurlarına anımsatmalarını beklerdim. ? 6 ? 30 AĞUSTOS 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1176
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle