Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER Teknolojik İşlevsizlik/ Kemal İnan/ İletişim Yayınları/ 376 s. Nasıl oluyor da insanlığın en büyük başarısı aynı zamanda en büyük belası haline geliyor? Bu sözdeki kasıt “Teknolojik İşlevsizlik”in de ana konusu. En büyük başarı, üretken emek süreci içinde en arzu edilmeyecek ve insanları ezen işlerin otomasyon teknolojileri ile gerçekleştirilmesi. En büyük bela ise özgürleştirici olması gereken bu teknolojik olanakların neden olduğu işsizlik. Otomasyon teknolojileri ile donatılmış bilgiüretim sistemlerinin insanların yapmaları gereken bezdirici ve sıradan işleri gerçekleştirmesi gerçek bir nimet. Toplumun azınlık sayılacak bir kesimi insanların maddi gıda, mal ve hizmet ihtiyaçlarını yaratıcı ve yenilikçi özelliklere sahip olarak karşılayacak yetenek ve güce sahip. Fakat bu imrenilecek yaratıcılık özelliklerine, eğitimsizlik ve başka nedenlerle sahip olamayanlar ne yapacak? Otomasyon toplumunun belkemiğini oluşturacak yaratıcılığın önkoşulu özgürlük ise, bu kavramın adalet kavramları içinde kalmasını ve toplumsal barışın oluşmasını sağlamanın koşulu da eşitlik olmak zorunda diye savunuyor kitapta Kemal İnan. Japon Edebiyatı Tarihi/ Şuiçi Kato/ Çeviren: Oğuz Baykara/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi/ 876 s. Japon edebiyatı Türkiye’de sınırlı sayıda kişinin bilgi sahibi olduğu bir alandır. Boğaziçi Üniversitesi’nde Japon Dili ve Edebiyatı bölümleri yeni yeni açılıyor. Şuiçi Kato’nun “Japon Edebiyatı Tarihi” bu alanda Türkiye’de bir ilk ve kaynak eser olma özelliği taşıyor. Bu eser, İngilizceye çevrildiğinde uzman Batılı eleştirmenler bile bu konu hakkında ne kadar az şey bildiklerini anlamışlardı. Kitap ayrıca Profesör Kato’nun düşünce ve kıyaslamalarındaki derinlik ve kozmopolit bakış açısıyla da dikkat çekiyor. Kato, Japon edebiyatına hem Japon gözüyle içeriden hem de yabancı gözüyle dışarıdan bakabilmeyi beceren bir edebiyat tarihçisi ve eleştirmen. Şuiçi Kato, edebiyatı, diğer tarihçiler gibi roman, şiir, tiyatro ve deneme olarak tanımlama kolaycılığına düşmek yerine, onu modern Japon düşüncesinin gelişiminde önemli rol oynayan her tür metin olarak görüyor. Şuiçi Kato, Japon edebiyatını, ortaya çıktığı dönemlerdeki toplumsal ve ekonomik koşullardan ayrı tutmadan ele alıyor. Kısa Süren Hasat/ Pakize Türkoğlu/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 638 s. 17 Nisan 1940’ta çıkan Köy Enstitüleri Kanunu, pek çok Anadolu çocuğuna o güne dek benzeri görülmemiş eğitim fırsatları sunmuştu. Cumhuriyet’in 10. yılında okula başlayan GazipaşaÇileli küçük Pakize de bu çocuklardan biridir. “Kızlar da Yanmaz”da çocukluğunu, köyden çıkarak ilkokula gidişini ve okul yıllarını kayda geçen Pakize Türkoğlu, bu kitabında Aksu Köy Enstitüsü ile Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde geçen öğrencilik yıllarını anlatıyor. “Kısa Süren Hasat”, öğrencilerin öğretmenlerle birlikte inşa ederek, ekip biçerek, üreterek geliştirdiği bu enstitülerde, dönemin büyük eğitmenleriyle kültür insanları arasında geçen benzersiz bir eğitim hayatını, bir öğrencinin gözüyle belgeliyor. Köy Enstitüleri’nin sadece altı yıl süren o benzersiz dönemini de, daha sonra sıradan eğitim kurumlarına dönüştürülmesini de yaşayan Türkoğlu, eğitim hayatını en ince ayrıntılarıyla, her eğitmeni ve öğrencisiyle büyük bir tablo halinde okuyucuya sunuyor. Mehmet Başaran, Talip Apaydın, İsa Öztürk, Mualla Eyüboğlu, SabaSAYFA 20 ? 30 AĞUSTOS 2012 hattin Eyüboğlu, Saffet Korkut, Hikmet Birant, Ruhi Su, Bella Eskenazi, Madam Steir, İbrahim Yasa, Malik Aksel, Karl Ebert, Cüneyt Gökçer, Cahit Sıtkı Tarancı bu tabloda yer alanlardan sadece bir bölümünü oluşturuyor. Başka Hayatlar/ Nilüfer Kuyaş/ Can Yay./ 296 s. ‘Varoluşsal bir meraklanıştır başka hayatları düşlemek. İnsanı yalnızlıktan korur, biraz içini ısıtır. Bir romanı, öyküyü okuduğumuz zaman bunun için haz duyarız, biraz da bizim hayatımız yazılmış gibi hissederiz, orada düşlenen hayatlar gibi bizim hayatımızın da bir anlamı, bütünlüğü olduğuna inanmak isteriz. Ancak o estetik bütünlük duygusu hayatın iyiliğini duyumsatabilir bize. Edebiyat tüm acılara rağmen hayata evet deme gücü verir, bize yaşamayı öğretir’. Nilüfer Kuyaş, 2004 Memet Fuat Deneme Ödülü’nü alan kitabı “Başka Hayatlar”da, önce ne türden olursa olsun kitap okumanın, sonra da edebiyatın sonsuz renklerle bezenmiş dünyasının, insanın yaşam kültürünü nasıl zenginleştirdiğini anlatıyor. Edebiyatçılar, sonsuz olasılıklara açık başka hayatlar hayal eder, okur da o hayallerin içinde kendi aynasını bulur. Kuyaş, edebiyat labirentinin bütün yollarına cesurca girerken okurunu da peşinden sürüklüyor. Osmanlı ve İngiliz Arşiv Belgelerinde Yezidiler/ Hazırlayan: Amed Gökçen/ İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 566 s. Tarihsel gerçeklik kavramı bazı halklar ve kültürler açısından geri dönüşü mümkün olmayan bir yıkımdan arta kalan anıları simgeliyor. Arşivler bu yıkımı göstermek açısından hem önemli bir kaynak hem de yılım çalışmalarının hemen içinde bulunması sebebiyle özel bir gösterge işlevine sahiptir. Yezidiler gibi Osmanlı tarihinin bürokratik olarak kenarında fakat askeri olarak merkezinde bulunan toplulukların geçmişine ilişkin yazılmı ve üretilmiş olan belgelerin içeriği göz önüne alındığında, belge üretme koşullarının neler olduğu veya hangi koşullarda devlet yazıcılarının ilgisine ilişkin olduğu net bir şekilde görülüyor. “Osmanlı ve İngiliz Arşiv Belgelerinde Yezidiler” başlıklı bu çalışmada Amed Gökçen, İngiliz Ulusal Arşivi ve 2010 yılına kadar araştırmacılara açık olan Başbakanlık Devlet Arşivi’nde yer alan belgeleri ve Yezidilere ilişkin farklı dillerde yazılmış kaynakları bir araya getiriyor. Yezidi toplumunun yanlış bir dine mensup olduğuna inanan Osmanlı’nın topluluğu düzenli olarak kutsal ve hâkim bir inanca tabi kılmaya, belirli yöntemlerle ıslah edip merkezi iktidarın egemenlik alanına ve dolayısıyla vergi sistemine dahil etmeye çalıştığını gösteren bu araştırma, sözlü kültürün bir bütün olarak egemenliği altına aldığı bu topluluğa ilişkin farklı bakış açılarının ortaya çıkmasını amaçlıyor. Hayalet Kitap/ Doğu Yücel/ Doğan Kitap/ 356 s. “Hayalet Kitap”, üniversitede geçen bir hayalet hikâyesi anlatıyor. Aynı zamanda bir aşk hikâyesi bu. Karşılıksız ama ölüme meydan okuyacak kadar büyük bir aşkın hikâyesi. İktisat fakültesinde okuyan Güldem, bir gün posta kutusunda ona yıllardır âşık olan Gökalp’in intihar mektubunu bulur. Gökalp’in ölümünden bir yıl sonra üniversite kampusunda esrarengiz olaylar baş gösterir. “Hayalet Kitap”, sürprizli kurgusu, şaşırtıcı mizahı, platonik aşka dair tespitleri ve ülkedeki eğitim sistemine eleştirel bakışıyla yayımlandığı günden beri okuyucudan büyük ilgi gördü. Kitap aynı zamanda sinemaya uyarlanarak Taylan Biraderler’in yönettiği “Okul” filmine de esin kaynağı oldu. ‘Bu yazdıklarımı bir intihar mektubu olarak görme. Derler ya “Her intihar mektubu bir aşk mektubudur” diye. Aslında “Her intihar mektubu bir aşk romanıdır” aynı zamanda. Yani bu aldığın son mektup sana daha önce yazdıklarımdan farklı değil. Bu da bir aşk mektubu, bu da bir hikâye.’ Akbük/ Nevzat Çağlar Tüfekçi/ Kendi Yayını/ 288 s. Araştırmacı Nevzat Çağlar Tüfekçi, yıllardır Milas ve çevresinin sosyokültürel ve ekonomik yapısıyla ilgili çalışmalar yapıyor. Yakın zamanlara kadar (1990) Milas’a bağlı olan Akbük, o tarihte ilçe yapılan Yenihisar’a bağlandı. Yazar önsözde Akbük için şunları söylüyor: “Ayrılıkların yaşandığı ve yeni hayatların kurulduğu bir mekândır. Geçmişte burada yaşayan Rumlar mübadele sonucu ayrılarak Yunanistan’da kendilerine yeni yaşamlar kurdular. [1930’larda ise Akbük] ‘Mecburi iskân’la, doğup büyüdükleri yerlerden koparak buraya gelenler için de yeni hayatların başlangıcını oluşturdu.” Çalışma; beldenin ilginç kişiliklerini, etkileyici insan hikâyelerini fotoğraflar eşliğinde öğrenmek için mütevazı bir kaynakkitap. İletişim: nevzatcaglartufekci@gmail.com Gürleyen Dağ Rüzgârı/ Maksut Doğan/ Milas Belediyesi Yayını/ 288 s. Halim Şafak tarafından derlenen “Gürleyen Dağ Rüzgârı”, 1990’da vefat eden Milaslı şair Maksut Doğan’ın bütün şiirlerini bir araya getirme çabasıyla oluşturulmuş. 1932’de Milas’ın Ağaçlıyük köyünde doğan şair, Ortaklar Köy Enstitüsü’nü bitirmiş, 60’larda Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kurucuları arasında yer almıştı. Maksut Doğan’ın “Yağmura Durmuş Üç Kişi”(1960), “Bırak Büyüsün”(1975) ve “Korkulmasın”(1981) adlarını taşıyan üç kitabındaki şiirler yanında, dergilerde kalmış olanlarla henüz yayımlanma fırsatı bulamamış şiirlerini de içeren kitabın son sayfalarında şairin yaşam kesitlerinden bazı fotoğraflara da yer verilmiş. İletişim: Milas Belediyesi Kültür Sanat Birimi, 48200 Milas. Yollar Ayrılırken/ Timur Kuran/ Çeviren: Nurettin Elhüseyni/ Yapı Kredi Yayınları/ 446 s. Bu kitapta İslami kurumlar ve Ortadoğu ekonomileri konusunda dünyanın önde gelen bir uzmanı, Sanayi Devrimi’nden beri tartışılan sorulara yeni yanıtlar sunuyor. Timur Kuran, Ortadoğu’da ekonomik gelişimin tıkanmasını ne bölgenin coğrafi konumuna ne de emperyalizme bağlıyor; dinle ilintili tutumların da bu süreçte kritik bir rol oynamadığını göstererek İslamla kapitalizm arasında derin bir bağdaşmazlık olmadığını vurguluyor. Azgelişmişliğin kaynağı, modern ekonomik yaşam açısından kritik kimi alanlarda ortaçağ şartlarına uyarlanmış İslam hukununun değişen şartlara ayak uyduramamasıydı düşüncesini öne sürüyor. Ortaçağda yüksek bir refah düzeyi sağlayan İslam kurumları, modern ekonomik yaşamın özel sermaye birikimi, kalıcı şirket, seri üretim ve gayri şahsi ticaret gibi özelliklerinin ortaya çıkışını yavaşlatarak, hatta kimi bağlamlarda önünü tıkayarak, gelişimi engellemeye başladı diye savunan yazar, kitabı “Yollar Ayrılırken”de İslam dünyasındaki sekülerlik yanlılarının bile ele almakta duraksadığı bir konuda açık sözlü ve dürüst bir tartışmanın önünü açıyor.? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1176 ?