Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Lackberg’den iyi bir polisiye: Buz Prenses ? Eski bir oyun: Katil kim? Polisiye edebiyatın yükselişine en büyük katkıyı veren İskandinav ülkelerinden İsveç’in genç yazarlarından birisi Camilla Lackberg. 1974 doğumlu yazar, ilk kitabı “Buz Prenses’in 2002 yılında yayımlanmasından bugüne değin dokuz roman yazmış ve yazdığı romanlar da 33 dile çevrilmiş. 2008 yılında saygın Fransız polisiye edebiyat ödüllerinden “Grand Prix de Littérature Policière”yi kazanan Lackberg, daha şimdiden Guardian’ın en büyük 10 İsveçli polisiye yazarı listesine girmiş durumda. ? Onur KOÇYİĞİT amilla Lackberg’in Buz Prenses’i, Elif Günay tarafından Türkçe’ye çevrildi ve geçen ay Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Romanın kahramanı Erica Falck, İsveçli kadın yazarların biyografilerini kaleme alan bir biyografi yazarı. Anne ve babasının ölümüne sebep olan trafik kazası sonucu doğduğu yer olan Fjällbacka’ya, ailesinin yaşadığı evin işlerini halletmek için gitmesi ile başlayan kitap, çocukluk arkadaşı Alexandra Wijkner’in cesedini bulması üzerine gelişen bir dizi beklenmedik olayla şekilleniyor. Alexandra’nın ölümünden sonra ailesinin Erica’dan onun hayatını anlatan bir makale yazmalarını istemesi yazarımızı bir başka yola itiyor: Kendi kitabını yazmak. Bütün bunlar yaşanırken aynı zamanda Nobel Edebiyat Ödülü kazanan ilk kadın yazar olmanın yanı sıra ilk İsveçli kadın yazar da olan Selma Lagerlöf ’ün biyografisini yazmaya çalışmakta ve editöründen sık sık kendisini sıkıştıran telefonlar almaktadır. Uzun süredir başkalarının hayatını yazıyor olmaktan sıkılan ve her zaman kendi kitabını yazmak isteyen Erica, bu cinayeti ve etrafında gelişen karmaşık olayları kaleme alıp bir kitap yazma düşüncesiyle cinayetin üzerine daha çok gitmeye karar veriyor. Bu kararı almasına rağmen bir zamanlar Truman Capote’nin Kabul Edilmiş Dualar’ı yazarken düştüğü paradoksa da düşüyor ve bir yazar olarak yakın çevresinden insanların hayatlarını kaleme almanın ne kadar doğru olduğunu kendi iç dünyasında sorguluyor: “İnsan olarak bu düşünce onda tiksinti yaratmıştı ama yazar olarak çok mutluydu.” POLİSİYE ELEŞTİRİSİ Kurgusal anlamda birçok polisiye öğesine başvuran Lackberg, Erica Falck karakteri ile aslında bir tür polisiye eleştirisi de yapıyor. Cinayetin soruşturulması sürecinde yaşananlar ve polisle olan diyaloglar ona tam bir klişe cinayet romanı gibi geliyor ve bu sıradan öğelerin ayıklanması ile gerçeğin daha kolay ortaya çıkacağını düşünüyor. Bütün bu eleştirilere rağmen Lackberg’in polisiyeye ivme kazandırmak adına Buz Prenses’te yeni bir şeyler yaptığını söyleyebilmek zor. Baş kahramanımızın kadın olması dışında; polis dedektifi Patrik Hedstörm ile olan ilişkisi, ana karakterin bir yazar olması, cinayetin bir küvette işlenmesi, küçük bir kasabada işlenen cinayetin üzeri C Camilla Lackberg’in Buz Prenses’i polisiye okuru için tatmin edici... ne dedikoduların hızla yayılması ve dedikoducu halk, polis şefinin iktidar ve güç hırsı vs. kitabın handikapları olarak görülebilir. Buna karşın cinayetin nedeni, işlenme şekli, güçlü karakter kurguları, hikâyenin sık sık geri dönüşlerle aktarılması ve metnin okuyucuyu tatmini amacıyla, onun zihninde oluşabilecek en ufak soruya bile cevap verme çabası bu kitabın belirleyici ve başarılı öğeleri olarak görülüyor. Günümüz polisiye yazarlarının sık düştüğü bir hata olan okuyucuyu entelektüel bilgiye boğma hatasına düşmeyen Lackberg’i bu noktada da kutlamak gerekiyor. Buz Prenses çok uzun betimlemelerden oluştuğu için eleştirilebilir fakat kitabı bitirdiğinizde anlayacağınız üzere Lackberg burada da başarılıdır zira romandaki hiçbir detay gereksiz ya da yersiz değil. Erica Falck’ın yaşadığı olaylar ve geriye dönüş bölümleri romandan kopmamanızı sağlıyor. Polisiyenin yardımcı öğelerinden faydalanmasını iyi bilen Lackberg, sorunlu bir kız kardeş olan Anna’ya, eski sevgilisi ve şimdinin en iyi dostu olan Dan’e, cesedi bulmasını sağlayan bekçi Eilert Berg’e roller biçerek de Buz Prenses’i zenginleştirmeyi bilmiş. Bu tür yardımcı öğeler hem edebi anlamda hem de okuyucunun beklentisini karşılamak adına Lackberg’i başarılı kılıyor ve burada Buz Prenses’in uzun soluklu hikâyesinin polisiye okuru için her konuda tatmin edici olduğunu söylemek gerekiyor. İsveç’in polisiye dünyasına kazandırdığı Camilla Lackberg önümüzdeki yıllarda kendisinden söz ettirmeye devam edeceğe benziyor ve bu kitap da okunmayı hakediyor .? Buz Prenses/ Camilla Lackberg/ Çeviren: Elif Günay/ Doğan Kitap/ 400 s. 12 TEMMUZ 2012 SAYFA 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1169 ? SAYF