23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y 011’in son yazısıydı; ABD’de yedi yıl kadar önce yayımlanan bir çocuk kitabından söz etmiştim. Peter Parnell ile Justin Richardson’ın yazdıkları, Henry Cole’un resimlediği And Tango Makes Three adlı kitaptan. Yayımlandığında, hem büyük övgüler alan, hem de hoşgörüsüz yergilerin hedefi olan bu kitap, New York’taki Central Park Hayvanat Bahçesi’nde yaşayan iki penguenin öyküsünü anlatıyordu. Birlikte yaşamayı seçen Roy ve Silo adlı iki erkek penguenin, bakıcıları Bay Gramzay’in yardımıyla bir bebek sahibi oluşlarının öyküsünü… Bağımsız bir tür olarak 18. yüzyılın ikinci yarısında geliştiğini söyleyebileceğimiz çocuk edebiyatı, daha o günlerden başlayarak ikilemlere yol açmış, ahlaksal tartışmaların odağı olmuştur. Akla hemen, Lewis Carroll’ın 1865’te yayımlanan Alice Harikalar Diyarında’sı geliyor kuşkusuz. Alice Harikalar Diyarında’nın bir çocuk kitabı mı, yoksa yetişkinlerin okuyabileceği bir kitap mı olduğu ikilemi, bugün bile açık seçik bir çözüme kavuşmuş değil. Ya, La Fontaine’in, 17. yüzyılda, Aisopos masallarından yola çıkarak kaleme aldığı Masallar’ın aslında yetişkinler için yazılmış olmasına karşın çocukların okuma listelerine girmiş olmasına ne demeli! William Golding’in 1954’te yayımlanan Sineklerin Tanrısı gibi, konuları çocuklarla ilgili olan, ne ki gerek üslupları, gerek evrensel anlamlarıyla çocuklardan çok yetişkinleri ilgilendiren romanların durumu da karmaşıktır. Çarpıcı bir örnek de, J. R. R. Tolkien’in 1950’lerde yayımlanan Yüzüklerin Efendisi adlı yapıtı değil midir? Geleneksel ortaçağ romans ve efsane konularını düşsel bir çerçeve içinde işleyen bir alegori olarak tanımlayabileceğimiz bu üçleme, çocuklar için yazılmamış olmakla birlikte, büyük küçük çok geniş bir okur kitlesinin hayranlığını kazanmamış mıdır? Bütün bunlar, kuşkusuz, çocuk, gençlik ve yetişkin edebiyatı üstüne pek çok tartışma ve incelemenin konusu olmuştur. Ama benim asıl vurgulamak istediğim, gelinen aşamada, çocuk edebiyatının, Grimm Kardeşler ve Andersen’in masallarının çok ötesine geçmiş olduğu. Başka bir deyişle, çocukları yerleşik anlayışların dışına çıkmadan eğlendiren ve eğiten, tozpembe bir çocuk dünyasının sınırlarıyla yetinen kitapların uzunca bir süredir aşılmış olduğu… Alışılmış çocuk edebiyatının, toplumun yerleşik değer yargılarıyla uyumlu yaklaşımının kırılmasına büyük katkılarda bulunan yazar ve çizerlerden biri de, geçen Mayıs ayında yitirdiğimiz Maurice SAYFA eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Maurice Sendak, öykü ve çizgileriyle, yerleşik çocuk edebiyatını altüst etmişti Hayal ile gerçeklik arasında 2 MAURICE SENDAK’TAN SÖZÜN ÖZÜ ? Bence, ister yetişkinliğimizde, ister çocukluğumuzda, hayatımızın hiçbir bölümü yoktur ki hayal ve fantezi kurmayalım. Ne var ki, fanteziyi genellikle çocuklara yakıştırmayı yeğleriz, sanki fantezi yalnızca çocukların olgunlaşmamış zihinlerine uygun düşen bir ahmaklıkmış gibi. Oysa çocuklar hayal ve gerçeklikte yaşarlar. Bizim artık nasıl yapıldığını bile anımsamadığımız bir biçimde, hayalden gerçekliğe, gerçeklikten hayale kolaycacık geçiverirler. ? Bizler çocukları kırılgan ve zayıf olarak görmeye yatkınızdır, oysa onlar güçlü ve dayanıklıdır. Güçlü ve dayanıklı olmak zorundadırlar. Çocukluk kolay değildir. Biz çocukları gözümüzde aşırı duygusallaştırırız, ama onlar neyin gerçek olduğunu, neyin gerçek olmadığını bilirler… Çocuklar bizden farklıysalar, daha kendiliğindendirler de ondan. Yetişkinlerin yaşamları ise tıka basa artık ve süprüntüyle dolmuştur. Sendak’tır. Sendak, resimli çocuk kitaplarını, peri masallarının “güvenli”, “sterilize” dünyasından çekip almış, insan ruhunun olağandışı karabasanlarla yüklü, karanlık, kimileyin ürkünç, ama çekici gizli derinliklerine açmıştı. Özellikle Where the Wild Things Are (1963; Yabanıl Şeylerin Olduğu Yer), In the Night Kitchen (1970; Gece Mutfağında) ve Outside Over There adlı kitaplardan oluşan gözüpek ve yenilikçi üçlemesiyle ABD’de 1960’tan sonra doğan kuşakları olduğu kadar anababalarını da etkileyen Sendak’ın, çocuk edebiyatının kurulu düzenini yıkabilmesinin temelinde, onun çocuklara bakışındaki farklılıklar yatıyordu. Bu sayfada yer verdiğimiz kimi sözlerini okuyacak olursanız, Sendak’ın nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu açık seçik Sendak’ın, çocuk edebiyatının kurulu düzenini yıkabilmesinin temelinde, onun çocuklara bakışındaki farklılıklar yatıyordu. göreceksiniz. Arada bir sınır çizgisi olmadığına, çocuklara doğru olması koşuluyla her şeyin anlatılabileceğine, hayal dünyasından gerçek dünyaya, gerçek dünyadan fantezi dünyasına kolaycacık geçiveren çocukların aslında güçlü ve dayanıklı olduklarına inanıyordu Sendak. 1950’lerden başlayarak yalnızca ABD’de 30 milyon satan kitapları, öncelikle de bütün dünyada 19 milyonluk bir satışa ulaşan Where the Wild Things Are, çocuk edebiyatında bir dönüm noktası oluşturmuştu. Sendak, genç kahramanların tertemiz bir yaşam sürdükleri ve uslu davrandıkları, kötü şeylerin hiç olmadığı ve her şeyin ahlakçı bir boyun eğişle son bulduğu asırlık Amerikan çocuk edebiyatını yerle bir etmişti. Sendak’ın karakterleri dikbaşlı, ilüstrasyonları tedirgin ediciydi. Öykülerinde çocuklar kaçırılıyor, anababalar ortadan kayboluyordu. Where the Wild Things Are’ın sivri dişli canavarları, grotesk karakterleri kimilerinde kaygı uyandırıyor; In the Night Kitchen’da, öykü boyunca çıplak dolaşan küçük çocuğun çizimleri kimilerinden tepki görüyordu. Sendak’ın yapmak istediği de buydu. “Yetişkinler hep çocuklarını koruduklarını söylerler” diyordu. “Ama aslında kendilerini koruyorlardır. Kaldı ki, çocukları koruyamazsınız. Onlar her şeyi bilirler…” Çok sevdiği çocuklardan pek çok mektup alıyordu Sendak. Yapıtlarında tutuşturduğu kıvılcımlarla yanıp tutuşan mektuplar… Yabanıl Şeylerin Olduğu Yer’i okumuş sekiz yaşında bir erkek çocuk şöyle yazıyordu: “Sevgili Bay Sendak, yabanıl şeylerin olduğu yere gitmek için kaç para gerekir? Eğer çok pahalı değilse, kız kardeşim ve ben bu yazı orada geçirmek istiyoruz…” ? ? Arada bir sınır çizgisi olduğuna inanmıyorum. “Aman, çocuklara öyle şeyler anlatmayın, böyle şeyler anlatmayın” deyip dururlar. Oysa çocuklara istediğinizi anlatabilirsiniz. Yeter ki, doğru olsun… ? Çocuklar yeni deneyimlere atılmaya açıktırlar. Biz değilizdir. Yetişkinler hep çocuklarını koruduklarını söylerler, ama aslında kendilerini koruyorlardır. Kaldı ki, çocukları koruyamazsınız. Onlar her şeyi bilirler. ? Bana sorarsanız, tozpembe, şen şakrak bir çocukluk olduğunu düşünmek hiç de doğal değil. Çocukluğun üstesinden gelmek çok, ama çok zorlu bir iştir. ? Benim tanrılarım kimlerdir, kimlere tutkuyla inanırım, biliyor musunuz? Herman Melville’e, Emily Dickinson’a, Mozart’a, Shakespeare’e, Keats’e… Onlar hayatın dar boğazlarından geçmemi sağlayan olağanüstü tanrılardır. ? Bir keresinde, küçük bir çocuk, üstüne minik bir resim çizdiği sevimli bir posta kartı yollamıştı bana… Ben de, bir posta kartına bir resim çizerek ona gönderdim. Bir süre sonra annesinden bir mektup aldım. “Jim, sizin gönderdiğiniz posta kartını o kadar sevdi ki, yiyiverdi” diyordu. Doğrusu, aldığım en büyük övgülerden biriydi bu. Resmin Maurice Sendak tarafından çizilmiş olması Jim’in umurunda bile değildi. Bakmış, beğenmiş ve yemişti! ? Ben, Hans Christian Andersen değilim. Hiç kimse, bir parkta, bir sürü çocuğun bacaklarıma tırmanmak için itişip kakıştığı bir heykelimi yapmayacak. Eksik olsun! ? Hayatta her şeye sahip olmaktan daha fazla bir şey olmalı… ? 6 ? 12 TEMMUZ 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1169
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle