Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cenk Gündoğdu’nun ilk şiir kitabı Issız Issız, Cenk Gündoğdu’nun ilk şiir kitabı. Telaş ve sürçme barındırmayan, bütünlüğünü kurabilmiş şiirler kitapta yer alanlar... ? Tahir ABACI ssız, Cenk Gündoğdu’nun (doğ.1976) ilk şiir kitabı. Günümüzde ilk şiir kitabını çıkarmak için otuz altı yaşını bekleyen şair bulmak neredeyse imkânsız. Hele de elinde görece fırsat ve imkân varken. Anımsayalım: Cenk Gündoğdu, farklı dergilerde çıkan şiirlerinden biliniyor, ayrıca aralıklı yayımlanmasına rağmen edebiyatımızın dönemsel ya da tematik envanterine önemli katkıları olan Edebiyatta Üç Nokta dergisinin her şeyi ve Şeref Bilsel ile birlikte sekiz yıldır Şiir Defteri adlı şiir yıllığını omuzlarında taşıyor. Dahası, dergilerde yayımladığı şiirlerinin bıraktığı “hakiki şiir” tadının, sahiciliğin farkında olanların üstelemelerine rağmen, hatta araya bir de tiyatro oyunu (Radyonun İçindekiler) sokarak şiirlerini kitaplaştırma konusunda sükunetini sabırla korudu. Sükunetin ve sabrın ödülü, Issız’daki düzey oluyor: Telaş ve sürçme barındırmayan, bütünlüğünü kurabilmiş şiirler... CENK HİKÂYELERİ Issız, iki bölümden oluşuyor: “cenk defteri” ve “çekirdek”. (Sunumlar, bölüm başlıkları, şiir adları, dizeler, hatta ‘içindekiler’ hep küçük harfle başladığı için bu yazım biçimi bu yazıda da aynen korundu) Tek sayfaya yerleşmiş ve italikle dizilmiş “harbi gören bir aynaydım / kör oldum” sunum dizeleriyle açılan ilk bölüm, sadece cenkin değil, aynı zamanda Cenk’in defteri. Başka deyişle, Cenk’in defteri, cenkin defterinin aşkın hâli oluyor. Cenk, savaş, çarpışma, boğazlaşma “travma”ya denk düşer. İsterse yinelenir olsun, travma, nokta vuruşudur. Sürece yayılan ise o travmayı alt etme çabasıdır. Evrensel olan da işin bu kısmıdır. “cenk defteri” bölümünü oluşturan “bütün haritalar kırmızıdır” “çünkü harp” “cepheden gelen haberlere inanmayın!” “kuşku yok” “defterinde gömleğim” “josé’nin göğü” başlıklı altı şiir travmayı ortaya alarak çevresini evrensel ve insani olanla örüyorlar. Giydirmiyorlar, kapatıyorlar. Ortaya alma bahsi de yapısal açıdan önemli: Şair gidimli cenk hikâyeleri anlatmıyor ama somut olanı, ele gelir olanı işaret etme özelliğini yitirmeden, nokta vuruşunu halka halka sarmalayan yani aşan insani özler sunuyor. Bunu yaparken kimi şiirlerde şiveye dahi başvuran farklı özneler gezintisine çıkması, tiyatro eğitiminden geçmişliğini de anımsatıyor ama daha çok konunun ‘mahiyet’inden kaynaklanıyor. Dahası da var: Şairin askerlik eğitiminden geçmişliği ve bunun sağladığı CUMHURİYET KİTAP SAYI I bilişsellik ‘tema’ itibariyle daha fazla yansımış ama tiyatro eğitiminin sağladığı epik bakış açışı buna karşı bir denge ve evrensel vurguya biz de askeri bir laf kullanalım lojistik destek sağlamış. Bu bölümü oluşturan altı şiirin tamamında kurulan her denklem, karşıtlama özelliğinde. İlk şiirdeki şu “matris”e dikkat edelim: “o zamanlar yüzüm kum torbalarına yığılıydı / günleri savaş arabaları çekiyordu / biz tükendikçe harp sürüyordu bütün radyolarda / bütün radyolarda / susmak kuralıdır sözcüklerin / diyordu bir eski general / sonra susuyorduk hepimiz / boş bir matara gibi sallanarak”. Bu dizelerde birçok özellik saptamak mümkün. Sözgelimi hem Cenk Gündoğdu, Şeref Bilsel ile birlikte sekiz yıldır Şiir Defteri dize hem matris bazlı ça adlı şiir yıllığını omuzlarında taşıyor. lışma hemen seziliyor. neleri olarak yeniden ve daha parıltılı Anlamsal cümle, bazen iki dizede tabiçimde kurgulanıyorlar. Ancak bu mamlanarak alt matrisler oluşturuluyor. alanların geçirimli olduğunu “kuşku Son iki dizede yananlama sarkıştaki yok” şiirinden anlıyoruz: “boynumuzda sezdirmeyen ustalık da dikkat çekici. metal yazıtlar / mektup saatleri, tütün “Eski general” nitelemesindeki protest tablası / bir fotoğraflık tarihle / geri çeeda da ayrı bir dikkat istiyor: Sıcak sakiliyoruz, arkadaş / yıkıntıları arasında / vaşta komutanın “eski general” olması, kırgın günler”. Bu matrisin son dizelebir çağrışım alanı açıyor. “bütün haritarinde bir virgül ve bir “ı” harfi bilinçli lar kırmızıdır” başlıklı ve bölümün en bir sürçmeyle çok anlamlılık hali doğuruzun şiiri olan bu ilk şiir, daha adından muş ki bu diğer şiirlerde de Gündoğbaşlanarak, travmayı doğuran olgunun du’nun dozunda başvurduğu bir yönve bu olgunun semantik çevriminin her tem. Şiirin “çenemizi çeken yağmurdu dile gelişine dengeleyen karşı öğeler gördüm!” dizesiyle bağlanması, alanlar anımsatılarak kurulmuş. Hatta, travmakarşıtlaşmasında tercihin açık göstergesi yı doğuran olgunun daha soyut, karşıt ve saklı bir bildiri özelliğinde. öğelerin ise daha somut olduğu ve biraz Sonraki şiir “defterinde gömleğim” da bu nedenle ağır bastıkları söylenebidaha adından başlayarak, “hazır ol delir. Bitiş ise bir denge öğesiyle değil, me, ölüm... / dönüyoruz de” dizesiyle, ucu açık biçimde geliyor: “iyi ki istas“unutulmuş gülme”ye ve “ilk defa karyon var / bir yerlerde gidiyor valizim, şılaşılan anlam”a yaptığı vurguyla, yenikaybolmadan”. den cephe hallerini, siperleri”gözyaşıyla GELECEK DÜŞÜ doldurulmuş namlular”ı tartıya vurarak yeniden sınırı hatırlatıyor. Bölüm bir Bölümün diğer şiirleri görece daha kıağıt ile sonlanıyor: “josé’nin göğü”. Bir sa örnekler. Yalın gerçek, “çünkü harp yandan hem yereli hem dünya vatandaşbir kurşunla başladı!” her dizede, her lığı halini işaretleyen ve metinlerde gematriste fışkıran, acıyı ve ötelemeyi dile çen ilk ve son adı, kişiler ve mekânlar getiren öğelerle göğüsleniyor, şiirin adı dahil, adı olana ilk göndergeyi içeren da buna uyarlı: “çünkü harp”. Lanet bu şiir ve bölüm “josé, bu yazı bir gençedası değil, katlanış edası hiç değil, ollikte anlatılmaz!” vurgusuyla biterken maması mümkün bu “uğrak”tan geçiş savaş olgusunun içinden değil, dışından “cepheden gelen haberlere inanmayın!” seslenmiş oluyor. Savaşın kazananı kim, şiiriyle daha açık bir tavra dönüşüyor. yenileni kim, hatta tarafları kim, belirsiz Tepkinin ussallığını sağlamada yapısal bırakılmış. Son şiirde “bir çiçeği savunbir öğeye, metaforlara iş düşüyor: “bir manın sesi” ip ucu verse de esas olarak haritayı yerden kaldırmak için / çocuk“savaş”ın yazgı sayılmasına karşı bir larını büyüten halk / kırmızı oldukça “cephe” açmış bölüm şiirleri. toprağa / göğü kaldırıyor aradan / ruhunu unutan ağrı”. Bölüm şiirlerinde Kitabın ikinci bölümü “çekirdek”, savaş alanı ayrı bir kesit; sivil hayat, şetek sayfaya yerleşmiş ve italik yazıyla ayhir, cephe gerisi, istasyon, trenler, gökrı kılınmış “bir ağaç olmak isterdim / yüzü, yağmur gibi temsilciler bulan ötegölgemde dünya” sunusuyla açılıyor ve ki alanlar ayrı bir kesit oluşturuyorlar. tek bir şiirden oluşuyor: “güzel uçuBaşka deyişle geçmişteki savaşsız ya da rum”. Şiir “dünyanın geleceği”ne sivil hayat, gelecek düşünün özlem nesadanmış, yıldız yani dipnot işareti şiirin 1169 12 sonunda “dünyanın geleceği”ni “nar, poyraz, ada, günçe, idil ve ömer’e” adamasına eklemliyor. Kitabın tam on altı sayfasına yerleşen şiir ise bunlardan İdil’e yakılmış bir idil özelliğinde. Anadolu’nun antik geçmişinde bayramlara “id”, bu bayramlarda dillendirilen ezgilere de “idil” denmekteydi. İdil ve “dünyanın geleceği” öteki adlar ve bu adlarla simgelenen dünya dolusu insan yavrusu, şairde bir bayram coşkusu doğurmuş. Birinci bölümde öncesi ve sonrasıyla sarmalanarak dengelenmek, ötelenmek istenen savaş olgusu, bu bölümle savaşı yitiriyor, artık dengede duramaz oluyor. İki bölümün böyle çatılmış olması, kitaba inanılmaz bir dinamizm kazandırmış. Eklemek gerek, “güzel uçurum” edebiyatımızın en güzel sevgi şiirlerinden biri. Bir ekleme daha yapmak gerekiyor: Edebiyatımızda “sevgi şiiri” sayısı da çok fazla değil. Çünkü sevgi şiiri yazabilmek, zor bir iş, bir meziyet... “GÜZEL UÇURUM” Yapısal açıdan bakıldığında, “güzel uçurum” şiirinde de şairin dingin söyleyişi yerinde kullanılmış, kıvam tutturmuş metaforlarla yol alıyor. Sahici sevgiler durağından kalkış yapıldığı için “Polyanna” atmosferinin harcıâlem duyguları ve dizeleri hiç okşanmadan, kendi akışını tutturarak ilerliyor bu yol. Şair, sahici sevgilerin hangi zehirli çatışmalar ortasında yeşerebildiğini gösterirken metafor dilini belki daha keskin biçimde kullanarak ele gelir bir dünya çizmeye özenmiş. İnsanın çözülüşü, doğanın yok edilişi, siyasal baskılar, haritadan silinen köyler, duyarsızlık da anımsatılıyor, “ama bunları düşünme sen / çünkü sana tutunduk / sen, bizim geleceğimize benziyorsun / görmediğimiz bir sokak, bitmeyen bir deniz / yazılmamış bir şiir, söylenmemiş bir şarkı / sonsuza açılan o büyük güneş önleri gibi / hiç gitmediğimiz bi yer, yepyeni bir şey... // sen, hepimizi korkutacak kadar güzel bir şeysin, idil” deniliyor sonra. Kitabın bütününde var olan cehennem / cennet dengesi kaygısı bir kez daha kendisini hissettirse de, bir sığınak, bir kaçış nesnesi olarak değil, türün devamı iç güdüsünün ötesine geçmiş insani sevginin belirişi, ele gelir bir somutluk içinde estetize edilmiş bu şiirde. Şiirin bir kesitinde bu somutluk, özdeşlik ile de buluşuyor ve her öznede iz bırakan “büyümenin halleri” hayat süreçleriyle anımsatılıyor, parabol “o gün büyüdünüz denir ve / çocukluk kalır o yerde” dizeleriyle bağlanıyor. Çocuk, burada bir imkân sunuyor: “kaç gündür seninle büyüyoruz / ağaçla, suyla, ateşle, saatle, / aşkla yürür gibi iç içe büyüyoruz / bir çekirdek gibi içimizdesin artık...” Tam burada kitabın başındaki sunuya dönebiliriz: “gün görmemiş anam elley’e”. Şairin taşıyıcılık görevi anlaşıldı: “gün görmemiş” Elley’den alıp İdil’e ve İdiller’e “gün görsünler” diye aktarmak. Konu şiir olduğunda bu konuda temenni ve duygular yetmez elbette, bu kitapta sahici ve hakiki tadıyla şiir de var. Başka deyişle iletiyi var eden duygu ile şiiri var eden yapısal öğe, mekik hızı bir alışverişle görünmezlik sağlayarak bağıntıyı örmüş, teknik bir deyim kullanırsak adeta fırınlamış, parçaları eritip eklemleyerek ayrı bir ‘bütün’e dönüşmüş. Kitabın ilk ve son şiirlerindeki uzun solukluluk, omurganın hiç bel vermeyişi de bunun göstergesi. ? Cenk Gündoğdu / Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul 2012. TEMMUZ ? 2012 ? SAYFA 17