Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aydın Büke’den ‘Romantizmin Işığı Clara’ ‘Clara kusursuz bir çalışın sembolüydü’ 1800’lerin ortaları, piyanonun altın çağı. Ustalar bu çalgıyı geliştirmek için birbiriyle yarışıyor, Avrupa’nın her köşesinden harika çocuklar çıkıyor. Clara Wieck, bunlardan biri. Piyano yapımcısı, disiplinli, hırslı bir babanın güzel ve olağanüstü yetenekli kızı... Clara’nın yaşamı, bir müzik dehası olan Robert Schumann’la karşılaşınca bambaşka bir hal alır; aralarında bir ömür sürecek tutkulu bir aşk başlar. Avrupa’nın en ünlü müzisyenleri arasına girmeleri fazla sürmez. Her şey yolundadır, ta ki Robert Schumann ciddi bir sağlık sorunuyla karşılaşıncaya ve Johannes Brahms adında genç bir müzisyen kapılarını çalıncaya kadar. Müziğin altın çağının ve birçok ustanın satırlar arasında yerlerini aldığı bir yapıt Romantizmin Işığı Clara. Aydın Büke’nin kaleminden, kendi deyimiyle iç içe “iki buçuk” yaşamöyküsü. Büke’yle kitabı üzerine söyleştik. ? Gamze AKDEMİR lara Wieck Schumann, Robert Schumann ve Johannes Brahms... Bildik bir biyografi değil... Ne biçemde yazıldılar? Ayrıca birçok belge, günlükler, mektuplar bu kitap için ilk kez Türkçeye çevrildi. Bu süreci de anlatır mısınız? Bu kitap farklı bir biyografi çalışması oldu; sanki “iki buçuk yaşamöyküsü” kaleme aldım. İlk bakışta Clara Wieck Schumann’ın biyografisi gibi görünüyor. Ama Robert Schumann’ın yaşamöyküsünü kaleme almak için yola çıksaydım, bu kitapta Schumann’la ilgili yazdığım her şey orada da olurdu. Eğer Brahms biyografisi yazmaya niyetlenseydim, burada yazdıklarıma önemli ölçüde eklemeler yapmam gerekirdi. Brahms’ın yaşamında Clara’nın olmadığı çok önemli kesimler var. Bu anlamda “iki buçuk yaşamöyküsü” yazmışım gibi hissediyorum kendimi. On yıl önce Bach biyografisini kaleme aldıktan sonra aklımda bir Brahms yaşamöyküsü yazmak vardı. Çalışmalara başlayınca Schumann’ların öyküsünü anlatmadan Brahms’ın eksik kalacağını fark etmiş ve yazma aşamasının başında bırakmıştım. “ChopinTuşlara Adanmış Bir Yaşam” (2010) kitabımın ardından SAYFA 14 12 TEMMUZ C romantizmle uğraşmaya devam ettim ve ortaya “Romantizmin Işığı Clara” çıktı. On dokuzuncu yüzyılın çalgısı piyano çevresinde şekillenen ve müzik tarihinin önemli kilometre taşlarının yaşamlarını içeren bir çalışma oldu. Clara Schumann, Robert Schumann ve Johannes Brahms hakkında kaleme alınmış temel biyografilerin hepsinden faydalandım. Özellikle Robert Schumann edebiyata ve yazmaya çok düşkün olduğu için kaleminden çıkan pek çok mektup ve günlüğü de Türkçeye çevirdim. Bu süreçte arkadaşlarımdan ve eşim Asu’dan yardım istedim. Ayrıca Schumann’ın son iki yılını geçirdiği hastanenin günü gününe tutulmuş kayıtlarından da çok yararlandım. “SCHUMANN’A CLARA WIECK’İN BESTE YAPMAYA ÇALIŞAN KOCASI DİYORLARDI” Robert Schumann için Clara kusursuz ve duru bir çalışın sembolü gibi, kendisinin bir türlü ulaşamadığı mükemmelliğe sanki o doğuştan sahip. Disiplin hastası babası sayesinde henüz 10 yaşında bile kararlı adımlarla solist olma yolunda hızla ilerliyor. Babasını kaybedince annesinin ısrarıyla 1828 Mart’ında Leipzig Üniversitesi’nde hukuk eğitimine başlayan Schumann ise önce hukuk ile müzik, sonra da solist olmak ile besteci olmak arasında ikilemde... Ama annesine gönlünde yatan dört uğraş olduğunu yazıyor. Neydi bunlar? Robert için Clara gerçekten kusursuz bir çalışın sembolü. Clara dokuz yaş küçük olmasına rağmen piyanoda yapabildikleri, daha çocuk denecek yaşta bile Robert’la kıyaslanamayacak kadar kusursuz. Evliliklerinin ilk yıllarında Robert’a herkes, “Ünlü piyanist Clara Wieck’in beste yapmaya çalışan kocası” diyor. Bu zaman zaman birlikteliklerinde sorun da oluşturuyor. Ama Robert karısının piyano çalışını asla kıskanmıyor, yalnızca kimi zaman onun başarılarının yanında kendini işe yaramaz hissediyor. Ancak bu durum zamanla aşılıyor. Robert’a en güç gelen, çevresi tarafından evini, ailesini geçindiremeyecek konumda görülmesi. Gençlik yıllarında önce edebiyat ve müzik arasında seçimde zorlanıyor. Babasının erken ölümüyle en büyük destekçisini kaybediyor. Annesinin zoruyla başladığı hukuk eğitimini bırakıp müziğe yöneldiğinde önceleri iyi bir piyanist olabileceğini düşünse de aşırı çalışma sonucunda elindeki sakatlığın da etkisiyle piyanist olma düşünden vazgeçmek zorunda kalıyor. Ciddi olarak müziğe yöneldiği ilk dönemde, 1830’la rın başında, annesine gönderdiği o mektupta da şunları yazıyor: “Dört hedeften birini seçmem gerek: Orkestra yönetmek, öğretmenlik, piyano çalmak, beste yapmak. Hummel (dönemin tanınmış bestecisi Johann Nepomuk Hummel) bunların dördünü de yapıyor, benim durumumda son ikisi olacak gibi. Aslında bir şey yapıp onu çok iyi yapmayı, hepsinden biraz yapıp kötü yapmaya tercih ederim, ben genellikle her şeyi yapmaya uğraşıp beceremiyorum.” Bu sıralarda Paganini, Leipzig konseri sıralarında Clara’nın yeteneğine hayran oluyor... Sonra Goethe de, Clara’yı huzuruna kabul ediyor... Clara, 1831 Ekim’inde Paris’e doğru yolculukları sırasında tanışıyor Goethe’yle. Ünlü yazar küçük kızın çalışından çok etkileniyor, özellikle onun piyanodan güçlü sesler çıkarmasına hayret etmiş ve “Küçük kız altı delikanlıdan daha fazla güce sahip” diyor. Goethe yaşamı boyunca müziğin harika çocuklarını dinlemiş. Felix Mendelssohn’un yeteneğine tanıklık etmiş, kendi henüz on dört yaşındayken, 1763’te, yedi yaşındaki Mozart’ın çalışına da tanıklık etmiş. Clara’nın kariyeri... Evlenmek istediğinden emin ama sanatçı olarak unutulacağından kaygılanıyor da... Robert’ın ona yazdıkları da bu kaygılarını giderecek gibi değil: “Bekle bakalım seni sanatçı olarak nasıl unutturacağım. Bir kadın her zaman sanatçıdan daha üstündür.” Evlendikten sonra bir kadından geleneksel beklentilerine sırtını dönemeyen Robert ise Clara’yı seçtiği lied’leri bestelemesini isteyerek iyi niyetle de olsa oyalıyor. Art arda çocuk doğuran Clara nasılsa bir fırsatını bulup konserlere başlayınca yine büyük ilgi görüyor. Ancak eşinin ölümünden sonra o da geçim derdi için tam zamanlı piyanonun başına geçebiliyor. Robert, Clara’nın sanatçı yönüne her zaman büyük hayranlık duyuyordu. Ondan ilham alarak bestelediği ve ona düğünlerinden önce hediye ettiği yapıtlar bunun en iyi kanıtı. Ancak çağın alışkanlıkları gereği, aile reisi olarak evin idaresinden o sorumluydu. Bunu yapamazsa herkesin onu suçlayacağını düşünüyordu. Üstelik evlenmelerine yıllarca karşı çıkan Friedrich Wieck’in öne sürdüğü en önemli sav, Schumann’ın bir aile geçindirmekten aciz olduğuydu. Bu nedenle günlük düzenleri Robert’ın daha rahat çalışmasına göre kurulmuştu. Robert uzun süre karısının konser vermesini bu nedenle desteklemiyordu. Clara’nın konserlerden kazandıkları, her zaman onun bestelerinin gelirinden fazlaydı. Ancak yaşamının sonuna doğru bu oran dengelenmiştir. Clara da kendini bir kadın olarak beste yapmaya çok da yatkın bulmuyordu. Yapıtlarını hep, “Bir kadının elinden çıkmasına rağmen fena değil” diye değerlendiriyordu. Bu da toplumda yerleşmiş kanının sonucuydu. İşin ilginci, Clara’nın kocası öldükten sonra neredeyse hiç beste yapmaması. Bu dönemde çok yoğun konser trafiği içine girmesine karşın beste yapmaktan tümüyle uzaklaşmıştır. “SCHUMANN GERÇEK BİR ROMANTİK DÖNEM AYDINI” Robert Schumann’ın Novalis’in fikirlerinden ve yapıtlarından ömrü boyunca çok etkilendiğini öğreniyoruz. 1825’te okul arkadaşlarıyla bir edebiyat derneği kurduğunu sonra. Napol? yon hayranı ayrıca. Dâhilerin ve ? on ilg dolu ya larıyla y ruhsal büyülen Paul’ün de Tan kalemin meye b “Rober daki Ro düşünü alındığ nasıl bi kafası k da ezile ve/veya Ger saydığı man ya yazar v ğundan seçim y kalemin rı ve m eğer ed tanındı kendin ni sana li, 19. y Müzisy re’e, G hayran olmasın liyor, tü sanatçıl pıtlarda sevgiliy acı çek birlikte da. Sch dönem ediyor. Çağ Schum anlaşam tükleri dığı Me Ludwig hatırlat yanınd yürüdü lukları Ferdina von W pıtların rın? Men liğine v riyor. L yano ça ni fazla Liszt’i p le birlik ediyor. müzisy masa b kında, zenmiş “Op. 2 Çeşitlem zaman mamak zısı gib mann’ı rakterle ağzında “Şapka dâhi” t lere yer Brah dan da bile du lı için ö yazmışt makale ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1169 CUMH