04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y arih kitaplarında, uzaya giden ilk insanın Yuri Gagarin olduğu yazar. Oysa tarih kitapları yanılıyor. Uzaya giden ilk insan Ray Bradbury’ydi. Üstelik Gagarin gibi tek başına gitmedi uzaya, hepimizi yanında götürdü…” Chicago Tribune’dan Julia Keller, 5 Haziran 2012 günü 91 yaşında dünyamızdan ayrılan bilimkurgu ustası Ray Bradbury’nin ardından böyle yazıyordu. Evet, Bradbury’nin 1950 yılında yayımlanan ve bugün artık bilimkurgunun klasikleri arasında sayılan Mars Yıllıkları, perişan Dünya’mızdan kaçarak Mars eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Distopik dünyaların yazarı Ray Bradbury, 91 yaşında bu dünyadan ayrıldı Bilimkurgunun lirik şövalyesi “T Oscar Werner ve Julie Chiristie’nin oynadığı Fahrenheit 451’i François Truffaut beyazperde’ye aktardı. gezegenine yerleşen insanları, bu yeni yerleşmecilerle Mars’ın Yerlileri arasındaki çatışmaları konu ediyordu. Ne ki, Bradbury, 1966’da beyazperdeye uyarlanacak, 1980’de de TV dizisi yapılacak bu yapıtında, açgözlü Dünyalıların bozulmamış bir Mars uygarlığını sömürmesini, giderek yozlaştırmasını anlatıyordu aslında. Yaşamının son haftalarına kadar, yaklaşık yetmiş yıl süren bir yazarlık uğraşı veren Bradbury, bana kalırsa, bilimkurguya edebiyat niteliği kazandıran yazarların başında geliyordu. Düşgücüne, imgeleme verdiği önemi her fırsatta vurgulayan Albert Einstein’dan bilimin şairi diye söz edebilirsek, bize düşlem yüklü, incelikli ve duyarlı yapıtlar armağan eden Bradbury’nin de bilimkurgunun romantik ozanı olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum. Nitekim, katıksız bilimkurgucuların Bradbury’nin bilimsel olgular karşısındaki esnek, serbest tutumundan yakınmalarına karşılık, edebiyat dünyası onun yazdıklarını daha bir coşkulu karşılamış, romancı Christopher Isherwood onu “çok büyük ve olağandışı bir yetenek” olarak göklere çıkarırken, Aldous Huxley ondan düpedüz “şair” diye söz etmiştir. Bilimkurgudaki Yeni Dalga akımının önde gelen yazarlarından J. G. Ballard da, Bradbury’nin özellikle kısa öykülerinden söz ederken, onu Edgar Allan Poe ve Jorge Luis Borges gibi yazarlarla aynı kefeye koyar. Kaldı ki, Bradbury kendisi de, bilimkurgu yazmadığını, yazdığı tek bilimkurgu kitabının 1951’de yayımlanan Fahrenheit 451 olduğunu, onun da gerçekliğe dayandığını söylememiş midir? Kitabın, adını, kâğıdın tutuştuğu ısı derecesinden alması da bunun bir göstergesidir. Bradbury’ye göre, bilimkurgu, gerçek olanın anlatımıdır; fantezi ya da düşlem ise, gerçekdışının anlatımı. Yalnızca bilimkurgunun değil, edebiyatın başyapıtları arasında saymamız gereken Fahrenheit 451’in ilkin filmini izlemiş, kitabı daha sonra okumuştum. François Truffaut’nun 1966 yılında çektiği, başrolleri Oskar Werner’le Julie Christie’nin üstlendikleri filmin, bugüne dek seyrettiğim en iyi edebiyat uyarlamalarından biri olduğunu söyleyebilirim. Kitapların uygarlığın temelini oluşturduğuna inanan Bradbury’nin yapıtında, kitapların yasaklandığı ve yakılarak yok edildiği bir ortamda insanların bulduğu çok özgün bir direniş yöntemi anlatılır. Herkes bir kitabı ezberleyerek bir “kitap” olur ve o kitabın yok olmasının önüne geçer. Fahrenheit 451’in, sansür, özellikle de devlet sansürü konusunda, düşünce özgürlüğünün bastırılması ve bu baskıya karşı savaşım konusunda yazılmış en etkileyici yapıtların başında geldiğini düşünmüşümdür hep. Ne var ki, Bradbury, pek çoklarınca paylaşılan bu yoruma tam olarak katılmamış; kendisiyle yapılan bazı söyleşilerde, Fahrenheit 451’in, televizyon ve BRADBURY’DEN SÖZÜN ÖZÜ ? Bir kültürü ortadan kaldırmak için kitapları yakmaya gerek yok. İnsanların kitap okumasını önleyin, yeter… ? Yazarken esrik kalmalısınız ki, gerçeklik sizi yok edemesin. ? Kütüphaneler yoksa neyimiz vardır ki? Ne bir geçmişimiz, ne de bir geleceğimiz… ? Her sabah yataktan kalktığımda bir mayına basarım. Mayın, benim. Patlamadan sonra, bütün günü parçaları birleştirmekle geçiririm. ? Geleceği betimlemeye çalışmıyorum. Geleceği önlemeye çalışıyorum… ? Yaptığınız işi yapmaktan hoşlanmıyorsanız, yapmayın. ? Atlayın. Düşerken, kanatlarınızı nasıl açacağınızı öğreneceksiniz… ? Kitap yakmaktan daha kötü suçlar vardır. Bunlardan biri de kitap okumamaktır… ? Bir din edindiğiniz anda düşünmeyi bırakırsınız. Bir şeye çok fazla inanırsanız, yeni düşüncelere yeriniz kalmaz. ? Büyükbabam, herkes öldüğünde ardında bir şey bırakmalı, derdi. Bir çocuk, bir kitap, bir resim, bir ev, ördüğü bir duvar ya da yaptığı bir çift ayakkabı. Ya da ekip düzenlediği bir bahçe. Elinizin bir biçimde dokunduğu, öldüğünüzde ruhunuzun gidebileceği bir şey; insanlar sizin diktiğiniz bir ağaç ya da çiçeğe baktıklarında siz orada olasınız. ? Kitapların işi, bize ne kadar salak ve aptal olduğumuzu anımsatmaktır. Kitaplar, Sezar’ın muhafız alayıdır; o gümbürtülü geçit töreni sırasında, “Unutma, Sezar, sen de ölümlüsün” diye fısıldarlar. ? Öldüğünde, birden, onun için değil, onun yaptığı şeyler için ağladığımı fark ettim. Onları bir daha yapamayacağı için, bir tahta daha oyamayacağı, bir daha güvercinler, kumrular yetiştirmemize yardım edemeyeceği, bir daha o kemanını çalamayacağı ya da bir daha o fıkraları anlatamayacağı için ağlıyordum… ? Cehaletinizi gizlerseniz kimse size dokunmaz, ama siz de hiçbir zaman öğrenemezsiniz… ? Sezginiz, ne yazacağını bilir; o yüzden, çekilin önünden. ? İyi yazarlar hayata sık sık dokunurlar. Vasat yazarlar hayata üstünkörü değip geçerler. Kötü yazarlar ise hayatın ırzına geçip bir kenara bırakırlar. ? Delilik görelidir. Kimin kimi kafese kapattığına bakar. kitle iletişim araçlarının insanların edebiyat kitapları okumaları üstündeki olumsuz etkilerini keşfe çıktığını söylemiştir. Dahası, buradaki suçlunun, devlet değil, insanların kendileri olduğunu ileri sürmüştür. Fahrenheit 451 romanında, kitapları yakma görevini yerine getirenlerin, asıl işleri yangın söndürmek olan itfaiyeciler olmaları bu bakımdan çok anlamlıdır kuşkusuz. Bradbury’nin, “Kitap yakmaktan daha kötü suçlar vardır. Bunlardan biri de kitap okumamaktır” ya da “Bir kültürü ortadan kaldırmak için kitapları yakmaya gerek yok. İnsanların kitap okumasını önleyin, yeter” demesi boşuna değildir: Televizyon, insanları kitap okumaktan uzaklaştırmakta, içerikten yoksun, yarım yamalak bilgilerle yetinmelerine yol açmaktadır. Günümüzde, milyonlarca insanın internetten edindikleri yüzeysel bilgilere bağımlı bir duruma geldiğini göz önüne aldığımızda, bilimkurgunun lirik şövalyesi Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı bu kısa romanının, bütün klasikler gibi, evrensel olduğu ölçüde güncel olduğu da ortaya çıkmaz mı? Başlangıcını 19. yüzyıla, Mary Shelley’nin Frankenstein’ına, Robert Louis Stevenson’ın Dr. Jekyll ile Mr. Hyde’ına kadar götürebileceğimiz bilimkurgu edebiyatına, II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda düşünsel boyutlar kazandıran yazarların başında sayabileceğimiz Ray Bradbury, düşgücünün doruğuna eriştiği yapıtlarında, denetimden çıkmış teknolojinin getirdiği tehlikelerin ayırdına varmamızı sağlamakla kalmadı, distopik bir geleceği betimleyen yapıtlarında çağımızın en güçlü toplumsal eleştirilerini gerçekleştirdi kanımca. ? TÜRKÇEDE RAY BRADBURY Fahrenheit 451 Şimdi ve Daima Yakma Zevki Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana Mars Yıllıkları (Tümü İthaki Yayınları’nca yayımlanmıştır.) SAYFA 6 ? 14 HAZİRAN 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1165
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle