Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş Ş KRALLA KONUŞMA Tünemişti Zevkler Balkonu’na bir tarafta dizi dizi armağanlar Kral sordu saygısını göstermek için dibinde dikilen Şair’e: “Nasıl geçiniyor benim halkım böyle güzel bir günde?” iir Atlası CEVAT ÇAPAN Funso AIYEJINA/ Şiirler/ Çeviren: İlyas TUNÇ ‘Önemli mi ne kadar karanlık olduğu, kara keçi bulur evine giden yolu’ Cesur avcılar sallıyorken başlarını utanç içinde, İleri atıldı Kaplumbağa sonra yöneldi ormana sürmek için izini Bal sürülmüş dizi dizi nefis yiyeceklerle silahlandırılmış Fil’inVe Doğu ülkelerinde yapılmış bir taht sözü veren şarkının. Beklentiyle sersemleyen Fil, oynadı topuyla Geç vakte, Pitfall’lar Kralı oluncaya kadar.” “Ah, Bilge İnsan, bir taht uğruna General zaten aldatmıştı bizi Doymuştu balığı takılmazdı bilinen, bilinmeyen oltalarımıza.” “Egemenliği altındaki tuzakları dağıtmayı öğrenmişti General Unuttunuz mu yoksa inatçı su kabaklarının yazgısını? Sabırlarına rağmen, ayaktakımına dönüşünce su kabakları Köy halkı Sango’nun göktaşlarıyla çöpe atmadı mı onları? Dilimizin atlarıdır atasözlerimiz. Yolundan saparsa eğer akıl Bir atasözü göndeririz onu geri getirsin, evine götürsün diye. BELLEK NEYİ HATIRLASIN DİNLEYEN OLMAYINCA 1. Zamanın kıpırtısızlığında yeni doğmuş bebekler bakarlar öylece döl eşlerine, ağlarlar sonra çığlık çığlığa 2. eğer köye giden yol üzerindeyse evin, isteğin unutmaksa her yeni şarkıyı ortasında öğrenirsin öpüşmeyi, kavga etmeyi fısıldayarak farkında olursun hep kediler gibi yürüyen komşularının ve aç bukalemunlar kadar uzun, tutarsız dillerin 3. Hindistan cevizi içindeki suyun gizemi yerleşir içine tohumunun; gerisi bağlı kalır doğal çevresine. Sinekler unutursa ne zaman, nerede ve nasıl hoşça kal diyeceğini, çiğ taneleri eşlik eder leşlerine Tapınak sütunlarıyla ilgili Son Gerçek’in peşinden gidenler öğrenirler mezarlıktaki termitlerin izlerini okumayı. Gekolar sığınak arar duvar çatlaklarının karanlığında, ve bilge insanlar miras alırlar başkalarının aklını. YA HERKESİN İÇİNDE YELLENİRSE Aklın yaşta olduğuna öylesine inancımız vardı ki Herkesin içinde yellendikleri zamanlarda Hiç duraksamadan kahraman dedik yaşça büyüklere Kutladık iyi yaptıkları işleri nedeniyle, Daha nice yıllar hizmet etmelerini istedik. Onların insansal zayıflıklarını sergilemelerinden, Geçmişte geleceği yaşamalarından etkilenen bizler Kamp kurduk ayakları dibin14 HAZİRAN 2011 ? SAYFA 25 air, öykücü ve oyun yazarı Funso Aiyejina, 1949’da Nijerya’nın güneyindeki Edo State bölgesinin Ososo kasabasında dünyaya geldi. 1988’de Atlantik’in her iki tarafındaki Afrikalıları kapsayan tutkulu ve tarihsel bir bağın izlerini sürdüğü ilk şiir kitabı A Letter to Lynda and Other Poems yayımlandı. Ertesi yıl bu kitabıyla Nijerya Yazarlar Birliği Ödülü’ne değer görüldü. 2004’te ikinci şiir kitabı I, The Supreme and Other Poems okurlarıyla buluştu. Aiyejina, Trinidad’daki West Indies Üniversitesi Eğitim ve Beşeri Bilimler Fakültesi dekanlığı görevini yürütüyor. de, suskun ve istekli bakışlarla İçerek kana kana hamile, bilge su kabağı testilerimizden Sözcüklerin karmakarışık ağları içinde ölçülüp sunulan. Öğrenerek büyüdük alacağı zamanın sorun olmadığını Kekeme birinin babasının adını sözcüklere dökmesinin Alçaklar, ancak alçaklar hedef alır onun soyunu Yıkıntılar içinde bile, küçümseyen bir sol parmakla; Önemli mi ne kadar karanlık olduğu, kara keçi bulur evine giden yolu. DÖRT YAŞINDAKİ ABUENAMEH’E Hayır, oğlum, hastaneye kardeşime gitmiyordum. Kardeşim öldü. Evet. Öldü. Gerçekten. Yılın ilk günlerinde cerrahla karşılaştığından beri Senin ve kardeşinin zaman geçirmek için bulduğu Hasta ile doktor oyunundaki gibi değil. Kardeşim öldü. Evet. Öldü. Doktorlara rağmen, hemşirelere rağmen ve yaşına rağmen. Öldü Nisan ayının son gününde: duyarlı toprağın Nisan ayında. Eyvah, Mayıs’tayız şimdi güvenli bir şekilde: Mayıs, doğduğun ay! Nisan yağmurları bitiminde doğal olmayan kaybımızdan sonra Karşılıyoruz ilk çığlığını senin: yaşamın ve ölümün çığlığını Geleceğimizin ana sahnesine doğru ıslak çiçek kanatları üzerinde Zafer dansları yaptığın bu ay içinde. Mayıs ayının bereketli yağmurlarının çocuğu Sevgililer için kuş cıvıltılarıyla süslenmiş yeşil dalların çocuğu Şair takviminin zalim Nisan’ından kurtul sağ salim. ? Şair uzattı devekuşu gibi boynunu, hazırlamıştı geleneksel kurnazlığı: “Şükürler olsun Tanrı’ya ve Kral’ımıza boynumuz üzerinde duran başlarımızı korudukları için hâlâ…” Ama yalan tıkamıştı Şair’in dokumacı kuşu boğazını zorluyordu cevap vermeye: “Kral Hazretleri biz, sizin halkınız o kadar açız ki göremiyoruz bugünkü ya da yarınki günün güzelliğini; işler kötü gidiyor günden güne bekliyorken gerçekleşmesini daha iyi günlerin geçen yıl bu zamanda vermiştiniz aynı sözleri haberimiz var üzerinde oturup yellendiğiniz şu tahtı işgal eden her bir sesin yankılarından.” Kan beynine sıçramıştı, yedi namlulu bir gümbürtü gibi, armağanları vermeden çekip gitti Kral kıvranıyordu Şair açlıktan halkıyla birlikte. ÖLÜ BİR YILAN Cinsiyet tartışmalarına katkı Sürünüp girerse bir yılan evine, isterse orada yatıp kalkmayı ya aklını başına getirmek, ve kuyruğunu arka bahçeye gömmek için bir değnek geçirirsin eline ya da duyurup ev konusundaki isteğini hızlı bir konuşma yaparsın bacaklarınla. Ama bir kere gözlerdeki şeytana bakmaya, sürüngen bir yalancısın sen demeye karar verildi mi ne önemi kalır ki öldürücü darbeyi evin erkeği ya da kadınının yapmasının? Uzatmayalım. Ölü bir yılan yönelir daha güvenli yatağa. ÜLKEME AĞIT Kendi yayımladığı tüzük gereği Tahtını bırakma zamanı gelince Kocaman gövdeli bir file dönüştü General Yaşlıların ve onların klonlarının kımıldatamayacağı kadar ağır. Öfkelendik, Kâhin’in konutuna gittik, Tarih’le görüş alış verişi yapılsın istedik. Ansızın ortaya çıktığında sarhoştu Papaz Son engeli tasarlayan Prenses’in öyküsüyle: “Bırakın bilsin kocam olacak adam: Güçlü Fil’i alacağım başlık parası yerine Yahu! Eminim onun kovanımdaki balı tüketecek biri olduğuna.” Kraliçelik görevi yapılmadı diye ağladılar talipleri. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1165