Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
zel, birbirinden şirin Dalmaçyalı yavrularını kim ister? Doğanay son yavruya kıyamaz, onun adını Benek koyar ve kimselere vermez. Sert cilt kapaklı büyük boy kitabın sıcacık öyküsü, sokak köpeklerine de dikkat çekiyor. bir gün, Benekli’nin karnı büyümeye ? Derken başlar. Tam sekiz yavru… Birbirinden gü Cesur Aktör Gerçekler Ormanı’nda/ Dilara Yalçın Okur/ Resimleyen: Vicdan İleri/ Elma Çocuk/ 2012/ 50 s./ 9+ Sizce Gerçekler Ormanı nasıl bir yerdir? Hayalle gerçeğin birbiriyle dans ettiği, portakaldan güneşi, rengârenk puf puf gülleri, dallardan kopup düşen macera elmaları, şirin baykuşları ile parıl parıl parlayan bir yer olduğunu söylesek... Kesinlikle hoş bir tatil yeri gibi görünüyor, değil mi? Cesur içinse durum biraz farklı; Gerçekler Ormanı onun için çeşit çeşit oyuncaklar, şekerlemeler, pastalar demek. Hep en başarılı öğrenci, hep en gözde arkadaş olmak demek. Özgürce her istediğine sahip olmak isteyen kahramanımız Cesur’un yolu, Gerçekler Ormanı’ndan geçiyor geçmesine ama yolunda gitmeyen bir şeyler var sanki. Sonu kendisine çıkan bu yolda acaba Cesur’un başına neler gelecek? Peki, bu yolculukta ona kim eşlik ediyor dersiniz? Elbette ailesi ve arkadaşları, bir de esrarengiz yol arkadaşları Peri Füruğ ve Kurtçuk. Siz de onlara katılmak ister misiniz? Derslerle Başım Dertte – “Şifreli Mesajlar, Gizli Ajanlar”/ Funda Özlem Şeran/ Final Kültür ve Sanat Yayınları/ 2012/ 72 s./ 8+ Bir gün öğretmenleri Türkçe dersinde mektup yazmaktan söz edince, Yağmur’un aklına parlak bir fikir gelir: Yakın arkadaşı Damla ile mesajlaşmak. Ama sınıf arkadaşı Toprak mektuplarından birini alıp okuyunca, iki arkadaş çareyi birbirlerine şifreli mesajlar yollamakta bulurlar. Onlar çok eğlenirler ama öğretmenleri fark ettiğinde, nedense hiç komik bulmaz: “Nedir bu saçmalık Yağmur? Derslerinle ilgileneceğine bunlarla mı uğraşıyorsun? Sonra tabii başarısız olursun, dersi dinlemiyorsun ki!” Yalnızca öğretmen kızsa iyi. Sınıftaki diğer arkadaşları da, onlardan habersiz iki kızın arasında gizli mesajlar gidip geldiğini öğrenince bozulurlar. Yağmur’un bir an önce durumu düzeltmesi gerekecektir. Yer yer renkli ve hareketli konuşma cümleleri ve eğlenceli tasarımıyla, hoşça vakit geçirmek isteyenlerin severek okuyacakları bir kitap. Garfield Kuşların Kahramanı/ Jim Davis/ Çev.: Elif Gökteke/ Yapı Kredi Kültür Yayınları/ 2012/ 32 s./ 6+ Garfield ve Arkadaşları çizgi filminden uyarlanan toplam sekiz kitabın son dört kitabı da artık piyasada: Noel Şarkısı, Lazanya Yasak!, Kuşların Kahramanı ve Prens Miyav. Böylece, çizgi film kareleri, küçük öyküleriyle kitaplara dönüşerek, Garfield hayranlarını sevindiriyor. Bu öyküde Garfield, küçük bir kuşu, onu yemek üzere olan sokak kedisi Harry’nin elinden kurtararak kendisini kuşların kahramanı ilan eder. Görünmez Olan Tonino’nun Maceraları/ Gianni Rodari/ Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir/ Çeviren: Yelda Gürlek / Can Çocuk/ 2012/ 66 s./ 7+ Doğum günleri, hediyeler ve pastalardan oluşan sevinçli bir gün. “Peki, ya ev ödevlerin Tonino?” Ağzından “Hiç ödevim yok anne,” yanıtı o kadar çabuk ve inandırıcı bir tonda çıkar ki, artık Tonino’nun babasıyla Kızılderili filmine gitmesinde hiçbir sakınca yoktur. Ama doğum gününün ertesinde okul varsa, işte o zaman kara bulutlar dolaşmaya başlar… “Ah, keşke şimdi sisten bir pelerinin içine saklanarak sınıftan kaçabilseydi, en azından bir günlüğüne görünmez olabilseydi!” İnsan ne dilediğine çok dikkat etmeli, çünkü anlaşılan dilekler bazen tutuveriyor! Öğretmen yoklama yaptığında, Tonino “Buradayım,” diye yanıtlar. Ama o ne, kimse onu duymuyor mu? Az önce dilediği gibi, yok oluvermişti gerçekten. Bu iyi bir şey mi kötü mü? Roberto’nun saçlarını çekip sınıfta karmaşaya neden olabilirdi. Ama farklı bir şeyler bulmalıydı, öyle çarçabuk bitmeyecek bir şey… HAZİRAN Görünmez olduğumuzda neler yapılabilir neler… İstediğin kadar pasta ye, sinemaya bedava girip seyret… Peki ama annesi babası okuldan dönmeyince onu merak etmeyecek mi? Eve gittiğinde görünmez olduğunu açıklasa, annesi korkudan ölürdü. Giderek sorunlu bir duruma dönüşen bu görünmez olma durumundan nasıl kurtulacak Tonino? Acaba kendisi gibi görünmez olan bir başkası var mıydı? Hayatın sadece kolay ve eğlenceli şeylerden oluşmadığı üzerine düşündüren eğlenceli bir öykü. Öğretmen Sınıfa Ne Getirdi?/ Mavisel Yener/ Resimleyen: Zeynep Özatalay/ Tudem Yay./ 2012/ 32 s./ 5+ Şirin bir Dalmaçyalı olan Haylaz Pati, koleksiyon yapmaya kalkışır. Sevimli, duygusal, hınzır ve çılgın köpek Pati, koleksiyonun ne demek olduğunu biliyor mu acaba? Öyle ya, pis kokulu çoraplardan koleksiyon olur mu hiç? Peki ama, o çorapları nereye saklayacak? Haylaz Pati’nin yaramazlıklarına kahkahalarla gülmemek elde değil. Okuyun görün bakın, nereye saklamış… Beş kitaplık dizinin diğer kitapları: Haylaz Köpek Pati, Kremalı Köpek Gofreti, Flüt Çalan Köpek, Korkunç Gölge. Yıldızları Çalan Korsan/ Carles Cano/ Resimleyen: Carlos Ortin/ Çeviren: Ceren Kıran/ Final Kültür Sanat Yayınları/ 2011/ 40 s./ 7+ Büyük bir mağarada yaşayan Korsan Tekbacak’ın tek bacaklı olmaktan başka sorunları da vardı. Birincisi, mağarasında elektrik yoktu ve o, kitap okumayı çok seviyordu. Bir diğer sorunu da, hazinesinin olmamasıydı. Yeryüzünde hazinesi olmayan korsana korsan denir miydi hiç? Korsan Tekbacak her iki sorununa da çare olacak bir çözüm buldu. “Korsan Tekbacak arka cebinden, sağlam bir iple örülmüş özel bir kelebek yakalama ağı çıkardı. Ve gökyüzündeki tüm yıldızları tek tek topladı.” Hiçbir korsanın hayal bile edemeyeceği kadar parlak ve değerli bir hazinesi vardı şimdi. Ama işler öyle yürümüyordu. Çünkü yıldızları aldığından beri başka birçok sorun çıkmıştı ortaya… Eğlenceli bir dil, komik bir öykü ve tahta bacaklı beceriksiz bir korsan…. Çocuklar bu öyküyü severek okuyacaklar… Söyle Anne, Ben Neden Varım?/ Oscar Brenifier/ Resimleyen: Delphine Durand/ Çeviren: Sibil Çekmen / Tudem Yay./ 2012/ 24 s./ 4+ “Ben neden varım?” Hangi yaşta olursak olalım, zaman zaman aklımıza düşen bu sorunun yanıtını bulmak kolay olmasa gerek. Küçük bir çocuğun arayışına, annesi yanıt veremezse, kim verecek? Çiçekler mi? Toz zerresi, sinek, televizyon ya da duvar mı? Tek tek hepsine sorar çocuk. Kimi ne zamandan beri var olduğunu açıklar, kimi ne işe yaradığını söyler. Ama gerçekten neden var olduğunu bilen yok gibidir. Küçük Filo, yanından hiç ayırmadığı oyuncağı Zof ile oradan oraya dolaşıp sorusuna yanıt ararken, okurları masalsı bir gezintiye çıkarıyor. Belki yanıtı da bulmak mümkündür, ne dersiniz? Küçük Filozof dizisinin dört kitabından biri bu. Diğer kitapları: Neden İstediğimi Yapamıyorum, Neden Okula Gitmek Zorundayım?, Söyle Baba, Beni Neden Seviyorsun? Kaptan ile Miço’nun Mutfak Maceraları/ Reyhan Demir/ Resimleyen: Gökçen Eke, Didem Gürcan/ Mandolin Yayınları/ 2012/ 119 s./ 8+ Hem yetişkinler hem de çocuklar için ayrı ayrı önsöz sayfaları olan kitap, ebeveyn ve çocuğun mutfakta hem üretip hem de eğlenerek geçirebileceği bir beraberlik için birbirinden hoş tarifler veriyor. Mutfak çocuk için adeta oyun bahçesine çevriliyor. “Hayatın hızı çoğu zaman çocuklarımızın zamanlarından çalıp, onlarla yeterli derecede kaliteli vakit geçirmemize engel olur. Oysa çocuklar bu etkileşimler neticesinde bizim değerlerimizi öğrenip hayata geçirir. Ebeveynin evde ki zamanının büyük bölümü mutfakta geçer. Bu zamanı değerlendirmek için mutfak, ebeveyn ve çocuğun kaliteli vakit geçirebileceği, değerler eğitiminin verilebileceği bir alana dönüşebilir.” Bu giriş, ebeveynler için. Çocuklar için yazılan önsözden bir alıntı: “Bu mutfakta öyküler, şiirler, deneyler ve daha birçok etkinlikler var. Kaptan ile Miço’nun anlattığı mutfak öyküleri bizi alıp uzak diyarlara götürecek. Oyun Atölyesi’ndeki komik oyunlar bizi güldürecek, deney atölyesindeki ilginç deneyler keşif yolculuğuna çıkaracak, Kaptan ile Miço’nun Etkinlik Atölye’sinde zevkli faaliyetler yapacak ve daha neler neler öğreneceksiniz…” Mutfakla ilgili her şey eğlenceli oyunlarla anlatılıyor çocuklara. Elbette hepsi ileride aşçı olmayacak ama mutfağı tanıyacak; sevdiği yemekleri kendisi hazırlayabilecek ve başkalarının yaptığı yemeklerdeki emeğin farkına varacak. “Haydi, ne duruyorsun, tak önlüğünü, bul yardımcını ve doğru mutfağa…” Şuşu ve Üçtekeri/ Yıldıray Karakiya/ Resimleyen: Başak Günaçan/ Readhouse Kidz/ 2012/ 28 s./ 36 yaş Şuşu’yu dayısı doğum gününde önce muhallebiciye, sonra oyuncakçıya götürür. Onca oyuncağın içinde Şuşu ne beğenir dersiniz? Üç tekerlekli bir bisiklet! Daha oyuncakçıdan çıkmadan bisiklete bir biner…bir daha inmek istemez. Öyle ki, neredeyse yatmaya bile bisikletiyle gidecektir. Şuşu’nun eğlendirici ve öğretici maceraları devam edecek. Acaba üç tekerinin üzerinde bize başka neler anlatacak Şuşu? Yoksa okurları başka sürprizler mi bekliyor? Bir Dolap Kitap’ın yaratıcılarından olan yazar, ilk kitabıyla minik okurları yepyeni bir kahramanla buluşturuyor ve Şuşu’nun neler yaptığını dinlerken, bir yandan resimlerdeki ayrıntıları keşfetmeye davet ediyor. Zamanda Dalgalanma/ Bilge Öngöre/ Koza Dünyası/ 295 s./14+ Edebiyatımızın değerli kalemi Şükran Kozalı bu kitap için diyor ki: “Aklı ve gönlü genç kalmış herkesin merak ve keyifle okuyacağı bir kitap. Çok zekice, ilginç öğelerle kurgulanmış.” Bilge Öngöre’nin özenle hazırladığı bu kitabı okurken; bir şifrenin gizemine kapılıp yaşadığınız heyecanlı bir sürecin sonunda gerçek sihrin kendi benliğinizde saklı olduğunu fark edecek; Louvre Müzesi’nden Topkapı’ya uzanan bir yolculukta bir cinayetin çözümüne ulaşırken sevginin gücünü keşfedecek; bazen bir bilgisayar oyununun içinde, bazen uçsuz bucaksız karların arasında, bazen bir maden ocağının derinliklerinde hatta ünlü Robinson’un yaşadığı o harika adada kaybolup çeşitli maceralar yaşarken hırslı değil azimli, kararsız değil özgüvenli, bencil değil paylaşımcı ve hem çalışkan hem de yaşamın renklerinden mutluluk duyan insanlar olmanın keyfini çıkaracaksınız. “Zamanda Dalgalanma” başladı. Haydi, okuyup girin kitabın derinliklerine… Kırmızı Kızlar Çatıları Gizler/ Yalvaç Ural/ Resimleyen: Semih Poroy/ Yapı Kredi Yay./ 2012/ 80 s./ 7+ Bilmeceleri yalnız çocuklar mı sever, yetişkinlerin dağarcığında kim bilir ne çok bilmece vardır. Eğer akıllarında kalmamışsa, bu kitaptan okuyup kolayca ezberleyebilirler. “Ağzını açtı, Mintanımı kaptı, Çevirdi çevirdi, Sakız yaptı.” Nedir acaba? “Kutu içinde çiçekler, Baharı değil, Sahibin bekler.” Nedir nedir? “Boynu Uzun, Lekesi çok, Dili var, Sesi yok.” Bir tane daha: “Sıra sıra evleri, Başında develeri, Çıkarak merdivene, Geziyor memleketi.” Yanıtları bulamadınız mı? O zaman hemen sayfanın altına bakın. Ama yağma yok, öyle kolaycacık göremezsiniz, size bir ayna gerek! Nice yol dolaşmış bu bilmeceler, okurlarını şaşırtmak için. İlk iki baskı Cem Yayınları, sonraki iki baskı “Hormonlu Zıpırlar” başlığıyla Milliyet Yayınları’da yayımlanmış. Şimdi de yeni formatıyla okurlarıyla buluşuyor. ? KONUK HARFLER Büyük bir hayal kırıklığı ? Mehmet ÖZÇATALOĞLU (Eğitimci) apakta Arife Kalender ismini okuduğumda çok da heyecanlandım aslında. Nasıl heyecanlanmam ki! “Dünya bu kadar hızlı dönerken, yaşamın yığınla korkusu, derdi varken şiir nasıl durabilir?” diyen şair, çocuklara neler söyleyecekti kim bilir? Renkli, üzerinde “Kuşlar Geçiyor” yazan kapağı açıyorum hemen. İlk şiirin başlığı ‘Dilim.’ Tamam diyorum kendime; çok güzel bir noktadan, en temel konudan girmiş şair, kitaba. Dilini kaybeden benliğini kaybeder ne de olsa! “… kirlenir ezilirse/ düşüncemiz bozulur/ biner sırtına/ tüm yabancı sözcükler/ sesi çıkmaz, boğulur/ bizi anlamaz kimse/ yerleşir cümlemize(!)/ bilmediğimiz harfler…” Tekrar tekrar okudum dizeleri. Bir heyecan, bir coşku aradım; yok, bulamadım. Çevirdim sayfayı. “Bahar” karşıladı beni. “Dilim”in veremediği coşkuyu “Bahar” versin istedim. “… lale sümbül papatya/ kertenkele mutlu/ böğürtlen çalıları şen/ kediler köpeklerden kaçıyor/ çocuklar bağrışıyor parkta/ anne babama söyle/ hafta sonu/ piknik yapalım ormanda.” Aman giderken topunuzu da unutmayın, diyesim geliyor bu dizelerden sonra. Çeviriyorum sayfayı, “Atatürk” başlığını görüyorum. Sanırım bu defa olacak, aradığım coşkuyu yakalayacağım. Şiir şiirliğini göstermeli artık! “öldün, gömüldün toprağa/ öldüğüne inanmıyorum/ her şey seni anlatıyor burada/ biz seni özlüyoruz da/ sen özlemiyor musun/ kurduğun cumhuriyeti/ Atatürk? Her şeyi bir kenara bırakalım, şiirin sonunda çocuğun, Atatürk diye seslenmesi kulağımı tırmaladı. Gözümde canlandıramadım böyle bir sahneyi. Hangimiz olursak olalım, sanırım “Atam” diye sesleniriz böyle bir durumda. Ki bu hatayı bir kenara koyalım, bu ülkenin kurucusuna bir şiir yazılacaksa çocuk da bunu okuyacaksa, okurken kan damarlarına sığmamalı. Fakat “öldün, gömüldün toprağa” diye seslenerek başlayan bir şiir (!) o heyecanı çocuğa veremez. Hayatımdaki en önemli insanların arasında yer alırlar öğretmenlerim. Bu yüzden hiçbir zaman şu şekilde seslenmek istemem onlara: “Günaydınlı gülüşünüz/ izinizde yürüyor ayaklarımız/ sevgiyle başlıyoruz Türkçeye/ en güzel öğretmen/ bizim öğretmenimiz/ sıcacıktı adınız/ adınızı aklımızda tutuyoruz.” “Balıklar Kuşlar” şiirinde, “denize düştüm bir gün/ boğazım, ağzım tuzlu su/ boğulmayı anladım/ tıkandı boğazıma/ o zaman sular…” Buna benzer başka şiirler, başka dizeler de var. Görülüyor ki şair, aklına gelen her şeyi alt alta sıralamış. Bunlara da, çocuk şiiri olsun demiş. Ama olmamış. Dünya şairimiz Nâzım Hikmet, şiir için şunları söylüyor: “Dizenin ayakları yerden kopmazsa ve uçmazsa ya da ister en hafif perdeden olsun, ister İsrafil’in suru kadar gür olsun, kulağı bir ses gibi doldurmazsa şiir değildir.” Ustanın söylediklerini ‘yetişkinler ve çocuklar için farklı düşünülebilir’ diye ayıramayız. Şiir şiirdir. Çocuklar için olanı hafifseyemeyiz. Sadece şiirde değil, öykü ve romanda da onların uçsuz bucaksız hayal dünyalarına seslenebilmeliyiz. Aksi takdirde elde kalan hayal kırıklığı olacaktır. Bir de çocuklara seslenirken yetişkinlerden farklı olarak bir kere daha fazla düşünmelidir şair. Çünkü “…düşünüyorum da/ haklıysak gerekiyor/ kavga da bazen.” diye yazamaz, yazmamalı! Şartlar neyi gerektirirse gerektirsin, içinde yaşadığımız, yeterince kötülükle, savaşla dolu bu dünyada çocuklara kavga gerekli denilemez. Güzellikler tekrar gelecekse bu dünyaya, bunu geleceğimiz olan çocuklarımız getirecektir. Kitapta resim olmaması da bir eksikliktir. Hele ki 6 yaş grubuna seslenmesini istediğiniz bir kitapta mutlaka resim kullanmalısınız. Görseli olmayan bir kitap çocuğu kendisine çekmeyi başaramaz. Yaş konusuna değinmişken, kitabın üzerinde yazan 615 yaş aralığını kabul etmek mümkün değildir. İlköğretim çağındaki bir çocukla ortaöğretimdeki bir gence aynı şekilde seslenemezsiniz. Dolayısıyla 615 yaş aralığı pedagojik açıdan da uygun değildir. Çocuk yazını ülkemizde yolunu buldu, gidiyor. Bu yüzden çocuklara yazarken hafifseyerek yazılanlar, çocuk yazını içerisinde yer bulamıyorlar, bulamazlar. Ferhan Oğuzkan, “Çocuklar dünyaya, yaşama yetişkinlerden farklı değerler ve anlamlar yükler. Bu nedenle, çocuk edebiyatı ürünleri, çocuk gerçekliğini önemseyen, ele aldığı konularla onların beklentilerine yanıt veren bir paydada buluşmalıdır” diyor. Değerli şair Arife Kalender’in çocuklar için yazdığı şiirlerden oluşan “Kuşlar Geçiyor” çocukların beklentilerine yanıt veren bir paydada buluşmuyor. ? ‘Kuşlar Geçiyor’ K eğitim 981’de artık Bu yazı, nıtı gibi aşama dun Tacak neymiş neceğiz. şın tarilara Karrşı direSabaaktarırçin yapıl58 tarihli mış. r insan Hem gençleri İnançları n, bedobra her gün nazlar… şarılı tanışığı KiFuat’ın ketilip oyu inceaya r şeyi te ener.com Derleyen: 14+ 1165 * Kuşlar Geçiyor/ Arife Kalender/ Bence Kitap/ 44 s./ 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1165 SAYFA 28 ? 14 2012