08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kanı kiyor u yazadarmek REV Pascal Bruckner’den ‘Ömür Boyu Esenlik’ de gö Zorunda mıyız? Pascal Bruckner, Ömür Boyu Esenlik adlı denemesinde, çocukluktan beri dayatılan “Mutlu ol” emrinin modern insanı düşürdüğü “trajik” hallerin panoramasını, handiyse yürek paralayıcı bir çıplaklıkla gözler önüne seriyor. ? Tevfik KALKAN hastalanmamak ve ölmemek zorunda mıyız? İşte oldu sonunda. Levi Straus “felsefenin şımarık veledi” demişti insan için. Şimdi artık nihayet hepimiz hazzın şımarık veletlerine dönüşmüş durumdayız. Tabii bu arada haz da yeniden tanımlanmaktan payını alıyor modern zamanların klişe reçetelerinden. Klişe şu: Asla şişmanlama, asla yaşlanma ve ne olursa olsun parasız kalma! Hedonistler bugünleri görseler biricik öğretilerinin nasıl da bağnazca işbaşında olduğuna afallayıp, küçük dillerini yutarlardı herhalde. Çünkü bu öğreti toplumun her kesimine salgın gibi yayılmakta ve her şeyi ama her şeyi kullanmakta bu uğurda. Hazcılık dini, her bir arzuya cevaz vermekte öyle pervasız ve gözü kara ki bu uğurda kullanmayacağı, içine alıp eritmeyeceği hiçbir şey yok: bir kere düşünmeyi yasakladı yeni dinimiz, biricik motivasyonumuz formda kalmak, seks yapmak ve önüne çıkan her şeyi doğasından soyutlayarak arzunun hizmetinde safsatalaştırmak. Maymunlar cehennemi ya da körler sağırlar birbirini ağırlar diyebileceğimiz bir vodvil. Herkes her şeyin farkında ve değilmiş gibi yapma oyununa öyle kaptırmış durumda ki sonunda farkındalığın bizzat kendisi akıl tutulması ve deliliğe tekabül etmiş durumda. Trier’nin İdiots’ta vurguladığı mutluluk formülü: “Bu çağda artık düşünmeye ihtiyacımız yok, hepimiz geri zekâlı olmak ve eğlenmek zorundayız!” Artık zayıflamış bedenimiz ve sinir sistemimiz, alkol ve porno hizmetinde çürümüş beyin hücrelerimizle eğlenmek zorundayız. Hanımlar beyler, yeni hücrelerimizle tanışınız: eğlenmek ve mutlu olmak zorundayız! 60 ve 70’lerin Çiçek Çocukları, dünyanın daha insancıl bir gezegen olması yönünde yaşamışlardı rüyalarını. 80 ve 90’ların Türkiyesi biraz özenti ile de olsa utana sıkıla kırmıştı ananevi kabuklarını hayattan yana: günümüz erkek ve kadınları ise o kadar mekanik ki “hümanizm” derken bile kendine hümanist ve delirmişçesine çıkarcı, bencilliğin o ateşli doğasına bile ihanet ederek ve bencilliğin adını inanılmaz bir şekilde hümanizm koyarak çok sayıda, çok daha fazla erkeği ve kadını kullanarak, ve asla kırılmadan, yara almadan, yaraladığına aldırmaksızın hazzın nesnesi haline dönüşerek… Lacan demişti ki, ne olduğumuzun bilgisini başkalarının bize verdiği tepkilerden ediniriz. Bir de burjuva bireyciliği demişti sanırım “benlik” için Lacan. Yoksa, aslında yoktur benlik dediğimiz tanıma gelir statik bir şey, aynadaki çocuklarız biz. Ve korkarım, korkularımızla, acı çekmemek için acı çektirmekten sakınmayan modern dinin uşakları haline gelmişiz hepimiz. Düşünmeyi unuttuğumuzdan, acılar denizinde yüzdüğümüzden bile habersiz üstelik! Benden sonra tufan anlayışıyla serpilen bireysel mutluluk ödevi, gerçekte mide bulandıran bir küçük burjuva vasatlığına hizmet etmektedir. Çünkü Buda’nın temel sutrasında da savlandığı gibi bilinçli olmak başlı başına bir ıstırap nedenidir. Önemli olan kendini mutlu olmaya adamak değil, mutsuzluğu insan olmanın bir bileşeni olarak kabullenmek ve onunla birlikte yaşamayı öğrenmektir. Bruckner’in denemesi, başından sonuna kadar bir ezber bozma aygıtı gibi çalışıyor ve her satırıyla gerçekten şaşırtıyor. Örneğin Nietzsche’nin ünlü “Beni öldürmeyen güçlü kılar” aforizmasını ters çeviriyor: “Laf şık görünüyor ama hayır güçlü kılmaz. Kanseri yenebilirsiniz ama asla eski sağlığınıza kavuşamazsınız.” Hap çözümler, mutluluk reçeteleri yok demeye getiriyor lafı Bruckner. “Mutlu ol” despotluğu şunu savlar: “Bağlılıklarınız ölümcül, kaygılarınız boş, ben kavramı ise yanıltıcıdır. İçsel barış sağlamalı ve toplumdan uzaklaşaPascal Bruckner rak huzuru bulmalısınız.” Oysa gerçek yaşam bir vazgeçiş, başkalarına ve dünyada olup bitenlere boş veriş değildir. Bu yaşam değil, olsa olsa yaşamdan kaçıştır. Hayatta mutlu olmak için hayattan kaçmak gibi bir paradoksun kalbinde duruyoruz nicedir. Daha da önemlisi aşk, özgürlük, dostluk, adalet gibi değerlere boş vererek “mutluluğu” biricik değer olarak yaşamın merkezine koymak sizi ne kadar mutlu edebilir? Hele ki mutluluğun, peşinden koştukça kaybedilen, ele avuca gelmez doğası düşünüldüğünde. Mutlu olmak için, uzun yıllar çabalayıp, bütün materyalleri bir araya getirdiğini düşünen modern insan, boş yere beklemektedir mutluluğu başlatacak zilin çalmasını. O zil çalmayacaktır hiçbir zaman. Bruckner ısrarla altını çiziyor mutluluğa karşı olmadığının. Yalnız, bu kırılgan duygunun kimyasal, ruhsal, psikolojik, bilişimsel ve dini yapılar altında herkesin kendini adaması gereken hakiki bir ortak “uyuşturucuya” dönüşmesinin yarattığı akıl tutulmasına dikkat çekmek ona bu denemeyi yazdıran. Çünkü yaşam sevgisi, sadece mutluluğa evet demek olamaz. Pascal Bruckner’in eseri mutluluğun peşinde ne hale geldiğimizi anlamak için iyi bir fırsat sunuyor. ? Ömür Boyu Esenlik/ Pascal Bruckner/ Çev:Birsel UZma Ayrıntı Yayınları/ 188 s. aşamasal ve . Özelasal Bu kiBilimi un, bu dımcı eminendi ise skerliem kae farklı l mi, a bir gisu ede, sınanok da bir M utlu olmak, genç kalmak, formda olmak, mi nde nlı maumhulığı ya0ı olaarp ve uş. Milöç etilahlayet başkalışında lar ü in MuzafOndan Ankara Faküle kodiasıyla a yaerif’i ılar. I. ılar sikolopsikone katbütün akta el hizok miş’te re etti, aşkan pıyor. dız dı; ler saür ko om.tr larBeş Alev ş Belesi Ya 1155 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1155 5 NİSAN 2012 ? SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle