25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Toprak Acıkınca/ Erol Toy/ Cumhuriyet Kitapları/ 750 s. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş ve dağılmıştır. Yorgun, yoksun ve yoksul ümmetin içinde bir direnç belirir. Ne var ki ülkesinin üçte ikisini işgal edenler, misli görülmemiş bir gücün temsilcisidirler. Teslimiyetçi, bağnaz, işbirlikçi, ödlek, çıkarcı makam ve güç sahipleri el ele vermiştir. Sadakat, itikat ve irtibata sığınarak, her direnç kıvılcımını çatlamadan söndürme, her baskıya boyun eğilmesini sağlama gayretindedirler. Bütün bu koşul, baskı ve çabalara karşın, direncin kıvılcımı yine çatlar. Ve tek tek çatlayan kıvılcımlar, Mustafa Kemal Paşa’nın cesaret, bilinç ve dehası sayesinde çok kısa zamanda yanardağa döner. Dört yılda, ‘Yedi Düvelin’ süper gücüne karşı, kesin bir zaferle sonuçlanan Kurtuluş Savaşı’na dönüşür. “Toprak Acıkınca”, yenilmiş bir imparatorluk ümmetini Kurtuluş Savaşı’yla millet olmasının yalın öyküsü... Kitap yapılan bu yeni baskısıyla tekrar okuyucuların karşısında. Çikolatalı Krep ve Demleme Çay/ Emi Varon Eskinazi/ Goa Yayıncılık/ 320 s. Jennifer için Manhattan’da sıradan bir gündü. Yöneticisi olduğu üst düzey restoranın gündelik dertleri, rutin hareketleri, çok sesli kalabalığı ve bitmeyen paniğiyle hiçbir şey alışılmışın dışında değildi. Faturaların arasına karışmış o mektup haricinde... Özlem dolu gözlerinin önünde akan satırlar, geçmiş zamanlara istemsiz bir yolculuğun habercisiydi. Burada sıcak dostlukları, sancılı okul günlerini ve küçük yaramazlıkları bulan Jennifer için artık üzerine sünger çektiği o hatıradan da kaçmanın bir yolu yoktu. Samimi bir dille yazılmış olan “Çikolatalı Krep ve Demleme Çay”, on sekiz yaşındaki Ceylan’ın hayata bakışını otuzuna yaklaşmış Jennifer’ınkiyle harmanlayıp tutkulu bir gençlik aşkının yıllara yenilip yenilmediğinin yanıtını arıyor. Aşkın Cep Defteri/ Murathan Mungan/ Metis Yayınları/ 152 s. Türkçenin en önemli kalemleri arasında gösterilen, geçen yıl “Şairin Romanı” adlı yaptıyla büyük bir kitleyle buluşan ve yakın zamanda da Türkiye’nin nitelikli edebiyat ödülleri arasında gösterilen ‘Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Murathan Mungan’ın yeni kitabı da ilgi göreceğe benziyor. ‘Yazınca da Geçmiyor’, ‘Kedi Kapısı’, ‘Fal Metinleri’, ‘Bende Kalanlar’ ve ‘Aşkın Cep Defteri’ başlıklı beş bölümden oluşan ve bilinen edebi türlerden birine kolay dahil edilemeyecek kitapta; şiir, öykü, metin ve aforizmalar yer alıyor. Bir deftere yazılabilecek şeyler meydana geliyor yani “Aşkın Cep Defteri”. Mungan yeni kitabıyla tekrar raflarda. Öfke/ Philip Roth/ Çeviren: Şeyda Öztürk/ Yapı Kredi Yayınları/ 140 s. Philip Roth, büyük övgü toplayan romanı “Öfke”de, 50’li yıllardan bugüne bile sarkan adabımuaşeret kuralları arasında boğulan insan ruhunu, baskının ağırlığı altında ezilen arzuyu ve belleğin acımasızca SAYFA 26 ? 5 NİSAN 2012 tutsak edebilme gücünü anlatırken düzenin genç insanları nasıl hoyratça ve hor kullandığını bir kez daha hatırlatıyor. 1951 Kore Savaşı’nın ikinci yılı. Çalışkan, itaatkâr, duygusal bir delikanlı olan Marcus Messner, ailesinin tek çocuğudur. Önünde parlak bir gelecek uzanan bu genç Yahudi, bir mahalle kasabı işleten halim selim bir adamın oğludur. Her köşede sevgili oğlunu beklediğini düşündüğü tehlikeler yüzünden çılgına dönen babasının baskısından kaçmak için ailesinin yaşadığı New Jersey’den uzakta bir taşra üniversitesini tercih eder. Ohio’daki Winesburg Üniversitesi’nde daha önce hiç karşılaşmadığı türden akranlarının, tuhaf oda arkadaşlıklarının, her hareketini gözlemleyen öğretmenlerin, öğrenci birliklerinin, saçma okul geleneklerinin ve zorunlu şapel ziyaretlerinin dünyasıyla tanışan Marcus’u en çok heyecanlandıran ise kendisi gibi arzuları olan genç bir kadındır. Kedi Beşiği/ Kurt Vonnegut/ Çeviren: Serkan Göktaş/ APRIL Yayıncılık/ 256 s. “Dinleyin: Ben daha genç bir adamken; iki kadın, 3000 litre içki, 250.000 sigara önce... Yani ben çok genç bir adamken, adına ‘Dünyanın Sona Erdiği Gün’ denecek bir kitap için malzeme toplamaya başlamıştım. Kitap, gerçeklere dayalı olacaktı. Kitap, ilk atom bombasının Japonya’daki Hiroşima’ya atıldığı gün, önde gelen Amerikalı şahsiyetlerin neler yaptığının bir anlatımı olacaktı. Bir Hıristiyan kitabı olacaktı. O zamanlar Hıristiyan’dım. Şimdi ise; Bokononcu’yum.” Kurt Vonnegut “Kedi Beşiği” adlı romanıyla modern insana, deliliklerine dair bir başyapıt sunuyor okuyucuya. Gezegenin sonuna dair apokaliptik bir öykü “Kedi Beşiği”. Kara mizahla örülü bir gelecek tasavvuru aynı zamanda. Nesilleri derinden etkileyen “Kedi Beşiği” yeni çevirisiyle tekrar raflarda. Gece Tabloları/ E. T. A. Hoffmann/ Çeviren: Sami Türk, Ersel Kayaoğlu/ Can Yayınları/ 346 s. “Gece Tabloları”, E.T.A. Hoffmann’ın yayımladığı ikinci büyük öykü koleksiyonu. 18161818 yılları arasında yazılan bu öyküler, Hoffmann’ın korku estetiğini tanımlaması bakımından da önemli bir yere sahip. “Gece Tabloları”, Aydınlanmacı aklın bilinmeyen olarak damgaladığı ya da ürkütücü bulduğu için hayatın dışına attığı dünyalara kapı aralıyor. Bu öyküler, okurunu uçurumun kenarındaki hastalıklı ruhların, suçun ve kötülüğün, fantazmanın ve deliliğin, doğaüstünün ve bilinmezin dünyasına sokuyor ve okuru taşıdığı noktadan geri getirme derdine düşmeksizin sonunda kendi algısıyla baş başa bırakıyor. Mekânı gece olan öyküler değil bunlar; gecenin karanlığını gündüze taşıyan, dolayısıyla da insanı kendi karanlığına hapsederek geceyi büyüten, uzatan, sürekli kılan öyküler. Kitabı oluşturan sekiz öyküden her biri bu açıdan insan ruhunun en dip, en kuytu köşelerine ayrı bir noktadan ışık tutuyor. Avrupa Edebiyatı ve Varoluşçuluk/ György Lukacs/ Derleyen: Resul Ekici/ Çeviren: Vural Yıldırım/ Epos Yayınları/ 280 s. “Avrupa edebiyatının klasikleşmiş büyük yazarlarının verdiği eserlerin büyüklüğü iktisadi ve toplumsal süreçleri her yönüyle görmeleri ve mevcut şartlarda daha embriyon halindeki insan tiplerini peygamberce (Marx) yaratmalarından gelir. İnsan ile toplumsal çevresinin karşılıklı etkisinin yarattığı insan karakterini, insanı bir sınıfsal bireye dönüştüren çizgilerin formasyonunu, insanların nasıl zayıfladığını, birbirleriyle nasıl kesiştiklerini anlatırlar... Ama Varoluşçuluğun yalıtıcılığına kapılan modern yazarlar, bu süreçleri genellikle süreçten saymazlar. Süreçleri çevre, ırk ve başka etkenler aracılığıyla yazgıya indirgerler.” Ünlü Macar filozof, estet, politikacı ve edebiyat eleştirmeni György Lukacs bu kitabında, bir dönemin başat felsefi akımlarından olan ve edebiyatta da kendine nitelikli yer edinen varolşçuluğu, politik kimliğini de bir kenara bırakmadan, Avrupa edebiyatı ekseninde ele alıyor. Kurgu Hedef Tahtasında – Edebiyatın Savunusu/ Gregory Jusdanis/ Çeviren: Çiçek Öztek/ Koç Üniversitesi Yay./ 204 s. Gregory Jusdanis bu kitabında güzel bir soru soruyor: Edebiyat neden önemlidir? Aslında bu, edebiyatın ya da genel anlamda sanatın kendini savunmak zorunda ilk kalışı değil. Sanatlar Platon ve Aristoteles’ten Kant’a, Schiller’e ve bugünün coşkulu dijitalcilerine, pek çok defa saldırıya uğradı. Jusdanis okuyucuya bu tartışmaların geçmişten bugüne çeşitli yansımalarını, zihin açıcı bağlantılar kurarak anlatıyor. Jusdanis analizinin merkezine de Aristophanes komedyasından ödünç aldığı, ‘edebiyatın parabatik potansiyelini kullanarak sınırların bilenmesi’ diye nitelediği parabasis kavramını koyuyor. Yeniçağ Alman Edebiyatı/ Gürsel Aytaç/ Doğu Batı Yayınları/ 416 s. “Başlarda yoğun bir dil ve tercüme faaliyet, sonradan halk masallarının, şiirlerinin, şarkılarının ve hikayelerinin derlenmesi... geçmişin bilgisi ve gelenekten taşınan bilgelikle, geçiş dönemleri ile sürekli değişmenin ve gelişmenin yol açtığı acılar ve sıkıntılar karşısında toplumlarına rehberlik eden ve onlara ince bir yaşantı, düşünce zevki aşılamaya, duygu zenginliği katmaya çalışan, Alman yazı ustalarının çabaları klasikin, yani mütekâmil olanın zeminini hazırlar.” Goethe, Sehiller ve Alman idealizminde zirvesini bulan bu tarihseldüşünsel sürecin önemli yazarlarının ve eserlerinin tanıtıldığı bu edebiyat tarihi çalışmasıyla Gürsel Aytaç, alana önemli bir katkıda bulunuyor. Tanrıların Doğası/ Cicero/ Çeviren: Çiğdem Menzilcioğlu/ Kabalcı Yayınevi/ 492 s. Romalı hatip ve düşünür Cicero’nun tanrıların varlığı, doğası ve dünya işlerine karışıp karışmadıklarının sorgulandığı “Tanrıların Doğası” adlı yapıtı, filozoflardan oluşan hayali bir tartışma meclisinde, Eski Yunan dünyasının üç önemli felsefe okulunun Epicurus, Stoa, Academia konuya ilişkin yaklaşımlarını toplu halde sunan kitabı. Bunun da ötesinde yapıtları bugüne ulaşamamış pek çok filozofun tanrı kavrayışıyla ilgili öğretilerini de okuyucuya tanıtmakla, düşünce tarihinde Cicero’nun bile tahmin edemeyeceği nitelikte evrensel bir göreve hizmet eder. “Tanrıların Doğası”, Latince aslından Çiğdem Menzilcioğlu’nun çevirisiyle okuyucuların karşısına çıkıyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1155
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle