Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER ? ray’a bir font taşımış olabilir mi?” Bu ve bunun gibi daha birçok soru ve eğlenceli hikâye “Tam Benim Tipim”le okuyucuların karşısına çıkıyor. Yakma Zevki – Fahrenheit 451 Öyküleri/ Ray Bradbury/ Çeviren: Murat Özbank/ İthaki Yayınları/ 480 s. İnsanların kitap okumaktan nefret ettiği, devletin kitapları yasakladığı bir gelecekte, işi kitap yakmak olan bir itfaiyeci ve onun kitapları kurtarmak için, içinde yaşadığı teknolojik tüketim toplumuna karşı giriştiği mücadaleyi Ray Bradbury’nin “Fahrenheit 451 adlı kült romanından hatırlayanlar olacaktır. Peki bu kurgu nasıl bir düşün ve esin zinciri içinde gelişmiş olabilir? Bu kitaptaki öyküler, genç bir yazarın onu üne kavuşturan ilk önemli eserinde olgun ifadesini bulan imgeleminin ve özgün dilinin nasıl doğduğunu, dönüştüğünü ve geliştiğini izlemek açısından çok önemli bir fırsat sunuyor meraklı okuyucuya. İkinci Toplu Şiirler 19942010/ Güven Turan/ Yapı Kredi Yayınları/ 258 s. Güven Turan’ın “Toplu Şiirler”in ikinci cildi; kısa, yalın, ucu bucağı belirsiz 101 Biz Dize’yle açılıyor. Turan şiirinin önemli duraklarından Görülen Kentler’de doğudan batıya kırk dört kentte gezintiye çıkılıyor. Bu kitapta dilden çok göz işliyor şiiri. Ardından “İkinci”nin gövdesini oluşturan ‘Gizli Alanlar’ peşpeşe açılıyor. Toplam iki yüz altmış şiirden oluşan beş kitapla ‘Gizli Alanlar’, ‘İz Sürmek’, ‘Cendere’, ‘Çıkış’, ‘Dönüş’ geniş bir yelpaze kuruluyor. Sesin ve suskunun, gecenin ve gündüzün, karanlığın ve aydınlığın, gidişin ve dönüşün, tutkunun ve yalnızlığın, düşün ve gerçeğin, devinimin ve durgunluğun, dirimin ve ölümün çakışmasındaki giz sözün aynasında çözülüyor. Güven Turan’ın, şiirinin özünü, yordamını ortaya koyuşundaki ustalık “İkinci”de okunuyor. Dünya Kadın Şairlerinden Kadının Halleri/ Derleyen ve Çev.: Selahattin Yıldırım/ Agora Kitaplığı/ 406 s. Dünyaca ünlü kadın şair ve yazarların, kendilerine has pencerelerinden, kadınlığı, aşkı, sevgiyi, hayatı ve kadın olmanın tüm bu kavramlara kattığı değeri, kendi dizeleri ve yazılarından pasajlarla anlattığı bu seçki, hem kadınların varlığına ilişkin önemli bir sorguyu içeriyor, hem de kadın olmanın anlamı üzerine sorulara cevaplar arıyor. “Dünya Kadın Şairlerinden Kadının Halleri” adlı bu seçkiyi Selahattin Yıldırım çevirip yayıma hazırlamış. Zaaf/ Şule Öncü/ Sel Yayıncılık/ 134 s. “Erkeklik salt bir ‘cins’ olma hali değil, bir ömrü yaşama biçimidir aynı zamanda. Erk, iktidardan, güçten gelir ama aslında ‘zaaf’tan, zayıflıktan beslenir. Erkin zaafı kurucu değil yıkıcı, uyarıcı değil uyuşturucudur. O, köklerinden yayılan istemsiz bir uykudan beslenir; o uykuyla büyür, gelişir. Erkle budaklanan ‘erkeklik’ halleri, uyanmak istemez, karabasan gibi üstüne çö ken o adamlığı içselleştirir, büyütür; zaafını köklerine saklayarak, kudretini görkemli yapraklarında dünyanın en şahane ağacının kendisi olduğunu sanarak sergiler. Zaaflarından beslenen sanrılarla, sanrılarından doğan göstermelik gücüyle dolaşır dünyayı erk. Yalnızca erkeklerle değil, kadınların içine gizlenerek de dolaşır.” Şule Öncü’nün okuyucuyu erkeklik üzerine hikâyelerle cinsiyet duvarlarına çarptığı “Zaaf”, yalnızca erkekleri değil, kadının erkekleşmesini, cinsiyetle çevrilmiş hayatların içinde büyüyen zayıflıkları da sorguluyor. Son Darbe: 28 Şubat/ Mehmet Ali Birand, Reyhan Yıldız/ Doğan Kitap/ 374 s. “Türkiye’nin bir kez daha demokrasi sınavına girdiği ve ne yazık ki bir kez daha sınıfta kaldığı o tarihi kırılma noktası: 28 Şubat 1997. Kimilerine göre demokrasiye yapılmış balans ayarı, kimilerine göre postmodern darbe... Adına ne denirse densin Türk siyasi tarihinde onarılmaz yaralar ve silinmeyecek etkiler bıraktı...” Askeri vesayetin tartışıldığı bir ortamda, Türkiye tarihine damgasını vuran sancılı yılların öyküsünü şimdi sadece olayın tanıkları ve mağdurları “Son Darbe: 28 Şubat”ta anlatıyor; yakın tarihin bu en sıcak anlarını hafızalara emanet ediyorlar. “Son Darbe: 28 Şubat”, bir dönem üzerindeki sır perdesini aralıyor. Gelibolu/ Robin Prior/ Çeviren: Füsun Tayanç, Tunç Tayanç/ Akılçelen Kitaplar/ 396 s. Kitabın yazarı Avustralyalı askeri tarihçi Robin Prior, savaş ve romantizm arasındaki çelişkiyi kitabına da yansıtıyor. Prior, en büyük çabasının Çanakkale Savaşları’nı bir bütün olarak Birinci Dünya Savaşı kapsamına yerleştirmek olduğunu belirtiyor. Kitapta, farklı uluslardan askeri birliklerin savaştaki etkilerine bir denge getirme çabası da gösteriliyor. Britanya, Yeni Zelanda ve Avustralya birlikleri kadar Fransız ve Hintli birliklere de önem veriliyor bu bağlamda. Prior, Çanakkale Savaşları’nın tüm aşamalarını, bugüne kadar az rastlanır bir biçimde, savaşa katılan tüm tarafların askeri verilerini, birinci elden kaynaklara dayanarak ayrıntılı biçimde inceliyor ve okura aktarıyor. Bu kapsamlı çalışma, Gelibolu hakkında ortaya konan pek çok miti değerlendirerek savaşla ilgili öne sürülen sorulara da açıklayıcı yanıtlar veriyor. Dünya Kadına Karşı/ Pürnur Uçar Özbirinci/ Efil Yayınevi/ 126 s. “Batı kültürü ve onun taklitçisi tüm kültürler, güçlü kadına karşı antik çağlardan bu yana savaş açmıştır. Ataerkil düzenin toprak ananın izlerini silme stratejileri, ilk yazılı metinlerden itibaren, kadını kötüleme, basmakalıp tiplere indirgeme ve kurban olarak yansıtma eğilimlerinde ortaya çıkmaktadır. Anaerkil düzende toplumda eşit rol oynayan kadın, ataerkil düzenin etkisiyle bu eşitliğini kaybetmiş, ataerkil sistemin getirdiği mülkiyet/sahiplenme olgusu ile birlikte toprak, hayvan ve eşya gibi erkeğin şahsi malı olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. Tek tanrılı dinlerin yayılması ile kadına duyulan korkunun nefrete dönüştüğü çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.” İşte bu kitap, kadının ataerkil toplumdaki yerini kültürün farklı boyutlarını göz önünde bulundurarak ayrınıtılı biçimde inceliyor. Kurmacanın Retoriği/ Wayne C. Booth/ Çeviren: Bülent O. Doğan/ Metis Yayınları/ 544 s. Edebiyat eleştirisi alanında devrim yaratan ve kısa zamanda klasikleşen “Kurmacanın Retoriği”nde Wayne Booth, her şeyden önce bir edebiyat eserinin gücünü ve etkisini nelere borçlu olduğunu ele alıyor. Booth kurmacaya ilişkin bu kapsamlı incelemesini soyut kavramlarla da değil, Homeros’tan Boccaccio ve Shakespeare’e, Laurence Sterne’den Jane Austen ve Henry James’e, Proust’tan Joyce ve Beckett’a pek çok yazarın eserlerinden örneklerle sunarak okuru keyifli ve ilginç bir edebiyat yolculuğuna çıkarıyor. Sinematografi Üzerine Düşünceler – Kuram ve Uygulamalar/ Zaur Mükerrem/ Ayrıntı Yayınları/ 92 s. Zaur Mükerrem’in “Sinematografi Üzerine Düşünceler” adlı eseri Edward Dmytryk’in “Sinemada Kurgu” adlı kitabında vurguladığı, kendini takip ettirecek bir başlangıca ve kesinlikle kendisini hatırlatacak bir sona sahip. Mükerrem’in kitabı, ele aldığı konuyu bir ahenk içerisinde işlemekte ve tartışıyor. Mükerrem, sinema için “her şeyden biraz” demekle birlikte Kobodaysi’ye atıfta bulunarak, sinemanın aynı zamanda “bilgelerin izini sürmekle uğraşma; onların aradıklarını ara” vurgusundaki kadar da özel bir çaba ve sanat olduğunu vurgular. Orta Elçilikler – Mektuplar/ Machiavelli/ Çeviren: Alev Tolga/ Say Yayınları/ 312 s. Macihavelli siyasi düşünürlerin zihninde derin sarsıntılara yol açan iki temel eser bırakır arkasında: “Söylevler” ve “Prens”. “Mektuplar”ın önemi ise “Söylevler” ve “Prens”teki tüm yargılarının arkasında yer alan düşünce zincirlerinin filizlendiği toprak olmasında yatar. Bu bağlamda kitap iki bölümden oluşuyor. Birincisi: Yurtdışında Floransa resmi sekreteri olarak görev yaptığı döndemdeki resmi yazışmalar ve hazırladığı raporlardan oluşan bir dizi mektubu “Orta Elçilikler”; İkincisi ise Machiavelli’nin gerek aile fertleri, gerek dostları gerekse de meslektaşlarıyla yaptığı şahsi yazışmaları “Mektuplar” başlığı altında okuyuculara sunulmuş. Sultan – Bir Kanuni Romanı/ Okay Tiryakioğlu/ Timaş Yayınları/ 256 s. “Devir Muhteşem Süleyman devridir. Düşmanları bir korkudur sarar. Vehimi çıkar her köşe başından; yamandır, aman vermez. Pargalı ise her vezire benzemez, zekâsıyla savaşır da olmazları oldurur. Hürrem’in tek bir sözüyle kayıplara karışır kimi, kiminin hayatı huzur bulur. Ancak başta Cihan Padişahı vardır ki sefer eyler Bağdat’a, Estergon’a; şanıyla Viyana kapılarına ulaşır. Ne Şarlken tanır ne Ferdinand. Denizler ise Barbaros’tan sorulur.” Tarihi romanların önemli ismi Okay Tiryakioğlu, Kanuni üçlemesinin ikinci kitabı “Sultan”da tarihin en ihtişamlı dönemini soluk soluğa bir anlatımla bugüne taşıyor. ? 1 MART 2012 ? SAYFA 27 ? Zoru toplu sürec kavra ve Uy rini h luk ve kemli ve de bir to özgür kim, deki k lizmin ve sın den s cak to list ha olduğ çeşitl diği s önem reten pek G giyi e layara tün d larına nefre yaşam list öğ ce’nin ğişir. dadır çevril CUMHURİYET KİTAP SAYI 1150 SAYF