Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yaz ? pak san Bey sanız, Ta sanız, ba İkramiye İstiyorum RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ KİTAP GÖLGESİ Hüseyin Yurttaş’ın öykü gözlüğü “Bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışlarında gizlidir” diyor Kafka. Korkak Pati’deki üç öykü de bana bu sözü düşündürdü. ? Mavisel YENER ömer’in 1997’de düzenlediği ankette en başarılı on çocuk yazarı arasına giren Hüseyin Yurttaş, çocuk ve gençlik yazınında yepyeni yapıtlar üretmeye devam ediyor. Korkak Pati adlı öykü kitabı bunlardan biri. Korkak Pati’de Köy Sofrası’na davetliyiz. Mutfakta bir telaştır gidiyor. Köy Sofrası’nı işleten Nuran Hanım ve Hakan Bey, müşteriler gelmeden önce her şeyin hazır olması için çalışıp didiniyorlar. Ama bir anda kapının önünden gelen acı fren sesiyle birlikte Hakan Bey bahçeden fırlıyor, bir de ne görsün; ezilmekten kurtulan mini minnacık bir köpek tirtir titriyor. Onu hemen bahçeye alıp karnını doyuruyor. Köy Sofrası’nın çalışanlarından garson Uğur, köpeği hemen tanıyor. Yazın çocukları eğlensin diye köpek alıp kış gelince de hayvancağızı sokağa salıveren bir ailenin köpeği o, adı da Pati. Pati Hakan Bey’in korumasına girmiş olmaktan pek mutlu doğrusu. Nuran Hanım başlangıçta istemese de Pati artık onların köpeği oluyor, geceleri Köy Sofrası’nın bahçesindeki at arabasının üstünde uyuyor. Nuran Hanım’la Hakan Bey’in bahçede beslediği ördek, tavuk ve tavşanlar Pati’yi biraz kıskanacaklar mı dersiniz? Paticik onlardan korkacak mı? Hiç köpekler tavuklardan korkar mı? Ya kedilerden? Okuyun öğrenin! Bir gün Köy Sofrası’na üç kişilik bir aile gelir. Ailenin küçük kızı Pati’yle öylesine iyi anlaşır ve oyunlar oynar ki Nuran Hanım onların görüntülerini çekerek Köy Sofrası’nın bilgisunar sitesine koyar. O günden sonra sitenin ziyaretçileri artar, herkes Pati ve küçük kızı görmek için Köy Sofrası’na gelmeye başlar. Küçük kızı kocaman bir köpeğin saldırısından kurtardıktan sonra Pati’nin adı artık “Cesur” olarak anılacaktır. Korkak ve pısırık olan bir köpeği “cesur” bir köpek yapan nedir? Sevmek meydan okumak demektir, Pati bunu herkese gösterecektir. İkinci öykü Futbolcu Reco, yaşamın farklı renklerini ortaya koyuyor. Hayvan Hakları Bildirgesi’nde belirtildiği üzere, tüm hayvanlar eşit doğar ve eşit yaşama hakkına sahiptirler. Reco bunu çok iyi bilen biri. Recai, İzmir’de Karşıyaka’da doğup büyümüş; Karşıyaka spor külübünde futbol oynamış biri. “Onun oynadığı yıl T larda Karşıyaka şampiyonluklar yaşamış, o da kupaları elleriyle kaldırırken dünyanın en mutlu insanı saymıştı kendini.” (s, 32) Reco, sokakta bulduğu, minicik köpeği doyurur, ona tasma alır; “Garip” adını koyar. Artık onlar ayrılmaz ikilidirler. Bu öyküde Karşıyaka’da dolaştırıyor bizi yazar. Garip, Reco’nun yaşamını değiştirmiştir. Artık Reco, sokak hayvanları için her yana su kapları koyan, başkalarına da bunu yapmaları için örnek olan biridir. Yıllar boyu, Karşıyakalılar Reco ve Garip’i birlikte görürler. Bir gün kaçınılmaz son Reco’yu bulur, sonsuzluğa uçmuştur. Garip cenazenin kaldırılacağı camiye gelir, uzun uzun ulur. Garip sokaklarda artık yalnız dolaşmaya başlar, fakat her gün Reco ile birlikte denetledikleri su kaplarının başına gider; eğer kaplara su koyulmamışsa havlayarak esnafı uyarır.“Su konmamış kapların önünde bekler. Sıkılırsa havladığı bile olur. Reco adına artık teftişi o yapmaktadır. Garip’i görenler hemen kapları hatırlarlar. Unutmuş olanlar varsa, müfettişe karşı mahcup olmuş gibi telaşla kapları yıkayıp taze su ile doldururlar.” (s. 42) Öykü, bağlılık, sadakat kavramları üzerinde düşündürüyor; çocuklara yaşamı farklı bir açıdan gösteriyor. Doğasever, hayvansever birey “insan”ı da seviyor demektir. Bu yürek birlikteliği değil midir insanları birbirine yaklaştıran? Kitabın son öyküsü “Sefiller”: Karam ve Duman. İki şirin kediciğe bahçeli sitede bakan Gökçeler taşınınca Karam ve Duman’ın hali içler acısı olur. Onlar, insanların da zaman zaman yaşadığı sorunları yaşarlar aslında. Gökçe onları götürmek istese de ailesi ona karşı çıkar. Gökçe, bütün yaz hayvanları oyuncak niyetine eve alıp kış gelince sokağa bırakanlardan kendi ailesinin de bir farkı olmadığını düşünür. Karam ile Duman’ın yaşadıklarının ardından, öykü sürpriz bir sonla biter. Hüseyin Yurttaş, kendini öykü ve şiirin ayak seslerini duyabilmeye adamış, yaşama öykü gözlüğüyle bakan bir yazar. Hüseyin Yurttaş’ın çocuk kitaplarında başat konulardan olan, hayvan hakları, dostluk, arkadaşlık, özgürlük bu yapıtta da görülüyor. İnsan denen varlığın tüketmeye, yağmaya, yanlışlara olan eğilimine eleştirel gözle yaklaşan öyküler çocukları da düşünmeye çağırıyor. İyi okumalar.? www.maviselyener.com *Korkak Pati, Hüseyin Yurttaş, Resimleyen: Cavit Yaren, Say Yayınları, 79 s, 2011, 8+ Ben Geldim İzmir/ Nilgün Erdem/ Çizen: Murteza Albayrak/Yakın Kitabevi/139 s./ 2012/7+ Sekizinci yaşgününde Meltem, annesinin yıllar önce kendisi için tuttuğu bebeklik dönemi günlüğünü okuyunca öyle etkilenir ki o da bir deftere her gün yaşadıklarını yazmaya başlar. Meltem, ailesiyle birlikte Ankara’dan İzmir’e taşınmalarını ve burada yeni bir hayat kurmalarını gün gün anlatır defterindeki sayfalarda. Yeni bir kent, yeni bir ev, yeni komşular, yeni okul ve yeni arkadaşlar... Meltem’i hiç tanımadığı bu kentte kim bilir ne meraklı olaylar ne serüvenler beklemektedir? Küçük kız, yeni okuluna uyum sağlayabilecek midir? Ya yeni evlerine ve komşularına? Yeni bir çevrede hayatı yenilemek kolay mıdır acaba?... Meltem’le birlikte siz de İzmir ve çevresini dolaşacak, onun yeni arkadaşlarıyla yaşadığı olayları ilgiyle, merakla ve keyifle okuyacaksınız. Mağaradaki İskelet/ Hüseyin Yurttaş/ Resimleyen: Cavit Yaren/ Say Yayınları/ 174 s./ 2012/ 8+ Can, Aslı, Dicle, Fırat, Arda ve Meriç, afacan mı afacan yaz arkadaşları. Onlar, ilk serüvenleri Karaçalı Çetesi’nin İzinde’nin ardından ikinci serüvenleriyle yolculuklarına devam ediyorlar. Mağaradaki iskeleti ortaya çıkaran da yüzyıllardır kayıp olan yakut örümceği bulan da onlar. Karta antik kentinin yanı başına yapılması planlanan çimento fabrikasının, ölüm kusan termik santralın bu çocuklarla ne ilgisi var, göreceğiz. Yaz arkadaşları, doğruluk ve cesaretleriyle yaşadıkları kasabada kötülüğün kol gezmesine izin vermiyorlar; basının ilgi odağı haline geliyorlar. Heyecanlı, şaşırtıcı, sürükleyici bir serüvene hazırsanız, iyi okumalar. Treni Durdurun/ Geraldine McCaughrean/ Çeviren: Tülin Sadıkoğlu/ T.İş Bankası Kültür Yayınları/ 2011/ 239 s./ 12+ Okumayı sevenler ve okurken karşılaştıkları dil oyunları ve yeni imgelerle heyecan duyabilenler için mükemmel bir seçim. Kitabın 1893’te geçen ve okuru olayların gerçekliğine inandırıcı bir öyküsü var. Cissy on yaşındadır ve ailesiyle birlikte zor şartlarda yapılan bir tren yolculuğunun ardından, hükümetin kendilerine tahsis etmiş olduğu topraklara ulaşırlar. Onlarca aile, Cissy’nin ailesi gibi yeni bir yaşam ve umut için denklerini kapıp gelmişlerdir. Bu insanların kimi çiftçilik ya da hayvancılık yapmak, kimi fırınını ya da barını işletmek, kimi kilise kurmak, kimi başka amaç için gelmişti; ama hepsinin beklentisi henüz kurulmakta olan Florence’ta güzel bir geleceğe sahip olmaktı. Kasabadan geçen tren yolu onlara hayat verecek, mallarını, yüklerini götürüp getirecek, topraklar kısa zamanda zengin bir yerleşim alanına dönüşecekti. Peki ama, ya tren planlandığı gibi o kasabada durmaz da istasyonu geçip giderse? “Florence’a bir demiryolu kenti olarak yaratıldığı için gelmişlerdi; şehirler arası seyahatlerde bir durak, çiftlik sahipleri için hayvanlarını, çiftçiler için bağdaylarını, tavukçular için yumurtalarını yükleyebilecekleri bir yer…” Kasabalıları büyük bir düş kırıklığı bekliyordu. Tren orada durmayacaktı, çünkü topraklarını ucuza ellerinden satın almak isteyen demiryolu sahibini kızdırmışlardı. “Demiryolu olmadan, Florence kurur, ölürdü; hızla giden trenin pencerelerinden dışarı bakıp annelerine, ‘Burası da neresi, anne?’ diye soracak çocuklar için hayalet kent olurdu.” Umudu her zaman yaşatan çocuklar mı acaba? Onların heyecanı, düş gücü; onların düşsel bakışı? “Cissy’nin kalbi, bir sihirbazın elbise kolundan çekilip çıkarılmış bir demet çiçek gibi eski haline döndü. ‘Doğru! Treni biz durduracağız!’ diye tekrarladı.” Bomboş toprakların üzerinde bir kentin doğuş öyküsü… Hayatlarını yaşanabilir bir düzeye eriştirmek için çalışan, güçlüklerden yılmadan çalışan insanların öyküsü… Okunduktan sonra, belleğinizde iz bırakacak bir kitap: Treni Durdurun. Dur Bakalım Petek/ Necati Tosuner/ Günışığı Kitaplığı/ 2012/ 108 s./ 812 Apartman yaşamından ve komşuluklardan yola çıkarak hak ve özgürlüklere değinen kitap, şiirsel dili ve yalın anlatımıyla okura aile, arkadaşlık ve ilk aşk heyecanları hakkında sürükleyici bir okuma vaat ediyor. İki komşu gencin duygusal yakınlaşması ve apartman yöneticisine dert olan komşu bahçedeki “sıra”… Kimi yetişkinlerin takıntıları, ilkgençlikte yaşanan güçlükler, ailenin birbirine bağlılığı ve her şeyin ötesinde, haklarının ayırdına vararak özgürlük için direnmenin öyküsü. Sıranın bahçeden kaldırılması ya da kaldırılmamasının simgeledikleri, okuru uzun uzun düşündürecek. Bil Beni Bileyim Seni/ Derleyen: Süleyman Bulut/ Resimleyen: Sedat Girgin/ Can Çocuk/ 2012/ 52 s. /8+ “Akşama baktım çok idi/Sabaha baktım yok idi” Bilin bakalim nedir… “Ben giderim o gider/Ben varmadan haber eder?” Bunu da bilemezseniz, kitaptan ipucunu alabilirsiniz. Resimli bilmeceler, yanıtlarıyla birlikte sizi bekliyor.Bu bilmecelerin ilk söyleyenini veya soranını bulmak mümkün olmadığından, halk bilmeceleri deniyormuş. Klasikleşmiş bilmeceler toplanmışlar, resimlenmişler ve bu kitaba girmişler. Tatlı Aşklar Tatlıcıda Başlar/ Savaş Ünlü/ Resimleyen: Esra İlter/ Bu Yayınevi/ 2011/ 96 s./ 1013 On sekiz öyküyle merhabalıyor kitap, okurunu. Her öyküde ince bir taşlama, hepsinde insanlığın çeşitli hallerinden örnekler var. Bazen okurlar kendi halini, bazen bir tanıdığın durumunu bulacak okuduklarında. Bir yandan gülerken, bir yandan düşünecek de ? rin derin. Afrika’da En Çok Okunan Türk uzak bir leri birini muyor d Yaşları b yor ölüm dikleri bi Kendiler ta güçlük zimler eş cukların rine yard gâr Geze ünlü yap lan yeni nan kitap gezegen söndüre yan kötü kavuşma Küçük P lanacakt tılan çizg vamı gel san vard zeler ara nir. Sebz görür am zeler yar birinin ar çeceği m kim olac Kızı, dam ya gelirle dı Nerim ren bahç yemek v der... Fa armağan şünür. A dükkâna leri olan annesine adını ver Kuşu ço anneann görecek betkuşu Mavisel Y CUM SAYFA 22 ? 1 MART 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1150