Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Eduardo Galeano’dan ‘Ve Günler Yürümeye Başladı’ sallamaya başlaması. TARİHTEKİ İZLER Elbette her hikâye böyle gülümseten türden değil; Galeano, çalınan, siyahken beyazlaştırılan veya “suç işleyebileceği için” yok edilen çocuklara benzer şekilde silinen belleğin peşine de düşüyor takvimiyle. Tepetaklak olmuş dünyada yeryüzünün dört bir yanından çekip çıkardığı gerçekler, Galeano’nun takviminde insanın vicdanına, aklına ve değerine de vurgu yapıyor adeta. Galeano’nun sayfalarına taşıdığı olaylar, yaprakları koparılıp atılası bir takvim değil. Aksine geçmişin izini belirginleştirmeye yardımcı olan türden. Çok doğal biçimde aslan payı kendi coğrafyasının: “1970’te Salvador Allende seçimleri kazandı ve Şili’nin devlet başkanı oldu ve şöyle dedi: ‘Bakırı millileştireceğim.’ Ve şöyle dedi: ‘Ben buradan sağ çıkmayacağım.’ Ve sözünü tuttu” (4 Eylül 1970). Yakın veya uzak tarihte, fark etmez, Galeano’nun takvimgüncesine takılan kahraman ya da antikahramanlar, bir şekilde dünyanın değişiminde rol oynamış kişiler. Bazılarının adını bile zor hatırlıyor veya bilmiyor olabiliriz ama yine de tarihte iz bırakmış kişiler onlar. Örneğin üniversiteye bile gitmemiş kitap kurdu, soru soran bilge Miguel Ignacio Lillo. Suyla boğma işkencesinin istemeden de olsa mucitliğine soyunan sihirbaz Houdini ve kendisine sonradan “Sir” unvanı verilen Botswana’nın siyah prensi Sereste Khama. Galeano’nun kitabına baktığımızda çok büyük bir araştırmanın ürünü olduğunu fark ediyoruz. İyi de neden yazılır böyle bir şey? Anlaşılıyor ki Galeano’nun derdi, tarihi masal sanan veya masalda yaşadığını zannedenlere karşı gerçeklerden bir tutam vermek. ? Dünyanın gerçek hikâyesi Latin Amerika edebiyatının en özgün isimlerinden Eduardo Galeano’nun Ve Günler Yürümeye Başladı adlı çalışması, dünyanın dört bir yanından ve çeşitli zaman dilimlerinden derlediği bir takvimgünce. Yine unutmaya karşı gerçekleri gündeme getiren bir direniş kitabı. ? Ali BULUNMAZ duardo Galeano’nun yazıp çizdiklerini okuyunca gözümüze hüzün ve umut çarpar. Doğup büyüdüğü coğrafya Güney Amerika’yı özetleyen iki kelime bu olsa gerek. Onlara bir üçüncüsü coşkuyu eklemek de mümkün. Galeano bunların hepsinden beslenmiş bir yazar, düşünür ama her şeyin ötesinde günümüzün bir bilgesi. Kendisinden nerede bahsedilse sapasağlam bir vicdanın sözcüsü oluşuna mutlaka atıf yapılıyor. Bir de Güney Amerika başta olmak üzere, insanın belleğini yeniden kazanması için verdiği mücadeleye. Çünkü Galeano’ya göre bellek, her zaman sallantıda olan bir şey; içindekiler silinebilir, yok edilebilir ve kolayca değiştirilebilir. Tüm buları yaparken Galeano, az sözle çok şey anlatmayı başaran biri. “Az söyleyeyim çok anlayın” dercesine kısa, duru ve yalın yazmayı başaran ender isimlerden. O biçemine özgünlüğü de katıyor. Ve Günler Yürümeye Başladı, bütün bu özellikleri barındıran bir Galeano takvimi. Dünyanın hemen her bölgesine el attığı, açılmadık kapı bırakmayan kitap, yazarın hatırlamak için direnenlere armağanı. İnsanoğlu aklını “düzenleyici” olarak kullanmaya başladığından beri zamanı zapturapt altına almaya çabaladı. Takvimin doğuşunu sağlayan bu güdü, olaylarla dolup taşan tarihin derli toplu biçimde bir kenara istiflenmesini de kolaylaştırdı. Geriye baktığımızda hemen her güne önemli veya “önemsiz” bir olay düşüyor. Kimse için anlam ifade etmeyen bir gün, geçmişte ortalığı sallayan veya gelecekte pek çok olayın seyrini değiştirecek şeylere neden olmuştu. Galeano, takvimgünce kitabında, günlerle geçmişi eşleştiriyor; her zamanki gibi en büyük hastalığımız unutmaya karşı bir kazıya girişiyor. Galeano, zamanı masaya yatırıp kendiSAYFA 8 ? 20 ARALIK E ne özgü bir takvim yaratırken “zaman bize, yani gelip geçici yolcularına karşı yeterince sevecen ve bugünün (1 Ocak’ın) günlerin ilki olabileceğine inanmamıza ve onun bir manav gibi neşeli olmasını istememize izin veriyor” diyor. Yazarın takvimgüncesi, tarihin kuru anlatımından uzak ve daha da önemlisi neredeyse hayatın içinden her şeye değiyor. Kitabın bu özelliği, eklediği yorumlar da göz önüne alınırsa Galeano’nun tüm bu konulara nasıl hâkim olduğunu da gösteriyor. Yani Galeano’nun aktardıkları, gerçek tarihin, kimi zaman öyle kolay yazıya geçirilmeyenin bazen de yazıya geçirilse bile kolay kolay dillendirilmeyenin verilişi bir yerde. Galeano, tarihte yaşananları dikkatle incelerken oradan dokunaklı hikâyeler de bulup çıkarıyor. Pek çoğu, içinde trajikomik öğeler barındıran, zaman zaman atladığımız, unuttuğumuz ya da hiç umursamadığımız olaylar. İşlediği suçlar yüzünden yargılanan ve savunma avukatı tarafından “suç ehliyeti olmadığı” söylenen Tanrı’nın gökyüzüne sıkılan kurşunlarla idamı, böyle ilginç hikâyelerden (4 Ocak 1918). Bir başkası, ilk kayıtlarını gönderdikleri plak şirketinden “müziğinizden hoşlanmadık, gitar grupları artık ortadan kalkıyor” cevabını alan Beatles’ın, o günden (11 Şubat 1962’den) çok az zaman sonra dünyayı alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Ve Günler Yürümeye Başladı/ Eduardo Galeano/ Çeviren: Süleyman Doğru/ Sel Yayıncılık/ 404 s. Galeano’nun takviminden birkaç yaprak ? “1916 yılındaki o sabahın çok erken saatlerinde, Pancho Villa sınırı geçti, Columbus şehrini yakıp yıktı, birkaç askeri öldürdü ve ertesi gün, yanına aldığı birkaç tane at ve cephaneyle birlikte kahramanlığını anlatmak üzere Meksika’ya geri döndü. Pancho Villa’nın süvarilerince düzenlenen bu kısa süreli akın, Birleşik Devletler’in tüm tarihi boyunca maruz kaldığı yegâne işgaldir. Buna karşılık bu ülke dünyayı işgal etti ve etmeye de devam ediyor. 1947’den beri, bu ülkenin Savaş Bakanı’nın sıfatı Savunma Bakanı’dır, savaş bütçesinin adı da savunma bütçesi. Bu isim öyle bir gizem ki, onu çözmek Kutsal Üçleme’nin sırrını çözmekten daha zor” (9 Mart). ? 2007’nin o sabahında, bir kemancı Washington şehrinin metrosunda bir konser verdi. Daha ziyade bir mahalle delikanlısını andıran müzisyen bir çöp kutusunun hemen yanında, duvara dayanmış bir halde, üç çeyrek saat boyunca Schubert ve diğer klasik bestecilerin eserlerini açldı. Bin yüz kişi hiç durmadan koşar adım geçti. Yedi kişi bir andan biraz daha uzun bir süre durdu. Kimse alkışlamadı. Durup bakmak isteyen çocuklar oldu ama anneleri tarafından sürüklenerek götürüldüler. Onun Joshua Bell; dünyanın en çok aranan ve beğenilen virtüözlerinden biri olduğunu kimse bilmiyordu. Bu konseri Washington Post gazetesi organize etmişti ve konser onların şu soruyu sorma biçimleriydi: Güzellik için vaktiniz var mı?” (12 Ocak). ? “1876’da Mata Hari doğdu. Lüks yataklar Birinci Dünya Savaşı sırasında onun savaş alanları oldu. Üst düzey askeri ve politik kudretli şahsiyetler kollarının büyüsüne teslim oldu ve Fransa, Almanya ya da en çok verene satacağı sırları onunla paylaştılar. 1917’de ölüme mahkum oldu. Dünyanın en çok arzulanan casusu kurşuna dizme mangasına veda öpücükleri gönderdi. On iki askerden sekizi atışı ıskaladı” (7 Ağustos). ? “1943’te, İkinci Dünya Savaşı sırasında, General George Patton askerlerine şöyle nutuk çekerdi: ‘Siz buradasınız çünkü gerçek erkeklersiniz ve bütün gerçek erkekler savaşı sever! Biz Amerikalılar maço erkek olmaktan gurur duyarız ve biz maço erkekleriz! Amerika kazananları sever! Amerika kaybedenlere tolerans göstermez! Amerika ödlekleri aşağılar! Biz Amerikalılar her zaman kazanana oynarız! Bu yüzden Amerika hiçbir savaşı kaybetmedi ve asla kaybetmeyecek!’ O reenkarnasyonla yeniden doğmuş biriydi. Birleşik Devletler ordusuna girmeden önce, Kartaca ve Atina’da savaşçı, İngiliz Saray çevresinde beyefendi ve Napolyon Bonapart’ın mareşali olmuştu. General Patton, 1945’in son gününde, bir kamyon çarpması sonucu öldü” (31 Ağustos). 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1192