30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ertuğrul Mavioğlu’ndan ‘Cenderedeki Medya, Tenceredeki Gazeteci’ AKP iktidarında medyanın dönüşümü ci anlatılıyor. Bu süreçte AKP’nin medyayı bir “silah” olarak kullanarak toplumda yaratmak istediği hegemonyayı ikili bir strateji ile ortaya koymaya çalıştığı ifade ediliyor. Bu stratejinin ilk ayağında merkez medyayı güçsüzleştirmek, ikinci ayağında da kendini destekleyecek medyayı güçlendirmek var. AKP’NİN KENDİ MEDYASINI YARATMASI AKP’nin kendi medyasını yaratma sürecinde ATVSabah’ın nasıl ele geçirildiği, 1.1 milyar dolarlık ihale bedelinin 750 milyon dolarının kamu bankası olan Halk Bank ve Vakıf Bank’tan kredi yoluyla iktidara yakın Çalık Grubu’na nasıl verildiği anlatılıyor. Çalık Grubu’nun Genel Müdürü’nün Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak olduğuna dikkat çekiliyor. Sabah ve ATV’nin Çalık Grubu’na aslında “hediye” edildiği tarafların açıklamaları ve bu medya grubunun AKP yanlısı yayın politikasıyla ortaya konmaya çalışılıyor. Başlangıçta Uzan Grubu’nun mülkiyetinde olan Star Gazetesi ve Kanal 24’ün daha sonra AKP’ye yakın işadamı Ethem Sancak tarafından satın alındığı, 14 Ekim 2010’da da bu medya organlarının yine eski bir AKP milletvekili olan Tevhit Karakaya’ya devredilmesi üzerinde duruluyor. Yine AKP’ye yakın Koza Grubu’nun Kanaltürk Televizyonunu Tuncay Özkan’dan satın aldığı ve Bugün Gazetesi ile birlikte “yandaş medya” operasyonuna katıldığı vurgulanıyor. AKP’yi destekleyenler arasında Fettullah Gülen hareketine yakın Zaman Gazetesi, Samanyolu TV, Cihan Haber Ajansı gibi medya organlarıyla birlikte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’e ait Beyaz TV’den de söz ediliyor. AKP – Gülen koalisyonunun uyumlu olduğu dönemlerde “Hocaefendi” medyasının hükümeti eleştirmeten kaçındığı, ancak son MİT müsteşarı olayında belli bir çatışmanın yaşandığına dikkat çekiliyor. Ki2012 tapta Taraf gazetesinin durumu da özel olarak değerlendiriliyor. DOĞAN GRUBU İLE ÇATIŞMA 2007 seçimlerinden sonra Doğan Grubu ile Erdoğan arasındaki çatışmanın nasıl geliştiği ve bu grubun düşüşü somut olaylarla anlatılıyor. Yandaş medyanın Erdoğan’ı destekleyen ve Doğan’ı eleştiren manşetlerine yer veriliyor. Doğan Grubu’nun AKP döneminde yüzde 30’luk bir küçülme yaşadığı, ağır vergi cezalarıyla köşeye sıkıştırılmak istendiği belirtiliyor. Doğan’a ait Milliyet ve Vatan gazetelerinin Erdoğan’a yakın duran işadamı ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’e satıldığına işaret ediliyor. Medyanın sadece satın alma yoluyla tümden ele geçirilemeyeceğini bilen AKP iktidarının başta NTV olmak üzere önemli medya kuruluşlarına sahip olan Doğuş Grubu’nun Erdoğan’ı nasıl desteklediği anlatıldıktan sonra Ciner ve Karamehmet’lere ait medya organlarının da AKP’ye destek veren haber politikalarına değiniliyor. Kitapta daha sonra bir tiraj analizi yapılarak medyanın yüzde 90’ının AKP’nin kontrolü altında olduğuna dikkat çekiliyor. Geçmiş dönemde medyanın yüzde 60’ını elinde tutan Doğan Grubu’nun “kartel medyası” olarak adlandırıldığı, 2007 sonrasında ise artık medya kartelinin AKP olduğu belirtiliyor. Ve şöyle bir ifade kullanılıyor: “Üstelik devletin bütün olanaklarını arkasına alan bu yeni kartel, medyada geçmişle kıyaslandığında çok daha vahim bir durumun ortaya çıkmasına da neden oldu. Çünkü bu yeni kartel, haberleri şekillendirmekle kalmıyor, hangi reklamın ne kadar süreyle hangi televiz yon ya da gazeteye verileceğini de belirliyor”. GAZETECİLERİN DÖNÜŞÜMÜ Gazetecilerin dönüşümü ile ilgili bölümde de, “her devrin gazetecileri” ile kovulanlar somut isimler ve olaylar üzerinden ortaya konuyor. Bu arada Mehmet Altan gibi başlangıçta AKP’ye büyük destek verenlerin daha sonra “dostane eleştiriler” karşısında nasıl köşe yazarlığı görevlerine son verildiği de anlatılıyor. Gazetecilerin “ya biat et, ya da kapının önüne konarsın” ikilemi içinde kaldığı belirtiliyor. Kovulan gazetecilerin hikâyeleri de tek tek anlatılıyor. AKP döneminde tutuklu gazeteci sayısı, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın başına gelenler de kitapta söz edilen konular arasında yer alıyor. Bu arada gazetecilerin çalışma koşulları, otosansür uygulamaları, TRT ve Anadolu Ajansı’ndaki AKP yanlısı değişiklikler de somut örnekler üzerinden gözler önüne seriliyor. AKP’nin medyaya “ayar” vermesi, haber politikalarındaki yönlendirmeler yine somut örnekler üzerinden anlatılıyor. Özellikle polisin nasıl haberi yönlendirdiği polis bültenleri ile gazetelerde çıkan haberler karşılaştırılarak sunuluyor. İLETİŞİM EĞİTİMİNDE DE KONTROL Kitabın son bölümlerinde iletişim eğitiminin de AKP tarafından nasıl kontrol altına alınmak istendiği, iletişim fakültelerindeki gazetecilik eğitiminde etik değerlerin nasıl bilinçli olarak azaltıldığına vurgu yapılıyor. AKP’nin medya stratejisinde; medya sahipliğini dönüştürmek ve gazetecileri biat ettirmenin yanı sıra iletişim eğitimini de kontrol altına almaya çalıştığına dikkat çekiliyor. Alternatif bir medyanın oluşumu için internet gazeteciliğinin önemine değinildikten sonra emek örgütlerince desteklenen bir medyanın yaratılmasına gereksinim duyulduğu ve son bir örnek olarak da kooperatif medyasına gönderme yapılıyor. Kooperatif medyası ile ilgili olarak Almanya’dan iki örneğe değiniliyor. Yine ayrıca emek medyasına ve “hak ve barış gazeteciliğine” özel vurgu yapılıyor. Kitap, somut örnekler, güncel tartışma ve yorumlarla canlı tutulmak suretiyle okumada bir süreklilik ve sürükleyicilik de sağlıyor… ? Cenderedeki Medya, Tenceredeki Gazeteci/ Ertuğrul Mavioğlu/ İthaki Yayınları/ 264 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1192 Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu Cenderedeki Medya, Tenceredeki Gazeteci adlı kitabında, on yıllık AKP iktidarı döneminde medyanın sermaye yapısındaki dönüşümle birlikte haber politikalarındaki değişim ve muhalif gazetecilerin tasfiye edilme sürecini anlatıyor. ? Atilla ÖZSEVER irmi beş yıla yakın gazetecilik deneyimi bulunan Ertuğrul Mavioğlu, “Cenderedeki Medya, Tenceredeki Gazeteci” isimli kitabında, on yıllık AKP iktidarında medyanın dönüşüm fotoğrafını belgeleri ve yaşanmış olayları ile ortaya koymaya çalışıyor. Kitap bir anlamda AKP’nin tarihini medya operasyonu üzerinden anlatmayı amaçlıyor. Mavioğlu, WikiLeaks belgelerinden hareketle kitabın ana sorusunu şöyle soruyor: “Acaba iktidar destekçisi güçlü bir medya grubunun oluşturulması konusunda ABD’li yetkililerin Başbakan Erdoğan ile vardıkları anlaşmanın gereği yerine getirildi mi? Eğer yerine getirildiyse bunun için neler yapıldı? AKP iktidarı sonrasında medyanın genlerinde ne değişti, ne aynı kaldı?” KİTABIN DÖRT TEMEL KONUSU Kitap dört temel bölümden oluşuyor. İlk bölümde, medyanın sermaye yapısındaki değişim, ikinci bölümde gazetecinin dönüşümü, boyun eğdirilmesi ve tasfiyesi, üçüncü bölümde haber politikalarındaki yönlendirme ve dördüncü bölümde de “başka bir medya”nın var olup olamayacağı tartışılıyor. Kitabın ek bölümünde ise akademisyen ve uzmanların medyanın topyekun dönüşüm sürecine ilişkin görüşlerine yer veriliyor. AKP’nin 2002’de iktidara gelmesiyle birlikte o dönemdeki “merkez medya”nın Tayyip Erdoğan’a bakışı ve AKP’nin kendi medyasını yaratma süreSAYFA 20 ? 20 ARALIK Y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle