Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER Yıldız Yaralanması/ Perihan Mağden/ Everest Yayınları/ 314 s. Dönmemiş Yıldız. Dönseydi duyar uyanırdı zaten. Beni yaraladı yine, diye düşünüyor. Sonra da yok oldu. O bitmeyen ufak kaçamaklarından birine gitti. Nereye gitti ki? Cengiz Beyle Maldivlere gidiyor yarın! Teo Man, diye geçiriyor içinden, anında içi üşüyor. Tabii ya, onunla olmaya gitti. Cengiz Beyle bir nevi mecburiyetten çıktığı seyahatten önce, hakiki aşkına koştu. Kavuştu. Beni niye yaraladın peki? Beni niye hep, habire yaralıyosun? Neyim ben? Kırıp dökeceğin oyuncak bi bebek mi? Hikmet Hanım’ın saçının kesildiği gece oyuncak demesi geliyor aklına. Haklı işte! Ahçı da haklı, Muhittin de. Onu Yıldıza karşı uyarmakta haklılar. Hıncını benden çıkarıyosun. Annenin sana yaptıklarının, herkesin sana yaptıklarının hıncını, intikamını Aynaya bakarak bağıra bağıra söylüyor bu lafları. Perihan Mağden’in yeni romanı Yıldız Yaralanması raflarda. Aya Tırmanmak/ Ursula K. Le Guin/ Çeviren: Aslı Biçen/ Metis Yayınları/ 208 s. Aya Tırmanmak’taki on sekiz öyküde Le Guin okuru tekinsiz evlere, tekinsiz konulara, zihnin gerisinde fark edilmeyi bekleyen duygulara, hayata tutunmak için verilen ince mücadeleye, bakış açısını azıcık değiştirdiğiniz anda değişiveren gerçeklere yolculuğa çağırıyor. Durduğu yerde durmayan ücra kasabalardan, kırılmış hayatını toplamaya çalışan yalnız insanların evlerinden, tuhaf ayinlerin yapıldığı yaz kamplarından, kürtaj kliniklerinden, herşeye rağmen doğurulan bebeklerin dünyasından, masal sayfalarından, bilge ormanlardan geçen bu yolculukta, yazarın insani olan herşeye duyduğu tutku, ilgi ve şefkat eşlik ediyor bize. Büyülü gerçekçilikten gerçeküstücülüğe farklı tarzlar denediği bu öykülerde, Le Guin ne kadar güçlü bir edebiyatçı olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Eğri Yüzeylere Dair Genel Araştırmalar/ Carl Friedrich Gauss/ Çeviren: Gülnihal Yücel/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi/ 150 s. Yüzeyler teorisinin doğuşunu, yeryüzü ölçümlerine (jeodezi) borçluyuz. Ticari, mali, idari, askeri nedenlerdenn ötürü, 18. yüzyılda önemli ölçümler yapılmış, jeodezi gelişmiş, teorik bir yapı üzerine inşa edilebilecek olgunluğa erişmişti. Gauss, 9 Ekim 1825 tarihinde Heinrich Wilhelm Matthias Olbers’e gönderdiği mektubunda yüksek jeodezinin küçük bir bölümünü, yani eğri yüzeylerle ilgili bölümünü yazmaya başladığını anlatır. Olbers’e bahsettiği bölüm, Neue allgemeine Untersuchungen über die krummen Flachen adını verdiği ve Disquisitiones’in taslağı olan Almanca bir yazıdır. Allgemeine Untersuchungen’da Gauss yüzeyin eğik düzlemlerle kesişimini inceler ve Meusnier Teoremini ispat eder; ön hazırlıklarından hemen sonra da en kısa çizgiler hakkında araştırmalarına başlar. Disquisitiones’de ise meusnier Teoremi yoktur ve en kısa çizgiler, yay uzunluğu bahsinden sonra ele alınmıştır. Disquisitiones’in asıl konusu yüzeylerin genel teorisidir ve Gauss’un bu teoriyi kurması uzun zaman almış ve amacına yorucu uğraşlardan sonra erişebilSAYFA 28 ? 20 ARALIK 2012 miştir. Disquisitiones 1 Mart 1827’de hazır olmuş ise de Göttingen Bilimler Cemiyeti’ne sunulması 8 Ekim 1827’ye kadar gecikmiş, yayımlanması ise 1828’i bulmuştur. John Cage Seçme Yazılar/ Yayına Hazırlayan ve Çeviren: Semih Fırıncıoğlu/ Pan Yayıncılık/ 208 s. John Cage yirminci yüzyılın ortalarından bu yana, başta müzik olmak üzere, modern sanatların izlediği yönlerin belirlenmesinde en etkili kişi oldu. Yüzüncü doğum yılının kutlandığı 2012 de yayımlanan bu kitap, kapsamlı bir tanıtma yazısının yanısıra, Cage’in Türkçe’ye ilk kez çevrilen, yaşamının dönüm noktalarından seçilme on beş yazısını içeriyor. Siyah Giyen Adamlar/ John Harvey/ Çeviren: Erhun Yücesoy/ Yapı Kredi Yayınları/ 372 s. Ortaçağdan bu yana erkek giyiminde giderek artan önemini inceleyen Siyah Giyen Adamlar kitabı, siyah rengin özellikle Batı Avrupa sanat ve politikası ile bunların “siyah giyim” ile karşılıklı etkileşimini inceliyor. John Harvey, uzmanı olduğu bu dönem ile erkeklerin siyah giymesi arasındaki kolay kolay fark edilmeyen paralellikleri gözler önüne sererken, okuyucu için yepyeni ufuklar açıyor. Tuğla/ Murathan Mungan/ Metis Yayınları/ 266 s. Murathan Mungan’ın düzyazılarını bir araya getiren kitaplarının sonuncusu Tuğla. Kitapta titizlikle tasarlanmış on altbölümde otuz yedi yazı yer alıyor: Tuğla’daki yazılar, 70’lerin ikinci yarısından günümüze uzanan zaman dilimini kapsıyor. F’li Zamanda İnsan/ Mehmet Zeki Doğan/ Kardelen Yayıncılık/ 240 s. F tipi hapishaneler tecrit ve izolasyon merkezleri olarak tasarlandı. Buraların amacı, başta devrimci ve komünistler olmak üzere toplumun ilerici dinamiklerini amaçsızlaştırmak ve yok etmektir. Mehmet Zeki Doğan’ın kaleme aldığı F’li Zamanda İnsan, pek çok kişinin buralarda başına gelenlerden oluşuyor. Hikâyem Paramparça/ Emrah Serbes/ İletişim Yayınları/ 174 s. “Gecenin ilk müşterisi olan, sabahçı kahvelerinde, çorbacılarda ayılan genç adamlar. Bazen en anlamsız yüzü yaşamanın ve bazen yel değirmenini arayan içli bir hatıra. Henüz ölmemişler ve ölümle tanışmamışla ra yazılmış hikâyeler... Namluya sürülmüş küfür... Büyümemiş bir çocuk... Pati yapan arabalar, yutkuna yutkuna dinlenen şarkılar ve hayattan meseleler. Kutlanan yenilgiler, “hayat kerpiçten bir gökdelen sevgili kardeşim, yanlış bir parantezde yaşıyoruz. Bırak konuşalım, iki çift laf edelim, yüz yüze bakıyoruz...” Emrah Serbes, hayatı kendine katık eden, sokaktan çağlayan bir sesle yeraltının dumanını anlatıyor bize. Bitmez bir ergen öfkesiyle kuyuya düşmüş çocuklara sesleniyor. Serbes’ten parça parça anlar, parça parça anılar, paramparça hikâyeler. Doğudan Uzakta/ Amin Maalouf/ Çeviren: Ali Berktay/ Yapı Kredi Yayınları/ 458 s. Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf’un uzun bir aradan sonra yeni romanı Doğu’dan Uzakta raflardaki yerini aldı. Doğu’dan Uzakta, gençliklerinin en güzel dönemlerini bir arada geçiren, hayalleri ve umutları olan bir grup insanın, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılmasını ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi dolayısıyla tekrar ülkelerine dönmesinin hikâyesini anlatıyor. Kedi ve Ölüm/ Erhan Bener/ Ayrıntı Yayınları/ 128 s. Erhan Bener’in bütün eserleri dizisi ilk kitabı Acemiler’le başladı. Bener’in ilk dönem romanlarında (Acemiler, Yalnızlar, Loş Ayna, Kedi ve Ölüm ve Baharla Gelen) bireytoplum çatışmalarının kaynağına içten bir bakış vardır. Roman kişileri, kendilerini çatışma noktasına getiren nedenleri yine kendileri irdeler. Kedi ve Ölüm’de ressam Zahit’in ölümüne üç ay vardır. Yaşamı sevmesine, fiziksel düzeyde huzurlu bir yaşam sürmesine rağmen, son noktadan baktığında kendini yaşamamış saymaktadır. Kedi ve Ölüm’de altmış yaşındaki ressam Zahit İloğlu’nun yaşamının son üç ayı sergilenir. Ressam kanserdir ve hastalığını öğrendikten sonra üç ay boyunca ölümle iç içe yaşar, duygularını ve düşüncelerini kimseyle paylaşmadan iç dünyasında debelenir durur. Okuyucu, sınırlanmış bu zaman süresince geçmişini, kişiliğini ve ölüme adım adım gidişini onun bilincinde izler. Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar/ H. Nedim Şahhüseyinoğlu/ Berfin Yayınları/ 384 s. Ülkemizin sosyal mücadele tarihinde kitlesel katliamlar çoktur. Onlarca yıldan beri Ortaca (1966), Kırıkhan (1971), Malatya (1978), K. Maraş (1978), Çorum (1980), Sivas (1993), Gazi (1995) olaylarının acılarını yaşadık. H. Nedim Şahhüseyinoğlu, birçok kitlesel saldırı ve katliamların canlı tanığı. Eğitimci, örgütçü ve araştırmacı özelliğiyle Ortaca, Kırıkhan, Malatya, K. Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi olaylarını araştırmış. Olayların canlı tanıklarıyla bire bir görüşmüş. O dönemde basında çıkan haberleri, yorumları, mahkeme kararlarını, olayla ilgili istihbarat raporlarını incelemiş ve bu kitapta toplamış. Şahhüseyinoğlu, adı geçen olay ve katliamların niçin ve nedenlerini, perde arkası güç ve örgütleri, belgelerle gün ışığına çıkarırken, bu tür provokasyonlara gelinmemesini de önermektedir. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1192