23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? buradan sağlarlar. Kimilerinin çocukları çalgıcıdır, düğünlerde, eğlence merkezlerinde çalgı çalarak ekmek paralarını çıkarırlar. Turgutlu’da yaşarken babalarının adı Şerif olan böyle bir aileyle tanıştım, gece gündüz evlerinden çıkmaz oldum. Beni çok sevdiler. Sonra, uzun yıllar sonra İzmir’e, Tenekeli Mahalle’ye taşındıklarını duydum. Bir gün Çankaya’da Şerif Amca, karısı, benim tanıdığım zamanlar ilkokul öğrencisi olan kızıyla karşılaştım. Öyle sevindiler ki beni gördüklerine, ne yapacaklarını şaşırdılar. Biri bıraktı, diğeri kucakladı. “Nasılsınız, ne yapıyorsunuz?” diye sordum, birden üzgün bir yüz takınıp sustular. Şerif Amca kızını gösterip, “Bu kızımın kocasını önceki akşam karakola götürdüler, sonra haber gönderdiler, dediler gelin, damadınız başını duvara vurdu, öldü. Savcı gelmiş, doktor gelmiş, kalabalıktı içerisi, bizi sokmadılar. Sonra cenazemizi verdiler, alın götürün, dediler, götürdük gömdük. İki yetim çocuğuyla ortada kaldı kızım. Bir de Hasan’ı bilirsin, adaşın. Çalıştığı gazinonun sahnesi çöktü, altında kaldı öldü.” Ben de onlarla birlikte dondum kaldım. Öyle sade bir dille, sade olduğu halde bakışlarıyla, duruşlarıyla öyle yürek yakıcıydı ki halleri, hepsine ayrı ayrı sarıldım, o an ne diyeceğimi bilemedim, hiçbir şey demeden ayrıldım yanlarından, geride hafızamda çiviyle çakılmış bir görüntü olarak kaldılar. Şimdi ben böyle bir mahallede, böyle bir kentte yaşayan insanları anlatıyorum. yorlar. Zahit’in iç çatışmalarında da böyle bu. Zahit’in bir örgütten diğerine savrulurken içindeki doğruyla örtüşecek örgütsel değerler araması da Nahit’in ölmeye yattığı süreçte kararını inançtan alıp inançla ve inatla ölüme gitmesi de devrimci romantizmin tipikliği olarak okunabilir mi? Süsen ve Gülcan karakter olmaya daha yakın dururlarken Zahit ve Nihat’ın tip olarak romanda yer bulmalarının yazarın eleştirelliğini ortaya koyması açısından bir özelliği var mı? SÖNMEYEN ATEŞ Devrimci romantizm duygusu devrim mücadelesi içinde olanlar için içlerinde kolay kolay sönmeyen ateştir. Düşünüyorum da onca yenilgiye rağmen insanı yeniden harekete geçiren etkenlerden biri de devrimci romantik ruh değil mi? Nahit örgütün toplantılarından birine ilk kez gittiğinde, toplantı sürecinde nasıl da bir heyecan içindedir, hissetmişsindir. Evet, benim 60’lık yüreğim 1 Mayıslarda, eylemlerde heyecandan dalımı dövüyorsa bunun adı nedir? Bu ülkenin geçmişini ve devrimcilerini düşün. Suphi’lerden başlayarak ömürlerini cezaevlerinde geçirmişlerdir. Ama hiçbir zaman yılmamışlar. Çıktıkları gün mücadeleye kaldıkları yerden devam etmişlerdir. İşte bütün bunlar, bu yaşananlar devrimci romantizmle açıklanabilir ancak... Nahit’le Zahit’e gelince. Onlar da birer devrimci romantik olarak siyasi mücadelenin içine girdiler, yaşamlarının son gününe kadar bu inançlarından asla vazgeçmeyen birer devrimci olarak vermeye çalıştım. Süsen’le Gülcan iki kadın olarak dışarıda yaşanan kötü süreçten daha çok etkilenen, yürekleri, naiflikleriyle; o halleriyle yazdım. Benim için hepsi birdi. Hiçbirini öne çıkarmak içimden gelmezdi. Öyle yaptığımı, hepsine aynı duyarlılıkla yaklaştığımı düşünüyorum. Hasan Özkılıç’ın bu ilk romanı eleştirel bağlamda edebiyat dünyasının apolitikliğine dair de bir farkındalık yaratma arzusu taşıyor diyebilir miyiz? Evet, bunu da haykırmak istiyorum. Hep şunu söylüyorum: Bu ülkede kendine insanım diyenlerin hiçbirinin ben mutluyum, dememe hakkı yoktur, olamamalıdır. Hele şairse, yazarsa… Kendine insanım, duyarlıyım diyenlerden bahsediyorum zaten. Şuraya bakın, Güney Amerika ülkelerinde 50’li, 60’lı, 70’li yıllarda yapılanlar bizim ülkemizde 12 Eylül faşist darbesinden bugüne aralıksız yapılıyor. Bu ülke yaşanması, soluk alınması gittikçe güçleşen bir ülkeye dönüşüyor. Ha çok mu umutsuzum, değil. Bir yandan da Orhan Kemal’inden Bekir Yıldızı’na, Sabahattin Ali’den Nâzım’a, Kemal Tahir’e, Rıfat Ilgaz’a, Aziz Nesin’e, Yaşar Kemal’e, Leyla Erbil’e, Füruzan’a, Yusuf Atılgan’a daha burada adını hemen bir anda anımsayamayacağım yazarlarımızın kitapları baskı üstüne baskı yapıyor. İçi boş, insana ilişkin derdi olmayan edebiyatın ise gelecekte yeri yoktur. Birçoğu zaten şimdiden unutulup gitmişlerdir. ? Zahit/ Hasan Öztoprak/Can Yayınları/ 288 s. 20 ARALIK 2012 ? SAYFA 11 KADIN KARAKTERLER Gelelim kadınlara… romanın en canlı ve derinlikli çizilen karakterleri onlar. Yine de roman içindeki dönüşümlerine rağmen kıstırılmış hayatlarından çemberin dışına çıkamıyorlar. Bu kadınlar üzerinden bir toplumsal okuma yaptığımızda gerçekten bu kadar umutsuz mu durum? Aslında romanın ana karakterlerinden biri olan Süsen barda çalışarak, bir anlamda ekonomik özgürlüğünü kazanması onu adım adım, kendini tanımaya, ayakta durmaya ve direnmeye yönlendiriyor. Evlenmeden önce çok sevdiği adamın, Yusuf’un, hayatını mahvetmesi, bataklığa sürüklemesi onda büyük değişime neden oluyor. Bu değişimin, kendine bu güvenin sonucu arkadaşlarının yanında Yusuf’un şiddetine maruz kaldığında, gözünü kırpmadan ayaklarına doğru yönlendirdiği silahını hiç tereddüt etmeden ateşliyor. Aslında o güne kadar, onun için bela olan Yusuf’tan kurtulmak için tek umudu abisi Zahit’ti. Ama o andan itibaren değişiyor ve kendindeki bu değişikliği de sık sık dile getiriyor. Kendine güveni gelmiştir. Artık daha özgür olduğunu, bundan sonra kimsenin korumasına ihtiyacının olmadığını düşünür. Köyü boşaltılmış, daha ilkokul öğrencisiyken batıda bir büyük kente gelmiş, orada “getto” denen bir mahallede büyümüş bir Kürt kızı olarak bu değişim önemlidir. Romanın iki önemli kişisi Zahit ve Nahit kendi davalarına adanmışlıkları bağlamında romantik kişilikler. Belli bir idealizasyonun içinden çıkmaya çalışırken bile böyle olmaktan kaçamı CUMHURİYET KİTAP SAYI 1192
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle