23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Andre Clot’dan ‘Fatih Sultan Mehmet’ İki kıtanın ve iki denizin hükümdarı Padişaha Ptolemaios’un “Coğrafya”sını armağan etmiştir. Fatih’in çevresinde bulunan, veya onunla bir biçimde ilişkisi olan kesimle Padişahın kâtipleri ve özellikle danışmanları kültürlü kişilerden oluşturulmuştu. Bunların bir kısmı latin veya slav kökenliydiler. Entelektüel çerçevede yukarıda belirtildiği gibi latin ve slav kökenlilere yönelik ilgi sözkonusuydu ancak figüratif sanatlarda Bizans ve antik Yunan’a nazaran Roma’ya ve İtalya’ya daha yakındı. (s.125) Resim ve heykel sanatı başta olmak üzere Batı sanatına ilgi duyan başka bir Osmanlı padişahına kolay kolay rastlanmaz. Fatih İslamiyetin sıcak bakmadığı resim sanatına büyük ilgi duyar ve davet ettiği Gentile Bellini’ye resimlerini yaptırır. Fatih büyük medreseler açmış, buralardaki bilimsel çalışmalara olanak tanımıştır. Kendi kütüphanesinde de fizik, astronomi, matematik ve zooloji türünde elyazması kitaplar bulunuyordu. Bilimsel çalışmalara önem ve yaklaşımın somut bir ifadesi olarak dönemin matematik ve astronomi profesörü Ali Kuşcu’yu “müderris” olarak görevlendirir. Bu medreseler birer kültür yuvası ve bilim merkezleriydi. RÖNESANS SEVDALISI Fatih 1481’de Gut (nekris) hastalığından öldüğü zaman 49 yaşındaydı. Onun ölümüne dışarıda ve içeride sevinenler çok olmuştur. Dışarıda sevinenlerin nedeni 1480’de İtalya’nın Otranto limanına asker çıkaran Gedik Ahmet Paşa’nın bu seferinden duydukları kaygıya yönelikti. Çünkü Fatih bir Rönesans sevdalısıydı. Kültür ve sanata olan ilgi ve tutkusu onu Rönesansın kaynağına yöneltiyordu. İçeride sevinenler ise dinciler ve tarikatçılardı. Fatih’in ölmesiyle birlikte şimdiye kadar sinip bir kaplumbağa gibi kafalarını içeride tutanlar Fatih’in yerine geçen II.Bayezid’in tutucu yapısından da cesaret alarak geri kalmışlığın temelini yüzyıllar öncesinde atmışlardır. Andre Clot bu konuda çok yerinde bir saptama yapar: “Fatih Sultan Mehmed dünyaya ve geleceğe bakardı. Bayezid ise kendine dönecek ve İslam geleneklerine eğilecekti. Vakıfları geliştirecek, dini tarikat ve tekkelere mal ve mülkünü geri verecek, onlar da eski güçlerine yeniden kavuşacaktı. Babasının tablolarını pazarda sattıracak, Bellini’nin yaptığı freskleri ve duvar resimlerini ya çıkarttıracak ya da üzerlerini örttürecekti. Fatih’in kütüphanecisi Molla Lütfü sapkın olduğu gerekçesiyle asılacaktı. Entellektüel, bilimsel ve sanatsal açılardan Fatih’in imparatorluğa kazandırmak istediği yeni ufuklara açılım kırılacaktı. İlk Osmanlı matbaasına ancak 1727’de izin verilecekti. O da din ve hukuk kitaplarını basmamak koşulu ile.. Fatih’in açtığı yola tekrardan dönmek için uzun süre beklemek gerekecek,bunu XX. yüzyılda Türk aydınları başaracaktır. Dediği gibi de oldu. Ancak o tabloda da yine bir sinme hareketi göze çarptı ve kafalarını kuma gömenler tekrar ortaya çıkmayı başardılar. Tarikatçılar, din tüccarları sahneye çıktı. Şimdilerde II.Bayezid dönemi yaşanıyor. Bu acaba tarihin bir tekerrürü müdür ? ? İki kıtanın ve iki Denizin Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed/ Andre CLOT/ Çeviri: Necla Işık/ Doğan Kitap/ 283 s. Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türk tarihinin en çok saygı duyulan “büyük adam”larından biridir Fatih Sultan Mehmed. İstanbul’u fethetmesi ve Bizans İmparatorluğu’nun fiilen son bulması yalnızca Osmanlı/Türk tarihindeki en önemli gelişmelerinden biri değil, Avrupa tarihinin de başlıca kırılma noktalarındandır. II. Mehmed’e “fatih” unvanını kazandıran büyük fetihleri, askerlik dehası hemen herkes tarafından biliniyor. Ama diğer yandan Fatih’in, İstanbul’un iskân edilmesi ve büyük fetihlere maddi kaynak bulmak için uyguladığı politikalar; Avni mahlasıyla yazdığı şiirler; Hıristiyan ve Müslüman din adamlarıyla sohbetleri; İtalyan ressam ve heykeltıraşlarla sürekli teması geri planda kalıyor. André Clot, bu açığı titiz bir çalışmayla kapatarak, Fatih Sultan Mehmed’in kapsamlı ve bütünsel bir biyografisini sunuyor okurlara. ? Abdullah TEKİN Yaşındaki Mehmed Manisa’daki sarayda geleneksel bir çizgide eğitilir. Hatim indirip Kuran’ı ezberlemek zorundadır. Ne var ki hocaları ona söz geçiremiyorlardı. Bunu öğrenen babası II. Murad bu hocaları değiştirir ve onların yerine Molla Gürani’yi atar. Çalışkan, bilgili ve otoriter bir kişi olan Gürani bir ders sırasında kendisiyle alay eden şehzadenin eline birkaç değnek indirmekten çekinmez. Mehmed’in Doğu dünyasının en kültürlü kişilerinden biri olmasının öyküsü böyle başlar. Arapça ve Farsça’dan başka güney Slav dillerinden biriyle Yunanca’yı da öğrenen genç Padişah her zaman büyük bir ilgi duyduğu Batı uygarlığına , kimi kitapları Türkçe’ye çevirterek ve dönemin aydınlarıyla bir araya gelerek yoğun bir biçimde yönelir. Çok çalışkan,bilgili ve “müthiş” merak duyan ve hırslarını gerçekleştirmeye önem veren bir yapıya sahip olan MehSAYFA 8 ? 29 KASIM 11 med Boğaz’ı kesen güçlü bir kale yapımını tasarlar ve bu kalenin yapımında bizzat kendisi inşaat malzemeleri taşıyarak katkı sağlar. Andre Clot Fatih’i “gizemli” bir insan olarak niteler. (s.107) Onun, “düşünce ve projelerimi sakalımın bir teli bilse onu hemen keserim” söylemi ünlüdür. Nitekim bu çerçevede, ölümünden önce Gebze’de orduyu toplayan Fatih’in nereye sefer yapacağını kimse bilmez. 1458 ilkbaharındaki Mora seferinde Korint’e ve Atina’ya uğrar”. Kent o sıralar yoksun bir görünümdeydi.”Akropol çevresindeki antik yıkıntılardan ve bir kasabadan ibaretti. Sultan Mehmed burada birkaç gün kaldı. Okuduklarından ve maiyetindeki Rumların betimlemelerinden iyi bildiği anıtları teker teker inceledi. Bu kente ve geçmişteki büyük sanat ve bilim zenginliğine hayran kaldı. Bu hayranlık, kökeni ne olursa olsun, Osmanlının yabancı kültürlere gösterdiği saygıdan elbette çok daha fazla bir şeydi.”(s.94) Kültürlü bir Müslüman olduğu bilinen Fatih Hıristiyanlığa da ilgi duymuştur. Onun bu yönü şöyle değerlendirilmekte dir: “Fatih Sultan Mehmed’in dinlere olan bu merakı, tıpkı ruhani olmaktan çok uzak amaçlara yönelmiş muzaffer bir kumandanda bulunması pek beklenmeyecek bazı kişilik özellikleri gibi onun açık fikirliliğine işaretti. (s.106) Fatih’in Homeros’un ünlü destanı İlyada Odyssea’yı çok iyi bildiği bir gerçektir. Osmanlı padişahları içinde bu destana ilgi duyan, bu destanı iyi bilen bir başka örneğe rastlanmaz. Nitekim Mytilene seferinden dönerken Troya harabelerini gezen Padişah bu destanın kahramanlarından Akhilleus’un mezarını sorar. Bu ziyaret, onun Batı kültürüne hayranlığının bir başka anlatımdır. Kütüphanesinde 1000’e yakın kitap vardır ve bu kitapların büyük bir bölümü Doğu ve Müslümanlıkla ilgili olsa da önemli bir bölümü Antik çağ ve Batı dünyası olarak göze çarpıyordu. Kendisine armağan edilen “Kartaca Savaşlarının Tarihi” adlı kitabı yoğun bir ilgi ile okumuştur. Günümüzde Topkapı kütüphanesinde bulunan bazı el yazması kitaplar Fatih’in kütüphanesinden alınmıştır. Onun bu yönünü bilen karısı Sitti Hatun 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1189
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle