23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş 1 iir Atlası CEVAT ÇAPAN İvan PEYÇEV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Ve aşk gibi, nefret gibi, gerçek gibi sözlerle ben kendimi asla aldatmak istemiyorum’ 1916’da Şumen’de dünyaya geldi. Öğrenciyken hükümet karşıtı hareketlere katılması nedeniyle liseden kovuldu (1933). RMS (Devrimci Gençler Birliği) üyesi oldu. İlk şiirini Şumenska poşta (Şumen Postası) gazetesinde yayımladı. Ağırlıklı olarak aşk ve deniz temalarına yönelen İvan Peyçev’in şiir dünyasında bir bütün olarak ülkesine bağlı, dünyayı ve insanlığı düşünen, insanlar arasındaki iletişimin gittikçe bozulmasından huzursuz olan, kutsal bilinen değerlerin kaybolup gitmesinden endişe eden, yeni kuşaklara güzel bir gelecek bırakma özlemiyle çırpınan dürüst bir insanın içten itirafları, en dikkat çeken özelliklerdir. Şiiri denli özgün kişiliğiyle de tanınmış olması, onu çağının çok sevilen şairlerinden biri yapmıştır. Şairlik duyarlılığını lirik tiyatro yapıtlarında da elden bırakmayan İvan Peyçev’in şiir kitapları şunlardır: Şiirler (1948), Saldırı Öncesi Dakikaları (1955), Güne Başlarken (1955), Uzak Denizlerde Yolculuk (1962), Lirik Seçkiler (1964), Lakonik Gökyüzü (1967), Kıyının Sonbaharı (1968), Seçilmiş Şiirler (1970), Bayraklar Öfkeliler (1973), Lirik (1976), Yörüngeler (1976), Kanat Gölgeleri (1977). *** Gitme sakın uzaklara, sakın uzaklara gitme, keder. Uzaklara sakın gitme, n’olursun. Ben sensiz yapamıyorum biliyorsun. Kalamıyorum nedense uzağında ilgisizliğinin. Duymadan kurşunlanmış sokakların, dehşetten yıkılmış göklerin yankılaşını ayak seslerinde senin. Sakın uzaklara gitme, keder. Anla, sensizliğine alışamadığımı, hiç olmazsa, bu sefer. KORKU Gözlerim, fazla güneşten acıyor anlaşılan, bakışlardan, sigara dumanından, şaraptan, rüzgârlardan ve bölük pörçük bulutlardan, garlardan, tarifelerden, güzergâhlardan ki her biri bir ufkun peşindedir ha bire lokomotiflerle, tellerle, semaforlarla, siyah dumanlarla, fenerlerle, menzillerle ve yine de bizi bir yere ulaştırmazlar asla. Bitmemiş acısı hep peşim sıra yürüyor gizlenmiş yüzlerin ve düşüncelerin sahil çöplüğü seslerinden sıyrılmak zor, bir de anahtar deliğinden gözlenenlerin. O küçük köy evinin acısı hep peşimde peşimdedir acısı uzak anıların sapsarı. Görmek istemiyorum rüyamda bile rengini ve gülüşünü yitirmiş dudakları, ellikten çıkmış elleri, solgun ve bitkin, mektup ve paçavralar üstündeki elleri; sokakların çamurunu, enkazını evlerin, eski sandıkları ve onlardaki eskilikleri ve mağazalarla hallerin tam önlerinde bomboş ağını açan bozbulanık yağmuru. Bundan böyle yalnız kalmak istemiyorum ve aşk gibi, nefret gibi, gerçek gibi sözlerle ben kendimi asla aldatmak istemiyorum. Gerektiğinde hazırım sessizce ölüme bile ama sevgileriyle ve umutlarıyla insanların, o ince nezaketle çöplük evlerden gelen, bu kez ebediyen kaparım gözlerimi inanın gerçekten de çok, hem çok fazla güneşten. *** Gece yarısından önce ya da gece yarısından az sonra çınlar durur bir masal. Bir masal gelir, ya da geriye döner, evin kapısında zil yoksa eğer, eğer görünmüyorsa evler ortalıklarda, o zaman masal kumaşlarda çınlar, o zaman masal nazik izler bırakır kumsalda. Ama kumaş da yoksa eğer, eğer düşsel körfezler de yoksa iz bırakacak, gece yarısından önce çınlar durur masal, ya da gece yarısından sonra kalbinin içinde çınlar ancak ve geriye gelir gece yarısından önce ya da gece yarısından sonra gelir ama ilgisizlikten bitkin haldedir. KAÇIŞ Anna’ya Ben çok uzaklara kaçabilirim, hançer ağzı gibi yol üzerinden simsiyah gölgemle geçebilirim. Ayak basılmadık dağda bile ben çıkarım tüm vahşi kayalıklara yitip bulutların sessizliğinde – düşse de en soğuk uçurumlara yüreğim buz tutmaz benim yine de. En gereksiz kuşkulara takılıp yıldızlar altında ateş yakarım, yalnız bir an için senden ayrılıp, senden uzak, ama yalnız bir adım. Ormanlarda sis ve yağmura rağmen dolaşabilirim rüzgâra inat, ya da bir kayıkla şafak sökerken bir nehir ağzını geçerek rahat, mavilikte küreklere asılıp sakin bir denize kesin varırım yalnız bir an için senden ayrılıp, senden uzak, ama yalnız bir adım. Ben çok uzaklara kaçabilirim üstelik tek sözcük etmeden sana, bastıkça hıncıyla pençelerimin mehtabın mavimsi buz saçlarına belki sarar beni bu yaşlı şehir, kumlu yollarında tanımadığım bir kadın bulurum belki kim bilir senden uzak, ama yalnız bir adım. Ben çok uzaklara kaçabilirim kilometrelerce uzak yerlere, ama seni arayacak ellerim ve bana yönelecek seninkiler de – hep yabancı kalacağım böyle ben, aramızda ise o küskün adım ve gidersem uzaklara gerçekten, tek seninle giderim ben, kadınım. ? 29 KASIM 2012 ? SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1189
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle