Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KİTAP KOKUSU Çünkü kader değiştirilebilir, çünkü kader seçimlerle, seçimler de insan aklıyla ilgilidir *Un Lun Don (Lon Dra Kis), China Miéville, Çeviren U. Ceren Ünlü, Yordam Kitap, 2012, 523 sayfa, 11+yaş ? Nilay YILMAZ kademik dünyanın çerçeveli bakışı ve klişeleşmiş yavan dil ve anlatımından doktora tezimi sonunda bitirebildiğim için yeni yeni uzaklaşabildiğim şu günlerde Un Lun Don bana ilaç gibi geldi, hem aklıma, hem de ruhuma... China Miéville’in romanlarıyla daha önce tanışmış olanlar neyi kastettiğimi anlamışlardır. Miéville’in, fantastik edebiyatın Arthur C. Clark, Hugo ve Nebula gibi ödüllerine sahip oluşu; duruşu, yaptığı işler ve yazdıkları onu benzerleri içinde farklı kılan özelliklerden birkaçıdır. Sosyal antropoloji öğreniminin ardından “London School of Economics” okulunda uluslararası hukuk ve Marksizm teorisi üzerine yaptığı doktora çalışması, hayal gücünü kullanmaktaki ustalığı, yaratıcılığındaki özgünlüğü, resim çizme konusundaki yeteneği, çizgi romanlarındaki ince mizah duygusu, farklı edebi türlerdeki başarısı, siyasi duruşundaki açıklığı ve fiziksel görünüşü onun farklılığını daha da derinleştiren özelliklerindendir. Bir yazarın dış görünüşünden okur olarak bize ne diyorsanız, bir kez daha düşünün derim. Çünkü “Olduğun gibi görün” düsturunun bence güzel bir örneğidir China Miéville. Zira gerek akademisyen, gerek siyasetçi, gerekse yazarlık kimliğinin gerektirdiği rollere ve klişelere ve bu klişelerin ona dayattığı söyleme ve yaklaşıma yaşamının her alanında karşı olduğu görülür. Sadece anlatısı değil, dış görünüşü de klişelerden uzaktır. Ülkemizin hem akademik ortamlarında, hem de siyasi arenasında, kazınmış saçları, dövmeleri ve küpeleri olan birinin pek ciddiye alınmayacağını siz de bilirsiniz. Onların sivriliklerini yuvarlaklaştırmaya pek çok kişi gönülden istekli olacağı için bu tür kişilerin fazla seçeneği olmayacaktır; ya sistem içinde yuvarlanıp gitmeye zorlanacak ya da sistem dışına doğru yuvarlanacaktır. Farklı bakışı olana, çoğunluktan farklı bir şey söyleyene tahammül edememe ve hemen onu etiketlendirip öteki ilan etme halimiz şu günlerde giderek artıyor; hayaletleri, vampirleri, ucubeleri vb. konu alan filmlere ve kitaplara yönelik aşırı ilgi de. Bu paralellik bana böylesi bir ilginin sivrilen hoşgörüsüzlüğümüzün bir sağaltım alanı olabileceğini düşündürüyor. Havada uçuşan sözcüklerin arkasına takılıp, özgürleşme ya da esirleşme seçimimize bağlı olarak farklı yollarda ilerliyoruz. Kalıpyargılar, önyargılar, klişeler sağımızdan, solumuzdan yol boyunca yuvarlanıyor... Klişe kırma konusuna tekrar dönecek olursak, Miéville’in bu konuda uzman olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda Un Lun Don’u dünyayı kurtaran kahraman öyküsü olarak okumak ona etiket yapıştırıp sistem içine “yuvarlamaya” benzer. İlk bölümlerde dumanla savaşmaya başlayan kahramana bakıp hayal kırıklığına uğramak, klişelerin ardı arkasına sıralanışını izlerken huzursuzlanmak ve öyküyü çevre bilinci oluşturmak amacıyla yazılmış yapıtların içine yerleştirmek için çok sayıda gerekçeniz olacaktır. Ne var ki bunlar “seçilmiş kişi” olan 12 yaşındaki Zanna’nın düşmanı karşısındaki başarısızlığı ile sallanmaya başlayacak, pek çok ana karakterin teker teker ölmesiyle de sizi kendi klişelerinizle baş başa bırakacaktır. Bu klişelerin nasıl kırıldığından söz etmeden önce sizi Zanna ve Deeba ile tanıştırmalıyım. Gizli bir geçit bularak kendilerini Londra’nın aynadan görülen imgesi Un Lun Don’da (Lon Dra Kis) bulan, bu ülkede yaşayanların zehirli ve akıllı gaz Duman’a ve yandaşlarına karşı yürüttükleri A savaşın tam ortasına düşen, hem Lon Dra Kis halkına yardım etmek, hem de bir an önce evlerine dönmek isteyen iki kızın öyküsü olarak özetlenebilir. Ne var ki bu sadece onların öyküsü değil, bu ülkede yaşayan ayaklı otobüsler, zarf şeklindeki evler, içinde eşek arıları yaşayan telefonlar, karate yapan çöp bidonları gibi alışık olmadığımız canlıların da öyküsüdür. Bu ülkedeki her şey canlıdır, sözcükler bile. Bir evin kapısından bir ormana açılabilir, altı boş olan çatılarda yürüyebilir, hareketli bir köprü ile her yere gidebilir, hayaletler, zombisler, dumankeşler, başının yerinde kuş kafesi olan ya da dalgıç giysisi içindeki balıklarla birlikte yaşayan insanlarla karşılaşabilir, boş bir süt kutusuyla evcil hayvanınız gibi arkadaşlık edebilir, iğne kafalı bir moda tasarımcısının sizin için diktiği kâğıt eldiveni giyebilirsiniz. Çünkü burası Londra’da işe yaramadığı için çöpe atılan her şeyin can bulduğu bir harikalar diyarıdır, burada her şeyle karşılaşmanız mümkündür. Bu diyarda yaşayan her canlı, kadim Kitap’ın sayfalarına işlenmiş kehanetlerde adı geçen “seçilmiş kişiyi” uzun yıllardır beklemektedir. Ne var ki Zanna’nın daha ilk mücadelesinde Duman’a yenik düşmesi, Lon Dra Kis halkını, en çok da kadim Kitap’ı şaşkına çevirir. İnandıkları şeylerin yanlış olduğunu kabul etmek zorundadırlar. Buraya kadar beklendik bir olay örgüsüyle ilerleyen öykü, türe özgü olan klişelerin kırılmasıyla hızlanmaya başlar. Zira beklentiniz birkaç adım sonra beklenmedik bir şeyle yerle bir olmaya başlamıştır artık. Ölen kahramanlar, yanlış bilgiler içeren kehanet kitabı, yanılan bilge kişiler, kötü olmayan hayaletler, büyüleri tutmayan büyücüler, kötülere yardım eden iyi insanlar sanki sizinle oyun oynuyor gibidir. Her yanılgıda kalıpyargılarınızın ne kadar güçlü olduğunu görür, buna direnir, ilerleyen sayfalarda bir yanlışlık olduğunu görme hayali içinde okumaya devam edersiniz. Bu tür beklentiler (örneğin, seçilmiş kişinin yeniden öyküye dâhil olup Duman’ı yeneceği, kaybolan kişilerin beklenmedik yerlerden çıkacağı, iyi insanların kötülerin safından ayrılacağı vb.) kitap bitene kadar size eşlik eder. Oysa ki bu ülke Londra’nın aynadan görülen imgesidir, Un Lun Don’dur, bir akistir, Lon Dra Kis’tir. Burası kendi kuralları ve gerçekliği olan bir öte diyardır. İşte bence tam da bu vurgu çocukları kitaba bağlayacak önemli bir ayrıntıdır. Çünkü biliyoruz ki çocukların dünyaya bakışı da tıpkı böyledir; yetişkinlere çoğu kez aynadan görülen imgeler kadar ters ve alışılmadık gelen bu bakışa yetişkinler her ne kadar imrenseler de, kendi olay örgülerine çocukları bağlamak için bir ömür uğraşır dururlar... Oysa China Miéville tam da ondan beklenildiği gibi yine sivrilik yapar. Un Lun Don, onun ilk çocuk kitabı olmasına rağmen bu yanılgıya China Miéville düşmez, aksine çocukları çocuk kitaplarında pek rastlanılmayan bir yaklaşımla, ezilmişlerin, terk edilmişlerin, eksikbozuk diye çöpe atılmışların, dışlanmışların, korkusuna kurban gitmişlerin, kendi çıkarı ve güvenliği için arkadaşlarını satmışların dünyasına korkusuzca sokar. Toplumsal çürüme, bozulma, savaş, kader ve inanç konularına yaklaşımı tipik kahramanlık öykülerindeki yakla2012 şımlardan çok uzaktadır. Buradaki zombisler, dumankeşler, tekirgeler, hayaletler, tuhaf yaratıklar ve seçilmiş kişiler Londra’da onlara yüklenen anlamları reddeden, yaşamlarını kendi seçimleri doğrultusunda şekillendiren kişilerdir. Özgürlüklerini akıl, mantık ve korkuları belirlemektedir. Çünkü Miéville’e göre kader değiştirilebilir. Çünkü kader seçimlerle, seçimler de insan aklıyla ilgilidir. Çünkü sınırların test edilmesi, insanın kendisine biçilen rolleri kabul etmeyip kendi seçimlerini yapması bir bakıma kaderine karşı gelmesidir. Çünkü aslında hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir, bilindik dünyada bir işe yaramadığı düşünülen bir yöntemi denemek işe yarayabilir. Çünkü insan bazen kendi düşüncelerini bile göz ardı edip yanlışları destekleyebilir, bunları aşırı derecede savunabilir ve kendisinden şüphelenildikçe de inanmak istediği şeylere daha sıkı tutunabilir. China Miéville, kitabında bunların hepsine değinir. Ama genç okurlarını zorlamadan, ahkâm kesmeden, kendi düşüncelerini onlara dayatmadan, ince ve derinden yürüyen sorularla onlara bunları düşündürüp hissettirerek, karakterlerin seçimleriyle göstererek, Alice Harikalar Diyarı, Oz Büyücüsü, Hayalet Gişe vb. kitaplara yaptığı göndermelerle onları metinlerarası yolculuğa çıkartarak, tuhaf yaratıklar, bulmacalar ve dil oyunlarıyla eğlendirerek 523 sayfalık kitabı bir solukta okutmayı başarır. Ve bütün bunları kelimenin tam anlamıylakelimelerin gücüyle gerçekleştirir. Çünkü Un Lun Don’un düğüm noktası sözcüklerdir. Sözcükler ve anlamları Un Lun Don’un olay örgüsünün vazgeçilmezidir. Sözcükler kimi zaman bir sırra gönderme yapan bir bulmaca, kimi zaman kahramanın sırrı çözmesine ve aklını/mantığını kullanmasına yardım eden bir ipucu olarak önemli işlevler üstlenir. China Miéville, esneklik, değişkenlik, belirsizlik ve yaşama görelik kavramlarını sadece karakterler ve olaylar bağlamında değil, kullandığı dilde de okurlarına sorgulatır. Ezilmişlerin, dışlanmışların, farklı toplumsal tabakalardan gelenlerin dili farklıdır. “Seçilmiş olmayan” Deeba, Alice Harikalar Diyarı’ndaki sözcüklerin efendisi Humpty Dumpty gibi düşünür. “Sözcükler her zaman bizim istediğimiz anlamları ifade etmezler. Onların ne anlama geleceğine karar veren tek kişi ‘biz’ olmadığımız için sözcükler herkese aittir, her insanda başka bir duygu uyandırabilir” düşüncesi dilbilimsel bir ayaklanmaya da temel oluşturur. Lon Dra Kis topraklarındaki Lasİstifi Çukuru’nda yaşayan zorba Bay Lafügüzaf’ın ağzından çıkan sözcüklerin, efendilerine başkaldırıp kendi anlamlarını ilan etmeleri ve özgürleşmeleri dilin ve dili yaratan aklın devrimi gibidir. Dil ve düşüncenin diyalektik ilişkisi her satırda kendini ince ince gösterir. Bu bağlamda çevirmen U. Ceren Ünlü’yü de kutlamamız gerekiyor. Zoru başarıp China Miéville’in dil oyunlarını Türkçeleştirebilmiş. Çünkü bu kitapta çeviriyle değil de yepyeni bir dil oluşturulmasıyla karşı karşıyayız. Kitabın epik dokusuna, kadim ruhuna, tarihsel göndermelerine, toplumsal katmanların konuştuğu dilsel farklılıklara ve etnik ağızlara karşılık gelecek sözcükleri yaratabilmek, elbette bunu yaparken hem Londrakis’te kullanılan sözcüğün aslından uzaklaşmamak, hem de bunun Londra’daki orijinal karşılığına gönderme yapmak, bunlara ek olarak karakterin kişiliğini oluşturan sözcüğün ses ritmini tutturmayı da es geçmemek bence ustalık gerektiren bir iş. Ceren Ünlü’nün sözcük oyunları, insanda kitabı orijinal dilinden de okuma isteği uyandırıyor. Kitabı bulup bakmadan edemedim. Birkaç örnek: Lafügüzaf (Mr. Speaker), Harcı Derz (Mortar), Rahle (Lectern), Lakırdı Mahallesi (Talk Land), sesçikler (utterlings), Tutarsöz (Unstible), Şemsi Şikeste (Brokkenbroll), Şemsiyetkin (Unbrollessimo), Tabancakis (UnGun), Şemsiyok (Unbrella), Şemsiyeni (Rebrella), Kalık=Kibarca Artık Londra’da Iskartaya Kalanlar (Moll=Mildly Obsolete In London) sözcüklerinin Türkçeleştirilmesine bakınca ne demek istediğim sanırım anlaşılıyor. İki şehir arasındaki zıtlık ve paralellik olgusunun, buralarda kullanılan dillerde de kendini göstermesi Miéville’in imge gücünün örneklerinden. Aktivist ruhunu edebiyata taşıma çabası içinde olmadığını, siyasi ve akademik arenalarda aktif olarak üretim yapmaya devam etmenin, alanlarda slogan atmanın, kitaba gizli ya da açık mesajlar yerleştirip kendi fikirlerini okura dayatıp onları ikna etmeye çalışmanın edebiyatla bir ilgisi olmadığını söyleyen Miéville, bir röportajında Duman’ın çevresel bir kaygının ürünü olmadığını, sadece iyi bir canavar özelliği olması sebebiyle zehirli olduğunu söyler. Duman’ın, çevreyle ilişkilenmesi bonustur. O, okurunun boşlukları doldurmasını seven, ona nefes alacak yer bırakan yazarlardandır. Benzer bir dayatmaya yol açmamak için kitabın resimlerini de kendi yapmıştır. Ana karakterlerin resimlerinin yer almadığı kara kalemtarama çizimleri, Lon Dra Kis şehri hakkında ipuçları verir, bu tadımlık çizimlerden yola çıkarak gerisini hayal etmek okura bırakılmıştır. Bunca şeyi bir arada yürütebilen, yaptığı her işi hakkıyla becerebilen China Miéville’i okumamak mümkün mü! Miéville, duruşuyla insanı umutlandıran, “bunu ben neden daha önce düşünemedim” diyerek imrendiren ve insanın içinde üretme ve mücadele etme isteği uyandıran biri olarak umarım çocuklar için de yazmaya devam eder. Ve umarım Yordam Kitap da buna benzer çocuk kitapları yayımlayıp çocuk edebiyatı alanına alternatif akımlar taşımaya... Kısacası, çocuk ve gençlik edebiyatı alanında ideoloji dayatmadan ideolojik yazabilmenin güzel bir örneği Un Lun Don. Çocuklar zaten sıra dışı (yetişkinlere göreyse çarpık) algılarıyla Lon Dra Kis’in doğal vatandaşları, gizli geçitleri biliyorlar. Yetişkinlerin de bu ülkeyi mutlaka ziyaret edip aynadan yansıyan imgelere bakmaları gerektiğini düşünüyorum. Sanayi Devrimi ve kapitalizmin dayattığı değerlerin, 1953’te Londra’da binlerce insanı öldüren Büyük Sis Felaketi’nin izlerini vb. keşfetmek yetişkinleri farklı bir yolculuğa da çıkartacaktır. Aynaya bakma zamanı. Lon Dra Kis’e gitmek için vize almadan önce: http://www.idefix.com/Kitap/kitapoku.asp Çevirmen U. Ceren Ünlü “Çeviri süreci gerçekten çok eğlenceli, ama biraz zorluydu. Üretilmiş kelimelere Türkçe karşılık bulmak, bulmaca çözmek kadar zevkliydi. China Miéville’in bir yandan dili, diğer yandan fantastik kurgunun sınırlarını esnetmesini, tüm bunları da genel bir sistem eleştirisi bağlamında yapmasını çok önemsiyorum. Üstelik, kendisi çeviri hakkında kendisine sorular soran çevirmenin epostasına anında cevap verecek kadar da alçak gönüllü bir insan! Umarım, çocuklar kitabı beğenirler.” ADRES DEĞİŞİKLİĞİ: Postaların bana ulaştığı İstanbul Bilgi Üniversitesi adresim değişmiştir. Yeni adresim: Nilay Yılmaz, Pınar Sok (PTT arkası) No: 9/2 Burgazada, Adalar, İstanbul, Tel: 02163811750 SAYFA 26 ? 29 KASIM CUMHURİYET KİTAP SAYI 1189