Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Akif Kurtuluş ile ‘Mihman’ı konuştuk ‘Mihman, cevabı kesin olarak verilmeyen sorularla dolu’ Mihman... Kurgusu gerçeklerin üzerine kurulan ama asıl o gerçeklerin arkasındaki başka hakikatlere dikkat çeken bir roman. Gerillası, MİT’çisi, PKK’lisi, askeri, acılı anaları, kaçıranı, kaçırılanıyla ne Türklerin hikâyesi ne de Kürtlerin. Derdi, düşü, çaresizliği, öfkesi, zalimi, mezalimiyle ve bir de erk tarafından aldatılmışlığıyla, kullananı, kullanılanıyla yarası olanları konuşturuyor yazarı Akif Kurtuluş. Bir büyük yaranın etrafına topluyor onları. Rollerin hızla yer değiştirdiği mekânlara ışık tutarak, aydınlatmaya çalışarak... Kesişen yolların, ilişkilerin ve buna kayıtsız kalınmasının öyküsü de Mihman. Ve cevabı kesin olarak verilmeyen sorularla dolu yazarının da dediği gibi. Herhangi bir mesaj vermek kaygısında olmayan, taraf tutmayı amaçlamayan, tüm kahramanların iç dünyalarını tanımaya çalışarak, iç dünyalarındaki çatışmayı ortaya çıkarmaya gayret ederek kaleme alınmış. Akif Kurtuluş ile “Mihman”ı konuştuk. ? Gamze AKDEMİR “Bazen ev dolar, gençlerden biri kadınlara, televizyonlarda, gazetelerde olmayan haberler verirdi. ‘TC gerçekleri saklıyor, altı değil, en az on asker öldü’. Savaş, ilk önce rakamları çirkinleştirir. Sayılar senin yüreğine yumruk gibi oturur. Acıyı daha büyük acıyla yıkar insan. Evlat acısını yıkacak daha büyük acı yoktur, canım kardeşim. Senin sesin sayıların merhametsizliğine öyle bir vurdu ki, bunu anlayabilecek vicdan nasip etsin bize Allah. Hepimize.” Romandaki gerilla annesi Ayfer’in, asker annesi Nalan’a mektubundan... ise hakikatin eşiğine getirmeye çalıştım. Mihman’da gerçekler var ama onların arkasında başka hakikatler var. Bunu okur söylesin isterim. Öte yandan ne Türkleri yazdım, ne de Kürtleri. Yarası olanları konuşturdum. Bir büyük yaranın etrafına topladım onları. itabın sonundaki im’le başlayalım söyleşimize; “Yazdıklarımın hepsi gerçektir. Kişiler, kurumlar, olaylar... Hepsini ben yarattım.” İnsan Türk’ü değil, insan Kürt’ü fiziki ve manevi “meseleler” bağlamında daha bir özneye alıyor ve adeta başka bir coğrafyadan sesleniyor roman; derdi, düşü, çaresizliği, öfkesi, zalimi, mezalimiyle ve bir de erk tarafından aldatılmışlığıyla... Kullananı, kullanılanı da cabası... Yani... Devamını yazarından rica etmeli... Ben bir kurgu yaptım. Karakterler yarattım. Hepsinin gerçek olduğu iddiasıyla yaptım bunları. Benim edebi gerçeklerim onlar. Onlardan birkaçını SAYFA 4 11 EKİM 2012 K Rollerin hızla yer değiştirdiği mekânlara ışık tuttum. Aydınlatmaya çalıştım o mekânları. Benim Mihman’dan önceki edebi maceramı izleyenlerin bile bilmediği, görmediği ilişkilerde gezindim. Bir yerde yolları kesişenlerin nasıl oluyor da bu kesişmelere kayıtsız kaldığını merak ettim. Mihman, cevabı kesin olarak verilmeyen sorularla dolu zaten. Acı her iki tarafa “püskürüyor”, her iki tarafı hem farklı hem aynı vuruyor. Bir Nalan mesela, asker oğlunu kaybedip “öteki” addedilen ana ile empati kuruşu, böyle gelmiş böyle gideduran düzene kafa tutuşu, kızı dağa gitmiş çocukluk arkadaşı Ayfer ile mektuplaşması, birbirlerinin merhemini ana acısından karmaları... PKK tarafından kaçırılan avukatın kimi “acayip” bir kabulleniş, dingin bir kavrayış içerisinde yaşadıklarına kendisini de sırayla yerlerine koyarak dava, davacı ve “Yazdıklarımın hepsi gerçektir. Kişiler, kurumlar, olaylar... Hepsini ben yarattım.” İnsan Türk’ü değil, insan Kürt’ü fiziki ve manevi ‘meseleler’ bağlamında özneye alıyor adeta başka bir coğrafyadan sesleniyor Akif Kurtuluş. zanlı saflarından yer yer sersem sepelek yer yer hin cin bakışları... Sonra hayal kırıklığının tepe noktalarında asılı kalan Nezir’i... Gerilla Delilası, MİTçisi... Romandaki karakterlerin hepsinin bir kendini kaybetme, hayli şaşırma, ardından örselenme ve sonrasında artık toparlanma mı denir bir kendine gelme, derdi durumu özümseme anları ve ama asla boşvermeme halleri var... Hiçbiri kolay, sıradan şeyler yaşamıyor ve her biri birbirinin “ötekisi”ne değiyor öyle ya da böyle... Sıradan yaşamak artık çok geride kalmış, hani geçmiş olsun gibi... Milyonların ortasında görülmüyorlar, yani görülüyorlar da görülmüyorlar, kanıksanıyorlar... Cem Dizdar, Mihman’ın, kesişmelerin romanı olduğunu yazdı. Doğrudur. Ben de zaten biraz önce söyledim bunu. Birbirine değen hayatlar hiçbir iz bırakmadan geçip gitmiş. Halbuki ne güzel bir roman adıdır değil mi, Emrah Serbes’in: “Her Temas İz Bırakır.” Acılar bizi kavurmaya başlayınca neler olduğunu anlamaya başlıyoruz. Önce yoğun bir öfke kuşatıyor, arkasından aynı acıyı yaşayan sizin deyiminizle Öteki’lere bakmaya başlıyoruz. Bu iki duygu arasındaki mesafe o kadar uzun ki… Kendisiyle aynı acıyı yaşayanın acısı, ne yazık ki bize bir şey anlatmıyor. O nedenle kendi acımızı da sahiplenemiyoruz. Nalân, bunu becerebildiği için kendi acısını yaşayabildi. Farkındayız sanırım, Nalân’ın mezarlıktaki sözlerini boğan öyle büyük bir gürültü var ki bu toplumda. Nalân tek bir kişi mi? Ya Ayfer? Biz onların seslerini duyamıyoruz. O sesi duyanlar, sesin sahibini linç etmeye kalkmak yerine acısına dokunabilse… Ben o acıya dokunmaya çalıştım. Elimden bu kadarı geliyor. ‘ÇOK KÖTÜ BİR TARİH VAR ARKAMIZDA’ ke burada mesela şey, Kü söylem olmadı Eskid için “Y derdi b “biz de Rom kimlik şarapn ruyor? mi, üst mi, De Avukat fer’i mi Ger sı mı va Nezir’e yıl boy neyin n bile bu nın ard Kiml kara so yıldır m yor? H Ama o şaktan ler öde yangın Gerçek bilenle ? şır ‘TAR TARA YATA Araya bir kan girmeye görsün... Mıh gibi pusudadır malum ve aktıkça akar belli ki daha da akacak... Halkların arasına giren kanın sosyali ne hale getirdiğinin, cemiyeti nasıl biçimlediğinin, sağdan soldan nasıl kafadan tokuşturulduğunun da öyküsü denemez mi Mihman’a? Anadolu halklarının eline kan bulaşmadığını söylemek, bir gerçeği hadi iyi niyetle de olsa çarpıtmaktır. Çok kötü bir tarih var arkamızda. Yine de sonuçlarını her geçen gün daha yoğun ve acıyla hissettiğimiz bu savaşın, her iki halkı şükürler olsun ki boğaz boğaza getirmediğini görüyoruz. Ama bu bizi rahatlatmasın. Ne hale getirdiğine gelince… Savaş, savaşan tarafların ağzında birçok kahraman yaratır. Eh yani buna itiraz etsem ne olur? Ama savaş, ilk önce o toplumda ikiyüzlülük ve riya üretir. Taksi sürücüsü dili sürçerek ne diyordu? “Şu kanayan yarayı sarmanın bir yolu yok mu ağbi?” Geçen ay Gümüşlük’te Vanlı bir işçiye “Kürt müsün” diye sordum. “Vanlı olduğum için Kürtüm ağbi” dedi. Sonra hemen ekledi: “Ama terörle işim olmaz.” O genç, on beş gün sonra dağa çıkabilir. Hiç şa ? Birb mahzu merkez mağma sında b celikte saj vere hadi ar kardeş selesi d Dağd ve altın insanla önce... jonktür hennem İnsan değil... gerisi z cek! Y rek sor Hay bırakın bir mes O kara la yaşam tanıma larında gayreti madı a raf gibi bana d en çok zalim o sı… Bu dım? B sine ya bilerek yataklık Son futbol Karşı ik sade ta ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1182 CUMH