Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER Struma/ Halit Kakınç/ Destek Yayınları/ 232 s. Struma, Romanyalı Yahudiler’in hurda bir gemiyle çıktıkları ölüm yolculuğunu; insanlık tarihinin en korkunç dramlarından birini, aşklarını hüzünlerini siyasi arka planıyla birlikte tamamen belgelere dayanarak belgesel roman tekniğiyle anlatıyor. Akademisyengazeteciyazar Halit Kakınç, bu dramın peşine düştü; 7 yıllık bir araştırma yaptı, kaynak kitapları inceledi, Yahudi Soykırımı’nın Türkiye’de yaşanan bu irkiltici aşamasının tanıkları, onların çocukları ve torunlarıyla görüştü. Commonwealth/ Joey Goebel/ Çeviren: Berna Biçen/ İthaki Yayınları/ 570 s. “Eğer biri size, Babanın sana bu şekilde davranmasına neden müsamaha ediyorsun? diye sorarsa, Çünkü o benim babam ve onu seviyorum, dersiniz. O yüzden onu seversiniz ve onu yüceltirsiniz çünkü o kişi bu kelimeyi tanımlar: Baba. Aile de başka bir kelimedir. Onlarla kavga edebilirsiniz ama onlar gene de sizin ailenizdir, o yüzden sonunda hep onlara geri dönersiniz. Kelimeler her zaman önceliklidir, çünkü kelimeler bütün hayatın boyunca değer vermen gerektiği öğretilen fikirleri temsil eder.” Joey Goebel, Commonwealth’le çağımızın alışılmadık ve yeni sesi olduğunu kanıtlıyor. Ölü Kelebeklerin Dansı/ Hüsnü Arkan/ Kırmızı Kedi Yayınları/154 s. “Ölümümün on altıncı gününde anılarımı yazmaya karar verdim ben. Öldükten sonra karşılaştığım insanlar, anılar evinde gezinmenin bir ölüye hiçbir yarar sağlamayacağını söyledilerse de onlara inanmadım. Öldüm ve Tanrı burada da yok! Ne yapabilirim? Galiba artık yaşamıyorum. Şairin kelebeği gibi, düşümde kendimi bir ölü olarak mı görüyorum, yoksa uyandım da ölmeden önce yaşadıklarımın bir düş olduğunu mu fark ettim, bilemiyorum. Ölüler yaşamaz!” Ölü Kelebeklerin Dansı, ölümünün on altıncı gününde anılarını yazmaya karar veren bir anti kahramının serüvenini anlatırken okuru bir düş dünyasının derin sularında gezdiriyor, ölümü ve yaşamı sorgulatıyor. “Türk’ün Türk’ten Başka Dostu Yoktur”/ Metin Gülbay/ İthaki Yayınları/ 314 s. Cumhuriyet nesilleri “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” anlayışıyla yetişti. Oysa yüzlerce uluslararası örgüte üye olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, içinde onlarca kadim halkın bakiyelerini barındıran bir devletin, çokdinli bir yapıyı bu kadar budamaya rağmen yine de sona erdiremeyen bir ülkenin halkı olarak, kime dost kime düşman diyebiliriz ki? Metin Gülbay, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok mu?” sorusunu, Türkiye’nin önde gelen isimlerinden bazılarına yöneltti: Yrd. Doç. Dr. Rula Baysan, Ahmet Ümit, Prof. Dr. Arus Yumul, Em. Koramiral Atilla Kıyat, Prof. Dr. Aydın Uğur, Doç. Ferhat Kentel, Gündüz Vassaf, Prof. Dr. Mehmet Altan, Prof. Dr. Murat Belge, Murat Kapkıner, Oral Çalışlar, Osman Arolat, Serdar Kaya, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu. Sofralar ve Anılar/ Gün Benderli/ Sözcükler Yayınları/ 310 s. 1951’de Türkiye’deki baskı ortamı nedeniyle yurtdışına gitmek zorunda kalan Gün Benderli, uzun yıllar Budapeşte Radyosu Türkçe Yayınlar Servisi’nde çalıştı. Türkiye sol hareketinin uluslararası alanda temsilcilerinden biri oldu. Sofralar ve Anılar, onun yıllar boyu oluşturduğu dostlukları yansıtıyor. Kimi zaman hayatın trajedileri, kimi zaman sıradan insan hallerinin yansıdığı anılara, ortak sofraların neşesi, hüznü ve yemek tarifleri eşlik ediyor. Sofralar ve Anılar, okurları hem tarihsel bir yolculuğa davet ediyor hem de birer roman kahramanı olan kişiliklerin hayatlarından bölümler sunuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Doğu Perinçekİsviçre Davası/ Pulat Tacar/ Kaynak Yayınları/ 258 s. Pulat Tacar, Türkiye’nin deneyimli ve seçkin diplomatlarından biri. Mesleki kariyerinin büyük bir bölümünü, Türkiye’nin Avrupa ülkelerindeki Konsolosluk ve Büyükelçilik düzeyindeki temsilcilik görevleri oluşSAYFA 28 ? 11 EKİM 2012 turdu. Tacar bu kitapta, Batı merkezli “Ermeni soykırımı” iddiasını ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, bu iddiayı kabul etmemenin suç sayıldığı İsviçre’deki “yalan çiğneme eylemi” nedeniyle yargılanıp cezaya çarptırılması davasını inceliyor. Mutlu Moskova/ Andrey Platonov/ Çeviren: Günay Çetao Kızılırmak/ Metis Yayınları/124 s. Rus edebiyatının geç keşfedilmiş ustalarından biri olan Andrey Platonov’un 1930’larda yazdığı Mutlu Moskova, Rusya’da ancak 1991’de, eski rejim yıkıldıktan sonra yayımlanabildi. Roman küçük yaşta öksüz kalan Moskova Çestnova’nın etrafında dönüyor. Hayatı keşfetmeye çalışan, içi içine sığmayan Moskova meslekten mesleğe ve bir romantik ilişkiden diğerine geçerken hem değişik tecrübeler yaşıyor hem de ilginç karakterlerle karşılaşıyor. Moskova’nın yaşadıkları ve tanıştığı kişiler üzerinden, insan ruhunu amansız bir savaş meydanına çeviren karşıt güçleri de ustalıkla betimliyor Platonov: Birilerine, bir şeylere bağlanma ihtiyacı ve bu bağlılıktan duyulan korku, mantık ve duygular; toplumsal benlik ve bireysel benlik, bir şeyler yapma arzusu ve bu arzuyu öldüren nafilelik hissi... Tıpkı Platonov’un diğer eserleri gibi, Mutlu Moskova da Stalin dönemindeki idealist propagandalara karşılık toplumsal gerçekliği gözler önüne seren, insana dair ebedi ve ezeli meseleleri kurcalayarak varoluşu sorgulayan, her cümlesi yazarın özgün zihninin ve kaleminin damgasını taşıyan bir roman. Algı Kalesi: Rastlantı ve Devinim/ Gültekin Karakuş/ H2O Kitap/190 s. İstanbul, 1873... “Şansı yaver gitmiş bir ihtimal” hikâyesinin anlatıldığı kitabı okuduğunda, başına gelebilecek tek ihtimalin idama mahkum edilmek olacağını bilemezdi medresenin sevilen hocası Akil. Tahir Usta onu bir mezarlığın kuytusuna sürüklediğinde, ne zamandır merak edip durduğu o “oda”yı nihayet görebileceği ihtimali Levend’in aklına hiç mi hiç gelmemişti. Yaşama dair küçük bir ihtimalin peşindeki Melike, daha önce bir kez olsun düşünmemişti sevginin de bir ihtimal olabileceğini. Peki, ihtimaller tıpkı bir hileli zardaki gibi önceden belirlenmişse? Nasıl çözülecekti varlığımızı kuşatan sırlar? Bir kitap sayesinde mi? Onlarca, yüzlerce? Bilgiye, varlığın bilgisine, yaşamın anlamına dair küçücük bir bilgiye ulaşmayı vaat etmez mi on binlerce, yüz binlerce kitabın yer aldığı bir kütüphane? Yoksa sonsuza kadar kaybolacağınız labirente mi dönüşür? Gültekin Karakuş, Algı Kalesi: Rastlantı ve Devinim’le okumaya ve kitaba dair bir sayfa açıyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1182