Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y u Amerikalıların Kurt Vonnegut Jr. ile bitmek bilmeyen bir sorunları var. Yıllardır gazetelerden, dergilerden izlerim; Vonnegut’ın romanları, özellikle de dilimize Mezbaha No. 5 diye çevrilen Slaughterhouse 5 adlı romanı ABD’deki okullarda ikide bir yasaklanır durur. Geçenlerde The Guardian’da yine böyle bir haberle karşılaşınca, artık gülmekten alamadım kendimi. Evet, Mezbaha No. 5 bu kez de Missouri eyaletinin Republic kentinde Amerikalı “Muzır’cıların” hışmına uğramıştı. Missouri Eyalet Üniversitesi profesörlerinden Wesley Scroggins, yerel bir gazetede yayımlanan yazısında, Vonnegut’ın romanında “bir gemicinin bile yüzünü kızartacak cinsten küfürlü bir dil kullanıldığını” ileri sürmüştü. Profesörün bu “ihbarı” üzerine de, kitabın, lisenin öğretim izlencesinden çıkarılmasına ve kütüphanede bulundurulmamasına karar verilmişti. Haberi okuyunca, anlaşılan, bu Muzır’cılar her yerde, diye geçirdim aklımdan. Türkiye, Fransa, ABD, fark etmiyor. “Muzır’cı”, 19. yüzyıl Fransa’sında, Flaubert’in Madame Bovary’sinin yayımına izin vermenin “zehri herkesin ulaşabileceği bir yere koymak” olacağını düşünen Savcı Pinard’ın kılığına bürünüyor. Günümüz Türkiye’sinde, William Burroughs’un Yumuşak Makine’sini ahlaka aykırı bulan sansür görevlisinin takım elbisesini geçiriyor sırtına; ABD’de de, bir üniversite profesörünün cüppesine sarınıyor… Yazımın başında da vurguladığım gibi, Vonnegut’ın Mezbaha No. 5 adlı romanı, ABD’de son kırk yıldır sansürle en çok karşılaşan kitaplardan biri. Bazen bir öğrenci, bazen bir öğrencinin anababası, bazen bir öğretmen ya da okul yöneticisi ya da bir din görevlisi, Vonnegut’ın romanının öğretim izlencesinden çıkarılmasını ya da ortadan kaldırılmasını istemiş. Gerekçeleri de, kitabın açık saçık olması, kaba bir dil kullanılması, anlatılanların ahlâka aykırılığı ve savaşın “yurtseverce olmayan” bir biçimde anlatılması… Checkmark Books’un 1999’da yayımladığı 100 Banned Books: Censorship Histories of World Literature (100 Yasak Kitap: Dünya Edebiyatında Sansür Öyküleri) adlı kitapta Mezbaha No. 5’e de genişçe bir yer ayrılmış, başından geçen yasaklama öyküleri anlatılmış. 1973 yılında, Kuzey Dakota’daki DraSAYFA eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Kurt Vonnegut Jr.’ın ‘Mezbaha No. 5’ adlı romanı ABD’deki okullarda yıllardır neden yasaklanıyor Sansür bir düşünce sansarıdır B ke Lisesi’nin tek İngilizce öğretmeni Bruce Severy, Mezbaha No. 5’i öğrencilerine “çağdaş edebiyatın canlı bir örneği” olarak okutmaya karar veriyor. Kitabı gözden geçirmesi için okul müdürüne iletiyorsa da, uzun bir süre hiçbir yanıt alamayınca sınıfta okutmaya başlıyor romanı. Çok geçmeden, öğrencilerden birinin, kitapta kaba saba bir dil kullanıldığını ileri sürerek karşı çıkması üzerine okul yönetim kurulu toplanıyor. Toplantıya katılan bir rahibin, Vonnegut’ın romanını “şeytan işi” olarak nitelemesi üzerine de, yöneticiler tek bir satırını bile okumadıkları kitabı okulda yasaklamakla kalmıyorlar, bir hademe tarafından kalorifer kazanında yakılmasını ve Severy’nin sözleşmesinin yenilenmemesini kararlaştırıyorlar. Bu durum karşısında, “Bir kitapta birkaç açık saçık sözcüğün bulunmasının ne önemi var ki. Öğrencilerim bu sözcükleri şimdiye kadar bu sözcükleri kimbilir kaç kez duydular, bu sözcüklerin hiçbiri yeni değil onlar için. Ben her zaman, okulun temel amacının, gençleri şu ‘koca rezil dünyada’ yaşamaya hazırlamak olduğunu düşünmüşümdür, ama şimdi görüyorum ki öyle değilmiş…” diye bir açıklama yapan Severy de, Amerikan İnsan Hakları Birliği’nin desteğiyle, okulu mahkemeye veriyor. İki tarafın yargıç karşısına çıkmadan vardığı uzlaşma sonucunda ortaya şu karar çıkıyor: Mezbaha No. 5, Drake Lisesi’nde 11. ve 12. sınıfların İngilizce derslerinde öğretmenler tarafından okutulabilir; Severy’nin öğretmenliğinin yetersiz olduğu yazılı ya da sözlü bir biçimde öne sürülemez… Mezbaha No. 5, aklı başında bir öğretmenin haklarını aramaktaki kararlılığı sonucunda, Drake Lisesi’nde aklanmış. Ama 100 Yasak Kitap’ta, Vonnegut’ın romanının, ABD’deki liselerde 1970’ler, 1980’ler, 1990’lar boyunca daha pek çok kez yasaklandığına ilişkin örnekler veriliyor. Kaldı ki, geçenlerde kitabın Missouri eyaletindeki Republic kentinin lisesinde bir kez daha yasaklanması, ABD’nin “Vonnegut fobisi” ve “sansür hobisi”nin 2000’li yıllarda da sürdüğünü gösteriyor. Mezbaha No. 5 ile ilgili yeni yasaklama haberini okurken, 1987’de edebiyat eleştirmeni ve araştırmacısı Atilla Özkırımlı’yla birlikte hazırladığımız bir kitabı anımsadım: Yazarları da Vururlar. Cem Yayınevi’nden çıkmıştı kitap. Aslında, Yazarları da Vururlar, 1968’de Sovyet birliklerinin Çekoslovakya’yı işgali üzerine ülkesinden ayrılıp İngiltere’ye yerleşerek “Index on Censorship” dergisinin yayın yönetmenliğini üstlenen Çek gazeteci ve yazar George Theiner’in yayına hazırladığı They Shoot Writers, Don’t They? (faber and faber, Londra, 1984) adlı kitabın bir tür Türkiye uyarlamasıydı. Theiner’in hazırladığı kitapta, Milan Kundera, Mario Vargas Llosa, Salman Rushdie, Tom Stoppard, Nadine Gordimer gibi yazarlar, yazarın, sözcüklerin yaşamlara mal olabildiği toplumlardaki işlevini tartışıyorlardı. Theiner, kitabının adını, Horace McCoy’un 1935’te yayımlanan They Shoot Horses, Don’t They? (Atları da Vururlar) adlı romanından esinlenerek koymuştu. ABD’deki Büyük Bunalım dönemine eleştirel bir bakışla yaklaşan roman, yoksul insanların ödül uğruna katıldıkları bir dans maratonunu anlatıyordu. Sydney Pollack’ın 1969’daki beyazperde uyarlamasında Jane Fonda ile Michael Sarrazin oynamışlardı. Bizim Yazarları da Vururlar adıyla yayımladığımız kitapta ise, ben Theiner’in kitabındaki yazıları çevirmiştim; Özkırımlı da, Türkiye’de sansür ve baskı yaşamış yazarlara yazılar yazdırmıştı. Kitapta, Kurt Vonnegut Jr.’ın da bir yazısı vardı. Yazısında, Mezbaha No. 5’in Drake Lisesi’nde yasaklanmasına değinen Vonnegut, okulun yöneticilerine sesleniyordu: “Romanımda, ‘Çekil yolun ortasından, anasını sattığımın çocuğu!’ dışında tek bir yakışıksız söze rastlayamazsınız… Aydın insanlar gibi davranarak kitaplarımı okumak zahmetine katlansaydınız, kitaplarımın açık saçık olmadığını… anlardınız. Kitapları, hem de okumadığınız kitapları yargılayıp yakmakla, özgür bir toplumda yaşayan gençlere çok kötü bir ders öğrettiniz. Karar verebilmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri açısından daha iyi donatılabilmeleri için çocuklarınızı her türlü düşünce ve bilgiye açık tutmayı seçmelisiniz.” Peki, ABD’deki okul yöneticilerinin yıllardır içlerine bir türlü sindiremedikleri Mezbaha No. 5 ne anlatıyordu? II. Dünya Savaşı’nda ABD Hava Kuvvetleri’nde görev yaparken Almanlara tutsak düşen Vonnegut, tutsak bulunduğu Dresden kentinin Şubat 1945’te yangın bombalarıyla yerle bir edilmesi sırasında sağ kurtulabilen az sayıda insandan biriydi. Mezbaha No. 5’te de, Dresden’de yaşadıklarını roman biçiminde aktarmıştı. Romanda, hava bombardımanı, yüzyıllardır sürüp giden savaşların acımasızlığının ve yol açtığı yıkımların simgesi olarak işleniyordu. Demek, bu denli güçlü bir savaşkarşıtı roman, ABD’nin tutucu kesimlerini yıllardır tedirgin edebiliyordu. Ne ki, Mezbaha No. 5’in, aşırı milliyetçi Amerikalıları çileden çıkaran bir yanı daha vardı. Vonnegut, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Belçika’nın sık ormanlarla kaplı Ardennes Dağları’nda meydana gelen Bulge Çarpışması’nı olanca gerçekliğiyle anlatıyordu. Vonnegut’a göre, “Bulge çarpışması, Amerikan İç Savaşı sırasında Güneylilerin uğradığı yenilgiyi saymazsak, Amerikan silahlı kuvvetlerinin yaşadığı en büyük bozgundu”. ABD ordusu 90 bine yakın zayiat vermişti; 19 bin asker ölmüş, 48 bin asker yaralanmıştı, 20 binden fazla da kayıp vardı… Bu açıdan bakınca, Mezbaha No. 5’in liselerde okunmasını yıllardır yasaklamaya çalışan Amerikalı yöneticileri çok da suçlamamak gerekiyordu belki de!.. Benzer bir romanın günümüz Türkiye’sinde yazıldığını ve liselerde okutulduğunu düşünebiliyor musunuz?.. DÜZELTME VE ÖZÜR: 4 Ağustos 2011 günü Celâl Üster’in “Yeryüzü Kitaplığı” köşesinde kullanılan fotoğrafın Ludmila Savelyeva’ya ait olduğu yazılmıştı. Fotoğraf, King Vidor’un “Savaş ve Barış”ında oynayan Audrey Hepburn’e aittir. Düzeltir, Celâl Üster ve okurlarımızdan özür dileriz. Mezbaha No. 5, aklı başında bir öğretmenin haklarını aramaktaki kararlılığı sonucunda, Drake Lisesi’nde aklanmış. Ama 100 Yasak Kitap’ta, Vonnegut’ın romanının, ABD’deki liselerde 1970’ler, 1980’ler, 1990’lar boyunca daha pek çok kez yasaklandığına ilişkin örnekler veriliyor. 6 11 AĞUSTOS 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1121