25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dırılsağlai sernakde ya da işimlesonuç5 yıl sürdü ve ı kaldı. rişim aynakmesi 26’da ekirve a koyiktiğin aşıalar olrak tığı 51’de rol hisaşladı. n konu de etbir ardan erinin i TürAyrıca iyorsu ki hise diğer hem kaynaku’ndamaya ol Şirmzalayansıdın göriye’nin laşık 3esap gerçek bin ndir. n alşık 20n Hedenen TL İ bilmekarşı e Bütrdiği 0 milaşık 9 tığımız eğerve iktiha Türk bir çaüküanımeğer rinden asıl de ar. olle¥ u ¥ imtiyaz sahiplerinin yaptığı başvurular Türkiye Cumhuriyet’i tarafından kabul edilmiş ve Lozan Antlaşması çerçevesinde koruma altına alındı. Bir başka konu ise II. Abdülhamit’in Irak petrolleri üzerindeki imtiyazları. Gerek Osmanlı ailesi gerekse tüzel kişilerin Irak petrollerindeki imtiyaz haklarını ele geçirmek üzere özellikle İngiliz ve Amerikan şirketleri ve bu ülkedeki kimi kişilerin faaliyet gösterdiğini görüyoruz. Irak petrollerinde imtiyaz sahibi olan kişilerin haklarının akıbeti hakkında, incelemiş olduğumuz kaynaklarda kesin bir bilgiye rastlamamakla beraber, bazı şahısların mirasçı bırakmadan vefat etmeleri nedeniyle bir kısım hakların Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hazinesi’ne intikal etmesi gerektiği şeklinde belgelere ulaşıldı. Türkiye’nin Devlet Hazinesi’ne gelmesi gereken bu petrol mirası hakkında aldığı karar ve yaptırım, ayrıca incelenmesi gereken bir konu. Yine Irak petrollerinde kimi şahıslar veya bu şahısların haklarını devrettiği şirketlerin elde ettikleri imtiyazların geçerliliğinin uluslar arası hukuk uzmanları tarafından incelenmesi zorunlu. II. Abdülhamit’in Musul ve Bağdat petrollerinde sahip olduğu hakları elde etmek için vârisler, 1920’de başlayan ve halen devam eden hukuksal bir süreç başlattı. Bu kişiler, Musul petrollerinde sahip olduğu hakkı önce İngiltere, Irak ve Türkiye ile yapılan görüşme ve başvurularla elde etmeye, sonra, sahip oldukları petrol imtiyazlarını yabancı petrol şirketlerine devrederek almaya çalıştı. Musul bizim için ne ifade ediyor? Musul bizim için dönemin basınına yansıyan ifadeyle söyleyeyim “kaybettiğimiz değil, kurtaramadığımız bir vatan parçası”, petrol meselesi değil. Atatürk’ün temel stratejisi ve yaklaşımı da bu. Çalışmada sorunuz çerçevesinde ulaştığımız sonuç şu: Türkiye, Irak petrollerinde sahip olduğu hakları TürkiyeIrak dostluğunun geliştirilmesi için göz ardı etti ve “fedakârlık” yaptı. Türkiye’nin bu hakları tahsil etmek üzere uluslar arası hukuk çerçevesinde bir girişimde bulunmamış olması ve bu hakları, TürkiyeIrak ilişkilerinin önkoşulu olarak görmemiş olması, Türkiye’nin tutumunu açıkça gösteriyor. Musul, Türkiye için sadece bir enerji kaynağı mı? Sorunun en canlı olduğu dönemde Atatürk hayatta, onun bu konudaki izlediği siyasete değinir misiniz? TürkIrak ilişkileri, Atatürk’ün dostluk ve kardeşlik temelinde izlediği politika nedeniyle iyi bir seyir izledi. Atatürk, TürkiyeIrak dostluğunun önemi hakkında yaptığı bir açıklama ise şöyle: “Türk milleti, Irak milletine karşı dostluk emel ve arzularını taşımaktadır.” Atatürk Türkiyesi ve reformları, Irak’a ilham kaynağı olmuş, bunlar yakından takip edilmiş, hatta Irak, Türkiye’yi bir model olarak benimsemiştir. Özellikle Türkiye’nin “milli iktisat” politikası, Irak basınında, kamuoyuna örnek bir model olarak sunulmuştur. Dönemin Irak basını, geçmişte Türkiye’nin bir parçası olan Irak’ın bugün ahlakî ve ananevi bağlarla Türkiye’ye bağlı olduğunu belirtir, Iraklıların Türkiye’nin uyanışından ders alınması gerektiğine dikkati çeker. Kuzey Irak’ın sınırının değişmesi yönünde gündem bulan tartışmaları değerlendirir misiniz? Sınır değişikliği bir çözüm oluşturacak mı? TürkiyeIrak sınırı, büyük güçlerinin isteklerine uygun olarak; uluslararası hukuk göz ardı edilerek ve yerel toprak örgütlenmeleri dikkate alınmadan çizilmiştir. Bu durum da taraflar arasında etnik, dini, ekonomik ve stratejik nedenlerle birtakım sorunların ya şanmasına ve sınırda istikrarın sağlanamamasına neden olmuş ve bölge dışı güçlerin müdahalesine de zemin hazırlamıştır. Olacağı buydu… Evet, Atatürk’ün en büyük kaygısı da buydu. Ekonomik anlamda bir bütün olarak var olabilecek bu bölgeyi ikiye ayıran düzenleme, ticareti ve ulaşımı engelleyen; bölge halkının ekonomik sıkıntılar yaşamasına ve sınırın iki yakasındaki halkın yaşamak için birbirlerine bağımlı hale gelmesiyle, terör ve kaçakçılık faaliyetlerin artmasına sebep olmuştur. Sınırın değişmesi meselesine gelince, TürkiyeIrak sınırı yapılan anlaşmalara ve askeri operasyonlara rağmen hâlâ oturmuş değil. Bu durum kimilerine göre sınırın zorlu coğrafi şartlarına bağlanır. Sınırın bazı yerlerde 2 bin, hatta 3 bin metre yükseklikten ve hayli zorlu dağlardan geçmesi sınırın korunamamasının nedeni olarak görülür. TürkiyeIrak sınırının daha güneyden geçmesi bazı koruma kolaylıkları sağlamakla beraber Irak’ın dağlık olmayan sınırlarında da sınır sorunları yaşanıyor. Diyelim ki Irak sınırı biraz daha güneye indi, bu durum sınırın daha iyi korunacağına güvence verilmiyor. Ancak daha iyi korunsa bile 454 km. uzunluğundaki İran sınırları ne olacak? Bu sınırlar da en az Irak sınırları kadar zorlu ve dağlık. O sınırları da doğuya doğru mu iteceğiz. 2 bin 753 kilometre kara sınırımız var, deniz sınırlarımız ise 5 bin kilometreyi buluyor. Irak ile olan sınırlarımız sadece 331 kilometre. Yani mevcut sınırların onda birinden bile az. TürkiyeIrak sınır sorunları sadece coğrafi okunmamalı; sınırın her iki tarafındaki halklar arasındaki ekonomik ve sosyal ilişkiler, sınırın her iki tarafında hâkim siyasi iktidarlar arasındaki ilişkiler ve güç dengesi de çok önemli. Ayrıca unutmamak gerekir ki TürkiyeIrak sınırıyla ilgili sorunlar özellikle Körfez savaşları sonrasında Türkiye için daha sorunlu bir hale geldi. TürkiyeIrak sınır sorunları ve bu nedenle ortaya çıkan güven bunalımları, iki ülkenin yakın ittifakıyla ve bu çerçevede imzalanan antlaşmalarla, protokollerle giderilmeye çalışılmış; iki ülke arasındaki yakın dostluk ve işbirliği olduğu sürece sınır sorunlarının denetim altına alındığı ve hatta azaldığı görülmüştür. Bugün TürkiyeIrak ilişkilerini gelişmeler çerçevesinde değerlendirdiğinizde ne görüyorsunuz? Türkiye’yi özellikle etkileyecek olan Irak’ın kuzeyindeki Kürt oluşumunun gelişimi, bölgedeki Türkmenlerin konumu ve Irak’ın toprak bütünlüğünün geleceğidir. Bölgedeki Türkmenlerin konumu çok güçlü değil süreç içinde kültürel kimlikleri yok edilmeye çalışıldı. Özellikle petrolün yoğun olduğu ve Türk unsurun önceden çoğunlukta olduğu Kuzey Irak bugün Kürt yönetimi altında. Irak’ta üniter bir yapı yok. Irak’ta SünniŞii; TürkKürtArap çatışması yaşanıyor istikrar yok. Bu çerçevede Irak’ın bütünlüğünün Türkiye’nin bütünlüğü meselesine dönüşmemesi gerekiyor. Bugün Türkiye gündeminde ise bu bölünme meselesi tartışılıyor. Atatürk’ün kurduğu ulusal, üniter ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlarını zayıflatıyoruz… Petrol Çerçevesinde Musul Sorunu (19261955)/ Nevin Yazıcı/ Ötüken Yayınevi/ 432 s. (*) Dr. Nevin Yazıcı, Başkent Üniversitesi Atatürk İlkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Görevlisi. (**) Prof. Dr. Ayşe Eziler Kıran, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Fransız Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanı. 1121 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1121 11 AĞUSTOS 2011 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle