Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
maz, lioğlu. com Sihirli Konuk yazısına yanıt 14 Temmuz 2011’de yayımladığımız, Mehmet Özçataloğlu’nun kaleme aldığı, Sihirli Konuk yazısına Sezer Odabaşıoğlu’ndan gelen yanıtı hiçbir editoryal çalışma yapmadan aynen aktarıyoruz: eçenlerde, eleştiri yazısından çok, açıkça, saldırı nitelikli bir yazı okudum…(Eleştiri yazısı demeyi çok isterdim… Özellikle saldırı nitelikli diyorum.) Çünki, okuduğum yazı, iyi niyetten oldukça uzak; eleştiriden çok, saldırı niteliğindeydi Saldırının hedefi de, 40 yıldır yazıp çizen bendim… Eleştiriden çok, saldırı nitelikli bir yazı, insanı nasıl kırar, üzer, incitir, bilir misiniz… Bir kitabı beğenmemiş olabiliriz… Olabilir. Bunu da açıkça söyleyebilir, yazabiliriz… Ancak, üslubumuza da dikkat etmemiz gerekmez mi? Maksadını aşmış, adeta, bir saldırıya dönüşmüş; açıkça, kişiliğe, kişilik haklarına saldırı niteliğindeki yazının üslubu, tam anlamıyla, bir saldırı üslubu… Bakınız ne diyor: “Şimdi kitaplardan örnekler vererek konuyu açalım ve çocuklarımızı, neden (yazara ait) kitaplardan uzak tutmamız gerektiğini gözler önüne serelim.” Yazıda eleştirilen kitaplarım: “Ekmekteki Para, Kiralık Bisiklet ve Anneler Günü Sağanağı” olduğuna göre, neden bu üç kitabımdan değil de, ebeveynlerimizden çocuklarımızı, tüm kitaplarımdan uzak tutulması isteniyor? İşte bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Daha ilk sayfada, çıldırma noktasına geldik ya, maksadımız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmekolmalı, artık!.. “… çocuklarımızı, neden yazara ait kitaplardan uzak tutmamız…” “Yazarın, ‘Ekmekteki Para, Kiralık Bisiklet ve Anneler Günü Sağanağı’ kitaplarında uzak tutmamız gerekir.” Cümlesini anlar, kabul da ederim… Ancak, hasımca bir ifade olarak algıladığım, “Yazara ait kitaplardan” ifadesini kabul edip sineye çekmem söz konusu olamaz. Daha yazının başlarındaki, bu ifadeyi, anlamakta güçlük çekiyor ve soruyorum: Bu düşmanlık nereden? Yazıdaki maksat, eleştiri değil herhalde… Neyse. Bakınız herhaldeyi bitişik yazdım şimdi. Zira, ben de böyle biliyorum(!..) Ancak, TDK Sözlüğü’nün azizliğine uğramışım, anlaşılan!.. TDK Sözlüğü1998/ Sayfa: 980 (her halde)Kuruyemiş de öyle. –TDK Sözlüğü, sayfa: 1419 (kuru yemiş) Ve daha niceleri!.. Bu arada, hatırlatmakta yarar görüyorum: Öykülerimi yazarken, KİTAPÇI Ambarda Eğlence/ Claire O’Brien / Resimleyen: Tim Archbold / Çeviren: Ayça Sabuncuoğlu/ T.İş Bankası Kültür Yayınları/ 2011 / 48s. / 57 İlk Okuma Kitabı dizisi içinde yer alan bir kitap. Gece ambarda eğlence düzenlemeye karar veren Tavuk Kardeşler, yazdıkları ilanı asması için Horoz’u görevlendirirler. Ama Horoz, kötü bir şey yapar ve “Herkesi Bekliyoruz” satırını çizerek, yerine şöyle yazar: “Sadece Davetliler” Peki ama kimler davetlidir? Horoz’a kalırsa, her şeyin düzgün ve temiz olması gerekir, bu nedenle davetliler de temiz ve düzenli olmalıdır. Ama işin komiği, ambarda böyle bir hayvan yoktu! Okumayı öğrenme sürecindeki çocuklara yardımcı olmak amacıyla hazırlanmış iri puntolu bir kitap. Resimleri de eğlenceli. Yitik Göl/ Ahmet Günbaş/Yakın Kitabevi Yayınları/ 123s./ 2011/ 8+ Ahmet Günbaş’ın güzel Türkçesiyle yazılmış bir anıroman. Halkapınar için kaleme alınmış bir güzelleme. İlk baskısı İmbat Yayınları’ndan yapılan kitap şimdi yeniden yayımlandı. “Hoşça kal, sevgili gölüm benim diye iç geçirdi Servet. Gölün onu duyduğuna emindi. Yanıt olarak tüm gücüyle dalgalandırdı mavi çanağını Halkapınar Gölü. Sıçrayan bir su damlasını veda öpücüğü olarak konduruverdi yanağına.” İyi okumalar. Astronot Nine/ Yazan ve Resimleyen: Nick Ward / Çeviri: Fügen Yavuz / T.İş Bankası Kültür Yayınları / 2011 / 89 s. / 812 Rodney’in babası bir mucit. Akla gelen ya da gelmeyen, sağlam ya da bozuk ne kadar malzeme varsa toplayıp garip aletler icat etmekte usta. Ama Rodney’in ailesinde ondan daha da ilginç olan kişi, her türlü yeniliği denemeye meraklı olan büyükannedir. Babanın son icadı, yakıt olarak soğan turşusunun suyunu kullanan Kâşif 1 adlı uzay gemisidir ve birinin onu denemesi gerekmektedir. Acaba kim? Kim deneyecek uzay gemisi çalışıyor mu diye? Eğlenceli bir okumayla, uzaya çıkmak isteyenler için… a: G Ataürk’ün u öğreente ep Kurn yaek onu en önölümü Barış yapar. e araşniden ncesi un’a gi de ner. Baunca mal anarlar. törene ül verir. Mart ündeki ış duytalım: diklerilattı. k, çok riyeti iye Ama ordu. aladı. eği bitr!” barış ana olkuşkum çocu Sözlük ve Yazım Kılavuzu hep elimde olur. “Ekmekteki Para” kitabımdaki “Gizli Sınav” isimli öykünün hemen başındaki, ‘Atölyesi, oturduğu apartmanın zemin katındaydı. Odanın birini atölye olarak düzenlemişti.’ biçimindeki cümle, kulak tırmalayıcı olarak değerlendirilmiş… Evet, ikinci cümleye gerek yokmuş. Bakınız, buna, dürüstçe kabul diyor, ‘Evi, apartmanın zemin katındaydı. Odalardan birini atölye olarak düzenlemişti.” şeklinde yazılsaydı, daha uygun olacaktı önerisini de, hasımca değil, (birazcık!..) içten bulduğum için hemen değerlendiriyorum. Öyküde hemen göze batan bir başka cümle de: “Ne yazık ki birazcık alkolikti.” Şimdi, burada, yaşayan bir Türkçe’mizin varlığından söz etmeme gerek yok, diye düşünüyorum. Dahası Türkçe’mizde de bazı kalıp tümceler vardır… Örneğin, kapı çalındığında: ‘kimsiniz’ diye sormak yerine, ‘kim o,’ diye sesleniriz. Kimse de yadırgamaz. Ama, gelin görün ki, ben, sözü edilen tümceyi, “Ne yazık ki alkolikti,” biçiminde yazmayı bilmeyen bir yazarım. Hiçbir yazar, sayfa sayısı çoğalsın diye şişirme(!), ya da laf salatası(!) yapmayı aklının ucundan bile geçirmez!.. Yazar, gerçeğin küçük ayrıntılarda gizli olduğu, düşüncesinden hareketle yazar yazdıklarını. Ya da, en azından ben böyle yaparım. Buna da, kimsenin söz söyleme hakkı yoktur, sanırım. Bu da benim üslubum! Burada, gerçeğin küçük ayrıntılarda gizli oluşuna dikkat çekmek için bir iki örnek vereyim: “Ders var deseler bu denli acele etmezsin ama, Ercan,” dedi. “Dağınıklığının cezası işte,bu.” Sözü edilen kitaplar, baskısı dışında, dizgisi de dahil, her şeyiyle benim ürünüm… Evet, sözü edilen tümcelerdeki ‘gelen’ sözcüğünün eksik oluşu, …gibidirler bunlar.” daki ‘ler, lar’ ve arka arkaya gelen iki tümcedeki ‘zaten’ler gibi, öykülerimde, birkaç kez okuduğum halde gözden kaçırdığım çokça dizgi, yazım hatalarım var. Kabul ediyorum. Bu tür yazım ve dizgi hataları hiç olmasa daha iyiydi, tabii. Kitapla aynı ismi taşıyan öykümde yer alan, “Kısa, şort pantolonu sağlıklı bacaklarını sağlardı.” tümcesindeki şort sözcüğüne evet, hiç ama hiç gerek yok. Bu affedilemez bir hata! Kabul. “Dolma Kalem” isimli öyküde kalemi yapan çocuk, Bunu, ben kendim yaptım anne,” diyormuş. Evet öyle diyor!... Kendim: Bir başıma, kimsenin katkısı olmadan, kimseden yardım almadan yaptım anne,” diyor. Ne var bunda. Diyemez mi? Aslında: “Bunu, ben bir başıma yaptım, anne,” diye yazsaydım, hiç sorun olmayacaktı, sanırım. Geçmişi bilmeyen, bugünü anlayamaz. Bu durumda, M.Öleri unutup gidelim ve günümüzde sözlük kullanmayı, sözlükten anlamını bilmediği bir kelimeyi doğru dürüst arayıp bulmayı bilmeyen çocuklarımız daha da çoğalsın… Şimdi ben soruyorum: Çocuklarımız, çeyrek, yarım, bütün kavramlarını araştırıp öğrenmesin mi? Ve bu kavramlar zaman içinde yitip gitsin mi? Üçüncü ve son kitap “Anneler Günü Sağanağı” “Kendini, ormanda çiçek toplarken düşledi.” Düşlemek(!) Düşlemek: Bir şeyi, bir kimseyi, bir durumu istenilen biçimde tasarlamak, zihinde canlandırmak. (TDK SözlükSayfa:658) “…öylesine bir kez daha tarakladı.” Taraklamak(!) Taraklamak: (4) Tarar gibi yapmak. (TDK SözlükSayfa: 2137) “… Kötü mü olmuş yani,” dedi bungun bungun. Bungun bungun(!) Bungun: s. Sıkıntılı. (TDK SözlükSayfa: 358) Bungun bungun: Sıkıntılı sıkıntılı. Pekiştirme sıfatı. Edebiyatta bir pekiştirme sanatından edilmiyor mu artık? “Hevesini aldın alacağın dek.” Alacağın dek(!) Alacağın dek: Alacağın kadar. “Piknik tüpünün üstünde altlı üstlü iki çaydanlık vardı.” Altlı üstlü iki çaydanlığı gözümde canlandıramadım. Doğrudur. Yokluk nedir bilmeyen, çaydanlık takımını bilir ancak!.. Altlı üslü iki çaydanlıkla nasıl çay demlendiğini bilmez, gözünde de canlandıramaz. Ve doğal olarak, bu geçekler, laf salatası ya da şişirme olarak değerlendirilir. “Sonra kızların keyfinin yetmesini beklemeye başladı.” Keyfi yetmek! Keyfi yetmek: Keyfi kâfi gelmek. “Oldukça geride kalan kızlar aralarında acınmaya ve Tufan’a söylenmeye başladılar.” Aralarında acınmak(!) Kimse aralarında acınamaz herhalde. Ancak, dikkatler, aralarında sözcüğüne çekmek isteniyorsa, kabul. Kaldırabilir belki. Çocuklarımıza, kendi dünyalarının dışında başka çocuk dünyalarının da var olduğunu sezdirmeye; güçlükler, yokluklar karşısında yaratıcı yanımızdan yararlanmamız, arkadaşlıklarımızda çıkar gözetmememiz, bazı durumlarda büyüklerimizden izin almamız gerektiğini olayların akışı içinde anlatmaya çalışan bu kitaplarımın nasıl elle tutulur yanı olsun ki!.. Şimdi, ben ebeveynlere sesleniyorum: Benim, okurunu çıldırtmayı becerebilen, şişirme(!), laf salatası(!), elle tutulur bir yanı olmayan, “Ekmekteki Para, Kiralık Bisiklet ve Anneler Günü Sağanağı” isimli kitaplarımdan uzak tutunuz… Kısıtlı olanaklarla yayınladığım bu kitapların yazarı, çizeri, düzelticisi ve yayıncısı olarak bunu istemeye benim hakkım var, sanırım. Sezer Odabaşıoğlu CUMHURİYET ÇOCUKLARINDAN MEKTUPLAR Ë Hazırlayan: Mavisel YENER Sude Naz Sarı, 8 yaş, Selimiye İlköğretim Okulu, Üsküdar İstanbul Merhaba Cumhuriyet Kitap. Benim tanıtacağım kitabın adı: Can Dedenin Çocukları. Yazarı Hidayet Karakuş. 100 sayfa. Yayınevi: Bilgi Yayınevi. 8 yaş ve üzeri okuyabilir. Kitabı beğendim. Çünkü Can Dede’nin torunlarına ve başka çocuklara gösterdiği sevgi torunlarıyla çok güzel vakit geçirmesi, dede torun ilişkisini çok etkileyici anlattığı için beğendim. Kitabın en sevdiğim bölümü, Can Dede’nin torunlarını parka götürmesi. Can Dede torunlarını sallarken gençliğinde köyde ceviz ağaçlarına kurdukları salıncağı hatırlıyor. Parktaki çocukları etrafına toplayıp masallar anlatması, Can Dede’nin masalın sonucunu söylemeyip çocuklara soru sorarak buldurması, hayal gücümüzü geliştirdiği için bu bölümü beğendim. Berke Bülbül, Mehmet Seniye Özbey İlköğretim Okulu, 11 yaş, İzmir Kitap okumayı çok seviyorum. En son okuduğum kitap Kayıp Kitaplıktaki İskelet‘dir. Tudem Yayınları’ndan çıkmış. Mavisel Yener ve Aytül Akal yazmışlar. Kitapta en sevdiğim karakter Efes’tir. Çünkü bu karakter kitabın ana karakteridir ve bir kedidir ben de kedileri çok sevdiğim CUMHURİYET KİTAP SAYI 1121 ner.com r/ kmen/ için bu karakteri seçtim. Ben Efes harabelerini hiç görmemiştim. Kitabı okuduktan sonra en kısa zamanda ailemle birlikte gitmek kitapta anlatılan Celsus kitaplığını ve gizli geçidi görmek incelemek istiyorum. İzmir’de yaşadığım için ben Efes’e kolayca gidebilirim. Kitabı okuyan tüm çocuklar Efes’i görmüş gibi olacaklar, çünkü kitabın arka kısmındaki resimler harabeleri çok güzel anlatıyor. Simge Meral, 13 yaş, Bornova İzmir Merhaba sevgili arkadaşlar. Ben Simge. Karikatürü ve mizahı çok seviyorum. Ben de bir şeyler çizmeye yazmaya çalışıyorum bu arada. Bu nedenle bu tür kitaplar daha çok hoşuma gidiyor. “Gereksiz Taramalardan Kaçınamadım“ adlı Pia Yayınları’ndan çıkan kitabı çok sevdim. Yazarı Cihan Demirci. Adının anlamını kitabın başındaki yazılardan anlayınca güldüm. Bir kere karikatürler hem yazılı hem de yazısız, üstelik mizah dergilerinde gördüğüm gibi çok küçük ve anlaşılmaz değil. Pek çok konuda çok zekice ve komik esprili karikatürler buldum bu kitapta hatta bazılarına bakarak çizmeye çalıştım, çalışıyorum. Karikatürü mizahı çok sevdiğimi bu kitapla bir kere daha anladım. Aslında büyüklerin okuyabileceği bir kitabı benim gibi 13 yaşında bir çocuğun rahatlıkla okuyabilmesi hoşuma gitti. Bu köşeyi annem sayesinde fark etmiştim daha bu kitabın heyecanı sürerken size de anlatmak istedim. Bilgesu Zeybel, Özel Lider Şişli İlköğretim Okulu, 10 yaş, İstanbul Merhaba Cumhuriyet Kitap. Ben de size okuduğum kitabı tanıtmak istedim. Kitabımın adı “Işığın Gizemi“. Yazarı “Murat Tuncel”. Yayınevi “Morpa Kültür Yayınları”. Kitabın Konusu: Bir kurbağanın büyük ışığa doğru yola çıkmasıdır. Bu kitabı arkadaşlarıma öneririm. Çünkü; kitap çok maceralı. İyi Günler. Çocuklar ve gençler, siz de bize yazar mısınız? Okuduğunuz kitapta en çok hangi karakteri sevdiniz? Neden? Öyküde sizi en çok düşündüren bölüm neresiydi? Neden? Öyküde size alışılmadık gelen, aklınıza yatmayan yerler var mı? Neden? Mektubunuzda kitabın özetini yazmayın, olur mu? Biz, anlatılanlar hakkında sizin ne düşündüğünüzü çok merak ediyoruz. Mektup yazarak bize ulaşmak isteyenler için mektup adresimiz: Mavisel Yener, Ata Cad. Defne Sok. No:1 D1 Balçova, İzmir Elektronik posta göndererek bize ulaşmak isteyenler için: sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com Anımsatma: Mektubunuzda ev adresinizi, telefonunuzu, yaşınızı, okuduğunuz kitabın adını, yazarını ve yayınevini belirtmeyi unutmayın. Size bir sürprizimiz olacak! r/ Sevn/ brahim Erk56s/ Koşuman/ Cum/ 9+ ini ÖğDizmen/ 2011/ 1121 11 AĞUSTOS 2011 SAYFA 25