06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayten Kaya Görgün’den ‘Arıza Babaların Çatlak Kızları’ Dünyanın tüm kadınları; birleşin! Ayten Kaya Görgün ilk romanıyla okuyucuların karşısında. Görgün bu ilk romanda, kadının toplumdaki yerini sorguluyor. Aile içindeki kadın algısını kaşıyan, kadınerkek ilişkilerinde kadının neden hep “ezilen” taraf olduğunu tartışan ve erkeğin bu toplumda kadına ettiği türlü eziyete rağmen neden hâlâ “saygınlığının” sorgulanmadığı vurgusunu yapan bir roman Arıza Babaların Çatlak Kızları. Bunun yanında kimlik, dil ve aidiyet gibi uçta görülen ancak tam içte çöreklenen konuların da üstünden geçiyor. Roman, kadına yönelik şiddetin güncesinin tutulduğu bugünlerde, bugünlere nerelerden geçilip gelindiğini anlayabilmek adına 80’li yıllardan gönderilmiş bir mektup adeta. ? Eray AK yten Kaya Görgün adını daha öncelerde çeşitli edebiyat dergilerindeki öyküleri ve mizah dergilerindeki yazılarından hatırlayan olacaktır. Yazarın, mizah yazılarından öte öyküleri, edebiyatımız yeni bir “öykücü” kazanacak dedirtirken, Görgün bir romanla okuyucuların karşısına çıktı: Arıza Babaların Çatlak Kızları. Roman, yazarın daha önceki öykülerini ve yine bu öykülerinde yansıttığı hassasiyetlerini bilenler için çok da yabancı olmayan temalarla bezeli aslında. Genel olarak kadının toplumdaki yerini sorgulayan, aile içindeki kadın algısını kaşıyan, kadınerkek ilişkilerinde kadının neden hep “ezilen” taraf olduğunu tartışan ve erkeğin bu toplumda kadına ettiği türlü eziyete rağmen neden hâlâ “saygınlığının” sorgulanmadığı vurgusunu yapan bir romanla okuyucu karşısına çıkmış Ayten Kaya Görgün. Artık gazete ve televizyonlarda kadına yönelik şiddet haberlerinin “güncesinin” tutulduğu bugünlerde, zamanlama açısından da oldukça manidar ayrıca. Ancak Görgün’ün romanını; ele almaya, edebi bir dille sayfalara dökmeye çalıştığı bu geniş konuya rağmen sadece “kadına yönelik şiddet” adlı bu derin havuza da hapsedemeyiz. Sayfalar ilerledikçe hiç gündemden düşmeyen başka konulara da dallarını uzatan, bir problemi sadece bir odağa bağlı tutmadan, geniş bir alana yayarak merkezine inmeye çalışan bir roman Arıza Babaların Çatlak Kızları. “İNSAN NE KADARINI YÜKLEYİP, NEREYE KADAR SÜRÜYEREK TAŞIYABİLİR Kİ ÇOCUKLUK VATANINI?” Roman bir göç sahnesiyle açıyor kapılarını bize. Doğu illerinin birinden kalkıp Ankara’nın Mamak’ına gelen bir ailenin göç hikâyesi bu. Romanın “giriş” bölümünde anlatılan bu göç sahnesi, aslında Arıza Babaların Çatlak Kızları’nın çok boyutlu yapısının da bir göstergesi. Romanın sadece “kadın sorununa” endeksli bir metin haline indirgenemeyeSAYFA 8 ? kimseyle paylaşmamasından sonra ise isyan bayrağını çekip evden kaçmaya karar verir. Romanın ana hattını sürükleyen ikinci olayın başında ise Eylem var. Hıdır amcadan olma Nafiye teyzeden doğma Eylem, kardeşleri Figen ve Taylan’la birlikte “mutlu bir ailedir”. Eylem, sevgilisi Mustafa ile birlikte geçirdiği “mutlu” bir günün ardından akşam yemeğine saçları “bok” içinde gelince Hıdır amcanın şartelleri atar. Eylem’in yolda düştüğünü söylemesi de yetmez Hıdır amcayı sakinleştirmeye, inanmaz buna ve kızına saldırır. Ancak Eylem kendini banyoya çoktan kapatmıştır. Hıdır amcanın kapıyı kırmasıyla da Eylem’in banyo camından kaçtığı anlaşılır. Sorun bunla da bitmez ayrıca: Eylem çıplaktır! Üzerinde bir bornozla evini terk etmiştir. Mahallenin bu iki “kaçağının” etrafında şekillenen romanın destekçisi ise Fincan teyze olur. O da “gözüne dursun pastırmalar” diyerek kızından habersiz, ancak kızıyla beraber evi terk eder. Kocasının yıllardır başına kaktığı başlık parasını, yani iki inek parasını bulmak için yollara düşer ve mahalledeki kaçak sayısı üçe çıkar. 80’LERDEN MEKTUP Arıza Babaların Çatlak Kızları’nın omurgası tüm bu “trajikomik” olaylar çerçevesinde şekillense de alttan alttan yazarın ağzında dolaştırdığı bir “mizah” da söz konusu. Romanda geçen olaylara “kadın” yörüngesinden bakıldığında, her gün tanık olduğumuz dehşet tablolarının nereden, nasıl çıktığına dair de güzel bir örnek meydana getirmiş yazar. Kadınerkek ilişkilerinde Türkiye’de yaşanan bunca zulmün nasıl anlatılacağı, nasıl insanların zihnine girilebileceği noktasında da güzel bir fikir ortaya atmış ayrıca. Ancak yazarın kadın ve erkek dünyasından doğurduğu “tip”lerin, belli bir amaca hizmet etmek için yaratıldığı izlenimi, roman açısından bazı eksiler de getirmiyor değil. Fakat bu da romanda işlenen konuların “ağırlığında”, geri planda kabul edilebilir durumlar arasında yer alıyor. Romanın sadece kadın ve kadına dair sorunları içermediğini çok başka dalları da bu merkezden uzaklaşmadan yakaladığını söylemiştim. Görgün’ün değindiği bu konular da genelde “uçta” görülen, ancak “içte”, tam içimizde yer alan başlıklardan meydana geliyor. Bu konular ise belli bir karakter üzerinden değil de tüm karakterlere az biraz serpiştirilerek veriliyor. Özellikle “dil” ve “kimlik” sorgulaması romanın, kadın sorunlarından sonra değindiği konuların başını çekiyor. Bunun yanında, romanın 80’lerin boğucu atmosferinde geçmesi nedeniyle “siyaset” de roman kahramanlarının ve atmosferinin şekillenmesi noktasında önem taşıyor. Göçle birlikte şekillenen bir neslin geçmişiyle, yani kendi ailesi ve gelenekleriyle hesaplaşması bir diğer yanıyla Görgün’ün romanı. Bu bağlamda “gelenekmodern” tartışması da romanın etrafında gezindiği sorunlar arasında yer alıyor. Bugün toplumda yaşananları hâlâ inatla “gelenek”le açıklayan zihniyete de güzel bir cevap ayrıca. Kadınerkek ilişkilerinde toplum olarak gördüklerimizi, yaşadıklarımızı anlayabilmek adına geçmişten, 80’lerden günümüze yollanmış bir mektup değerinde Arıza Babaların Çatlak Kızları. ? [email protected] Arıza Babaların Çatlak Kızları/ Ayten Kaya Görgün/ Ayrıntı Yayınları/ 148 s. A ceğinin kanıtı. Göçle ilgili birçok konuyesi ise aynı zamanlarya temas ediyor bu asla uzun sayılamada, yine aynı yerlerin yacak girişte yazar. Birçok göçmenin de farklı noktalarından hikâyesini içinde taşıyor aynı zamanda ateşlenen iki ayrı olaromanın bu bölümü. Kayboluşları, kayyın bir paralel düzlembedişleri ve tekrar kazanabilmek için de kesişmesinden doverilen delice uğraşları dile getiriliyor ğuyor. Bu ana hikâye bu girişte. ise bazı yan olaylarla Bunun yanında gittikleri topraklara desteklenip omurgası ne kadar “yerleşseler” de hep “göçsağlama alınıyor. Roman da bu noktamen” kalacaklarının vurgusu aynı zadan sonra asıl anlatmak istediği konulamanda giriş. Bu bağlamda “kimlik”, rın çevresinde dolaşmaya, dile gelmeye “dil”, “aidiyet”, yani genel olarak “külbaşlıyor. tür” sorununun da kapılarının aşındırıÜÇ KAÇAK lacağı, biraz tekmelenip biraz hırpalanacağı belli ediliyor. Girişten küçücük bir Romanın hikâyesine hız veren, ekseparça, Ayten Kaya Görgün’ün dilinden nine oturmasını sağlayan ilk olayın kahbu konu hakkında önümüze nasıl penramanı Sakine. “Balıkçıoğlu İşhanı’nın cere açıldığını gösterebilmek adına en üst katında, Avukat Aysun Abla’nın önemli: “Her şeyi göze alanlar aysız bir yanında işe başlamadan iki yıl kadar öngece vakti, yalnız kabı kacağı, öteyi bece, Sakine ÖSYM duvarına çarpıp sırtriyi, tası tarağı, çoluğu çocuğu, yatağı üstü düşmüş ve aylarca bir böcek gibi yorganı, çulu çaputu değil; ellerindeki debelenip durmuş” binlerce insandan nasırı, dudaklarındaki duaları, kulaklasadece biridir Sakine. Babası Paşa amrındaki ninnileri, içlerindeki sesleri, soca, annesi Fincan teyze ve kardeşi Sevgi ludukları dağ kokusunu, dillerindeki diile beraber “mutlu mesut” yaşantısına kenleri, dedelerinin anlattığı kaçgöç hidevam ediyordur. Annesi ve kardeşiyle kâyelerini, söyledikleri beraber hemen her gün türküleri, akıllarındaki aşağılanıp dövülmeleri gelgitleri, kuşkularını, de mutluluklarına mutkendilerinden öncekileluluk katar. Ancak yeni rin sırtlarına bindirdikçalışmaya başladığı işlerini, yaşayıp biriktirhanındaki avukatın büdikleri ne varsa güçleri rosunda bir gün anlam yettiğince yüklediler veremediği bir olay yakamyonun tepesine, şar. Hayatında hiç görkendileriyle birlikte. mediği biri içeri girip Kamyona yükledikleonu döver ve ortada rinden, içlerine attıklahiçbir neden yoktur. rından daha çoktu geriAksi gibi bu olayı anlade bıraktıkları. İnsan ne tıp inandırabileceği kadarını yükleyip, nerekimse de yoktur. Ne ye kadar sürüyerek taşıbabası ne de annesi yabilir ki çocukluk vaonun bu başına gelenletanını?” ( s. 6). re inanacak değildir. Bu Sonrasında ise yazaolayın şokuyla akşam rın kahramanlarına; baeve gelip sofraya oturbalaraannelere, “çatlak duğunda, babasının yılkızlara” ve onların yine lardır ağzından düşüronlar gibi taşradan gemediği Fincan teyzeye lip Ankara’nın Madört yüz lira başlık pamak’ına yerleşmiş komrası vermesi hikâyesinşularının “renkli” dün Ayten Kaya Görgün’ün romanı, Doğu den ve bir ritüel haline birinden kalkıp Ankara’nın yasına doğru yol alıyor illerinin getirdiği üç aylık maaMamak’ına göç eden bir aileyi konu roman. Romanın hikâ ediyor. şıyla aldığı pastırmaları 2011 8 ARALIK CUMHURİYET KİTAP SAYI 1138 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle