Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Petros Markaris’ten ‘Eskiden Çok Eskiden’ ‘67 Eylül olayları bende ne acı uyandırıyor ne de öfke’ İstanbul doğumlu olan Yunan yazar Petros Markaris sonunda polisiye edebiyatın en önemli kahramanlarından Komiser Haritos’u İstanbul’a getirdi ve Türkiye ile Yunanistan arasında işlenen cinayetlerin peşine düşürdü. “Benim yurdum İstanbul” diyen Markaris’in Eskiden Çok Eskiden romanının derinliklerinde her iki toplumun da tarihiyle kültürünün incelikli eleştirilerine, 67 Eylül Olayları’na rastlamak mümkün. İncelikli eleştirilerin yanı sıra Komiser Haritos’ın eşliğinde kültürlere ve tarihe zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da kırılgan bir yolculuğa çıkıyor, Eskiden Çok Eskiden’i yazarı Petros Markaris’le romanı üzerine konuştuk. Ë Sibel ORAL en önce biraz eskiye gitmek istiyorum. Yunan televizyonuna bir senaryo yazmıştınız sanırım. Kostas Haritos o zaman mı ortaya çıkmıştı? Haritos Bir Cinayetin Anatomisi dizisinin üçüncü yılında ailesiyle birlikte birden karşıma çıktı. İlk karşılaşmamızda onu hiç sevememiştim. Bir yandan, üçüncü yılda dizinin senaryoları bana müthiş zorluk veriyordu. Aslında dizi içimde tükenmişti. Öte yandan, bu küçük burjuva ailesine başlangıçta hiç ısınamamıştım. Nedenini sorarsanız, roman, hikâye, film, tiyatro ya da dizi, hep küçük burjuvaların hayatıyla uğraşıyor. Ben küçük burjuva aileleri hakkında daha ne yazabilirdim ki. Ama Haritos’un ne kadar inatçı olduğunu o ilk günlerde anladım. Bir türlü gitmek istemiyordu. Sonunda onun varlığı benim için bir işkence oldu. Bir gün dedim ki, yahu bu adam bana böyle işkence çektiriyorsa ya polis olabilir ya da diş doktoru. Diş doktorları ile uğraşmakla pek hevesli olmadığımdan, Haritos ortaya çıktı. B “YUNANLILARIN TURİSTİK TAVIRLARI BENİ ÇOK SİNİR EDİYOR” Sizinle geçen yıl yaptığımız söyleşide “Benim yurdum İstanbul. Ne Atina ne de Türkiye değil...” demiş ve Haritos’un İstanbul’a geleceği müjdesini vermiştiniz. Nasıl karar verdiniz Haritos’u İstanbul’a getirmeye? Yıllardır İstanbul’da geçen bir roman yazmak istiyordum ama her zaman erteliyordum. Ertelememin nedeni korkuydu. Bakın, ben İstanbul’da doğdum, İstanbul’da büyüdüm, liseyi İstanbul’da bitirdim. Gerçi hâlâ sık sık İstanbul’a geliyorum ama artık İstanbul’da yaşamıyorum. Her gelişimde anı, Petros Markaris, 67 Eylül Olayları’nın Türk ebebiyatı ve Türk sineması’nda konu ediliyor olmasını çok olumlu buluyor. duygu ve özlem içimde yeniden doğuyor. İşte be bundan korkuyordum. Özlem duygularımın benim yazar bakışımı bunaltacak kadar etkilemek korkusu beni ürkütüyordu. Sonunda, ya ben bu romanı şimdi yazarım ya da tamamen vazgeçmeliyim dedim ve yazmaya başladım. Karar verdikten sonra bu sefer Haritos’u İstanbul’a getirme hevesi içime sindi. Zaten Yunanlılar ilk yurtdışı çıkışlarında hemen her zaman İstanbul’a geliyor. Sonra Yunanlıların turistik tavırları beni çok sinir ediyor. İkisi bir araya gelince roman Haritossuz yazılamazdı. Haritos ve İstanbul doğumlu Petros Markaris... Romanda, Haritos’la beraber nasıl bir İstanbul’la karşılaştınız? İstanbullu Markaris olarak neler hissettiniz Haritos’u İstanbul sokaklarında iz peşinde koştururken? Ben İstanbul’u Hari¥ Yunan polisi İstanbul’da Yunan yazar Petros Markaris, yeni romanı Eskiden, Çok Eskiden‘de, eski kahramanı Kostas Haristos’u İstanbul sokaklarında doksanlık bir kadın katilin peşine takıyor. Geçmişte yaşadığı acıların intikamını almak için Türkiye’ye dönen katille birlikte okuyucu kendini bir anda Varlık Vergisi yıllarında, 67 Eylül Olayları’nın ortasında buluyor. Bir “geçmişle hesaplaşma romanı” olan Eskiden, Çok Eskiden, fonda sürekli yer alan İstanbul manzaralarıyla da dikkat çekiyor. Ë Eray AK olisiye roman tutkunlarının yakından tanıması gerektiğini düşündüğüm “İstanbullu” yazar Petros Markaris’in yeni romanı Eskiden, Çok Eskiden, yayımlandı. Daha önce, Gece Bülteni, Alan Savunması, Che İntihar Etti gibi romanlarıyla tanıdığımız Markaris’in bu polisiyesinde, literatürün önemli kahramanlarından olan Kostas Haristos yine işbaşında. Klasik çizgilerle donatılmış, bir kahraman olan Haristos, turist olarak geldiği İstanbul sokaklarında Yunanistan’dan İstanbul’a sıçrayan bir ölüm makinesinin peşinde dolaşmak zorunda kalıyor bu romanda. Eskiden, Çok Eskiden, bir “katil kim?” polisiyesi değil. Katil daha romanın en başında belli ediyor kendini. Biz okuyucu olarak katilin peşinde geçen süreci izliyoruz. Fakat bu süreç, öyle tekdüze ilerlemiyor roman boyunca. Zaman zaman yapılan geriye dönüşlerle bu tekdüzelik kırılmaya çalışılıyor. Bu kırılmalar da aslında romanın ana hatlarını, yani cinayetlerin gerçek nedenlerini ortaya çıkarıyor. GEÇMİŞİN HESABI Eskiden, Çok Eskiden bir geçmişle hesaplaşma romanı. Katil de geçmişin kendine yaşattıklarıyla hareket eden ve bunun sorumlularını bularak ortadan kaldırmaya çalışan, yaşı doksanı bulmuş Maria Hambena. Roman boyunca, Hambena’nın öldürdükleri üzerinden mübadeleden 67 Eylül Olayları’na, Varlık Vergisi’ne kadar uzanan Rumların başından geçmiş olayların arkasında yatan bazı hikâyelere tanıklık ediyoruz. Hambena, geçmişin kendisine çektirdiği acılarla hareket ediyor ve bunların sorumlularını bir bir ortadan kaldırıyor. Bunu da daha önce rastlanmamış çok garip bir yöntemle yapıyor. Bu cinayet şekli, katile yer yer bir sempati bile uyandırabiliyor okuyucuda; fakat yine de katil katildir ve yakalanması gerekir. Olay artık Yunan topraklarından İstanbul’a sıçradığı için de Haristos’a bu soruşturmasında bir Türk polisi eşlik edecektir. Türk polisi Murat Sağlam’la Hambena’nın peşinden P giden Haristos, İstanbul’un eşsiz manzaraları arasında katilin peşindeki takibini sürdürecektir. Romanda en dikkat çekici unsurlardan biri de arka fonda sürekli olarak yer alan İstanbul manzarası. İstanbul, romanın içinde o kadar canlı bir şekilde yer alıyor ki, bir başka kahraman olarak da onu sayabiliriz. Fatih’ten Adalar’a, Bakırköy’den Feriköy’e, Taksim’den Boğaz’a İstanbul’un ruhunu oluşturan hemen hemen bütün manzaralar romanın içinde aktif denilebilecek bir rol üstleniyor. Kahramanımız Haristos’un da bu İstanbul manzarasını bize rahatlıkla aktarabilmesi için yazar, onu turist olarak yerleştirilmiş kurgunun içine. Yazar, hem bir turistin gezi rotası hem de bir polis takibi çerçevesinde İstanbul tüm güzelliğini sergiliyor okuyucuya Komiser Haristos’la. Yazarın, Kostas Haristos’un romandaki Türk iş ortağı Murat Sağlam’la ilişkisi üzerinden de anlatmak istediği birçok şey var romanda. Bunlardan en önemlisi ise iki milletin arasında var olan benzerlikler. Bir diğeri ise Türk ve Yunan halklarının geçmişte yaşadığı sorunların bazı kafalar tarafından hâlâ yaşatılmaya çalışılması. Bu, Murat ve Haristos’un çevresindeki bazı yan karakterlerler etrafında veriliyor. Fakat, bu yan karakterlerle adeta eğleniyor yazar. Artık bu kafanın bir geçer yanının kalmadığını, onları şüphelerinden dolayı düşürdüğü yer yer komik durumlarla anlatıyor. Markaris’in romanında dikkat çeken bir diğer durum ise, metin boyunca geçen Türk kadınları. Romanda, Türk kadınlarına yabancılar tarafından hâlâ Şark Ekspresi mantığıyla bakıldığını görmek, gerçekten korkutuyor. Eskiden, Çok Eskiden, bazı yönleriyle aksamıyor değil; fakat polisiye romanlardan çok fazla edebiyat beklemeyen, rahat romanlar okumak isteyen okuyucu için de biçilmiş kaftan. ? e.erayak@gmail.com Eskiden, Çok Eskiden/ Petros Markaris/ Çeviren: İlknur Özdemir/ Turkuvaz Kitap/ 232 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1076 SAYFA 4