22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hâle Seval’den öyküler Seval, hikâyelerin taşıdığı irreel varlık alanında, böylelikle, tarih ve etnografya dışında felsefi olguları da okuyucuya sunuyor. VAR OLMA İSTEĞİ Özellikle “var olmak” sözcüğüyle, Egzistansiyalist arayışların bir hikâye hacmindeki derinliği, zaman zaman nihilizmin “hiç”i ile oluşturduğu tonlamalar, esere ve hikâyelere eytişimsel bir yapı kazandırmış. Denize açılan süngercilerin mücadelesi, bir meslekte başarılı olmak için insanların kendilerine ve başkalarına karşı gösterdikleri tutumları Duvarsız Avlu: Bozcaada’da destansı bir havayı esinleterek yazarı diğer edebi metinlere bağlıyor. Neredeyse edebiyatın olmazsa olmazı olan “sevgi” ve “aşk” olgusu, Seval’in hikâyelerinde erotizme kaçmadan, gizli cinsellik olarak veriliyor. Aşk, eseri çekip çevirmemiş, aşk bir kızın çeyizindeki dantel bezeği, delikanlının mendili gibi hayatın içinde, hayat tarafından çevrelenmiştir. Çoğu yerde aşk ve sevişmek “su”, “rüzgâr”, “ kuş” “deniz” ve “mavi” olarak eserin ortalarında bir Anadolu manisinin, türküsünün bilinçdışı sembolleri gibi yerini edep dahilinde alarak, kendini Gustav Jung’un yorumuna bırakırcasına okuyucuyla derinlerde bir yerde buluşmayı bekler. Gündemdeki insan sorunlarının estetik bir ifade alanında kendini göstermesi, estetiketik dengede edebiyatfelsefe ilişkisinin önemli göstergelerinden. Elimizdeki Duvarsız Avlu: Bozcaada hikâyelerinin okuyucuyu götürdüğü irrel alanda, yukarıda bahsedilen tarihkültür konuları dışında, “etik değerler” de kendini gösteriyor. Etik değer ve eylem açısından bakıldığında, eserdeki karakterler bir model olarak karşımıza kişisel bütünlüğünü sağlamış olarak çıkar. Petros Amca, Hazım Bey, Kerim Kaptan, Önder, Hrisanti Teyze, Kareli gömlekli minibüs muavini, Uzun Muzaffer, Çoban akla gelen kişiler. Bunlar, toplumun ve Bozcaada’nın birer üyesi olarak “sosyolojik tek” ya da “ birey” olmakla beraber, eylem bütünlüğü ve tutarlılığı ile “etik tek” veya “ kişi” olarak da ele alınıyor. Hayatta karşımıza çıktığında ideal ve ideel formlarını algılamak mümkün olmakla birlikte, etik değer, kendisini daha çok edebiyat alanında somutlaştırarak bir felsefe yapma olanağı sağlar. Yinelemek gerekirse, edebiyat ile felsefe bir kuramsal başarının yoldaşları. Duvarsız Avlu: Bozcaada hikâyelerinden bir ideal olarak fırlayıp çıkan ya da zıpkın gibi denize dalan Kerim Kaptan, mesleğine karşı tutumu ve özverisi, bir değer olarak benimseyip kabul ettiği ailesine, her ne kadar babasının düşüncelerine saygı çerçevesi içinde karşı çıksa da bağlılığı, denizcilik ve süngercilik hayatında geliştirdiği kanaatkâr tutumuyla etik değer ile eyleyen bir kişilik olarak akılda kalır. Yazarın ayrıntısına girmediği Kerim Kaptan ile bozkırdaki sevgilisi, fikir yürütülecek edebi bir metin oluşturmuyor. Ancak bunun dışında kişikişi ilişkisi (Kerim KaptanBabası ve Kerim KaptanÖnder), Bozcaada’ya elektrik üretiminin kazandırılması için kendini muhatap gördüğü (Kerim Kaptanelektriksizlik) insanlık durumu ve beraberinde çalıştığı insanlara karşı tutumu, Kerim Kaptan kişiliği üzerinden edebiyat metinlerinde etik, aktüel problemler ve aksiyomatik felsefi söylemlerine götürecek durumda. ? Duvarsız Avlu: Bozcaada/ Hâle Seval/ Pia Yayınları/ 184 s. SAYFA 13 Duvarsız Avlu: Bozcaada Ë Dursun AYAN Hale Seval, yeni öykü kitabı Duvarsız Avlu: Bozcaada ile okurlarla buluştu. Hâle Seval hikâyelerini topladığı bu kitabının adını bir ara Bozcaada’da tutuklu olan şair Arif Damar’ın izniyle onun Firavuninciri şiirinden aldığını belirtiyor. Yazar bu eseriyle Bozcaada insanının avlusuna girebilmiş, avlu âdetini özümsemiş ve onlarla dertleşmiş; ayrıca eseriyle de avluda olmuş biri olarak karşımıza çıkıyor. nografik zenginliğe, aksiyomatik felsefi yan ikileminde olsun hoşgörü gibi pohesaplaşmalara, ada şarapçılığını ve rüzpülerliği neredeyse varlığını ortadan gâr enerjisi üretimini anlatan bir topkaldıracak kadar abartılan kavramlar silumsal (sözlü?) tarih gezisine, otantik yasi, doktiriner ya da teolojik hiçbir aybir dünya görüşünün psikolojik ayrıntırıma sokulmadan meslek ve ilişkiye, larına götürüyor. emeğe dayalı olarak Hâle Seval’in hikâKitaba sanat ontolojisi açısından bayelerde ifade ediliyor. 1964 olayları ve karak bir içerik oluşturmaya çalıştığım 1974 Kıbrıs Savaşı nedeniyle ortaya çıbu yazıya iki temel kavramdan hareketkan konular, Bozcaada Rumlarının bir le devam etmek istiyorum: Birincisi “rekısmını Yunanistan ve Avustralya’ya göel varlık alanı” olarak metin, ikincisi çe yöneltmiş. Bu iki önemli olay da bumetnin okuyucuyu taşıdığı “irreel varlık gün çok sevilen medeniyetler çatışması alanı”, yani yazarın tarih ve kültür adına ve medeniyetler buluşması gibi romanokuyucuyla buluşma veya okuyucuyu tik ve hesapçı anlayışlarla ele alınmataşımaya çalıştığı tinsel (manevi) alan. dan, tarih ve demografyanın dili neyi Hâle Seval’in irreel varlık alanında okugerektirdiyse o şekilde gerçekçi olarak yucu için tarih, coğrafya, etnografya alaverilmiştir. nında hatırı sayılır olanaklar var. Bu yöEvet, iki dinin, iki milletin birlikte yanüyle metindeki güçlü insan ve doğa şaması olur da bunlar gündelik şakalar betimlemeleri zaman zaman biraz ikinci eleştirilere yansımaz mı? Eserdeki Adalı planda kalıp bir tarih ve coğrafya bilgisi Rum ile Bayramiçli Türkmen arasındaki ile didaktik nitelik kazanıyor. Bu dudünya görüşü ilginç bir soyutlamayla rum, eseri eleştirmek için, ilk bakışta işSeval’in satırlarına yansır. tahı kabartsa da okuyucunun konuyu Seval, RumTürk insanı arasındaki kavraması için bir hazır bulma düzeyi ilişkiyi eserinde kurgularken temelde sağlıyor. bugün arayıp da bulamadığımız “komHâle Seval’ın hikâyelerinde, Yunanisşuluk” olgusu üzerine oturtuyor. Aslıntan ve Avustralya’ya dış göç; Ezine, da TürkTürk, TürkRum ilişkilerinde Bayramiç gibi yakın ilçelerden adaya bir ayrım da yapılmadan hikâyelerde bu göç, Kıbrıs Savaşı, 1924 Lozan Mübayapı kendini sürdürüyor. Bu nedenle indelesi, şarapçılık ve üzüm ağırlıklı tacelenmeye değer ilişkiler bütünlüğü eserımsal üretim ve gelişme evreleri, rüzgâr re etik açıdan bakmayı kolaylaştırıyor. gücüyle elektrik üretimi, demografik özelliklerde ülke genelinde oluşan değişimler ve gittikçe artan yaşlılık, yüksek öğrenim gibi konular hemen akla geliyor. Bilgi sosyolojisi ve beyin göçü açısından ilginç bir konu olarak Doğu Türkistan’dan oralara gelerek yerleşen bir bilginin ailesinden üç kuşak okumuş insan çıkması, ailenin okumayı önemsemesi hikâye kahramanı Kerim Kaptan’ın yaşamında somutlaşıyor. İster TürkRum ister MüsHâle Seval, RumTürk insanı arasındaki ilişkiyi eserinde kurgularken temellümanHıristide bugün arayıp da bulamadığımız “komşuluk” olgusu üzerine oturtuyor. ir edebiyat eseri olarak Duvarsız Avlu: Bozcaada, estetik ve kurmaca kaygıların peşinde ister istemez. Yazar eserinde, bir konuyu anlatırken kendi dünyasından imgelemleri okuyucuya italik harflerle sunarak sinemada gördüğümüz bazı anlatımların siyahbeyaz gösterimine benzer bir tekniği uyguluyor. Metinde kendini gösteren bu “reel” durum okuyucunun gözüne ilişiyor. Zaten konu da ana ezgiye eşlik eden bir başka enstrümanın partisyonu gibi konuyu tamamlıyor. Okuma sırasında, Bozcaada’da bir yaz tatiline çıkıp denizden ve pansiyondan arta kalan zamanları ada merkezinin sokak aralarında ve adanın kırsalında geçirmiş gibi hissediyor insan. Ancak bu gezide karşımıza çıkan bahçelerin güzelliği, mimarinin eskiliğinden gelen nostaljik hava bizi, zaman zaman yerini çetin bir kış gününe; rüzgârlı, yağışlı bir tekne seferine bırakarak hayatın diğer yönüyle yüzleştirirken, anlatımlarda okuyucu güzel bir Türkçe ve akıcı bir üslup yakalıyoruz. Bir iki hikâye “Neden böyle bitti ki?” dememize neden oluyor; Kerim Kaptan kısmının ağır etik örüntüsünü güzel betimlemelerle okurken, sanki bir kahraman daha olsa diye aklımızdan geçiyor. Hikâyelerde kişiler insandoğa, insaninsan ilişkileri içinde duygularını ifade ederek bir ağ kuruyor. Benim görüşüm, Hâle Seval yüzyıllardan beri süregelen bilinçdışı sembollerini belki bilerek belki de bilmeden, mani söyleyen bir kızın diline geldiği gibi veriyor. Bu esinsel durum hikâyelerin okunmasını kolaylaştırıyor. Yazar çocukluğunda bir kuyudan çektiği suyu içerken, elini ayağını yıkıyor; gökyüzünün maviliğinde bir hürriyet alanına çıkıyor. Diğer yanda hikâye kahramanlarından minibüs muavini kendisinden beklemeyen bir bilgi ile Çanakkale ve Bozcaada’daki kaleleri kitabeleriyle, tarihi ile anlatarak sanki suyun karşısında kaya, toprak gibi dururken, bir determinatif yaşamın oluşturduğu kişiliğin nispeten içe kapanık ama sağlam özelliğini anlatıyor. Aslında burada iki kişi kadar iki cinsiyet de kendini gösterir. B EDEBİ METİN VE KÜLTÜR Duvarsız Avlu: Bozcaada, doğası gereği, estetik kaygılı bir edebiyat metni olmanın ötesinde, yazar okuyucunun elinden tutarak satırları arasında bir et CUMHURİYET KİTAP SAYI 1068
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle