Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş T iir Atlası CEVAT ÇAPAN Tolu OGUNLESI/ Şiirler/ Çeviren: İlyas TUNÇ ‘Batmaya başlıyoruz, yeni model bir Titanik’iz’ Hem hiç düşünmeyin beni uyarmayı Ruhlar Sarı Nehir’i ziyaret ediyor diye. Sarı Nehir’de Çileli bir yolculuktan başka bir şeyi kabul etmek, yetmeyecek Kendimi değiştirmeye. Merhamet etmeyeceğim. Hatta, yüreğim Bıraksa bile çarpmayı, asla suskunluk büyütmeyen, korkaklığı boğmaktan vazgeçmeyen bir nehir olarak akmaya devam edecek kanım. Çünkü ne kötü olabilir ki uyuklamanın ziyaret ettiği bir düşten başka, ya hayat dolu evsahibini eğlendirmek için harcanan bunca çaba? Tanrıların yürek sesleri diriltiyor buna rağmen Sarı Nehir’i Çünkü, boğulmayı öğrenmektir en sevdiğim düş. Yazık, kötü bir muska olan bir ev sahibim var ve zamanım artık çok az… NİJERYA DÜŞÜ Bu deniz, gökkuşağı rengindedir. Süslüyor bir gökkuşağı gökyüzünü, umutlarımızı Sanki Nijerya düşlerinin yeşil, beyaz rengini Serpiştirdiğimiz sulu boya kutusu. Kürek çekiyoruz habire kibarca, neşeyle İzleyerek sudaki çizgileri Yuvalarından erken çıkan kuşların çizdiği. Yeni düşler arıyoruz. Öyküsü uzundur tozun. Büyülü yıllar tozunun, O tozların örümcek ağı kalıntılarının. Büyülü yıllar kıyısında canla başla, Yeni bir düş arıyoruz şimdi. Çok geçmeden göreceğiz kıyıyı. Olamaz. Batmaya başlıyoruz, yeni model bir Titanik’iz, Ağır çekim bir filmde, bir imamın uzak dualarının Uzak ritimleriyle güçlenmiş dansımız.. Yakala baloncukları. Avuçla onları. Düşlerimizin baloncuklarını. İzin verme Patlamalarına parmaklarının arasında. Bırak Kutsasınlar kutsal yağla devrildiğimiz yeri, Denizin artık ölüm renginde olduğu yeri. MASKELER VE ÇILGINLIK Maskeler ve çılgınlıklar takınan, Tanrı’nın adını boşuna dile getiren Size gelince: Tıkayabildiğiniz kadar tıkayın tüm korkularınızı milyonlarca Jet uçağının koridorlarına, sonra izleyin o korkuların zamansız patlamasını Sizin olmayan ve asla sizin olmayacak bir kahramanlıkla birlikte. BALKONDAN GELEN GEKO ŞARKILARINI DİNLEMEK o ve ben birlikte paylaşıyoruz boşluğu balkondayız, gözetliyoruz dünyayı dışardan dolu bir banyo küvetinde tuzağa düşmüş yavru gekolar gibi sıla hasreti çekiyoruz ama yurdu yok onun evler arasında gözyaşlarıyla dolu vadide yaşıyor ben sıvıyorken otobüsleri balçıkla kesiyor nefesimizi kendi düğün resimleriyle yıllardan geriye kalan, mumyalanmış suskunluklar çölünde rengi atmış madalyalar gibi. ara sıra eşlik ediyor bana karıştırmak için balçığı, umut ederek böyle bir günü öğreneceğim ona atacağım okların nasıl yapılacağını, biri tırmanacak yukarı ve gelip çalacak kapımı bizi sopayla dövenler olmaksızın. GEMİLER olu Ogunlesi, 1982 yılında İskoçya’nın Edinburg kentinde Nijeryalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1983’den beri Nijerya’da yaşıyor. 2004’de Ibadan Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Yetiştiği Yoruba kültürünün ve Batı edebiyatının halk masallarıyla büyüdü. Aynı zamanda, Enid Blyton’ın Afacan Beşler, Gizli yediler, Yaramaz Kızlar gibi kitapları da çocukken okuduğu kitaplardı. Yazmaya 2002 yılında Carol Morrison’un How to build a longlasting life adlı kitabını okuyarak başladı. Şiirin nasıl yazılacağını örnekleyen bu kitaptan etkilendi. İngiliz romancı ve şair Sam Smith, yazdığı şiirleri beğendi ve basmak istedi. Böylece, 2003’de ilk şiir kitabı listen to the geckos singing from a balcony çıkmış oldu. Aynı yıl, ilk öyküsü Melody of Stone, PEN’in Çağdaş Nijerya Edebiyatı Antolojisi’nde okurlarıyla buluştu. 2007’de Visiting the Yellow River şiiriyle Dorothy Sargent Rosenberg Şiir Ödülü’nü aldı. 2008’de ise Nordic Africa Institute Writing Fellowhip Ödülü’ne değer görüldü. Wasafiri, Magma, Orbis, Carribean Writing Today, Farafine, PEN Anthology of New Nigerian Writing gibi bir çok dergi ve antolojide şiirleri yayımlandı. Lagos’ta yaşayan Tolu Ogunlesi’nin bir de Conquest and Conviviality (2008) adlı romanı var. SARI NEHİR’İ GÖRMEK Siz, ev sahibim, rehberim (vicdanınız sızlamadan) Nasıl söyleyebilirsiniz birdenbire çoşku sıkıntısına Düştüğünüzü? Ne olacak benim Olumo Kayaları’nı görme düşlerime, ne olacak ayaklarım yüzünden kapana Sıkışmış çırpınan yüreğime, Sarı Nehir’in kendisini Çamurlu sularında boğmasını beklerken? Uzakta, çok uzaklarda, nehrin kaynağının ötelerinde Geldim dünyaya, ele geçirdim rehin tutulan bir ruhu Şövalyelik okyanuslarına dalıp boğulabilirim diye; Bilerek ne kadar kutlu olduğunu korkusuzluğun ve yüreği çelikleştiren uzun süren cesaretin. Çünkü nedir ki korku, kötü düşlerden bir kafeste sonsuza dek tuzağa düşürülmüş bir şarkı değilse? Belki sen hiç saymadın düşlerini Ne de şaşırdın orada bir nehir gibi doğan Sevinçlere. Genel etki, bir yürek büyümesine benzer, Ya da bir papazın kutsanmış ellerinden çıkan okunmuş ekmekle Kendini günahlardan arındırmasına. Kısa kes Korku şarkılarını. Boğmayı öğrenebilirsin Tolu OGUNLESI Bağdat için, Bayelsa için Her yerde duman var, yere damlayan mürekkepten daha koyu tonlarda okyanusu kirleten. Gizli eller kan lekeleri bırakıyor her gün duvar saatinin yüzü boyunca, kibar, ama acımasız ustalığı gibi bir ressamın Şu tablo bitirilirse sığınak olacak iki gemiye; biri limana giren, petrolün denize yayılmasını önleyen çelik kablolarımızın bulgularıyla yüklü; diğeri limandan çıkan; yeryüzünün kıyısından aşarak içinde parçalanmış bedenlerin olduğu görünmez bir çöp varili taşıyan. İNSANLAR insanız biz, severiz halka olup oturmayı. gözyaşı dökmeyiz dökülen biraların ardından. bırakırız onu kurumaya. gecenin yurt edindiği yan yana nehirlerde birisinin boğulduğu başka şeyler de var. tepemizdeki ay gibi biliriz ışığı nasıl tutacağımızı yeryüzüne, karanlık bir düşün tuzağında öylece kalan kendimize bile. büzülen dillerdir dillerimiz, sökün ederiz kent kapılarından, sürükleyerek onların iyiliksever insanlarını göreceğiz şakalarımızın doğmadan yaşlandığını, göreceğiz katılaşan kahkahalarımızın birdenbire yutulamayan ekmek kabuklarına dönüştüğünü. izin vereceğiz rüzgârın bilinçlerimizi boşuboşuna kırbaçlamasına. sonra, midelerimiz şişince öfke ve huzurla birlikte, iniş pistlerine dönüşecek onlar. havada salınan istekli gece, sarhoş bir yarasa gibi inecek yere, yumuşacık bir pat sesi çıkaracak inerken, onun yerini almak ve daha fazla geceye yol açmak için içeri girmeye zaman harcamadan. ve biz buna rağmen insanlar olarak kalacağız. oturuyor olacağız hâlâ halka şeklinde, yine de gözyaşı dökmeyeceğiz. dökülen biralar nedeniyle, ilk önce eğlence ölecek. dirilmiş telefonlarımızdan önce son bir defa bizi güldüren dokunaklı bir ceset olarak. ? SAYFA 37 11 Eylül nedeniyle Yıkardı erkek kardeşinin bozyap kulelerini, Her şeyin devinim harikasına Yardımcı olduğu yaştayken. Parçalar Serpiştirmekti onun işi bir kardeşin Düşgücünün çalışkan alanlarına. Safça. Bu dünyada uzaklarda, mucizeler öğreniyorlar insanlar; Tasmalarla bağlanmış yürüyen uçakları, Yapay ateşlerle yanan erbezlerini, Pankart taşıyan eylemciler kadar suçsuz bir şekilde Giriyorlar uzun adımlarla gökdelenlerden içeri. Öteki dünyada uzaklarda, görüş alışverişi yapıyor Hitler ve Mao, pişmanlık duyarak ağır evriminden insan İmgeleminin. “Ben hava alanları yapacaktım, Auschwitz değil, Ekonomik nedenlerle Kenan topraklarına taşıyacaktım Israel’i” Diyor Hitler ender yaptığı söyleşilerin birinde. Dalgın dalgın onaylıyor başıyla Mao, kırmızı kitabın Sayfalarından Boeing uçakları yaparak geçiriyor günlerini. New York’ta insanlar kabullendiler intihar etmeyi, Hızla atladılar yanan kulelerden, makinelere yanıt vermeyi Vasiyet etti çığlıkları, terörün her bir ayrıntısını yeniden üreten, Alev almış sözcüklerin, alev almış ayrılıkların, Alev almış tenlerin, alev almış her şeyin kokusunu Sızdıran makinelere. Binlerce yaşamöyküsünün yolculuğu sona eriyor tek bir adım atarak Toz içine, kül içine, nice gözlerden akan tuz içine, Devriliyor uygarlık Tanrı’nın adı duyuluyormuş gibi. Size gelince, Kuşkularını, tıpkı mahzenini dolduran şarabın acılarını boğmayı Öğrendiği gibi. Utançtır, bir adamın beslenmeye bırakılmış canlı düşlerinin kalmaması. İpek saçlarını kısa keseceğiz onun ve izin vereceğiz dişlerini gıcırdatmasına Babil nehirleri kıyısında. İstiyor musun, sevgili evsahibim, senin için şarkılar söylememizi, İnsanlık yandaşlarının zayıf yürekli olduğunu anlatan şarkılar? Ve boşunadır yalvarmak cesur olmak için bana, Boşunadır bir daha şans vermek sana, zaman tanımak. Boğulmayı tercih ederdim ateş gölünde azizlere katılma şansını kaçırmaktansa (büyük düşlerin düşünü görerek ölmeyi seçen ruhların listesine). CUMHURİYET KİTAP SAYI 1062