22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

deki dolandırıcılığı bile çok gerçekçi bir biçimde ortaya atıp çözümlemiş. Süper gazeteciler’in bir düğün davetiyesi ile başlayan sıkıntılı yolculukları olağanüstü bir serüvene gidiyor aslında. Sonunda da okurken asla tahmin edemeyeceğiniz, özellikle gençler için çok önemli bir toplumsal tehlikeye işaret ediyor. Bizden bu kadar, yeterince ipucu verdik. Çözümü de sizde; hazır tatil de gelmişken iyi bir serüven isteyenler ne yapmalı? İyi okumalar… Hayır, Hayır, Hayır!/ César Fernandez Garcia/ Top Yayıncılık/ Resimleyen: Jordi Sales/ 2008/ 45 s/ 8+ yaş Ayı ailesi valizleri alıp yola düşmüş. En önde Anne Ayı, ardında kucağında küçük ayıcıkla Baba Ayı, hemen arkasında büyük kardeş Abla Ayı ve en sonda da Ortanca Ayı… Ortanca Ayı’nın suratı asıkmış. Adımları neredeyse geri geri gidiyormuş. Çünkü ayı ailesi şimdiye dek yaşadıkları karlı dağları terk ediyormuş. Daha çok yiyecek bulabilecekleri, daha ılık bir vadiye gidiyorlarmış. Ortanca Ayı dışında herkes umutlu ve neşeliymiş. Ortanca Ayı ise, alıştığı dağlardan, kocaman mağaralarından, çok sevdiği arkadaşlarından ayrıldığı için mutsuzmuş. Hem de çok… Öyle ki, annesi, babası, ablasının onu avutmak, birazcık güldürebilmek için döktüğü diller bir işe yaramıyormuş. Suratını asmış, sürekli homurdanıyor, kim ne dese; “İstemiyorum. Hayır, Hayır, Hayır!” diye yanıt veriyormuş. Uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra yemyeşil bir vadiye varmışlar. Serin bir ırmak süslüyormuş vadiyi. Rengârenk çiçeklerle bezeliymiş her yer. Abla Ayı hemen çevreyi keşfe çıkmış. Ortanca Ayı da anne ve babasının zoruyla ona eşlik etmiş. Eşlik etmiş ama yüzünden düşen bin parçaymış. Ne lezzetli balın tadı yüzünü güldürebilmiş ne serin ırmakta yüzmek istemiş. Ta ki!.. Bundan sonrasında neler olmuştur acaba? Sizce Ortanca Ayı önyargılarından kurtulabilmiş, çevresine alıcı gözüyle bakabilmiş midir? Ya arkadaşları? Ne dersiniz yeni arkadaşlar bulabilmiş midir? Siz de dilerseniz, hem bunların yanıtlarını bulabilir hem de Ortanca Ayı’ya arkadaşlık edebilirsiniz. Hoş olmaz mı? İyi okumalar… Durmak Yok (Çocuklar ve Gençler İçin Şiirler)/ Rıfat Ilgaz/ Çınar Çocuk/ 2009/ 63s./ 8+ yaş Hababam Sınıfı’nı tanımayan çocuk yoktur. Ama Rıfat Ilgaz, Hababam Sınıfı’yla çerçevelenemeyecek kadar önemli bir yazarımız. Öyküleri, tiyatro oyunları, köşe yazıları, şiirleri, romanları var. “Durmak Yok” adlı kitabında, Rıfat Ilgaz’ın çocuklar ve gençler için yazdığı toplumsal şiirleri toplanmış. Ilgaz, “Yaşayıp gidiyoruz bir arada/ Meşe, çam, köknar, kayın.../ Bırakın kirli kentlerinizi,/ Biraz da aramızda yaşayın!” diyerek gençleri doğaya davet ediyor “Ormanız Biz” adlı şiirinin ilk bölümünde. “Türkçemiz” şiiri ise her Türk çocuğunun okuması gereken dize ler. “Annenden öğrendiğinle yetinme/ Çocuğum, Türkçeni geliştir./ Dilimiz öyle güzel ki/ Durgun göllerimizle duru,/ Akarsularımızla coşkulu...” Kitapta, Rıfat Ilgaz’ın otuz beş şiiri yer alıyor. Kardeşliğe, doğaya, barışa, sosyal dayanışmaya, var olmaya, toplumsal gerçekliğe işaret eden şiirler... Pippi Uzunçorap/ Astrid Lindgren/ Resimler: Ingrid Vang Nyman/ Türkçeleştiren: Ali Arda/ Kanat Çocuk/ 2009/ 138s./ 9+ yaş Pippi Uzunçorap’ı tanımayan var mı? Bizim mahallenin ucundaki villasında tek başına oturan eğlenceli mi eğlenceli bir kız o. Uzun çorapları, çilli suratı, iki yana örgülü kızıl saçlarıyla onlarca ülkede, evlerin önünden geçer durur… Yazarına büyük bir ün kazandıran ve çocuk edebiyatının klasikleri arasında yer alan kitap, filmlere, dizilere de konu oldu. Olağanüstü bir güce sahip olan Pippi, tek başına bir atı yerden kaldırabilir, sirkte gösteri yapan Güçlü Adolf’u kucaklayıp yere fırlatabilir. Ya hazırcevaplığına ne demeli? Bir villada yalnız yaşayabildiğine göre pek de becerikli olmalı bu kız. Köfteli salamlı sandviçler, şekerli krepler, ananaslı pudingler… Evine gittiğinizde, kaptan babasından öğrendiği yemekleri göz açıp kapayana kadar önünüze koyabilir. Tommy ve Annika, aileleri aksini düşünse de, Pippi’yle arkadaş oldukları için çok şanslılar. Pippi, onlara akıl almaz maceralar yaşatacak çünkü. Ama Pippi, yalnızca arkadaşlarına değil, kitabı okuyan okurlarına da yaşatıyor bu macerayı… 1907 doğumlu Astrid Lindgren 2002 yılında aramızdan ayrıldı. Dünya edebiyatında önemli bir yer edinen kitapları, 85 dile çevrildi ve 100’den fazla ülkede yayımlandı. Astrid Lindgren yaşamı süresince pek çok ödül aldı. Ölümünden sonra İsveç hükümeti onun anısına çocuk ve gençlik edebiyatı dalında her yıl bir ödül verilmesini kararlaştırdı. 5.000.000 Isveç kronu (yaklaşık 700.000 dolar) tutarındaki ödülü ve dünya çapındaki prestijiyle ALMA ödülü, çocuk edebiyatının Nobel’i olarak anılıyor. Bu alanda nitelikli çalışmalar yapan sanatçılara ve kurumlara veriliyor. ALMA’ya ülkemizden 2009’da Sevim Ak ve İlkyar, 2010’da Aytül Akal ve TEGV gösterildi. Bu yılki ALMA adayımız ise Seza Kutlar Aksoy ve AÇEV. Obur Prenses/ Çiğdem Gündeş/ Tudem Yayınları/ Resimleyen: Zeycan Güleç, Zeynep Güleç/ 2008 /36 s/ 7+ yaş Yemek yemek gereklidir. Büyümek ve sağlıklı yaşamak için beslenmek zorundayız. Üstelik bırakın zorunluluğu yemek yemek güzeldir. Birbirinden lezzetli yiyeyceklere kim hayır diyebilir ki? Siz dersiniz biliyoruz. Ama Obur Prenses diyemiyor işte! Yedikçe yiyor, yedikçe yiyor. Ne kral babası önüne geçebiliyor bu durumun ne hekimler… Aşçılar pişirmeye yetişemiyor pişenler Obur Prenses’e yetmiyor. Gel zaman git zaman kapılardan geçemez, yatağına sığamaz oluyor. Ne yapsak ne etsek derken bir delikanlı çıkageliyor. Öyle bir oyun ediyor ki Prenses’e kimsecikler anlayamıyor. Zaten koca sarayda bir prenses kalıyor bir delikanlı bir de kedi. Bir kedi mi? Emin misiniz? Acaba delikanlı nasıl bir oyun bulmuş, sarayda kaç kedi varmış, bu kedi de nerden çıkmış, ne işe yararmış? Merak ettiniz değil mi? Uzun ve sıcak yaz günlerinde, öğleden sonra kanapeye uzanıp kitap okumak ne güzeldir. Hele bir de buz gibi meyveler varsa… Keyifli ve lezzetli okumalar. Maskeli Kıraça/ Fidan Çobanoğlu Kaplan/ Resimleyen: Semih Kaplan/ Top Yayıncılık/ 2010/ 56 s./ 7+ yaş Kıraça nedir bilen var mı? Çok iyi bildiğiniz bir balık türünün miniği… Hangi balık mı? Bunu söylemeyelim, okurlara sürpriz kalsın… Denizi çok seven bir yazarla çizerin, denizin altında yaşananlarla ilgili heyecanlı bir öyküsü yer alıyor kitapta. Öykü, okurları eğlendirecek küçük oyunlarla sunuluyor. Sürüsüyle birlikte yaşayan Kıraça, küçücük bir balıktır ama gözüpekliği ve aklı sayesinde sürüyü tehlikelerden koruyacak planlar yapar… Maske de onun buluşudur. Ama denizlerde tehlike biter mi? Nice canavarlarla doludur denizin altı… Ya üstündeki canavarlara ne demeli? Deniz kirliliğine dikkati çeken öykü, Marmara denizinde geçiyor. Hani balıkçıların suya oltalarını atıp bekledikleri Galata Köprüsü’nün hemen altında… Denizin üstünü biliriz de, altında neler yaşanır acaba? Kıraça, bize o yaşamı anlatıyor işte. Sular, balıksız kalmasın diye… MOMO/ Michale Ende/ Kabalcı Yayınevi/ Türkçeleştiren: Leman Çalışkan/ 2005/ 303 s/ 10+ yaş Kitabın iç kapağında yazılan adıyla; “Momo ya da zaman hırsızlarının ve çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuğun tuhaf öyküsü” her yaştan okuyucunun zevkle okuyacağı bir kitap. Momo adında değişik bir çocuğun öyküsü bu. Zamanı belli değil, yeri belli değil öyle ki Momo’nun kaç yaşında olduğu, nereden geldiği de belli değil. Bu belirsizlikler yanıltmasın; Momo herkesin sevgisini kazanan özel bir çocuk. İnsanların artık kullanılmayan dilleri konuştukları çok eski zamanlardan beri ayakta kalan büyük bir kentte başlar serüven. Çok eskilerden kalmış, yıkılmış, dökülmüş eski uygarlıkların yanında gelişmiş, son derece çağdaş binalarla donatılmış bir kentte. Kenti çevreleyen bir anfi tiyatro vardır. İşte Momo, burada ortaya çıkar ve bu yıkık dökük tiyatroda yaşamaya başlar. Üstelik yapayalnızdır Momo. Yaklaşık yedi yaşlarında görünmesine karşın ona yaşını soranları, ne zaman dünyaya geldiğini merak edenlere; “Ben hep buradaydım,” diye yanıtlar. Ne annesi vardır ne babası. Yapayalnızdır Momo. Ama buna karşın sevgi dolu, sıcacık ve neşeli bir çocuktur. Önceleri garipser kent halkı onu ama kısa sürede sever, benimserler. Her gün ziyaretine gelir, uzun sohbet eder, ona yiyecek getirirler. En çok da yetişkinler sever onunla söyleşmeyi. Momo ile konuşanlar rahatlar, sakinleşir, sorunlarına yeni bakış açısı kazanırlar. Çünkü Momo herkesi can kulağı ile dinler. Herhangi bir yorum yapmadan, eleştirmeden hatta hiç yanıt vermeden dinler. Çocuklar için Momo’nun yeri bir başkadır. Onunla olduklarında dünyanın en eğlenceli oyunlarını oynarlar. Hiç gidilmemiş yerlere gider, eşi benzeri olmayan serüvenler yaşarlar. Hepsi de Momo’nun bulduğu, yarattığı oyunlardır. O bir oyun ustasıdır. Momo’nun en yakın arkadaşları ise yaşlı çöpçü Beppo ile Turist Rehberi Gigi’dir. Gigi sadece rehber değil aynı zamanda bir masal anlatıcısıdır. Daha önce kimseye anlatılmamış, kimsenin anlatmadığı masallar anlatır. Yaşam, en sakin ve eğlenceli bir şekilde akarken bir gün şehirde garip görünüşlü adamlar belirir. Gri takım elbiseli, gölgeli bu adamların elinden gri çantaları ağızlarından sigaraları eksik olmaz. Gri arabalara binip hemen her yerde inanların karşısına çıkıverirler. İşlerini bitirip giderken arkalarında gri bir duman kalır. Bir de sebepsiz bir telaş… Duman Adamlar, zaman biriktiricisidir. Tek işleri bu dünyadaki varlık sebepleri insanlardan çalarak biriktirdikleri zamandır. İnsanlar kıymetli saniyelerini yitirmemek için birbirleriyle sohbet etmekten bile kaçınır zamanla. Günlük işlerini telaşla koştura koştura yaparlar. Öyle ki, bu koşturmaca içinde neredeyse kendilerini yitirirler. Akıp giden yaşamı izlemek, bir çocukla gülüp oynamak, bir yaşlı ile sıcak bir sohbet bile onlara zaman kaybı gibi gelir. Hepsinin de yapılacak çok daha önemli işleri vardır. Ancak bunca koşturmaya karşın yine de zamansızlıktan yakınırlar. Çocuklar bile oyun oynamayı bırakmıştır artık. Sokaklarda, tiyatroda oynamak yerine yetişkinlerin idaresi ve gözetiminde özel merkezlerde toplanırlar. Artık eğlenceli oyunlar yerine biraz ciddi ama yaşam için gerekli bilgileri edinebilecekleri oyunlar oynarlar. Sıkıcı bile olsa gereklidir hepsi de. İşin ilginç tarafı Çöpçü Beppo ve Turist Rehberi Gigi’nin de yeterli zamanı yoktur. Önceleri elindeki süpürgeyi yavaş yavaş sallayan Beppo artık nefessiz kalıncaya dek çalışmaktadır. Gigi’nin ise masallara ayıracak zamanı kalmamıştır. Duman Adamlar Momo’ya da ulaşırlar. Ama Momo’nun zamanı o denli kıymetlidir ki onu kimselerle paylaşmaya niyetli değildir. Bu arada onunla konuşan Duman Adam asıl amaçlarını ağzından kaçırıverince serüven başlar. Momo bir yandan Duman Adamlar’ın elinden kurtulmaya çalışır bir yandan çalınan zamanları geri getirmeye. Kaçarken karşılaştığı gizemli kaplumbağa Kassiopeia onun en büyük yardımcısı olur. Sırtında beliren parlak renkli harflerle konuşan bu kaplumbağa aslında zaman ustası Hora’nın yardımcısıdır. Birlikte Hora’ya giderler. Hora zamanın durduğu yerde yaşamaktadır. Daha fazla yazıp zamanınızı değil ama okuma zevkinizi almak istemeyiz. En iyisi Momo’nun peşine takılacak bir zaman yaratmak. Kim bilir belki sizin de alacağınız vardır Duman Adamlar’dan… Kitap, Avrupa Gençlik Kitapları Ödülü Şeref Listesine girmiş ve bugüne dek pek çok dile çevrilmiş. İyi okumalar dileriz. ? SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1062
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle