05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

merikalıların bütün şaşma, beğenme duygularını bildirmek için “Oh, my God!” dediklerini önceki gelişlerimde de çok duymuştum. Bu kez ilgimi, bu ünlem yerine sık sık “Oh, my gosh (gaş)” demeleri çekti. “Oh my God”ın Türkçe çevirilerdeki “Aman tanrım” karşılığına çok alışığız. Yalnız çevirilerde mi? Türkiye’de hiç İngilizce bilmeyenlerin bile bu çeviri “nida”sını aynen yinelediğini, “Aman tanrım!” diye çığlıklar attığını duymayanımız yok gibidir. Ama bu, “Oh, my gosh” ne oluyor? Tanrıya verilen başka bir ad mı? Sordum. Efendim, “Oh, my God!” dinsel bir ifade olduğu için, onun yerine bu ikincisi yeğlenmekteymiş. Peki, “gosh” ne demek? Hiçbir anlamı yokmuş bu sözcüğün. “God” dememek için “gosh” diyorlarmış. Laiklik böyle gerektirdiği için yapılıyormuş bu. Başka dinden insanlar, Yehova Şahitleri, dinsizler de yaşamaktaymış Amerika’da. Dolayısıyla onları dışlayan dinsel çağrışımlı bir ünlemin kullanılması doğru değilmiş. Bu açıklama, Amerika’da laikliğin çok önemsendiğini, Hıristiyanlığın, yaşamın her alanına egemen olmasının önlenmeye çalışıldığını düşündürüyorsa da doğru değil. ABD, tutucu bir ülke aslında. Hıristiyanlık da umulandan çok daha fazla etkili. Kimi Hıristiyan inanışlarında kadınların çalışması, açık giyinmesi, vücut hatlarını belli eden giysiler ve pantolon giymesi yasak. Salt bu dini inançlar yüzünden çalışmayan kadınlar var. Televizyonlardaki kimi tartışma programlarında bilimin karşısına dinin çıkarılması alışıldık bir tutum. ABD’de aile destekleniyor, evlilik teşvik görüyor. Devlet, evlenen çiftlere kolaylıklar sağlıyor. Devletin bunu neden yaptığı da televizyonlara bir göz atınca kolayca anlaşılıyor. Kanallardan birinde 10’lu yaşlarda anne olan “çocuk”ların anlatıldığı bir program var örneğin. Bir başkası, 4 5 yaşlarındaki kızların, annelerinin bile yapmayacağı ağır bir makyajla katıldığı yarışma programını veriyor. O küçücük çocuklar kabartılmış saçlar, abartılı giysilerle podyumda kırıta kırıta yürürken annelerin, büyükannelerin heyecandan titreyerek dua etmeleri görülecek şey! ün “Oh, my God!” derken “God”ı büyük harfle, TürkçeD sinde “Aman tanrım!” diye yazarken “tanrı”yı küçük harfle başlattığım dikkatlerden kaçmayacaktır. Türkçede “Allah” yazarken biz de büyük harf kullanırız; ama “tanrı” dediğimizde “tanrılar” da diyebildiğimiz için; yani sözcüğü, varlığı tek olan özel ad konumundan çıkardığımız için büyük harfle başlatmamız gerekmez. A 10 ŞUBAT ÇARŞAMBA eride Yılmaztürk’ün epeyce beklettiğim sorusu, “teknik” bir bilgi vermemi gerektiriyor. “Ayşe çok güzeldir.” tümcesindeki “çok” sözcüğünü sormuş Yılmaztürk. Eğer bu sözcük, “çok güzel bir kız” tamlaması içinde kullanılsaydı “güzel” sıfat, “çok” da bu sıfatın belirteci (zarf) olurdu. Verilen tümcede “güzel”in nitelediği bir sözcük yok. Öyleyse “güzel” burada ad olarak tamlanan görevinde. Dolayısıyla “çok güzel”, bir sıfat tamlaması ve sıfat tamlaması olarak yüklem görevine girmiş. “Çok” sözcüğü de “güzel”in sıfatı. “Adam arkasını döndü.” Bu tümcede de “arkasını” sözcüğünün tümcenin hangi öğesi olacağını sormuş Feride Hanım. “Dönmek” eylemi hem geçişli hem geçişsiz kullanılabilen bir eylem. Bu tümcede geçişli olarak kullanılmış; yani “arkasını” sözcüğünün görevi nesne. ce Temelkuran yalnız yazar olarak da değil, insan olarak E da çok sevdiğim bir kişi. Dönüşte burada bırakacağım kitaplardan biri de onun romanı: “Muz Sesleri” (Everest Yayınları). Ne yolculuk sırasında ne de burada okumaya istediğim zamanı ayırabildim. Geri götüreceğim kitaplarla ilgili sorun yok; ama burada bırakmak üzere getirdiğim, kızıma “Sana getirdim.” diye verdiğim kitaplarda aklım kalıyor. Bu yüzden “Muz Sesleri”ni gitmeden önce bitirmem gerek. Beyrut’ta yaşandığına uzaktan tanık olduğumuz acılar, Temelkuran’ın şiirli dilinde duygu yükleniyor; gerçeklik kazanıyor. Çok iyi bildiği coğrafyaları anlatıyor yazar. Üstelik gazeteciliğin yıllar içinde olağanüstü bir işleklik kazandırdığı akıcı bir dille. merikalı damadın annesinin (dünürüm oluyor; öyle ya!) A yakınması, bana Günay Güner’in mektubunu anımsattı. Mektuba ve yakınmaya geçmeden önce, “dünür” sözcüğünü bire bir karşılayan İngilizce bir sözcük bulunmadığına dikkati çekmeliyim. Kaynana, kayınvalide / kaynata, kayınbaba, kayınpeder sözcüklerinin karşılığı olarak “yasada anne, yasada baba” anlamlarında “motherinlow, fatherinlow” kullanılıyor. Dilimizin, dolayısıyla bizim,“İngilizcede şunlar şunlar var; Türkçede bunlar yok.” diye aşağılanmamıza ne kadar alışığız. Oysa hiçbir dil bir başkasıyla karşılaştırılıp ondan daha aşağı ya da daha üstün görülmemeli. Her dilin kendi iç mantığı var; her dil o mantığa göre çalıştığı gibi, konuşanlarının, dünyayı, evreni algılamalarını, düşünmelerini biçimlendiren de hep o mantık. İngilizcede “tane” sözcüğünün olmadı F 13 ŞUBAT CUMARTESİ 14 ŞUBAT PAZAR 15 ŞUBAT PAZARTESİ 12 ŞUBAT CUMA ğını söylemek, İngilizceyi aşağılamak anlamına gelmiyor örneğin. “Kaç tane zeytin var?” sorusunun karşılığı İngilizcede yalnızca “üç” olabilir; ama Türkçede “Üç var.” denmez; “tane” sözcüğünü kullanmak gerekir. İngilizcede geçişli eylem yok; dolayısıyla Türkçedeki “belirtili nesne” de yok. Bu yüzden anadili İngilizce olan birine Türkçe öğretmeye çalışan kişi, “Seni seviyorum” derken “sen” sözcüğünün niye yetmediğini, niye “seni” denmesi gerektiğini açıklamakta zorluk çeker. Oysa Türkçede belirtili nesne ne kadar önemlidir. Bunlara bakıp Türkçe İngilizceden zengindir diyemeyeceğimiz gibi, başka örneklere bakıp İngilizcenin Türkçeden zengin olduğunu da öne süremeyiz; sürmemeliyiz. Gelelim yakınmaya… Günay Güner: “Konuşmalarda uzun zamandır rica içeren sözcükler kullanılmaz oldu. ‘Verir misin?’ demenin yerini ‘Versene.’ aldı. Eskiden kabalık sayılacak bu durum günümüzde sıradanlaştı. Dil ile düşünce arasında güçlü bir ilişki olduğunu bildiğimizden, kaygılanmamak elde değil. İnceliğini yitirmek bir toplum için büyük yitim.” diye yakınıyordu mektubunda. Ben de bu kabalaşmanın çoktan beri farkındaydım doğrusu. Yalnız konuşmalarda değil, davranışlarda da bir kabalık, bir itiş kakış gözlüyorum nicedir. Güner’in mektubu beni iyice dertlendirdi. Hele Amerikalıların her sözün sonuna teşekkür eklediklerini, sık sık özür dilediklerini, hep rica ettiklerini duydukça bizde bu gibi alışkanlıkların pek yaygınlaşmadığını düşünüp üzülüyordum. Amerikalılar da benzer yakınmalar içindelermiş meğer. Gençlerin, çocukların giderek kabalaştıklarından yakındıklarını duyunca üzülsem mi, sevinsem mi, bilemedim. ? www.feyzahepcilingirler.com / [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Metin Cengiz’in Şiir Cinsellik ve Din adlı kitabındaki bir bölümün adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı bölümden bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “6/V”, “20/U”, “37/Y”, “40/Y” ve “68/U” harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. 1 B 2 J 3 F 4 C 5 J 6 10 A 11 C 12 I 13 H 14 I 15 B 16 E Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU V 7 D 8 G 9 A 8 58 32 54 18 17 F 18 G 19 D H. “Çiftliği her zamanki gibi ... bunun elinde unutulmuş buldu.” (Necati Cumalı). 20 31 U 21 J 22 H 23 I 24 H 25 B 26 A 27 K 28 K 29 B 30 B 77 22 67 24 13 J 32 G 33 A 34 E 35 E 36 B 37 41 K 42 A 43 F 44 E 45 B 46 B 47 I Y 38 K 39 B 40 48 B 49 I 50 C 51 Y I. İnsana yakışan, insanca. I 12 49 75 51 23 14 47 53 52 J 53 I 54 G 55 D 56 E 57 E 58 G 59 A 60 J 61 A 62 C J. Çabuk davranma alışkanlığında olan, aceleci. 63 C 64 F 65 A 66 F 67 H 68 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Charles Darwin’in tanınmış yapıtı. 70 74 61 42 65 80 79 69 33 26 73 59 9 10 72 K 73 A 74 A 75 I 76 D 77 H 78 U 69 A 70 A 71 D 2 60 5 21 31 52 B 79 A 80 A K. “... Society of London” (İngiliz Bilimler Akademisi). 72 38 27 41 28 63 4 50 11 62 57 35 44 56 34 16 B. Sıvas Katliamı’nda yakılan yazarlarımızdan biri. D. “Salman ...” (Şeytan Ayetleri romanının yazarı). F. Kolyos, uskumru, sardalye gibi balıkların ufağı. 1044. sayının çözümü: A. KENTER, B. 7 76 55 19 71 AĞIZ İÇİNDE DİL GİBİ, C. DAĞ BAŞI, D. İVGİ, E. RAKILARI, F. ANNA KARENİNA, G. YARIN YARIN, H. DSP, I. EĞE, J. MARPUÇ, K. İS, L. RIH. 15 25 36 30 1 29 45 78 39 46 48 C. Şey, obje. 64 17 43 66 3 E. Sıcaklığı çok düşük ya da çok yüksek olmayan yer, mutedil. G. Biçimler, şekiller, kılık. Şiir: “Gerçeğin şarabını içirir / Karnondaki tapınağa / Sevgilim deyip uzandığın / Bahar. Dikenler Sarayı.” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1045 SAYFA 35 Ece Temelkuran T ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle