Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28. İSTANBUL KİTAP FUARI katılır bu yargıya. Alaturka şarkılar, Galibarda rengi bir mürekkeple asmanın altında yazılan mektuplar, Sepya gibi, Gorki okuyan Lamise Öğretmen gibi umulmaz güzellikte sözcüklerle dolu şiirleriniz. Ne yazık ki bazı şeyler başka dillere çevrilemiyor değil mi. O dildeki benzerlerini bulmak gibi bir çözüm, en azından ‘bir çaba’ öneriyorsunuz galiba. O sözünü ettiğin başka dillere kolay kolay çevrilemeyecek özellikler her dilde var sanıyorum. Ama değişik kültürlerden insanlar her zaman birbirlerini anlamak için bir çaba göstermeye çalışmışlardır. Müzik ve resim gibi nasıl sözel ötesi bir evrensellikten söz ediyorsak şiirin, edebiyatın evrenselliğini de yabana atmayalım. Yeter ki aracı olan çevirmen birikimiyle, sabrıyla bu işten yılmasın. TÜKETİCİ OKUR İÇİN ÇALIŞIYOR YAYINCI Oğuz Atay Tutunamayanlar’ı yazdığında ilk okuyanlardan biriymişsiniz. Onu bastırmak için çok uğraşmışsınız. Öyle mi? Şimdi ne değişti bir yazar, bir şair için. Oğuz Atay’ın romanı çok yüzeysel nedenler yüzünden yayıncı bulma güçlüğü çekti. Onu okuyup önemini hemen kavramaya hazır yayıncı yok gibiydi. Bugün roman bu konuda daha şanslı. Her şeyden önce yayıncılar ülkede yeterince roman okuru olduğunu biliyor. Onların önyargıları şu sıralarda daha çok şiire, tiyatro oyunlarına ve deneme gibi türlere karşı. Tüketici okur için çalışıyor yayıncılar. Yaratıcı okuma dersleri yok okullarımızda ne yazık ki! Edebiyatın anlamını büyük bir ailenin birleştirici etkisiyle açıklardınız. İnsanı büyük bir ailenin üyesi yapar derdiniz. Bu bizim anladığımız edebiyat ve dünyanın son yirmi yılı arasın da ne gibi buluşmalar ayrışmalar görüyorsunuz. Evet, inanıyorum edebiyatın büyük bir aile yaratma gücüne. Ama artık büyük aileler tarihe karışmak üzere. Bu konularla uğraşanlar çekirdek aileden söz ediyorlar artık. Yakında aile kavramının büsbütün ortadan kalkacağından korkuluyor. Gene de dünyada apayrı coğrafyalarda yaşayan birtakım insanlar edebiyat aracılığıyla bazı ortak değerleri paylaşıyorlar. Bakıyorsunuz Erzincan’da “Le poete travaille” diye bir dergi çıkıyor. Edebiyat meraklısı İstanbullu birtakım gençler bir arkadaşlarına “Fatihli Michaux” gibi bir isim takabiliyorlar. Sevgili Ünsal Oskay bir yerde, “Bir Adorno köftecisi bile açamadık!” diye bir espri yapabiliyor. Son yıllarda yayımlanan John Berger’ın İşte Buluştuğumuz Yer; Louis De Bernieres’in Kanatsız Kuşlar gibi yapıtlarını ne çok sevdiğinizi biliyorum. Son yıllarda yayımlanan romanlar içinde bizim edebiyatımızdan da sizi sevindiren böyle yapıtlar oldu mu? Elbette oldu. Yaşar Kemal’in ada hikâyesi adını verdiği son üç romanı, Vüs’at Bener’in, Leyla Erbil’in, Tahsin Yücel’in, Memet Baydur’un, Kaan Arslanoğlu’nun yazdıklarını hep severek okudum. Hepsini saymaya kalkmayayım, saymadıklarıma haksızlık olur. Hep şiire adanmış oldu sanki sizin edebiyat yaşamınız. Edebiyatın öbür türleri içinde yapıtlar vermek için uğraşmadınız. Sadece şiir yeterliydi sizin için diyebilir miyiz? Diyebilirsiniz. Birkaç oyun da yazmak isterdim elbet. Ama oyun çevirmekle yetindim nedense. Sevgili İsmet Sungurbey bir toplantıda Edip Cansever’e “Yeni Tragedyalarınız var mı, Edip Bey?” diye sormuştu. Ben de birkaç acıklı güldürü yazsaydım, fena mı olurdu! ? SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1028