Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28. İSTANBUL KİTAP FUARI getirir. Adını verdiğin o yazarların da böyle bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Joyce koyu bir Ibsen hayranıydı, onu aslından okuyabilmek için Norveççe öğrenecek kadar. T. S. Eliot, Dante’ye, Baudelaire’e kapılar açan incelemeler yazmıştı. Lawrence İtalya’yı, Meksika’yı ele alarak bir akdeniz ve Latin edebiyatı sevgisi aşılamış olabilir dolaylı bir yoldan. İngiliz edebiyatı öğrenciliği beni bir yandan da İrlanda edebiyatına, Yeats’in, Seamus Heaney’nin şiirlerine, Synge’in, O’Casey’nin, Brendan Behan’ın oyunlarına götürdü diyebilirim. Bir yanda DNA’yı bulmak üzere olan Watson ve Crick ile dostluklar, bir yanda Sylvia Plath, Ted Hughes gibi genç insanların ilk şiirlerinin çıkacağı bir dergiyi yönetiyorsunuz. Türkiye’de Bilge Karasu’yla, Vüsat O. Bener’le, Özdemir Asaf’la tanışmışsınız. Bütün bunlar şimdi bizim için inanılmaz bir çağ, bir zenginlik gibi görünüyor. Bir gün demiştiniz ki çok şanslı çok güzel günler geçirdim ben, çok güzel dostlarım oldu. James Watson ve Francis Crick’le dostluk daha çok bir tanışıklıktı. Beni onlarla tanıştıran da gerçekten yakın dostum gene, onlar gibi ünlü Cavendish Laboratuvarı’nda çalışan doktora öğrencisi Peter Pauling’di. Ünlü kimyacı Linus Pauling oğlu Peter Pauling. İstanbul’dan götürdüğüm rakılar bitince, laboratuvardan saf alkol getirip anasonla karıştıran ve rakı yapan dâhi arkadaşım. Ted Hughes ve Sylvia Plath’la aynı konunun öğrencileriydik. Ama ben orada bir dergi yönetmiyor, o dergide daha sonra ünlü olacak bu genç şairlerin şiirlerini izliyordum. O çevreye yakınlığım son yılımda üniversitenin İngiliz Edebiyatı Kulübü’nün sekreteri olmamdı. Evet, Türkiye’de de çok değerli dostlarım oldu. Bu yüzden kendimi çok talihli sayıyorum. Şöyle diyorsunuz: “Şiiri veya edebiyatı anlayabilmesi için in Anlamakla ilgili duyarlılığı geliştirmek içinher şeyden önce sanatla ilgili yaşantıya zaman ayırmak, bu konularla ilgilenip özümsemek için elverişli koşulları yaratmanın önemli olduğunu söylüyor Cevat Çapan. sanın gerçeklik ve duyarlık eğitiminden geçmesi lazım.” Biraz açar mısınız bunu? Amma büyük laflar etmişim. Gerçeklik eğitimi herkese, her eve lazım. Yolunu şaşırmamak için. Duyarlık eğitiminden söz etmiş olmalıyım. Gülten Akın’ın sözünü ettiği ince şeyleri anlamak için. Bu da sanatların en yücesi olan yaşama sanatına katkıda bulunan güzel sanatları, müziği, resmi, edebiyatı, tiyatroyu, sinemayı vb. anlamakla ilgili bir duyarlık. Bu konuların eğitimini de basit bir meslek eğitimi olarak düşünmeyelim. Her şeyden önce sanatla ilgili yaşantıya zaman ayırmak, bu konularla ilgilenip özümsemek için elverişli koşulları yaratmak önemli. Şiirinizde hem yaşanılmış anlar, hem görünmez bir elin oynattığı satranç taşları gibi gerçeküstü şeyler vardır. Size kalsa nasıl tanımlanırdı şiiriniz, tümüyle narrative diyemezdiniz herhalde. Elbette yaşadığımız olayları nasıl değerlendirdiğimiz, onların bizde bıraktığı izleri anlatmak, bu yaşantılar başkalarıyla paylaşılabilecek kadar değerliyse onlardan yola çıkabiliriz. Ama düş dünyamız, imgelemimiz de bizim yaşantı kaynaklarımızdan olduğuna göre, sözünü ettiğin o görünmez el satranç taşlarını anlamlı bir ustalıkla oynatabilir. Benim şiirim için “anlatı şiir” yakıştırması yapılıyorsa, bu yakıştırmayı yapanlara öyle geliyorsa, öyledir. Pirandello da ¥ SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1028