Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hikmet Bilâ ile ‘CHP, 19192009’ üzerine ‘Herkes biraz CHP’lidir’ CHP’yi, tarihini ne kadar biliyorsunuz? Ya da ne kadar bildiğinizi sanıyorsunuz? Hikmet Bilâ’nın yenilenen baskısıyla raflardaki yerini alan CHP, 19192009 adlı kitabı, bu konuda zihinlerdeki tüm sorulara apaçık bir yanıt getiriyor. CHP’nin kuruluşunun temelinde, Birinci Dünya Savaşı’nda işgal edilmiş bir ülkede Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin bulunduğunu belirterek başlıyor Bilâ kitabına. CHP’nin kurtuluş ve kuruluş enerjisinin, ülkenin siyasal eksenini nasıl oluşturduğunu yazıyor. “Cumhuriyeti kurmuşsa, demokrasiyi getirmişse ve 85 yıldır Cumhuriyet ve demokrasi söz konusuysa CHP, Türkiye’nin eksenidir” diyor. Hikmet Bilâ ile CHP, 19192009 adlı incelemesini konuştuk. “Orduyu ve milleti isyan ettirmek gerekiyordu…” Mustafa Kemal Atatürk Ë Gamze AKDEMİR HP tarihi, Türkiye tarihinin eksenidir”… O kadar çok şeyi özetliyor ki bu cümle… Kitabınızın en can alıcı, en temel cümlesi kuşkusuz… Her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran parti CHP… Bu parti, “Haydi bir parti kuralım” denilerek kurulmuş bir siyasal örgüt değil. Temelinde, Birinci Dünya Savaşı’nda işgal edilmiş bir ülkede Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen Müdafaai Hukuk Cemiyeti var. Yüzyıllardır geri bırakılmış, üstelik işgale uğramış, yanmış, yıkılmış, umudunu kaybetmiş bir halkı, önce kurtuluş savaşı, ardından aydınlanma devrimi için ayağa kaldırmış, şahlandırmış bir parti. Bu partinin kurtuluş ve kuruluş enerjisinin, ülkenin siyasal eksenini oluşturmasından daha doğal ne olabilir? Cumhuriyeti kurmuşsa, demokrasiyi getirmişse ve 85 yıldır Cumhuriyet ve demokrasi söz konusuysa CHP, Türkiye’nin eksenidir. Kitabınızda diyorsunuz ki; “Türkiye’de herkes biraz CHP’lidir”.. CHP’nin ve CHP’li olmanın öcü gibi SAYFA 4 “C gösterildiği bir dönemde, “Herkes biraz CHP’lidir” sözü anlamsız gibi gelebilir. Hatta kimilerinde tebessüme bile yol açabilir. En basit anlatımıyla, Türkiye’de siyasetin temelinde, siyasetin kültüründe CHP vardır. Ve yine her şeyden önce, Türkiye’de, siyasal akımların kaynağı CHP’dir. 27 yıllık tek parti iktidarıyla, ülkenin siyasal kültürünü oluşturan CHP, siyasal yelpazeyi de kendi içinden çıkardığı akımlarla belirlemiştir. CHP’nin içinden çıkan siyasal oluşumlar bile kendilerini CHP ile dengelemek zorunluluğunu hissetmişlerdir. Demokrat Parti’den Millet Partisi’ne, Adalet Partisi’nden Anavatan Partisi’ne kadar hemen hepsi, CHP’ye göre kendilerini hizalamak zorunda kalmışlardır. Bu, bugün tek başına iki dönemdir iktidar olan AKP için de büyük ölçüde geçerlidir. DÖRT KUŞAK CHP Altan Öymen ilk baskıya yazdığı önsözde üç kuşak CHP’lilerden bahsetmişti… Peki siz dördüncü kuşak CHP’lileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Öymen’in önsözünü yazdığı ilk baskı yapıldığında yıl 1979’du. Birinci kuşaktan CHP’lilerin sayısı o zaman hayli azalmıştı. Yaşayanların yaşı sekseni buluyordu. Emperyalizme karşı kurtuluş savaşını sadece bize değil, dünyaya da onlar öğretmişlerdi. 1919 yılının koşulları için den, bir bağımsız Türkiye çıkarmışlardı. İkinciler, çağdaşlaşma kuşağıydılar. Çocuklukları laik devletle başlamıştı, Cumhuriyet devrimleriyle büyüdüler ve bu kuşağın olgunluk çağında Türkiye çok partili yaşama geçti. Üçüncü kuşak, partinin halkçılık ilkesinin somutlaştırıldığı, partiye adındaki anlamın verildiği bir dönemde yaşadılar. O kuşak, Türkiye’de demokrasiye ‘sol’ kavramını kazandırdı, sosyal demokrasi kavramını kazandırdı. Dördüncü kuşak, daha ne yapacağını bilemeden, daha ortaya çıkamadan 12 Eylül’ün darmadağın ettiği kuşaktır. 1980’den sonra ortada kuşak falan kalmadı. 1983’te siyasal yaşam yeniden başlarken, CHP’nin mirasçıları baş döndüren bir arayış içine girmişler, uzun süre sürüklenmişlerdi. Öyle ki, bu tarihten sonra CHP’nin eski Genel Başkan’ı bir partide, eski yöneticileri bir başka partideydi. Tabanı ve seçmeni üç ayrı partiye bölünmüştü. Toparlanmaya, birleşmeye çalıştıkları ve bunu kısmen başardıkları zaman da karşılarında bütün haşmetiyle ‘küreselleşme’yi buldular. Biraz afalladılar. Belki bütün bu nedenlerle CHP’nin dördüncü kuşağı için ‘kayıp kuşak’ demek yanlış olmaz. KURULUŞ FELSEFESİ… CHP’nin kuşkusuz ilkelerini koru makla birlikte gelişimi, yönelimi, ilerleme sürecini nasıl idame ettirdi en çok? En çok hangi yöntemi benimsedi bu noktada? Nasıl özümsedi? CHP, dünyanın değişen koşullarına kendini en iyi adapte edebilen, Türkiye’yi de bu biçimde etkileyebilen parti oldu. Kuruluş felsefesinde de zaten bu özellik yatar. Cumhuriyet kurulurken, zamanın diktatörlükleri ölçü alınmamıştır. Aydınlanma düşüncesinin özüne uygun olarak, demokrasi anlayışı, insan hakları anlayışı, özgürlük anlayışı egemen kılınmıştır. Çünkü CHP’yi kuranlar, insanlığın geleceğinin bu değerlerde olduğunu görmüşlerdir. Zaman zaman, CHP iktidarının tek parti iktidarı olduğu, devletçilik kurallarını uyguladığı eleştirileri yapılır ama, bu uygulamaların en sıkı olduğu 1930’larda bile, CHP’nin kuruluş felsefesindeki değerlere bağlı olduğu bir gerçektir. O yılları hatırlarsak, hemen hemen bütün Avrupa’da, komünizmin, faşizmin, nazizmin kol gezdiği, İngiltere, Fransa gibi demokrasilerde bile hakların ve özgürlüklerin ciddi biçimde kısıtlandığı görülür. İşte CHP o koşullar içinde, o dönemi aşıp çok partili siyaseti, demokrasiyi kurabilmiş bir partidir. Kendi içinden çıkıp karşısına geçen siyasal güçlere, bir seçim yenilgisi sonucu, iktidarı olgunlukla devredebilmiş bir partidir. Yeri geldiğinde darbelere de direnebilmiştir. Yukarıda da belirttiğim gibi, ‘sol’ sözcüğünün bir öcü gibi görülüp gösterildiği bir dönemde, “Ben sol bir partiyim” diyebilmiştir. Burada altını çizmemiz gereken nokta, bu büyük atılımı yapan, başlatan kişinin, birinci kuşaktan bir CHP’li olmasıdır. Bir İsmet İnönü, Atatürk’le birlikte, kendi elleriyle kurduğu, o güne kadar büyük bir titizlikle koruduğu partiyi demokratik sola çekebilme cesaretini ve esnekliğini gösterebilmiştir. ‘GÜNAHLARI, SEVAPLARIYLA CHP’ Bu noktada kitabınız her şeyden önce bir araştırmacı gazetecilik örneği sunuyor... CHP kitabını yazmaya başladığım zaman, Şevket Süreyya Aydemir’in bir sözü dikkatimi çekmişti. “CHP’nin tarihi hâlâ yazılmamıştır” diyordu. Bu boşluğun doldurulmasına katkı amacıyla yola çıktım. Zaten, ilk baskısında kitabın adı “CHP Tarihi”ydi. O zaman CHP’nin 60 yılını anlatıyordu. Sayısız gazete, dergi okudum, belge inceledim, insanlarla konuştum. Dil devriminden önceki gazete ve dergileri izleyebilmek için Osmanlıca öğrendim. Aradan otuz yıl geçti ve bugün “CHP 19192009”, partinin 90 yıllık tarihini özetliyor. Her şeyden önce, bir gazetecilik, bir araştırmacılık örneği tabii, bilimsel bir çalışma, akademik bir eser değil. Belki, bilimsel araştırma yapanlara derlitoplu bir kaynak. İlk yayımlandığı günden bugüne, yüzlerce kitap, ansiklopedi, makale ve araştırmada kaynak olarak kullanılması, doğrusu kitabın bu anlamda amacına ulaştığını gösteriyor. Kitabınız CHP’ye övgü sıralamakla mükellef olarak nitelenmemeli değil mi? CHP’nin eksiği de gediği de bir pota¥ da… CUMHURİYET KİTAP SAYI 987