04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

...KISA KISA... Ë Aysel SAĞIR Medyada Şiddet Efsanesi rinde bulunan arzu ve korkularıyla bağlantılı oldukları için ilgi ve popülerlik kazanmaktadır. Şüphesiz bu dürtüler daha üretici –ya da daha yaratıcı şekillerde de ifade edilebilir. Sorun, medyada çok fazla şiddetin olması değildir. Sorun, izlediğimiz şiddetin dar görüşlü bir biçimde anlaşılması ve nakledilmesidir. Büyük medyanın büyük izleyici ve kâr ihtiyacı çok küçük dünya görüşü yaratmıştır. İhtiyacımız olan şey, tüm trajedileri ve şiddet içeren bölümleriyle –bunların yanında sevinçleri ve ilhamlarıyla da birlikte hayatın daha çeşitli ve geniş betimlemeleridir.” Şiddet imgesini günlük yaşamda arayan Trend, eğlence endüstrisiyle birlikte 1920’lerden itibaren dünyayı biçimleyen film sektörü ve içerikleriyle ilgili oldukça derleyici bir örnekleme sunmuş. Şiddet kültürünü tüketenlerin üzerinde duran Trend, söz konusu şiddet içerikli yayınların izlenmesine yönelik talebin yoğunluğundan hareketle “şiddetin işe yarıyor” olması gerçeğine varmış. MASALLARDAKİ ŞİDDET Şiddet imgesini biçimlendiren araçların çok geniş bir alandan beslenmesi, masum olmayan bir insan, daha doğrusu yetişkin figürünü rolüyle de ilgili açılımlar sunmuş. Tabi çocuklar ve masallar söz konusu olduğunda. Harry Potter, Hansel ve Gratel gibi çocuk dünyasına hitap eden yayınların büyükler tarafından yazılması çelişkisine vurgu yapan yazar, şiddetin beslendiği yeni birçok kökenin üzerine gitmiş. Oyuncak dükkânlarının adeta görsel yollarla yaratılan imgeleri sunmasından hareketle, bütünlüklü bir sektörel ve ticari dünyayı çıkarmış karşımıza: “Eğer film şiddeti yalnızca banliyölerle sınırlıysa, endişeli annebabalar için endişelenecek bir şey olmayabilir. Fakat büyük sinema yapımları ve küçük yapımlar, tüketici kültürünün içine yeni ve büyük şekillerde işlemektedir. Filmler artık bağımsız eğlenceler değil, kitapları, müziği, oyunları, oyuncakları, televizyon programlarını ve çok önemli ev videosu piyasasını içeren birbirine bağlı ürün çeşitlerinin parçalarıdır. Medyada şiddetin onun hakkında endişelenen insanları delirtmesinin nedeni budur. Harry Potter ve Örümcek Adam gibi çok popüler eğlence markaları her yerde bulunur hale gelmiştir. Her yerdedirler.” Medyada Şiddet Efsanesi, sorunun gerçek kaynağına inmek yerine bir günah keçisi yaratarak, bilinçlibilinçsiz gerçeği göz ardı eden mantığı ve düşünme sistemini mahkum ediyor. Bir anlamda şiddet olgusunu medyaya havale ederek, şiddetin gerçek sahipleri ve kaynağını görmemenin eleştirisi olarak da okunabilir. Tabii sadece bu kadar değil. ? Medyada Şiddet Efsanesi/ David Trend/ Çeviri: Gül Bostancı/ Yapı Kredi Yayınları, 2008/ 178 s. SAYFA 19 edyada Şiddet Efsanesi, gerek görsel gerekse yazılı medyanın geniş kitleler üzerindeki etki gücüne yönelik oldukça geniş alanlardan beslenmiş. David Trend, Medyada Şiddet Efsanesi’nde, insanlarla medya arasında direkt, dolaysız bir ilişki kurmak yerine, her toplum yapısının ve insan tipinin kültürel, sosyal durumunun söz konusu etkideki rolü gibi, daha birçok referans noktalarından hareket etmiş. Medyadaki şiddetin sanıldığı gibi sadece medyadan kaynaklanan bir durum olmadığından da hareketle sorunun asıl kaynaklarına inerek yapısal bir tespitte bulunmuş. Bir anlamda, medyanın niteliğini belirleyen hitap ettiği toplumun yapısı olurken, toplumu biçimlendiren araçların başlıcaları arasında da medya yer almış. Toplum ve medya arasındaki ilişki süreçlerinin, hangisinin hangisini yarattığı şeklinde yanıtlanması pek kolay olmayan soruyu da beraberinde getiren Medyada Şiddet Efsanesi, asıl varlığını temel üretim ilişkileri gibi ekonomik süreçlerin ayrıntılarında sergilemiş. Aşırı şiddet içeren televizyon programları, filmler ve bilgisayar oyunları yayınlarında, izleyici tipi üzerinde odaklanarak psikolojik, sosyal analiz yapan Trend, şiddet olgusunu da ayrıca incelemiş. Şiddetin sanal bir şey olduğu yanılsamasını gerçek anlamda yaşamanın etkisini Amerikan toplumu üzerinden son derece çarpıcı bir örnekle vermiş: “Şiddet çoğunlukla ‘başka birilerinin’ başına gelir. İzleyicilere, çoğunlukla yanlış bir biçimde, vahşetin ve acının evde değil, uzaklarda bir yerde var olduğun söyler. Son silahlı saldırılara, çocuk kaçırma ve işyeri bombalama olaylarına bu duygusallığı veren şey işte budur: Kötü şeylerin yalnızca başka insanların başına geldiğini fark etme. 11 Eylül 2001 olaylarının ardından, korkmuş bir halkın kendi ‘memleket’inde meydana gelen acımasızlıklar hakkındaki filmlerden ve televizyon programlarından kaçınacağı yönündeki spekülasyonların tersi oldu.” GÖRSEL ŞİDDETİN BAŞLANGIÇ TARİHİ Şiddetin kültürel geçmişinin de incelendiği kitapta, fotoğraf ve film teknolojisi, medyadaki şiddette bir dönüm noktası olarak belirmiş. Bir anlamda şiddetin tarihi de denilebilecek yapıt, şiddet olgusundan hareketle, medyanın beslenme kaynaklarına uzanmış: “Medyada şiddet yok olmayacaktır ve durdurmak için gösterilen çabaların başarılı olması da olası değildir. Maddi aşırılık ve gereksiz seks görüntüleri gibi şiddet de güçlü bir hayal sistemine dayanan ticari bir yapı içinde bulunmaktadır. Kabul etsek de etmesek de, bu hayaller insanların en derinleCUMHURİYET KİTAP SAYI 987 M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle