22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B U L M A C A 1 A 2 J 3 I 4 O 5 B 6 A 7 G 8 E 9 İLKER MUMCUOĞLU J 10 J 11 I 12 H 13 M 14 G 15 C 16 N 17 N 18 J 19 F 20 E 21 C 22 J 23 B 24 J 25 C 26 H 27 J 28 O 29 I 30 G 31 I 32 G 33 K 34 B 35 H 36 F 37 A 38 L 39 J 40 H 41 B 42 C 43 J Feyza HEPÇİLİNGİRLER 27 Aralık Perşembe Türkçe Günlükleri dizideki üvey baba tipine kaydırmak niye? İtalyan Peregrini’yi Yunan yapmak da günümüze uyarlamanın gereği mi? Halide Edip, Yunanların İtalyanlardan daha Batılı olduklarını akıl edememiş de dizinin senaristleri mi akıl etmiş? Oysa ne ortaoyunu kaldı ne ortaoyuncusu. Ceyda’ların, Onur’ların yanında Rabia diye kız adı da kalmadı. Aslında bakkal da kalmadı. Ne sineklisi ne sineksizi… Bu dizinin, “Halide Edip Adıvar’ın unutulmaz eseri Sinekli Bakkal” olmayacağı apaçık ortada. Gözyaşlarının sel olup akacağı, bağırış çağırış, kavga kıyamet, basmakalıp ölçülere uyan bir dizi olacak. Romandan bu kadar farklı bir dizi çekilecekse, “Halide Edip’in Sinekli Bakkal romanından esinlenerek…” diye bir not düşülmesi, senaryo yazar(lar)ını, yönetmeni, oyuncuları özgürleştirmez miydi? Klasiklerimiz arasında sayacağımız romanlar, her isteyenin istediği gibi kesip biçeceği artık kumaş parçası işlemine layık görülmemeli değil mi? 44 C 45 F 46 G 47 O 48 J 49 C 50 D 51 J 52 C 53 J 54 G 55 H 56 N 57 G 58 G 59 C 60 I 61 O 62 J 63 C 64 K Y 65 J 66 D 67 E 68 G 69 E 70 D 71 E 72 L 73 F 74 H 75 F 76 E 77 O 78 N 79 B 80 F 81 B 82 N 83 E 84 O 85 J Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairimizin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin “Yalnızın Denizi Gece” adlı kitabından bir şiir alıntısı ve yayınevinin adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Boyalı ...” (Jerzy Kosinski’nin tanınmış romanı). 1 6 37 B. “Resimli ...” (Serveti Fünun Dergisi’nin 1928’den sonraki adı).” 23 79 34 81 41 5 C. Raymond Quneau’nun deyimiyle, “çağdaş aşk romanlarının en güçlüsü”nü, “Günlerin Köpüğü”nü yazan Fransız yazar. 15 59 21 52 63 49 25 44 42 D. Kendi kullanıldığı alandan başka bir alanda, benzerlik ve anıştırmayla gerçeği çağrıştıran anlatım. 50 47 66 70 E. Kısa ve özlü söz, veciz. 69 83 71 20 76 67 8 F. “... Öyküler” (Tahsin Yücel’in bir kitabı). 75 19 45 36 73 80 G. “... Orta Yeri Sinema” (Atilla Dorsay’ın, “sinema denen büyülü uğraş” üzerine nostaljik yazılarını içeren bir kitabı). 58 57 7 14 30 54 68 46 32 H. “Acı bir şey söylememek için birkaç kere yutkunduktan sonra başını eğdi ve ... ... aşağı inmeye başladı.” R.N. Güntekin. 26 55 74 35 12 40 I. Bir işi gerçekleştirmek amacıyla türlü ve düzenli görevler yapan organlardan oluşan. 29 20 11 31 3 J. “Artık ... ... göre ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni; dert ortağım olsun.” Oğuz Atay. 22 9 65 27 24 2 51 62 48 43 18 53 85 10 39 K. Eski dilde “baba”. 64 33 L. “... Mani Padme Hum” (Asaf Halet Çelebi’nin bir şiir kitabı). 72 38 M. “... Vitamini” (Cemal Süreya’nın tanınmış bir şiiri). 13 N. “Ona takılan bu ... kendisini ihmal etmek için bir sebep sayılmaz.” A. Ş. Hisar. 82 78 17 16 56 O. “Nermi ...” (“Dilin Gücü”, “Felsefenin Çağrısı”, “Güneşle” ve “İnsan Açısından Edebiyat” adlı kitapları da olan yazar.) 61 77 28 4 84 anlış zamanda yaşamış bir şairdi Ümit Yaşar Oğuzcan. Günümüzde yaşasaydı ve o güzel aşk şiirlerini bugün yazsaydı, baş tacı edilirdi. Şiir kasetleri, CD’leri çıkarırdı; radyolarda şiirleri okunurdu. Bestelenmiş şiirlerini herkes ezberler, sanat müziği ve pop müzik bestecileri şiirlerini almak için kuyruğa girerlerdi. “Medya yıldızı” olurdu; özel televizyon kanallarında program bile yapardı. Şanssızlık böyle bir şey işte! Bütün şiirleri değil, yalnızca aşk şiirleri “Şiir Denizi 1” ve “Şiir Denizi 2” adıyla Everest Yayınları tarafından, 600’er sayfalık kocaman iki kitap halinde basıldı. Kitapların arka kapağına alınan, Türkçe açısından bizi de ilgilendiren sözleri, şiirin nasıl yazılacağını özetliyor gibi: “Ozan, şiirini yazarken, belleğindeki tüm sözcüklerden anlatmak istediğine en uygun olanları bulmak, sonra da sezgisiyle, özeniyle ve ustalığıyla bu sözcükleri yan yana, alt alta getirerek şiirini kurmak zorundadır. Bu konuda bilinmesi gereken tek kural, her söz dizisinin şiir olmadığı ama her şiirin bir söz dizisi olduğudur.” 5 Ocak Cumartesi 2 Ocak Çarşamba N G E elir, gelecek, geliyor derken yeni yıl da geldi; bir ucundan eskimeye bile başladı. 2008, bir önceki yıl kadar kötü olmasın yeter. 3 Ocak Perşembe yvah, “Sinekli Bakkal” da dizi olmuş. “Yaprak Dökümü”nde, günümüze uyarlanmış aile ağacı iki yılda iki yaprak dökemeyecek kadar çok tutulunca, “Dudaktan Kalbe”ye heves edildi. Sıra “Sinekli Bakkal”a da gelecekti elbette ve geldi. 2. Abdülhamit dönemini canlandırma külfetinden kurtulmanın da yolu bulundu; roman günümüze uyarlanabilirdi. Geçmişi araştırmak kolay değildi çünkü. Bırakalım bundan yüz yıl öncesini, 35 40 yıl önceyi canlandırmak bile kolay olmuyor. “Hatırla Sevgili”de bir yığın hata çıkıyor. Erol Soysever dikkatimi çekmişti. Dizideki Mehmet, “detay” sözcüğünü kullanmış. “Ayrıntı” belki yoktu; ama “detay”a da sıçranmamıştı o yıllarda. Hamide Özdürgen de sokaktaki telefondan şehirlerarası görüşme yapılmasına takılmış. Yaşayanlar bilir; 1971 yılında postanede saatlerce beklerdiniz telefonunuzun bağlanması için. Acele görüşme isteğinizi PTT’ye sabahtan ilettiğiniz günün akşamında görüşebilmişseniz şanslı sayardınız kendinizi. Ankara’da, köşe başındaki telefon kulübesinden İstanbul’u aramak, hayal bile edilemezdi o yıllarda. “Sinekli Bakkal”ı da modern giyimler ve cep telefonları eklenince günümüze uyarlanmış saymamız bekleniyor. 2. Meşrutiyet’ten kalmış görünen ahşap evlerin önüne çekilmiş son model arabalar, “Sinekli Bakkal”ı çağdaşlaştırmaya yetti mi? Çağa uydurulması gereken şeyler olduğu gibi kalmış: “Mutaassıp” aile yapısı, namazlar, mevlitler, günahla korkutmalar, kaçgöç, kız çocuğunu okutmamalar, kıza sormadan evlendirmeye kalkmalar, sokağa çıkma yasağı hiç uyarlanmamış günümüze. “Sinekli Bakkal”ın günümüze uyarlanmasında bunları yeterli görmeyenler kadına dayağı, genç kızı döverek sokaklarda sürüklemeyi de katmışlar diziye. Pek güzel olmuş. Çağdaşlaşma sürecinde eksik kalan tek şey, türban. Onu da ekleselermiş “tam süper” olacakmış! Rabia’yı cehennem betimleriyle korkutan dede tipini çağdaşlaştırıp yumuşatmak yerine, Kemalettin Tuğcu romanlarından uyarlanan 934. sayının çözümü: A. OĞULLARIM, B. KELKİT, C. UMDE, D. YF, E. ADIVAR, F. NECDET, G. UCUBE, H. SEGHERS, I. ÖDEMEK, J. YELVE, K. KASAVET, L. ÜÇ HALKA YİRMİBEŞ. Şiir: “Belki de her kadında O vardı, belki her şefkatli göğüste suçlu ayetler ve yasak meyve. Cem Mumcu” ecmiye Alpay, “poetika” sözcüğünün benim verdiğim, “şairce, bir şaire yakışır yolda, şiirimsi” anlamlarının yanı sıra “şiir politikası / şiir felsefesi / şiir anlayışı” ve “edebiyat bilimi” anlamlarına da geldiğini yazmış. Öyledir. Biz de zaten sözcüğü bu anlamlarıyla kullananlara özenip “benim şiirimin poetikası” gibi laflar edenlere gülmüştük. “Etik” sözcüğü de “ahlakla ilgili, ahlak bilimi, ahlak felsefesi” anlamlarına geliyor aslında; ama pek çok kişi bu sözcüğü düpedüz “ahlak” sözcüğünün yerine kullanıyor. “Bazı kitaplar niçin çok satar?” sözündeki “çok satar” ifadesinin İngilizce “best seller” sözünün çevirisi olduğunu; (bu tümcede) “çok satar” yerine “çok satılır” denmesinin daha uygun olacağını söylemiştim. Necmiye Alpay, “best seller” için “çok satan” değil “çok satılır” denmesini önerdiğimi düşünmüş. Yok, “best seller” için Türkçe bir karşılık önerseydim “çok satılır” değil; ama “çok satan” da değil, “çok satılan (kitaplar)” denmesini önerirdim. Aynı yerde çift tırnakla kesme işaretini üst üste kullanmışım. Okurlarımın arasında, tırnak içine alınmış bir sözcükten sonra bir de kesme kullanılacağını, dalgınlıkla olduğu besbelli (şöyle: “‘) bir kullanımın doğru olduğunu sanan çıkmaz. Ama “nedeni” sözcüğünü gereksiz kullandığım saptaması doğru. “Bunun nedeni…” diye başlayan bir tümce “şudur / budur” diye bitmeli. Oysa ben “şundan kaynaklanıyor” diye bitirmişim. Nedenin kendisini değil, nedenin nedenini açıklamış oluyor insan böyle bir yanlışlık yapınca. “Pat diye konuşucan, üye olucan, yollican, kapcan, coşucan, oynican, ...” yazımlarına değinirken “dil düzeyi” kavramına da değinilmesinin uygun olacağını söylüyor Necmiye Alpay ve şöyle diyor: “Özellikle öğretmenler, daha ilkokuldan başlayarak, farklı bağlamlarda farklı dil düzeylerinde yer aldığımızı anlatmalı çocuklara: Arkadaşlarımızla konuşur ve yazışırken başka, resmi yerlerde başka, bilim konuşur ve yazarken başka dil düzeylerinde bulunduğumuz bilgisi, temel bir dil bilinci öğesi değil midir? İnsan yaşamında tümünün de yeri var, önemli olan, bilincinde olmak, ayırt edebilmek. Bir de, özellikle öğretim söz konusu olduğunda, neyin alışkanlık haline geldiğine dikkat etmek. Yoksa, senin de kaygılandığın gibi, işin içinden çıkmak zorlaşıyor...”? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 935 SAYFA 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle