09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? suyun altına giriyor. Alttan Hermafrodit’in yüzdüğü yere kadar ulaşıyor ve tam çocuğun yüzdüğü yere geldiği zaman da yukarı çıkarak kollarını ve bedenini tamamen genç delikanlının vücuduna yapıştırıyor. Tanrılara, “Lütfen birbirini seven bu iki bedeni birbirinden ayırmayın” diye dua ediyor. Tanrılar da bu duayı kabul ediyorlar ve o anda eskilerin hünsa dedikleri, çift cinsiyetli bir varlık meydana geliyor. Antik kaynaklar, Salmakis suyunun insanları yumuşattığını, insanlara güzellikler yaşattığını, karakterlerini iyimser hale soktuğunu yazıyor; her ne kadar doğru veya değilse de… Bugün bu su tamamen tüketilmiş durumda. Kırk sene öncesine kadar Bodrumlular Bardakçı koyuna sandallarla gidip bu sudan alır ve içme sularını sağlarlardı, ne yazık ki yeni yapılan otel kompleksleri bugün Salmakis koyunu bitirdiği gibi bu güzel suyu da yok edip gitti. Bildiğiniz gibi zaten Bodrum halkı barışçıl bir halktır, her tür halkı kucaklayan bir yapıya sahiptir. Bunu yaparken de milliyeti, dini, cinsel kimliği önemsemez. Her kesimden, her tabakadan insanı kucaklar. Halk çok hoşgörülü ve bunun için de insanların kolaylıkla gelip yerleşmesine izin vermekte. REHBER KİTAP... Kitabınız sadece efsaneleri içermiyor hem gezi kitabı gibi hem kaynak kitap gibi, birçok başka bilgileri de içeriyor. Bunlar hakkında konuşabilir miyiz, bunlara neden gereksinim duydunuz? Ben kitabımı hazırlarken bir rehber gözüyle hazırladım ve kitabımın bir yerde gezi kitabı niteliği de var. Onun dışında arkeolog olmam nedeniyle de kaynak bir kitap gibi olmasını istedim. Arkeolojide ana unsur kaynaktır. Kitabımı hazırlarken özellikle antik kaynaklara inmeye çalıştım, çünkü Anadolu’nun geçmişinde, kökeninde olan bir uygarlığı, Yunan öncesi bir halkı anlatmaya çalışıyorum. Bu nedenle de antik kaynaklara indim ki asıl kaynak ortaya çıksın. Antik kaynaklara inmemim ana nedeni de bu efsanelerin çoğunun Batılılar tarafından çok iyi bilinmesi, ama kaynağının Helen olduğunun sanılmasıdır. Helen öncesine ait bu efsanelerin gerçek kaynağının Anadolu olduğunun ortaya çıkmasını istedim. Helenler Anadolu’ya Troya savaşından sonra, yani MÖ 1200’lerden sonra geldiler. Halbuki Batı Anadolu’da yerleşik, Karialılar gibi pek çok halkların MÖ 3000’lerde 4000’lerde bu bölgede yaşadığı artık biliniyor. Bazı efsaneleri şiirlerle yazmışsınız biraz da bu şiirlerden sözedelim mi? Pek şair tarafım olduğunu söyleyemem ama bu efsaneleri araştırırken, dönem dönem okuduğum efsanelerden öylesine çok etkilendim ki bir de baktım öyküler şiir haline dönüşmüşler. Bir Endimiyon’la Selene’nin aşkı (Latmos Herakleia/Bafa gölü efsanesi) veya tanrıça Hekate’nin kişiliği (Lagina/Turgut) beni öylesine etkiledi ki fark etmeden bu efsaneler şiir halinde yazıldı. Karia efsanelerinin ilginç noktaları neler ve neden dikkatinizi çekti. Genel olarak Karia efsanelerini ele alırsak beni en çok etkileyen yanı insancıl yanı olmuştur. Bugünkü yaşanan her şeyin antikitede de olduCUMHURİYET KİTAP ğunu görmek mümkün, örneğin hırslar, aşklar, kavgalar, savaşlar, kıskançlıklar veya güzel insani duygular öylesine mevcut ki okurken o günden bugüne hiçbir şeyi değişmediğini kolayca gözlemleyebiliyorsunuz. Efsaneleri anlatırken şarabın doğuş efsanesini (Nyssa/Aydın) anlattım ki anavatanının Anadolu olduğu bilinsin. Ayrıca nergis, sümbül, defne, anemon gibi Batı Anadolu’nun çiçeklerinin efsanelerini de ekledim ki daha çok okuyucunun ilgisini çeksin, ev hanımları da, gençler de okusun. Çan Sesleri adlı efsane ekonominin sanattan önce gelmesi üzerine, aslında bugün değişen bir şey yok gibi ne dersiniz? Ben de aynı kanıdayım gerçekten değişen pek bir şey yok… Zaten pek çok efsaneyi incelerken de aynı izlenimi ediniyorsunuz... O zamanda da ekonomik nedenler her zaman sanatın önüne geçmiş. Karın doyurmak o çağda da en önemli öncelik olmuş. Efsaneler günümüzde nelere konu oldu biraz da bundan bahseder misiniz, örneğin bir efsane filme konu olmuştu.... Evet efsaneler pek çok şeye konu olmuştur ve olacak niteliktedir. Efsaneler ressamlara, örneğin Boticelli’ye (Venüs’un doğuşu), heykeltıraşlara, şairlere, filmlere konu olmuşlardır. Bunlardan bir tanesi de Yunuslu Çocuk efsanesidir (Iassos efsanesi). Bu efsane Sophia Loren’in oynadığı bir filmin konusudur. Biliyorum ki senaristler konu zorluğu çekiyorlar bazen. Keşke efsaneleri ele alsalar, her birinden öyle güzel öyküler, konular çıkar ki… Endimiyon’la Selene’nin aşkı da son yıllara kadar kullanılmış ve İngiliz edebiyatında özellikle yer almış. Anadolu kökenli olmasına rağmen Batıda John Fletcher ve John Yeats gibi ozanlar bunları örnek alarak klasik çağa ait en güzel şiirlerini yazmışlar. GÜNGÖR KABAKÇIOĞLU... Gelelim efsanelerin resimleniş öyküsüne... Güngör Kabakçıoğlu çok başarılı çizimler yapmış, hem efsaneleri pekiştirmiş hem de renk katmış. Nasıl karar verdiniz, bu aşamaya nasıl geldiniz? Ben bu kitabı yapmaya karar verdiğim zaman efsaneleri renklendirmek ve resimlendirmek istedim. Bu benim fikrimdi. Biliyorsunuz Sayın Güngör Kabakçıoğlu yarı İstanbul, yarı Bodrum’da yaşayan bir sanatçıdır. Projeyi kendisine götürdüğümde, sağ olsun beni kırmadı. Kendisinin o esnada sağlık sorunları olmasına rağmen çizimleri başarıyla gerçekleştirdi. Bu arada kendisiyle de bir ön çalışma yapmam gerekti, ben de her efsaneyi kendisine anlatarak nasıl bir çizim istediğimi söyledim. Bildiğiniz gibi kendisi hem yüksek mimar hem de çok iyi bir karikatüristtir. Usta çizgisinin yanı sıra çok da sağlam bir mitoloji bilgisine sahip olması sayesinde benim anlattığım her şeyin notunu aldı ve bu güzel çizimleri çıkardı. Ustalıkla tek tek her birini resimlendirdiği için kendisine burada bir kez daha teşekkür ederim. ? [email protected] Karia Efsaneleri/ Canan Küçükeren/ Ekin Yayın Grubu, 2007/ 144 s. 935 SAYFA 19 SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle