08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Aleş Şteger/ Şiirler/ Çeviren: Nazmi Ağıl Galaktik bir rüzgârın onları karıştırıp başka Bir şeye dönüştürmesine izin veriyorlar. İki çıplak bulut bakarsın başlar sevişmeye, Yıldızlar arasından bir rüzgâr esip onları vurulmuş bir Yaban domuzuna çevirebilir, Gri dumana, şiirin isli köşesinde oturmuş Sigarasını içerken olup biteni izleyen babama. Belki de bütün şiirleri odur yazdıran. Onu gölgede göremezsin, kendisi ortaya Çıkıp sessizce yaklaşmazsa ardından, elleriyle Kapatıp gözlerini, sormazsa: Kimim ben? Hadi, öldür beni. Benim değil misin sen? Turunç Cumartesi saat üçte, Süpermarkette. Kitaptan, evrenin yaratılışını anlatan Bölümü düşünüyorum hâlâ. Varlıkların soğuyup şekil aldıktan sonra Uzaya ve zamana fırlatıldığı Büyük patlama öncesi Bir var oluş durumunu hayal edemez insan. Öncesini nasıl düşünmeli, öncesi yokken? Orada ve o zaman gibi sözcükler nasıl Taşır seni öteye? Görmediğin bir resme? Cumartesi öğleden sonra üçte. Hayvan yiyeceği ve damıtılmış içeceklerin Olduğu raflar arasında şaşıyorsun bedenlerin kırılganlığına. Nadiren göklere, daha çok ölüler diyarına ait olan. Cumartesi saat üçte Ayaklarının dibinde. Bir kan havuzu içinde, tanımadığın biri yatıyor. İki kasiyer onun seğiren kollarını tutmaya çalışıyorlar Başını bir mercimek torbasına yaslamaya. Adamın yüzünde bir kesik. Kırmızı pis sıvı yavaşça ayakkabının etrafında birikiyor. Kaldırıyorsun. Anlamadığın bir iz. Süpermarkette. Cumartesi saat üçte. Bir kiloluk ışık paketi düşüyor Ve küçük güneşler gibi saçılıyor limonlar Alışveriş sepetine. İnce sipariş dilimleri Ansızın duruyor Anlamsızlığın soğuk mazgalında. Çağrıştıran ama açıklamayan bir olay. Cumartesi saat üçte. Araba parkında yağmur yağıyor. Şubattayız, alışılmadık bir sıcaklık var. Televizyonda Keşke daha soğuk olsa diyorlar Kış turizmi için daha iyi olurdu. Hasat için daha iyi olurdu. Daha yararlı olurdu mikrobik hastalıklarla mücadelede. Cumartesi saat üçte. Gözlerini kapatınca bir şiir görüyorsun 1973. Slovenya. Lyublyana Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat ve Almanca okudu. Saatlerin Satranç Masası (1995), Kaşmir (1997), Yumrular (2002) adlı şiir kitaplarını ve Yaz Ortasında Şubat (1999) adlı düzyazı kitabını yayınladı. Kitapları birçok ödül aldı ve çeşitli dillere çevrildi. Ljbulyana'da yaşıyor. Bu dili bilmiyorsun ama seviyorsun çünkü biliyorsun ki mesaj sana. Kim bilir belki senden söz ediyordur Ya da seni düşünerek yazmıştır onu biri. Aç. Sahte mütevazılık yapmadan. O senin Ve onunla istediğini yapabilirsin. Öyleyse. Şimdi onu ağzına bastır. Evet, evet, doğru duydun. Ağzına. Zor gelirse, Kapa gözlerini ve hayal et, Kokulu bir ipekmiş elindeki Ya da öpmek istediğin bir krizantemmiş. Şimdi de üfle. Evet, üfle. Yavaşça, bekle, nefesin İçindeki bütün çerçöpü alıp boşaltsın. Evet, böyle. Şişmeye başladı bile. Daha güçlü üfle. Nasıl büyüyor görüyor musun? Hoşuna gitti mi? Yeter, şimdi. Koca odayı Doldurabilir, seni duvara sıkıştırıp Ezebilir yoksa.Yeter dedim. Ağzını bağlama Zamanı. Evet. Artık gerçekten Sadece senin ve onunla istediğini yapabilirsin. Ah, bir dudak boyası aldın Ve başladın üzerini boyamaya. Bir nokta yaptın. Bir tane daha. Ve altına gülen bir çizgi. Anladım: Beni çizmek istiyorsun Böylelikle bana hükmetmek, ama beni Doğru anlamadın, şimdi de kızgınsın. Köpürüyorsun. Ama bu da ne? Gülümsememin ardında, Senin soluduğun hava dışında bir şeyin olmadığı yerde, Bir şey mi var ne? Bunun mümkün olmadığını biliyorsun Ama kurtulamıyorsun bu duygudan. Aksine, Gittikçe huzursuzlanıyorsun. Karanlık Bir ormanda kaybolduğunu hissediyorsun Ya da kolunu bacağını oynatamaz olduğunu. Bu haldeyken kendinden nefret ediyorsun, kulağını Çizdiğin ağza dayayıp dikkatle dinliyorsun. Daha evvel zevkle büyüttüğün nefes ansızın durdu. Dehşet içinde tekrar dinliyorsun. Artık Hiç kuşkun kalmadı. Kondom boşluğunda Biri var ve pekâlâ biliyorsun ki Kimsenin bulunmadığı yerde yalnızca Tanrı olabilir. Şaşkınlık içinde geri çekiliyorsun, Bunu beklemiyorsun çünkü, aklına bile gelemedi. Ve sadece şimdi gerçekten çıldırıyorsun. Dahası korkudan deliriyorsun. Çünkü artık, eline bir jilet alıp yavaşça ve derince kessen de beni Gerçekten temelli yok olur muyum, emin değilsin. Gözlerini Kapatınca Gözlerini kapatınca bir şiir görüyorsun. Ondan süzülüyor özlediğin elle tutulabilirliği her şeyin. Yeni boyanmış beyaz bir odayı hatırlatıyor sana, Yazın kapamayı unuttuğu pencereleri, kapıları. Ama fiziki dünyanın biçimlerini çağrıştırmaya bunlar da yetmiyor. Şiire hiçbir yerden giriş yok. Yalnızca gaz halinde var oluyor içinde yüzen insanlar, Duvarlarda asılı duran metaforlar, Taş Kimse duyamaz taşın içinde sakladığını. Bu sadece taşı ilgilendirir, bir acı gibi Ayakkabıyla ayak arasında biriken. Çek al, caddedeki yapraklar uçuşmaya başlar hemen. Olmuş olan olmayacaktır bir daha. Ve tüm öteki kehanetler yığınlarla çürüyen. Civar klinikten gelen koku. Sessizce içeri girersin. Kimse bilmez içinde sakladığını. Tek sakini sensindir taşın. Fırlatıp atarsın. Vintarovci 48 On ya da yirmi yıl içinde ölecek olmanı Nasıl anlayabilirim? Bedenin kurudu çoktan, Ama vereceği hâlâ öyle çok ki ellerinin. Otların üstüne kapanmış. Dikiş iğneleriyle dans eden parmaklar. Bir önlüğün üstünde dinlenen. Senin eşsiz ellerin. Üstümü değiştirdiğin o sarsak sedirde Tuttun ellerimi, sönmüş bileklerinin Kırışıkları üzerine koydun. “Deden öleli” dedin “sürekli nabzımı sayıyorum.” Gözlerini kapayıp içinde sallanan hayatın sesini dinliyorsun. “Hep daha zayıf,” diyorsun, “hep daha sessiz.” Bilinmeze doğru boy atıyor eşsiz ellerindeki hayat. Sonra ellerini yine kavuşturdun. Ben de, pencerenin dibindeki ağaçtan gül toplamaya çıktım. Bahçe makasının sert yayı itip açtırıyordu parmaklarımı. Nasıl anlayabilirim en güçlünün bile karşı koyamayacak olmasını? Benim için, bileklerindeki damarlar hep tomurcuk Yüklü bir ağaç olarak kalacak, bir yoğun bahar akşamı, Damarlarında hoş kokulu tomurcuklar. Ceviz Ellerin boş yalnızca bir ceviz var. Önce sıkıyor ve saklıyorsun bir sihir gibi Ama sonra her şey seni sıkıyor ve biliyorsun Eğer hayatta kalmak istiyorsan, Davranıp sihirbazı öldürmen gerek. Cevizin içi meyve, umurunda değil, Sen kabuğun içine kazınmış çözümü arıyorsun. Acı büyük, avucunu sıkıp cevizi kırıyorsun. Sessizleşiyor, okunmaz oluyor kırılan işaretler. Cevap dersen Sfenks mübarek, ama boşluklardan tırmanıp Giriyor ve meyveyi yiyorsun. Böylece kendine yer açıyorsun, Kendin meyve oluyorsun. İçinde Sen oluyor. Sen çömelip bekliyor çevresinin kabuk bağlamasını. Bir cenin gibi. Çömelip bekliyor cevizin içinde, Işık giderek azalırken. Ve azalırken yaralar. Yavaşça işaretleri okumaya başlayabilirsin. İşaretler giderek daha bütün. Sen yüksek sesle okuyor ama sonuna vardığında Kabuk tamamlanıyor ve gece sarıyor çevresini Sen'in. Karanlığa tutsak. Ölümcül dişleri olan bir ak tavşanın Bir şapkadan sıçrayıp cevizin önünde durduğunu, Ve cevize dikkatle baktığını hissediyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 935 Sana Al sana bir kondom. Tamam, hoşuna gitmedi. Ama ihtiyacın var. Al. Öyleyse. Şimdi de kabın gümüşlü yüzündeki talimatları oku. SAYFA 26
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle