Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Canan Küçükeren’le “Karia Efsaneleri” üzerine... kit ve Pers ülkesini dolaştıktan sonra Samos adasına gelerek meşhur dokuz ciltlik “Historia”sını yazmıştır. Historia’nin asıl konusu PersYunan savaşlarıdır ki bu kitabıyla tarihin babası unvanını kazanmıştır. Kitabını antik Grekçe diliyle yazmıştır çünkü o devirde en yaygın dil, bugünkü İngilizce’nin yaygın oluşu gibi, antik Grekçe’dir. Bu nedenle internet dahil, pek çok biyografisinde ‘Yunanlı tarihçi’ diye karşımıza çıksa da Herodot özbeöz Karialıdır. Kitabın girişinde de ‘Halikarnassoslu ben Herodot, bu kitabı yazdım ki, kahramanlıklar unutulmasın diye’ başlar. Bu arada Herodot’un beni çok etkileyen bir öyküsünü, Miletos’ta geçen bir efsaneyi sizlere aktarmak istiyorum ki kitabın insani boyutundan bir kesit olsun. Herodot kitabında, bu Karia geleneğini aktarırken “erkeklerle kadınlar aynı sofraya oturmazlardı” der ve gerekçesini de anlatır. Herodot’a göre Helenler, Troya savaşından yani 1200’lerden sonra büyük göçler halinde güneye iniyorlar ve yerli halklarla da karışıyorlar; Kimi Likyalılarla, kimi Frigyalılarla, kimi de Karialılarla… Karialılar savaşçı bir ırk, o nedenle Karia bölgesine yerleşmeleri kolay olmuyor. Helenler sayıca üstün olduklarından Karialı erkekleri kılıçtan geçiriyorlar ve Karialı kadınlarla evleniyorlar. Karialı kadınlar kocalarını, babalarını ve çocuklarını kılıçtan geçiren fakat daha sonra mecburen evlendikleri bu yeni kocalarının sofralarına oturmuyorlar ve isimlerini anmıyorlar. Beş altı nesil bu böyle devam ediyor ve kadınların kocalarıyla sofraya oturmamaları bir gelenek haline geliyor. Asıl gaye daha önce yaşanan bu trajik olayı anmak olmasına karşın, bu durum zamanla unutuluyor ve sadece Karialı kadınlar kocalarıyla sofraya oturmazdı deniyor. Ben bir de Bodrum’da yaşayan biri olarak, Hermafrodit efsanesinden bahsetmek isterim: Hermafrodit, Afrodit ve Hermes’in oğlu. Afrodit güzellik tanrıçası, Hermes ise haberciler tanrısı. Güzel bir çocukları oluyor ve bu genç on beş yaşına geldiği zaman dünyayı dolaşmaya çıkıyor. Dolaşırken yolu Bodrum’un yanındaki bugünkü Bardakçı (Salmakis) denen koya geliyor. Koy o zamanlar, lagün veya küçük bir gölcük halinde (Antik kaynaklarda adı Kutlu Pınar). Manzara çok güzel. Genç delikanlı burayı o kadar çok beğeniyor ki hemen yüzmek istiyor, pırıl pırıl bir su, tam soyunup göle atlamak isterken bir peri kızı yanına geliyor, kendisini beğendiğini ve kendisiyle birlikte olmak istediğini söylüyor. Hermafrodit genç bir çocuk, tekliften çok utanıyor ve perinin isteklerine karşılık veremeden kaçıp gidiyor. Peri üzülüyor ama bir yandan da bir ağacın arkasına saklanıp çocuğun davranışlarını gözlemliyor. Hermafrodit bir süre sonra etrafına bakıyor ve kimsenin kalmadığını görünce tekrar soyunup suya atlıyor. Peri de gölcüğün öbür ucundan soyunup KİTAP SAYI ‘Helen öncesine ait bu efsanelerin gerçek kaynağı Anadolu’ Arkeolog Canan Küçükeren, çok sayıda kaynağı taradı, uzun ve zahmetli bir çalışmanın sonunda Karia’nın mitolojik öykülerini bir araya getirdi; her yaştan okurun keyifle okuyacağı bir kitap ortaya çıktı. Küçükeren’le bu çalışmasını konuştuk… leri merak edenlerin, oralara nasıl ulaşacaklarına dair kısa notların da okuyucuya faydalı olacağını sanmaktayım. Karia’nın neresi olduğuna gelince: Kabaca Halikarnassos’un, yani bugünkü Bodrum’un başkent olduğu, güneybatı Anadolu’da yer alan bir bölge olarak bilinir. Kuzeyde Büyük Menderes, güneyde Dalaman nehri, doğuda Baba dağlarını ve bugünkü Denizli’yi de içine alır. Batıda Kos, Kalimnos, Nisiros ve Rodos ise bölgenin doğal sınırını belirler. Karilalılar, benim yaptığım incelemelerin sonucunda otantik bir halk, buranın yerli halkı, bu bölgede yaşayan bir halk. Hiçbir yerden gelmemişler ama M.Ö. 3000’lerde adalar göçüyle Girit’e ve bütün Yunan adalarına dağılmışlar. 3000’den sonra 2000’de Minos İmparatorluğu kurulduktan sonra da tedricen anakaraya, yani Batı Anadolu’ya dönmüşler. Bu konuda çok spekülasyon var ama son araştırmalar bu halkın yerli halk olduğu üzerine. EFSANEDEN GELENEĞE Günümüzde gelenek haline gelmiş bazı davranışlar ve yaşam biçimleri var ve sizin kitabınızı okuduktan sonra bunların bazı efsanelerden kaynaklandığını gördüm, bu durumla ilgili neler söylemek istersiniz? Efsaneleri yazarken birçok antik kaynaktan faydalandım, bunları kitabımda detaylarıyla belirttim. Bir önceki kitabım “Ege’de Bir Anadolu Uygarlığı Karia” isimli kitabımı yazarken özellikle ünlü tarihçi Herodot’tan çok faydalandım. Bilindiği gibi Herodot sadece tarih yazmamıştır, aynı zamanda dolaştığı ülkelerin gelenek ve göreneklerini de anlatan bir Karialıdır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, zira Herodot pek çok kişinin bildiğinin aksine Yunanlı değil Karialıdır. Babasının adı Lykses’dir ve ses uyumuna göre tam bir Karia adıdır. Annesinin Girit’ten geldiği söylenir ki zaten Girit’le Karia o tarihlerde çok iç içedir. Halikarnassos’un zengin ailelerinden birinin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, iyi bir eğitim almıştır. Amcası tiran tarafından idam edildikten sonra ülkesini terk etmiş, on yedi sene antik dünyayı yani Mısır’ı, Yunanistan’ı, İtalya’yı, İs ? A. Şebnem BİRKAN iz hem arkeolog hem de rehbersiniz. Anadolu’nun çeşitli yerlerini gezdiniz ama Karia tarihi ve efsaneleri üzerine yoğunlaştınız. Karia neresi, Karyalılar kim, sizi buraya yönlendiren nedenler neler? Emekliliğimle beraber Bodrum’a yerleştim. Bir arkeolog ve rehber olarak öncelikli amacım üzerinde yaşadığım toprakları iyi tanımaktı. Zaman içinde yıllar geçip derinliklere indikçe ve Karia hakkında, yeterli sayılamaz ama, belli bir bilgi birikimine ulaştıktan sonra da bu duygu, üzerinde yaşadığım topraklara olan borcumu ödeme şekline dönüştü bende. Üzerinde yaşadığımız topraklar ve halkı hakkında yanlış bilinenlerin doğrularını biraz da olsa açığa çıkarmayı, bölgeye dikkat çekmeyi ve geçmişimize sahip çıkarsak geleceğimize de bir ölçüde sahip çıkabileceğimizi vurgulamak istedim. Mitoloji eğlendirirken öğreten bir bilim dalı. Karialılarla ilgili hikâyeleri okurken hem Didim’in, hem Milas’ın, hem Dalyan’ın, hem Bodrum’un, hem Güllük’ün, hem Aydın’in, hem Marmaris’in, hem de Datça’nın efsanelerini öğrenmek olası. Özellikle bu bölgede yaşayan insanların kendi efsanelerini okudukça geçmişlerine biraz daha ilgi duyacaklarını ve bölgeyi daha iyi koruyacaklarına inandığım için bu kitabı özellikle yazmak istedim. Çünkü o bölgenin, Antik çağlardaki toplumun yaşamını ve kültürünü de anlatması açısından geçmişe bir pencere açtığı için önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, efsanelerin geçtiği yerSAYFA 18 S “Genel olarak Karia efsanelerini ele alırsak beni en çok etkileyen yanı insancıl yanı olmuştur. Bugünkü yaşanan her şeyin antikitede de olduğunu görmek mümkün, örneğin hırslar, aşklar, kavgalar, savaşlar, kıskançlıklar veya güzel insani duygular öylesine mevcut ki okurken o günden bugüne hiçbir şeyi değişmediğini kolayca gözlemleyebiliyorsunuz.” diyor Canan Küçükeren.. ? CUMHURİYET 935