09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Selçuk Altun'un yapıtları edebiyatımızın doygun tadlarını oluşturuyor. İlk Romanı 'Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir'in iyi okur katında gördüğü kabul, ikinci romanı 'Bir Sen Yakınsın 'Ku(r)şun Lezzeti Uzakta Kalınca' ile sürdü. 'Ku(r)şun Lezzeti' ve ardından gelen 'Annemin Öğretmediği Şarkılar' Altun'un yazarlığının sağlam temellere oturduğunu gösterdi. Yeni romanı 'Senelerce Senelerce Evveldi…' karmaşık bir iz sürme serüveninin içine çekiyor bizi. TürkiyeArjantin hattında ilerleyen bir iz sürümü ölümsüz bir aşkla da tanıştırıyor bizi. Erdem Öztop Altun’la yeni romanı üzerine konuştu. Dergimizdeki bir başka söyleşiyi Ünlü çevirmen ve edebiyat adamımız Ahmet Cemal’le gerçekleştirdik. Cemal çevirmenliği ve yapıtları üzerine düşündüklerini aktardı bizlere. Muhammed Munis, Everest Yayınları’nın düzenlediği ilk roman yarışmasının bu yılki galibi. “Uzak Hayat” adlı dosyasıyla aldı birincilik ödülünü. Munis, düşsel gerçekçiliğin ortasında bırakıveriyor okurunu. Anlattıkları ütopik bir diyarda geçse de aşk, hüzün ve ölüm gerçeği yüzümüze çarpılıveriyor… Muhammed Munis'le ödül almış kitabı üzerine konuştuk. Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] “Örümceklerin Yuvalandığı Patika” üzerine... Her şey gizli bir yara için Örümceklerin Yuvalandığı Patika, yazarın ilk yapıtı olmasının içerdiği önemin yanı sıra, dönemin edebiyat anlayışıyla ilgili ikilemleri de sergilemiş. Eser, aynı zamanda, görüşlerine “tutarlı davranma zorunluluğu” duyan Calvino’nun “ilk travması” olarak da okunabilir. yapacaktır. Kendisinden istenildiği gibi ablasının Almanla yattığı esnada, Almanın tabancasını alır. Ancak, Pin tabancayla baş başa kalacaktır. Zira, yaptığı işi gururla göstermek için gittiği meyhanede ne o “sıpsıska” adamı, ne de kendisinden istediklerini hatırlayan insanları göremeyecektir. Değişen bir şey yoktur, meyhanedekiler, yine eski hallerinde, sefil yaşamları içinde yuvarlanmaya devam ederler. Yaşadığı hayattan kaçmasına, bir tür sığınak işlevi gören kuytusuna giderek, orada Pin’in başka bir boyuta geçtiğini görürüz. Pin’in daha farklı olabilmesinin potansiyelleri elle tutulacak kadar somutlaşır. Duyguları ve aklıyla yaşadığı ortama yönelik değerlendirmeleri bizi de sarmalar. Pin, daha sonra kendisini Almanların karakolunda bulacaktır. Silahı kendisinin aldığı yönündeki sorgulamalar esnasında, direnişçi Kızıl Kurtla karşılaşan Pin, yeni bir durum yaşar. Kızıl Kurt, Pin için ilk gerçek insanlardan biri olacaktır. Ama sokakta ağlarken kötü bir çaresizlik anında karşılaştığı Kuzen’de hiç yaşamadığı sevgi ve güveni bulan artık başka bir Pin’in, yani başka bir insanın doğumu gerçekleşir. YAZARIN FISILTILARI Artık, aynı toprağın insanları olmalarına rağmen, kasabanın düşkünleşmiş insanlarından bambaşka insanların dünyası çıkacaktır karşımıza bundan sonra. Pin, Kuzen’le birlikte dağda, Almanlarla savaşan direnişçilerin yanına gider. Dağdaki insanlarla, kasabadaki insanlar arasına keskin farklar koymak yerine, onların temelde ortak yanlarını açığa çıkaran Calvino’nun, direnişçilere salt direnişçi olduklarından dolayı gerçekte olmayan değerler atfetmediğini izleriz. İnsani zaafları, beklentileri ve dağda oluş nedenlerinin her birinde ayrı öfkeler sonucu gerçekleştiği bu insanlar arasında, katalizör görevi yapan, daha iyi dünya özlemini düşünsel olarak somutlaştırmış birkaç insana rastlarız. Sağlam kişiliklerden biri olarak tanıdığımız Kuzen, sahip olduğu değerler ve iyicil davranışlarıyla soluk aldırır bize. Çoklu karakterlerin bir araya geldiği kitapta, öne çıkan diğer bir kişi de Komutan Ferriera’dır. Ferriera’nın fısıltıları, bizi yazarın fısıltılarıyla buluşturur: “Buradaki adamlar hâlâ kaygılı gözlerle bakıyorlar, yüzleri solgun ve Kim bu adamları, içlerinde kıpırdanan kurtuluşu seviyor. Dritto’nun birliğindeki şu çocuk, neydi adı? Pin’mi? Güldüğünde bile, çilli yüzündeki şu öfke kasırgası... Bir fahişenin kardeşi olmamak için savaştığını bilmiyor. Ve şu jandarma, artık kendisini jandarma gibi hissetmemek için, insanları mimleyen aynasız gibi hissetmemek için savaşıyor. Sonra, şu devi andıran Kuzen; iyi, acımasız Kuzen... Onu aldatan bir kadının intikamını almak istediğini söylüyorlar... Hepimiz intikamını almak istediğimiz gizli bir yara uğruna savaşıyoruz.” ? Örümceklerin Yuvalandığı Patika/ Italo Calvino/ Çeviren: Kemal Atakay/ Yapı Kredi Yayınları, 2007/167 s. ? Aysel SAĞIR İ talo Calvino, Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da, kirletilmiş bir dünyayı anlatmış. Bir yanda savaş gerçeği (2. Dünya Savaşı), diğer yanda, bencil, değer yitimine uğramış insanlar, güç ve çıkar ilişkileri vardır. Üstelik bu tek bir ülkeye ve topluma özgü olmayıp, tüm dünyayı saran bir hastalık gibidir. Ama her dönemde iyiler ve kötüler, zayıflar ve güçlüler hep olmuştur. Yapıtlarında karşıtlar arasında yan tutmayıp, her iki kesim arasında ortak yanları da bulan Calvino, Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da, yoksulluk ve savaşla iyice bozuma uğratılmış yaşamları bir çocuğun gözüyle anlatmış. Calvino’nun ilk eseri olan Örümceklerin Yuvalandığı Patika’nın ilk baskısı 1947 yılında yapılmış. Daha sonra kitabın 1964 yılında yapılan yeni baskısı dikkate alınmış. Zira, Calvino, “çok kaba ve aşırı” bulduğu ilk baskıda değişiklikler yapmış. Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da, neredeyse tüm yazarlık serüvenini anlattığı sunuş yazısında, hem yazarlık anlayışı hem de kitapla ilgili bir perspektif olanağı sunmuş. Ama aslında, sunuş yazısı her ne kadar kitabın konusuyla bağlantılı gibi görünse de, küçük bir hile yapmış Calvino; sunuş yazısında anlattıklarıyla, tüm eserlerine yönelik isteğini ortaklaştırmış. Bir İtalyan kasabasında, daha çok erkeklerin dünyasının ağır bastığı yaşamlarla tanıştığımız kitapta, sıradan günlerden biridir. Zaten kitap da bir film karesi gibi başlar. İlk karşımıza çıkan Pin olur. Pin her zamanki gibi avazı çıktığı kadar bağırarak şarkı söylemektedir. Bir kunduracı çırağı olan Pin, kasabadaki tüm insanların defolarını bilir. Sokağa çıktığında da yaşadıkları olayları kinayeli bir şekilde her birinin yüzüne vurmaktan çekinmez. Zaten, yaşamlarının çoğu hapisle, kavgadövüşle geçen, yoksul, düşkünleşmiş insanların tek eğlencesi gibidir birbirleriyle alay etmek. Henüz çocuk olan Pin’in özel bir durumu vardır. Çok küçük yaşlardan itibaren ablası tarafından yarım yamalak bakılan Pin, ablasıyla yaşadığı evde, onun yatak ilişkilerine de şahit olmaktadır. Bir tür fahişelik yapan Pin’in ablası, Almanlarla yatmaktadır. Bu da, Pin’in büyüklerin arasına karıştığı meyhanede, onlar tarafından alay konusu olmasına neden olur. Artık, duruma aldırmak yerine çocuk dünyasında olan biteni eğlence haline getiren Pin de, onların kusurlarını tek tek yüzlerine vurarak alışkın olduğu bir ritüeli yerine getirmeye devam eder. KÖTÜ ŞAKALARIN BURUK TADI Ama diğer bir yandan da, Pin’in içinde bulunduğu durum, bir tür çaresizliğin son noktası gibidir: “Kimi zaman, kötü bir şaka yapmak buruk bir tat bırakıyor ve Pin tek başına sokaklarda dolaşıyor, bu arada herkes sövgüler yağdırıyor, kovup, uzaklaştırıyor onu. O zaman örümceklerin yuva yaptığı yeri gösterebileceği ya da nehir kıyısında kamışlarla dövüşebileceği bir grup arkadaşla birlikte olmayı özlüyor. Ama çocuklar Pin’den hoşlanmıyorlar: Pin, büyüklerin arkadaşı, büyükleri güldürecek ya da kızdıracak şeyler söylemeyi biliyor. Büyükler konuştuğunda hiçbir şey anlamayan çocuklar gibi değil. Pin, kimi zaman, yaşıtı çocuklarla birlikte olmayı, onlarla doyasıya oyun oynamayı, Çarşı Meydanı’na kadar giden tünelin yolunu ona göstermelerini arzuluyor. Ama çocuklar onu aralarına almıyor ve belli bir noktada onu dövmeye başlıyorlar; incecik kollarıyla Pin, bütün çocukların en cılızı. Ara sıra Pin’e gidip, kadınerkek ilişkileri hakkında sorular soruyorlar; anneler çocuklarına sesleniyorlar: ‘Costanzo! Giacomino! Kaç kez söyledim sana, şu terbiyesiz çocukla birlikte olma diye!” Büyüklerin yanında zaman geçirmeye ve aşağılanmaya alışmış Pin’in yaşantısı, bir olayla aniden değişmeye başlar. Her gün gittiği meyhanede bu kez tanımadığı birini görür. Üstelik Pin’i görünce alaylarına başlayan diğerleri de farklı davranırlar. Almanlara karşı savaşan, direnişçi, “ciddi, sıpsıska” adamdan dolayı kendi gerçekleriyle o anlık yüzleşen meyhanedekiler, Almanlarla düşüp kalkan ablası yüzünden Pin’e bu kez de ciddi bir duruş sergilerler. Almanlarla işbirliği yapan faşist yönetim karşısında tavır almayan düşkün insanların hayatında kısa bir niteliksel duruma tanık oluruz. Ama hepsi bu kadar. Asıl sıçramayı onların söz konusu tavırlarından sonra Pin İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 935 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle