Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S elçuk Altun,”Senelerce Senelerce Evveldi”de (Sel Yay.) malulen emekli havacı pilot Kemal Kuray’ın İstanbul’dan Buenos Aires’e dek uzanan iz sürmesini anlatıyor. Mezarlık yamacında bir mahallede yaşayan, hava kuvvetleri kent bandosundan emekli, mezarlık görevlisi bir baba ile yetimhane kökenli bir annenin çocuğu olan Kemal Kuray’ın tek hedefi başarılı bir savaş pilotu olmaktır. Okulda iyi bir öğrenci olmanın yanında genel kültür açısından kendi kendini eğitir, yabancı dil öğrenir, yazları çırak olarak çalıştığı müzik mağazasında iyi bir müzik zevkine sahip olur. Kemal hedefine ulaşır, Hava Harp Okulu’na girer. Çalışkanlığı okulda da sürer ve harb okulunu üçüncülükle bitirir. Çok az mezuna nasip olan pilotluk eğitimine seçilir. Başarılı bir pilot olur. Kurmaylık eğitimi için harp akademisine gireceği sırada yaptığı bir uçuşta uçağı arızalanır ve uçağı paraşütle terk etmek zorunda kalır. Canı gibi sevdiği uçağı gözünün önünde düşüp infilak eder. Kazadan sonra Kemal psikolojik bunalıma girer. Artık pilotluk yapamayacaktır. Masabaşı görevde iş hayatına konstantrasyon sağlasın diye on seçkin yedek subayın çalıştığı gizli bir çeviri grubunda görevlendirilir. Grubun en yetkin ve gizemlilerinden, sivil hayatta New York’da teknoloji danışmanlığı yapan Suat Altan’la tanışır. Bu çelimsiz adamın bir nevi hamisi olur. Masabaşı görev de Kemal’in psikolojik bunalımları aşmasına yetmez. Tekrar pilotluğa dönemeyince malulen emekli olmayı düşünmeye başlayan Kemal, Edgar Allan Poe tutkunu Suat’ın ikiz kardeşi Fuat’tan, şizofrenik arkadaşının öldüğünü ve Suat’ın kendisine 2.4 milyon dolar karşılığı her ay ödenecek 5 bin dolar, Balat’ta bir daire ve özel bir mektup bıraktığını öğrenir. Mirası kabul eden Kemal Kuray’ın Balat’a yerleşmesi ile roman yeni bir ivme kazanıyor. Okumayı, araştırmayı seven Kemal’le birlikte geçmişten bugüne Balat’ı kavrıyoruz. Zamanında aynı dairede yaşamış Vladimir Nadolsky’nin mirasçısı Haluk’u bulma teklifi üsteğmen Kemal’i maceralara sürüklüyor. Yarım yüzyıllık bir telgrafın yardımıyla arayacağı Haluk Batumlu’yu bulma çabası, “göz gör(e)meden gönül sever mi” sorusuna cevap aramak da olacaktır. Kemal, izleri sürerken her karşılaştığı kişinin trajik hikâyesini dinler. Bu hikâyeler kendi içlerinde bütünlük taşısalar da birtakım gizlerin çözülmesine de yardımcı olur. Poe’nun Annabel Lee şiirinin de özel bir işlevi var. Sırlar sakladığı gibi, verdiği şifrelerle de kahramana yol gösterir. 1956 tarihli kısa telgraf Eskişehir’in Mahmudiye ilçesinden yollanmıştır. II. Mahmud’un saf kan Arap atları yetiştirmek için kurduğu harasıyla ünlü Mahmudiye’de edindiği bilgilerle Eskişehir’de, Haluk’un arkadaşı, özgün lületaşı ustası Hasan Gezgin’i bulur. Hasan Gezgin, arkadaşı Haluk’un 50’li yılların solcularından olduğunu, bu sol maceralarının tüm arkadaş grubunun hayatını kararttığını anlatır. Polis takibinden kaçıp Mahmudiye’ye arkadaşının yanına sığınan Haluk bir de trajik Metin CELAL Okuduğum Kitaplar “Senelerce Senelerce Evveldi” rici olur. Kemal bu arada görmeden gönlün seveceğini kanıtlayacak hayatının aşkını bulmak için tekrar Ayvalık yoluna düşer. Gözleri görmeyen Sim’in güvenini kazanıp, ona Proust’un manidar isimli Kayıp Zamanın İzinde’sini okuyacaktır. Sim’in gözlerini ameliyatla açtırmak için gittikleri Amerika’da Kemal’in yolu Poe’nun doğduğu sokağa daha sonra da müzesine düşer. Kemal’i Suat’a ulaştıracak son ipucu onu orada beklemektedir. Romanı kısaca anlatmaya çalışırken birçok ayrıntıyı atladığımın farkındayım. Selçuk Altun, ekonomik anlatımı ile ayrıntı zengini bir roman yazmış. Onu ilginç ve sağlam bilgilerle, Türkiye’den, dünyadan sosyal, politik ve sanatsal gözlemlerle, çoğuna yüreğiniz burkularak katıldığınız yargılarla bezemiş. Önceki romanlarındaki kitap ve resim sanatı açısından bilgi ve isim zenginliğinin yerini bu kitapta klasik müzik almış. Ama bu bilgi yağmurunu dozunda tutmayı da bilmiş. İşe macerayı, iz sürmeyi, heyacanı da katınca akıcı bir roman çıkmış. ELAZIĞ KİTAP OKUYOR, YA SİZ? Yılbaşından önce, “Bizler Palu Lisesi kütüphanecilik kulübü öğrencileri” diye başlayan bir mektup aldım. Bu tip mektuplar sık sık gelir. Kendisi de kitapsever ve yazar olan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in nedense okul kütüphanelerine kitap koymak gibi bir derdi olmadığı için bağış desteği isterler. Bu mektuplar öyle çoktur ki, her isteyene bağış yapsanız yayınevinde kitap kalmaz. 24 öğrencinin imzaladığı mektupta, “Elazığ Valiliği’nin başlattığı kampanyadan dolayı her gün 6. ders saatlerinde kitap okumaktayız” cümlesi ilgimi çekti. Öğrenciler için bir paket hazırlamanın yanında bu uygulamanın nasıl sürdüğünü de merak ettim. Geçen yılbaşı Elazığ Valisi Muammer Muşmal’ın öncülüğünde, Fırat Üniversitesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü katkılarıyla, Elazığ genelinde tüm fertlere okuma alışkanlığının kazandırılması için “Elazığ Okuyor” kampanyası başlatılmış. Vali Muşmal, başlarken şöyle demiş; “Kampanyanın ilk etabı olarak okul kütüphanelerine, öğrenci sayısınca kitap armağan edeceğiz. Ayrıca il genelindeki bütün okullarda, okuma saatleri düzenleyeceğiz. Okuma kulüpleri oluşturacağız. Okumayı alışkanlık haline getirmek ve kalıcı kılmak amacıyla açık oturumlar, paneller ve konferanslar tertipleyeceğiz. Değerli yazarlarımızı, şairlerimizi ilimize davet ederek öğrencilerimizle ve Elazığ halkı ile buluşmalarını sağlayacağız. Yayınevlerinin ilimizde kitap fuarları açmalarını teşvik edecek ve destekleyeceğiz.” Söylediklerini de yapmış. Tüm öğrencilere en az birer kitap ulaştırmış. Öğrenciler her gün 20 dakika kitap okumaya başlamış. Kampanya işyerlerine doğru genişlemiş. Elazığ’daki uygulama ilk değil. Eski Sakarya, şimdiki Trabzon Valisi Nuri Okutan’nın başarısını biliyoruz. Kütahya Altıntaş, Baykan, Sandıklı, Burdur, Karaman, Sinop, Doğubeyazıt, Adıyaman, Besni gibi illerde, ilçelerde valilerin ve kaymakamların öncülüğünde kitap okuma kampanyaları yürütülüyor. Ama artık bu bireysel çabaların genelleşmesi gerek. Milli Eğitim Bakanı Çelik’e, dört yıl önce yayıncılık kurultayında karar alınmasına rağmen, niçin hâlâ tüm okullarda “okuma saati” uygulamasına geçilmediğini soruyorum. ? KİTAP SAYI 935 Selçuk Altun aşk macerasının kahramanı olmuş, Mahmudiyeli iki ailenin hayatını alt üst etmiştir. Haluk gönlünü çaldığı kasabanın en güzel kızlarından Nalan’ı kaçırıp, Tirebolu’ya diğer yakın arkadaşı Halit’in yanına sığınmıştır. Kemal, Haluk’un izini sürmek amacıyla Tirebolu’ya gider Halit’i bulur. Halit, üç arkadaşın, Haluk, Hasan ve kendisinin, hikâyelerini daha da geliştirir. Halit’in anlattıklarından Haluk’un Tirebolu’dan kaçtıktan yıllar sonra Ayvalık’ta ortaya çıktığını anlar. Ayvalık yakınlarında bir zeytinlikte yaşayan Haluk’u bulduğunu ve iz sürmenin sona erdiğini düşünsek de bu karşılaşma ile kahramanızın hayatında yeni bir dönem başlayacaktır. İz sürmenin bittiğini düşenerek döndüğü Balat’ta komşusu profesör Ali “belki de bulaştığın oyunun son perdesi henüz bitmemiştir…” der. Ali Hocanın ablasından miras kalan parayla Buenos Aires yoluna düşerler. Amaçları orada Ali Hocanın ölmeyip de yaşadığına inandığı, hayattaki tek aşkı Ester’i bulmaktır. Kemal uçakta yanına düşenlerin kırık aşk hikâyelerini dinleyerek Arjantin’e gider. Doğuru su bu hikâyeleri roman bütünlüğü içinde işlevsel bulmasam da keyifle okuduğumu söyleyeyim. Çünkü bunlara sonra birçok yenisi ekleniyor. Neyse ki onların roman açısından birer işlevleri de var. Kemal, Buenos Aires’te çoğunluğu Türkiye göçmeni Musevi mahallesinde yaşadığını düşündükleri Ester’in izin sürerken de ana teması kırık aşk hikâyeleri olan ama satır aralarında gizli bilgiler ve şifreler de taşıyan hikâyeler dinler. Bu hikâyeler aynı zamanda Yahudilerin Avrupa’dan Arjantin’e uzanan uzun göçlerinin de bireysel örnekleridir. Bunlara Buenos Aires’teki çoğu hâlâ Türkçe konuşan Ermeni Cemaatininin göç hikâyeleri de katılır. Kemal sonunda Ester’in izini bulur, Ali Hoca ile buluşturur ama bu da romanın bittiği anlamına gelmez. Tüm bu oyunların ardında Suat’ın olduğunu kavrar. Gizemli mektuplarla, mesajlarla, ipuçlarıyla iz sürdürten Suat’tır. Suat’ı bulmadan tüm bu yolculukların anlamını çözemeyecektir. Suat’ı bulmasında da klavuzu Poe olacaktır. Sıkı bir Poe fanatiği olan Suat’ın defterlere onun için yazdıkları yol göste SAYFA 12 CUMHURİYET